| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2014 |
Sayın Çam, buyurun lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Plan Bütçe Komisyonunun saygıdeğer üyeleri, Sayın Başbakan yardımcılarımız, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli yöneticileri, değerli basın mensupları; hepinizi selamlıyorum.
Bu oturumda 2 çok değerli Başbakan yardımcımız var ama öncelikle Sayın Numan Kurtulmuş Bey'in bütçesi üzerinde konuşmak istiyorum.
Sayın Numan Kurtulmuş çiçeği burnunda bir Bakan olarak, büyük düşünür Davutoğlu Kabinesinin nadide unsurlarından biri olarak karşımızda bulunuyor. Kendisi AKP'nin bazı bakanları gibi kamuoyunda hiç duyulmamış ve salt birilerine yakınlığı sebebiyle bu mevkiye gelmiş birisi değil. Kendisi Türkiye kamuoyunun çoğu zaman bir mağdur olarak tanıdığı, bildiği bir isim. Siyasi kariyerindeki önemli aşamaların başında Saadet Partisi Genel Başkanlığı için girdiği mücadele hepimizin hatırında.
O süreçte, bugünkü Sayın Bakan Saadet Partisinde bir yenilenme hareketi vaadiyle, umuduyla yola çıktığını ifade ediyordu. Bu girişim çok önemliydi çünkü Türkiye siyasetinde İslamcı sağın önemli gücü ve kitlesel halk desteği bulunan bir partisi Adalet ve Kalkınma Partisi için ve onun seçim sisteminin ve 12 Eylülün mirası partiler hukukunun sağladığı avantajla oluşturmuş olduğu tek parti hükûmetinin ortadan kalkması için bir vesile olacağı düşünülüyordu. Nitekim, Sayın Kurtulmuş da bu görüşte olacak ki bahse konu dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhine ağır eleştiriler getiriyordu. Bu eleştirilerin bir kısmına daha sonra değineceğim ama şimdilik Sayın Bakanın kariyerine devam edelim çünkü bu kariyer parti değiştirme rekoru kıran ve kamuoyunda milletvekili tezgâhları, pazarları kurulduğu iddialarına neden olan Kubilay Uygun'u aratmıyor. En az onunki kadar heyecanlı bir serüveni var. Umarım bir gün Sayın Bakan anılarını yazar da bu serüven tarihe mal olur.
"Hocaya sadakat onurumuzdur." şiarıyla hareket eden gruplar Sayın Bakanın Saadet Partisini ele geçirme planlarını başarısızlığa uğratınca Erbakancı çizgiden vazgeçtiği ve lider adaylığı iddiasını yeni bir parti kurma girişimiyle sürdürdüğü hepimizin malumu.
Bir algı yaratma girişimi olarak hayata geçen HAS Partiyi hatırlayalım. En hasından yakınlarına kazık ve beraber yola çıktıklarını yolda bırakma girişimi olarak başarısızlığa uğrarken gemiyi ilk terk edenlerden biri de partinin kurucu Genel Başkanı, Lideri Sayın Bakandı.
Bu parlak kariyerin bu kadarla sınırlı kalması büyük bir hayal kırıklığı yaratacağından gerek Sayın Bakan yakınlarını şaşırtmayan fakat kamuoyunda büyük şaşkınlığa yol açan Adalet ve Kalkınma Partisine katılım sürecine girişti. Böylelikle lider adaylığını lider yardımcılığına değişmek zorunda kalsa da Sayın Bakanın koltuk hırsı ve iktidar sevdasını az da olsa tatmin edebilecek bir müjdeli haber kendisine ulaştığında, sanırım, Sayın Bakan şimdi ifa etmekte olduğu görevin hassasiyetini de içeren büyük bir vakarla bu daveti kabul etmiş olmalı. Bunu nereden biliyoruz? Tabii, kendisinin Adalet ve Kalkınma Partisine katıldıktan sonra bir başka kariyer mağduru ve Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun konuşmasına karşı göstermiş olduğu tepkiden biliyoruz. Bu vesileyle, Sayın Bakanın daha önce Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında dile getirmiş olduğu görüşlerden ilk akla gelenleri sizlerle tartışmak isterim.
