| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Erzurum Milletvekili İbrahim AYDEMİR ve Manisa Milletvekili Uğur AYDEMİR ile 63 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 10 .06.2020 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, ben de bu 4'üncü madde üzerinde konuşuyorum. Belki biraz geniş bir yerden alıp derdimi anlatmam mümkün.
Bir kere, karşılaştığımız kriz, sadece talep yönlü bir kriz değil yani hem arzdan hem talepten kaynaklanan bir kriz. Dolayısıyla da klasik yöntemlerle, klasik reçetelerle bu krizi atlatmamız mümkün değil bence. Kaldı ki şunu söyleyeyim size: İçinde bulunduğumuz ekonomik ortama literatürde "komuta ekonomisi" denir yani bir yanda piyasa ekonomisi vardır ama fiyatlar daha çok merkezî hükûmetin, merkezî organların verdiği kararlarla belirlenir ki bizde de bu hâle gelmiş oldu sonuç olarak. Bunun nedenleri üzerinde durmuyorum. Ama şunu söyleyeyim: Niçin bu komuta ekonomisi lafını getirdim? Şundan dolayı getirdim: Konuştuğumuz konu, esasında, bu Hükûmetin bankacılık sektörüyle ilgili yaşadığı sıkıntının aşılması anlamına gelen bir öneri bu. Çünkü bankalar Hükûmetin direktiflerine, Hükûmetin önerilerine uymuyorlar, uymak istemiyorlar. Bakın, ben size söyleyeyim: Geçenlerde ne oldu? Merkez Bankası bankacılık sektöründen tahvil aldı, para verdi fakat fark edildi ki o para birdenbire başka bir yere gitmiş. Nereye gitmiş? Hazineye gitmiş, hazinenin DİBS'lerine gitmiş. Hâlbuki, normal olarak olması gereken, bankaların kredi yaratması. Yaratmıyorlar çünkü kredi vermek istemiyorlar. Ama tabii ki bankacılık sektörünü tümüyle lağvedecek hâli yok Hükûmetin, dolayısıyla da buradan bir baypas imkânı olarak görüyor bu kamu bankalarını kullanmayı.
Peki, buradan şöyle bir şey söyleyeyim: Bankalar niçin böyle davranıyorlar? Dediğim gibi, piyasada kredi vermek durumunda oldukları şirketlerin kredi verilebilecek değerde olmadığını düşünüyorlar ya da ekonominin geleceğiyle ilgili kuşkuları var. Yani nasıl isterseniz öyle değerlendirebilirsiniz. Dolayısıyla da aktif rasyosu diye bir mesele getirildi. Aktif rasyosuyla ceza içeren bir biçimde bankaları sıkıştırmaya çalışıyor, bir anlamda meşru aletlerle Hükûmet bunu yapmaya çalışıyor. Fakat arkadaşlar, ben bunun ne kadar netice vereceğini bilmiyorum ama buradan şuraya getirmek istiyorum sorunu: Ben Hükûmetin yaşadığımızın sorunun tam olarak ne olduğunu anladığı konusunda emin değilim. Bir kere, size şunu söyleyeyim, bakın: Parasal genişleme... Evet, 2008 krizini atlatırken de bütün dünya parasal genişlemeye gitti, enflasyon falan da olmadı üstelik o zamanlar, hatırlayacaksınız. Peki, bu parasal genişleme nereye gidiyor bizde diye baktığımızda, şimdi, amaçlanan şey, tabii ki yatırım, üretim vesaire yolunu açacak olan bir şey. Çünkü esas itibarıyla, demin söylediğim gibi, daha çok talepten kaynaklanan, talebin düşmesiyle ani duruş dediğimiz düşmeyle birlikte ortaya çıkan bir kriz olduğu kanaatiyle talebi artırmaya yönelik olmak üzere kredileri kullanıyor Hükûmet, kullanmak istiyor.
Evet, mesela, bu tüketici kredileri... Tüketim mallarında böyle bir artış olacaktır, gözlemlediğimiz kadarıyla konut kredilerinde de böyle bir şey olacaktır ama arkadaşlar, şirketler yatırım yapmayacaklardır. Yapmamalarının bir tek sebebi vardır bence -yani birçok sebebi vardır belki ama- bir kere, bu düşük faizli kredileri esasında bu şirketler eskiden daha yüksek faizle aldıkları kredileri kapamak için kullanacaklar, kullanıyorlar zaten. Anlatabiliyor muyum? Faizler yüzde 15'ken kredi almış adam, şimdi düşmüş yüzde 9'a, yüzde 7'ye, alıp krediyi kapatacak. Dolayısıyla da bu önlemler üretimi teşvik edecek önlemler değildir doğrudan. Tüketimi etkileyecek olduğunu kabul ettiğinize göre, oradan kaynaklanan bir arz yönü olabilir diye düşünülebilir; evet, belki bunun bir etkisi olabilir ama ben bunun çok ciddi bir etki olacağı kanaatinde değilim.