(Oturum Başkanlığına Başkan Recai Berber geçti)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Başkanım, konuyla ne alakası var?
BAŞKAN - Sayın Çam, elinizdekini okuyorsunuz, çok güzel de, yani, şahsileştirmek çok doğru bir şey değil.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, bu bir girizgâh.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Siyasi eleştiri yapıyor, siyasi değerlendirme yapıyor ya.
BAŞKAN - Siyasi değerlendirme...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde...
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Biz de değerlendirmeler yapacağız. Sayın Başbakan Yardımcısının siyasal düşüncesinin ne olduğunu öğrenmek istiyoruz; önceki mi, sonraki mi?
BAŞKAN - O doğrudur.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, bakın, süremi şey yapmayın, burada konuşmamıza şey yapmayın.
BAŞKAN - Tamam, ben ilave süre veririm yani sorun değil ancak...
MUSA ÇAM (İzmir) - HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde ve daha öncesinde Sayın Bakan AKP aleyhine ağır ifadeler kullanmış.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bunların hepsini soracağız, cevap versin.
BAŞKAN - Sormak başka bir şey ama ithamda bulunuyor.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Soruyoruz, cevap versin, cevap verme şansı doğuyor.
BAŞKAN - Şahsi olarak ithamda...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sizlere kullandı arkadaşlar, bize değil, size kullandı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bütçe üzerinde konuşun.
BAŞKAN - Neyse, evet.
MUSA ÇAM (İzmir) - Arkadaşlar, ifadeler kullanmış ve bu söylemleri...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bütçe üzerinde konuşun.
BAŞKAN - Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Arkadaşlar, size kullanılan şeyleri söylüyorum ben. Ben sizi koruyorum, sizi.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - İnsanları itham etmeye gerek yok.
MUSA ÇAM (İzmir) -HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde...
AHMET ARSLAN (Kars) - Korumak sana kaldıysa yandık.
BAŞKAN - Arkadaşlar...
MUSA ÇAM (İzmir) - HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde ve daha öncesinde Sayın Bakan AKP aleyhine ağır ifadeler kullanmış ve bu söylemleri hafızalarda yer etmiştir. Özellikle "Harun olmaya geldiler, Karun oldular. Biz onlar gibi firavunlaşmayacağız, bizim hırsızımız olmayacak." cümleleri. Yalnız, Sayın Bakan Karun olduktan sonra tüm bu söylemlerini değiştirmiş, o ayrı tabii.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, siz bütçeyle ilgili kanaatlerinizi söyleyin.
MUSA ÇAM (İzmir) - O cevap verecek, Sayın Bakan cevap verecek.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Ya, sana ne? O cevap verecek!
BAŞKAN - Arkadaşlar, tamam.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan cevap verecek bize, dinleyeceğiz, dinleyeceğiz Sayın Bakanı.
BAŞKAN - Sayın Bakan...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ya, arkadaşlar, bütçe sadece ekonomik bir doküman değil ki.
MUSA ÇAM (İzmir) - Yine, Sayın Bakan demeçlerinde, HAS Parti 1'inci Genel Kurulundan bir kaç başlık: "2023'te evine kredi kartı borcu yüzünden icra gelmeyen hiçbir evin kalmadığını duyacağız." diyor.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, ne kadar önemli bir şey Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Zenginlerin yaşadığı sitelerin etrafında dilenen yoksullara polisin biber gazıyla müdahale ettiği haberlerini okuyacağız. Boşanma oranlarını, evlenme oranlarını... Çünkü üniversite mezunu işsiz gençlerle dolu olduğunu göreceğiz. Her üniversite sınavında bir öğrencinin başında 10 polisin olduğuna şahit olacağız." diyor Sayın Bakan, "Tıpkı bankalar gibi kalan birkaç fabrikanın da isminin gavurca olduğunu göreceğiz" ifadelerini kullanmıştır.