Şimdi, enflasyon meselesine gelelim. Merkez Bankası Başkanı ne dedi? "Biz hesapladık, hedefi tutturacağız." dedi ve bunu söylerken de şunu söyledi esasında, dedi ki: "Petrol fiyatları ve emtia fiyatları düşüyor, bu genel olarak iyi bir hava yaratıyor. Bu girdi fiyatlarını düşürecek olan bir şeydir, dolayısıyla da enflasyon beklemiyoruz ya da makul bir enflasyon bekliyoruz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Şimdi, arkadaşlar, buradaki sıkıntı da şu bence: Makul bir enflasyon bizde olmaz, olmayacaktır da. Çünkü bunun sebebi şu: Parasal genişleme olduğu zaman Türk lirasının değeri düşecektir ve Türkiye üretimi ithalata bağımlı olduğu için, ithalat pahalandığından dolayı üretim de bundan negatif olarak etkilenecektir, dolayısıyla da mal fiyatlarında bir artış olacaktır, bu bir.
İkincisi: Şöyle bir argüman getiriyorlar, diyorlar ki "Kardeşim, 2008 krizi oldu, bütün dünya parasal genişlemeye gitti, sonra bunu stratize ettiler çeşitli politikalarla ya da etmeye yönelmişlerdi, bu son olaylar çıktı." Evet, doğru, enflasyon görmedik biz Batı'da ama arkadaşlar unuttuğumuz şey şu: Evet, mal fiyatlarında enflasyon olmadı ama "asset" fiyatlarında oldu. Yani -hatırlayacaksınız- 2008 krizinde borsalar, inanılmaz çıldırmıştı borsa endeksleri.
Şimdi, gelelim bize. Dikkat ediyor musunuz -iktisatla ilgili arkadaşlar var mı bilmiyorum ama Sayın Bakan Yardımcısı mutlaka izliyordur- bu parasal genişleme -Nisanın 15'inde mi ne başladı galiba- başladığından bu yana bizim borsamız yükseliyor. Niye yükseliyor? Borsanın yükselmesinin sebebi, bu parasal genişleme üretime gitmiyor, amaçlandığı gibi krediye gitmiyor, nereye gidiyor, borsadaki hisse senetlerine gidiyor ya da dolara gidiyor. Şimdi, dolayısıyla da problem çok yönlü bir problem ve dolayısıyla da evet, işte "22 milyar daha bir imkân yaratalım." diyorsunuz, yaratın ama ben size söylüyorum: Bu imkânlar sizin önünüzü açacak imkânlar değil. Ya, Garo arkadaşım ısrarla diyor ki: "Buraya Sayın Bakan veya Bakan Yardımcıları gelse de bu meseleyi bir konuşsak."
Şimdi, sonuç olarak hepimiz bu ülkede yaşıyoruz, hepimiz ekonominin nasıl geleceğini, nasıl bir yere doğru gittiğimizi anlamak istiyoruz. Mesela, ben kendi hesabıma, şimdi anlatmaya çalıştığım çerçeveden baktığımda, Hükûmetin doğru kararlar vermediğini düşünüyorum. Tıpkı -hatırlayacaksınız- 100 milyar paket açıkladığı vakit, KDV'yi indirdi uçuşlarda mesela. Bu tamamen, esasında karşılaşılan sorunun ne olduğunu tam olarak anlayamamaktan kaynaklandı. Olabilir, her zaman yaşadığımız bir mesele değil tabii ki COVID-19 krizi, bu anlaşılabilir bir şey. Ama benim söylemek istediğim şey şu: Hükûmet çok yukarıdan konuşuyor, mesela özellikle Sayın Bakanın açıklamaları, yani inanılır gibi gelmiyor bana. Yine, Garo Bey'in demin söylediği meseleye geleceğim, yani bizim CDS'lerimizin de bu kadar yükselmesinin sebebi de bu çünkü bir güven yaratamıyoruz, yaratamıyoruz. Bugün açıklanan TÜİK işsizlik rakamları hakikaten şaşırtıcı çünkü ben çok yakından izliyorum, 15 Marttan itibaren izliyorum ne olduğunu. İnanılmaz bir şekilde üretimde bir düşüş var, kapasite kullanım oranında bir düşüş var, elektrik kullanımında bir düşüş var yani yüzde 5'lik belki yüzde 6'lık bir daralmaya doğru giden bir ekonomi değiliz ama Sayın Bakan öyle bir konuşuyor ki, helal olsun diyoruz biz de.
Teşekkür ederim.