Sayın Kurtulmuş, Başbakanın vefasına da vurgu yapıyor ve diyor ki: "2023'te, Başbakanın çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı, mahalleden arkadaşı, belediyeden arkadaşı, şoförlerinden başka hiç kimsenin milletvekili olmadığını göreceğiz." Hükûmetin hayvancılığı dışa bağımlı hale getirdiğini ve anguslar olmasaydı kurban kesilemeyeceğini söyleyen Sayın Kurtulmuş her fırsatta eleştirdiği AKP Hükûmetini artık âdeta kurucu partili gibi sahipleniyor.
Yine, Sayın Bakanın sözlerinden devam ediyorum. Ve belli ki eski söylemler artık yalanlamaya başlanıyor. Şahsi Twitter hesabında 16 Temmuzda ekonomik değerlendirmede bulunarak, 2011 yılında sarf ettiği sözleri unutmuş olacak ki AKP'nin ekonomik çalışmalarını öve öve bitiremiyor.
Sayın Bakanın attığı Tweet'lerden bir kaç örnek vermek gerekirse: "Türkiye'de siyasi kararlılık içerisinde olan güçlü bir Hükûmet var; bu Hükûmetin arkasında tüm tezvirata rağmen büyük bir halk desteği var."
Yine, devam ediyoruz, Sayın Bakanın Tweet'i: "Ama çok şükür, bugün Türkiye 2002'deki Türkiye değil, Merkez Bankasının kasaları dolu, ekonomik olarak güçlü bir Türkiye var." diyor. Peki, Sayın Kurtulmuş, bu ekonomik durumu Saadet Partisi ve HAS Parti döneminde görmemiş miydi? Bu çelişki nereden kaynaklanıyor, bunu sormak bizim hakkımız.
Hâlbuki Sayın Bakan ve dönemin Başbakanı arasında en azından söylem farklılıkları göze çarpmaktaydı her zaman da. Sayın Bakan 2011 yılında HAS Parti Genel Başkanlığı döneminde ulusal bir televizyon kanalında yayınlanan programda, Sayın Erdoğan'ın Davos'taki çıkışına ithafen sorulan soruya verdiği yanıtta "Biz 'One minute.' demeyiz; Türkçe 'Durun, bir dakika.' deriz. Kimlere deriz? Türkiye'nin üslerini kullanarak Orta Doğu'ya 131 bin sorti yapan ABD'nin ve NATO'nun uçaklarına 'Durun bir dakika.' deriz." ifadelerini kullanmıştır. Görünen o ki üç yıl içinde çok şey değişmiş. Sayın Bakan kendisinden ve ilkelerinden taviz vermeye devam etmiş, son tezkereyede geçit vermiştir.
Bu tutarsızlıklar Sayın Bakanın kişiliğine dair ve muhtemel icraatlarına dair bir yol haritası sunsa da ben, tabii ki, öncelikle Sayın Bakanı tebrik ediyorum. Kendisi uzun yoldan geldi, bizlere azmin gerçek bir örneğini burada yaşattı. Uzunca bir süredir AKP Hükûmetinin kapısında ve sonrasında eşikte uzun zaman kaybetti. Rantın büyülü rüyasına, büyülü dünyasına adım atmak için tüm bu çaba Saadet Partisi kariyerinden ve Sayın Necmettin Erbakan'dan miras olarak değilse olsa olsa mirasın reddiyle hedefe ulaşabilirdi.
Artık biliyoruz ki Sayın Bakan kupon araziler için gelmiştir. İlgi alanları Türkiye ekonomisinden mikroekonomiye kaymıştır. Bundan sonra küçük bir işletmenin en fazla kârı nasıl elde edebileceği sorusu Sayın Bakan için önceliklidir. Kendisine bu yeni yolculuğunda başarılar dilemek ve çıktığı yolda yeni koltukları edinememesi için elimizden geleni yapmak, Türkiye'de yaşayan herkesin ve her kesimin ülkemizde yaratılan zenginlikten en alttakiler en başta olmak üzere payını almasını sağlamak, Sayın Bakanın aksine bizim için temel hedeftir.
2015 yılı bütçesi talihsiz bir bütçedir. Hem bir seçim bütçesidir hem AKP liderliğinin organize ettiği rüşvet ve yolsuzlukların yol açtığı büyük delikleri kapatmak için geniş halk kitlelerinin daha az gelir ve daha çok vergiyle yoksullaştığı bir bütçedir. Bu öngörüm, ekonomi profesörü olmasam da gerçekleşecektir. Bu bütçeyle yoksul yoksullaşacak, dar gelirli daha dar gelire sahip olacak, memurlar enflasyon kıskacında fakirleşecek ve zengin çok daha fazla zenginleşecektir. Bunun için Gini Katsayısı verilerine ihtiyacımız yok, görünen köy kılavuz istemez.
Akraba Topluluklar Projesi, itiraf edin ki, sizin vizyonunuzun ürünü değildir. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun sizleri yol ayrımına getirdiği ve ortaklaşa, Türkiye hukukunu karanlık bir döneme iten, "küçük ortağınız" diye adlandırılan, "paralel yapı" olarak adlandırılan grubun vizyon ürünüdür. Burada amaç emperyal bir sevda uğruna Türkçü-İslamcı bir çizgide Balkanlardan Uzak Doğu'ya bir yeşil kuşak ve bunun aracısı olabilecek kadroları oluşturmaktır. Biz bu topluluklara ağabeylik yapmak, onları himaye altına almak, vesayet altına almakla değil, her biriyle uluslararası alanda eşit ortaklar olarak dostça ve kardeşçe ilişkiler geliştirmeyi önemsiyoruz.
Sözümü bitirirken Sayın Bakana Hazreti Ali'nin bir sözünü de hatırlatmak isterim. Hazreti Ali diyor ki: " Söz ağzınızda iken o söz sizin esirinizdir. Söz ağzınızdan çıktığında siz o sözün esiri olursunuz." Sayın Bakan, bu size küpe olsun, isterse bilezik olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan Yalçın Akdoğan'la ilgili de birkaç şey söylemek isterim.
Sayın Bakan, Ankara Milletvekili Sayın Yalçın Akdoğan uzunca bir süre...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu, bir saniye.
Evet, buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, on dakika olmadı.
BAŞKAN - Oldu.
MUSA ÇAM (İzmir) - Olmadı. Ben size söyleyeyim. Kaçta başladım ben? 13.17'de oldu, 13'17'de iki dakikamı aldınız.
BAŞKAN - Peki, tamam, size ilave üç dakika.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan; Sayın Akdoğan Ankara Milletvekili ve uzun süredir Sayın Erdoğan'ın danışmanlığını yapmış olan ve nihayetinde sabık Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun başında olduğu Kabinede görev alan Sayın Akdoğan'ı bakan olarak görmek şaşırtıcı oldu bizim için. Kendisini bugüne kadar fotoğrafsız köşe yazılarından takip etme fırsatı bulmuş olsak da esasen yeni Bakanımız bir dönem ABD yeni muhafazakârlarının önde gelen ismi Richard Perle'ye verilen "Karanlıklar Prensi" unvanını başına "yerli" sıfatı ekleyerek hak ediyor.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sayın Başkan, kişisel bir şeyde böyle bir usul yok.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Yerli Karanlıklar Prensi"miz Türkiye'de ve Orta Ddoğu siyasetinde ifa ettiği rol gereği unvanını hak ediyor.
BAŞKAN - Sayın Çam, bu bütçeyle, yani, Bakanlıkla ilgili konularla...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, bu bir girizgâh.
AHMET ARSLAN (Kars) - Konuşman başından sonuna hakaret içeriyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi, RTÜK'le ilgili, TRT'yle ilgili konulara geleceğiz. Bu bir girizgâh.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Ne alakası var?
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakanı iyi tanımamız gerekiyor. Sayın Bakanı tanımadan RTÜK ve basın yayınla ilgili konuşmak mümkün değil. Dolayısıyla, bir girizgâh yapıyoruz.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ayıp ya senin bu yaptığın.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan burada bize cevap verecek.
BAŞKAN - Kurumlar...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan bize burada cevap verecek arkadaşlar.
BAŞKAN - Ama, arkadaşlar, bakın, kurumlarla...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan bize burada cevap verecek.
BAŞKAN - Kurumlarla ve kurumların...
AHMET ARSLAN (Kars) - Bakan bunlara cevap vermeye layık görmeyecek, merak etme!
MUSA ÇAM (İzmir) - Verecek, duyacağız. Verip vermeyeceğini göreceğiz!
Sayın Başkan, kendilerinin AKP siyasetinin kapalı kapılar ardındaki etkin ismi olduğunu biliyorduk. Kimin prensi olduğu da herkesin malumu. Türkiye'yi tüm komşularıyla sorunlu ve bir kısmıyla da savaşın eşiğine getiren politikalarda önde bir isim. Adına "barış süreci" denilen oyalama sürecinin içinde isminin geçiyor olması "barış" kavramına AKP'ce verilen önemi göstermesi bakımından önemli. Seçim yolunda ve vesayet altında oluşturulmuş bu Kabinede yer alması da değerlendirilmeye muhtaç bir durumdur. Sayın Akdoğan, anlaşılıyor ki, Davutoğlu Kabinesi içerisinde denetçidir. Birilerinin prensi olanlar, aynı kişiler için doğrudan denetim işlevini yerine getirmek adına bu göreve seçilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan görev alanlarını Sayın Arınç gibi renkli bir Bakandan devraldı ancak oldukça sınırlı olan bu alanlara dair önemli bir fark yaratması pek olası görünmemektedir.
İçinde bulunduğumuz durum ortadadır. Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi yayınlandı. Rapora göre Türkiye 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer almaktadır. Afganistan, Ürdün ve Irak gibi ülkelerin gerisinde kalan Türkiye'den bu raporda, "problem ülke" olarak bahsedilmektedir. Özgürlükler meselesi çok önemli. Özellikle AKP iktidarında üzerinde hassasiyetle durulmalı. Ne de olsa basına ve sosyal medyaya uyguladığı yasaklarla tarihe geçmiş bir parti ve Hükûmet var karşımızda. Doğrudan baskı uygulayarak yasaklayamadığı süreçte mahkeme kararlarıyla basına ve medyaya yasaklar koydurmuştur. Örnek mi? Musul'da, konsoloslukta vatandaşların rehin alınması sonrası, Reyhanlı'da yaşanan o acı patlama sonrası, yolsuzluk ve rüşvet kayıtlarının ortaya çıkması sonrası, Rıza Sarraf'ın ilişkiler ağının ortaya çıkması sonrası, 2Bazı tırlarda komşudaki..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çam, ek süre de...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkanım, benim en az üç dört dakikamı kem ettiniz. Lütfen açar mısınız?
BAŞKAN - Lütfen, yani şimdi...
MUSA ÇAM (İzmir) - İki bakanlığın bütçesini görüşüyoruz.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Bütçeyle ilgili bir şey söylemediniz şu anda.
BAŞKAN - Bakın, size iki dakika daha süre veriyorum. Lütfen, daha fazla şey yapmayın.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Bazı tırlarda komşudaki bir iç savaşı körükleyecek, şiddetlendirecek silah vesaire mi taşındı?" sorusunun sorulmaya başlanması sonrası, bunlar hep yapılan engellerdir.
"Bakmayın, görmeyin, duymayın, konuşmayın, yaymayın." politikaları ile medyadan üç maymunu oynaması beklenmektedir. Olmadığı durumda yasaklar devreye girmektedir ki işte bu durum AKP Hükûmetinin genel tavrını ortaya koymaktadır. Özgürlük vaatleriyle gelip otoriter baskıcı bir tutumla evrimleşme... Yargı görmeyecek, duymayacak, ses etmeyecek; Meclis görmeyecek, duymayacak, ses etmeyecek; gazeteciler görmeyecek, duymayacak, ses etmeyecek; vatandaş görmeyecek, duymayacak, ses etmeyecek; tek gören, tek bilen, tek ses her şeyi söyleyecek, buyuracak arkadaşlar. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; TRT ve RTÜK'e dair birkaç değerlendirmede bulunmak isterim. TRT, iktidarınızda, kamu yayıncılığı görevini tarafsızlık ilkesi çerçevesinde yerine getirmez duruma gelmiştir. Kurum, kuruluşundan bu yana hiç almadığı kadar cezayı son iki yıl içinde almıştır. Özellikle yerel seçim döneminde her kesimin değil, sadece AKP'nin yayıncısı olmuş ve toplumda TRT "Tayyip Radyo Televizyonu" olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Yerel seçim döneminde, özellikle TRT Haber, TRT Türk gibi kanallar RTÜK tarafından hazırlanan dosyalar sayesinde YSK tarafından cezalandırılmıştır. Ne yazık ki TRT, tarihinde ilk kez seçimlerde tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle 16 kez program durdurma cezası almıştır. İşte sizin başarınız budur. Aynı hukuksuzluk Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yaşanmıştır. Hatta öyle ki yerel seçimlerde TRT'nin bu tavrı AB ve AGİT'in dikkatini çekmiş ve Cumhurbaşkanlığı seçimine gönderdikleri bir heyetle yakından izlemek zorunda kalmışlardır. Sonrasında hazırlanan gerek AGİT Raporu'nda gerekse AB İlerleme Raporu'nda da bunlar açık belirtilmiştir. Bu kurumların tavırları önemlidir çünkü TRT'nin uyguladığı haksızlıklar açıktır.
TRT'nin 22 Şubat ile 2 Mart tarihleri arasında partilerle ilgili ekrana getirilme haberleri şöyle: AKP on üç saat otuz iki dakika, Cumhuriyet Halk Partisi kırk beş dakika, Milliyetçi Hareket Partisi kırk iki dakika, BDP iki dakika. Tarafsızlığa bakın arkadaşlar!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çam, herhâlde mikrofona gerek yok diye düşünüyorsunuz ama yani...
MUSA ÇAM (İzmir) - Son bir dakika Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Yine, 15 Mart 2014-21 Mart 2014 tarihleri arasında Adalet ve Kalkınma Partisine TRT'nin ayırdığı süre on yedi saat otuz altı dakika, Cumhuriyet Halk Partisine bir saat bir dakika, Milliyetçi Hareket Partisine bir saat... İşte tarafsızlık, objektiflik bu!
RTÜK'ün TRT ile ilgili dosyaları hazırlama süresi ise tam bir skandaldır. Öyle ki RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı bu raporları iktidar üyelerinin baskısı ile hazırlamak istememiştir. Özellikle CHP'li üyelerin dilekçeleri ile bu raporlar Üst Kurul gündemine getirilmiştir ancak Üst Kurulda yine AKP'li üyelerin oylarıyla bu raporlar reddedilmiş ve cezaya gerek olmadığı söylenmiştir. Neyse ki son karar mercisi YSK olduğu için dosyalar mecburen YSK'ya gönderilmiş ve YSK hukuka uygun bir şekilde yaptırım kararı uygulayabilmiştir.
Son cümlem...
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; TRT'nin eski Genel Müdürü İbrahim Şahin'in tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle defalarca ceza aldığını ve bu duruma rağmen daima Hükûmetin koruması altında olduğunu biliyoruz. "Şimdi ne oldu da değişti?" derseniz, anlaşılan odur ki Sayın Genel Müdür hakkında paralelci olduğu iddiaları ortaya atılınca koltuğunu kaybetmiştir. O süreçte İbrahim Şahin'in bu iddiaları çürütmek adına daha taraflı bir yayıncılık politikasına sarıldığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) - ...ve hatta Cumhurbaşkanı adaylarından Selahattin Demirtaş hakkında haddi aşan terbiyesizce ifadeler dahi kullanmaktan çekinmediği bilinmektedir. Ama, yine de cemaatçi olduğu, paralelci olduğu algısı nedeniyle pozisyonunu koruyamamış, valilik rüşvetiyle istifa ettirilmiştir. İşte Adalet ve Kalkınma Partisinin ve onun bürokratik yapısının geldiği durum budur. Takdir sizindir.
Teşekkür ediyorum.