KOMİSYON KONUŞMASI

OTURUM BAŞKANI ALİ ÖZKAYA - Bu toplantımızın gündemini 12 ile 15 Haziran 2020 tarihleri arasında sizlere yazılı olarak tebliğ etmeye başladık ve ayrıca da "tbmm" uzantılı e-posta adreslerinize de gönderdik. Siyasi partilerimizin yöneticileriyle yapılan görüşmede varılan mutabakat çerçevesinde, siyasi partilerimizin de taleplerini dikkate alarak, yarın yapılması gereken toplantıyı bugüne aldık.

Bugünkü toplantımızın asıl gündemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve 192 milletvekilinin imzasını taşıyan ve 10 milletvekilinin de katıldığı, 1924 Tarih ve 491 Sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi'dir.

1'inci gündem maddemiz olan (2/2952) esas numaralı Kanun Teklifi'yle ilgili görüşmelere başlayacağız.

Önce, Komisyonda, teklif sahibi Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Süreyya Sadi Bilgiç Bey'e söz vereceğim; daha sonra, siyasi partilerimizin Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim ve ondan sonra da mümkünse, öncelikle, Anayasa Komisyonu üyesi arkadaşlarımıza, sonra da diğer milletvekillerimize söz vereceğim ve bu sözler çerçevesinde de, bugün mümkün olduğu kadar, en geniş manada herkesi dinleyerek bu tarihî günde güzel, hayırlı ve bereketli bir çalışma yapmayı arzu ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, Sayın Meclis Başkan Vekilimize söz vermeden önce Komisyon Başkan Vekili olarak birkaç söz söylemeyi arzu ediyorum.

14 Mayıs 1950'de rahmetli Menderes ve arkadaşları çok büyük bir halk ihtilaliyle yönetime geldiler ve on yıllık süre içinde gerçekten tarihî başarılar elde ettiler; milletimizin her manada gelişmesi, kalkınması, refaha ulaşması, özgürleşmesi için çok ciddi bir gayretle çalıştılar; her seçimde oyunu daha da artırdı ve Türkiye'nin kalkınmasına, refaha, demokrasiye ulaşmasına ciddi çaba sarf ettiler.

27 Mayıs 1960'ta ordunun içindeki bazı subayların öncülüğünde bir darbe oldu ve bu darbenin 27 Mayıs sabahı, İstanbul'dan gelen profesörler heyetinin öncülüğünde hazırlanan yol haritası çerçevesinde maalesef tarihimizde çok acı, ızdırap dolu bir süreç yaşandı. Yassıada'da kurulan ve adına "Yüksek Adalet Divanı" denilen "Yüksek Soruşturma Kurulu" denilen bir organ oluşturuldu. Bu da bu heyetin kendilerini yasama, yürütme ve yargının yerine koyarak ortaya çıkarttıkları geçici 1 sayılı Kanun çerçevesinde oluşturuldu. Bir mahkemeyi onlar da kabul etmediği için adına "mahkeme" değil, "Yüksek Adalet Divanı" dediler. Zira 1924 Anayasası gereğince Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların yargılaması Divan-ı Alide yapılması gerekirken herhâlde Divan-ı Aliye inanmamış ve güvenmemiş olacaklar ki yeni bir organ oluşturdular.

Dünya hukuk tarihinde, benim bildiğim, bir emsali olmayan... Yalnızca bir yönetim organına karşı, kişilere karşı onların tüm suçları için fiiller işlendikten sonra oluşturulan bir soruşturma komisyonu ve bu soruşturma komisyonundan sonra yargılama, sözde mahkeme adı altında Yüksek Adalet Divanı kuruldu. Yüksek Adalet Divanının yargılaması için de 3 sayılı bir muhakeme kanunu çıkartıldı. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun bir kısmı yürürlükten kaldırıldı, bir kısmı da "Ancak bu kanun çerçevesinde yürütülmeli." denildi.

Bu kanunda çok ilginç hükümler var ve diyor ki: "Yassıada'daki gözaltına alınanların tamamı mevkufen sevk edilir ve yargılama bitesiye kadar asla tahliye edilemezler. Son güne kadar suçsuz da olsa -ki suçları yok- onlar tutuklu olarak yargılanacaklar."

Tabii, bu yargılamada Salim Başol Mahkeme Başkanı olarak "Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor." diyor. Kaderin cilvesi, rahmetli Adnan Menderes'in 1950'de seçildikten sonraki ilk Yargıtay üyeliğine seçtiği kişilerden birisi İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Salim Başol'dur. On yıl sonra, Yargıtay Başkanı olamamanın kızgınlığı ve onun yaşadığı sürecin sonucunda Yassıada'daki bu acı olaylara sebebiyet verdi. Yassıada yargılamaları bittikten sonra 1961 Anayasası kabul edildi. Bu Anayasa çerçevesinde oluşturulan Anayasa Mahkemesi... 44 sayılı Kanun 25 Nisan 1962'de yürürlüğe girdi. Yassıada'nın 4 hâkimi, 3 savcısı Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı ve 28 Ağustos 1962'de Anayasa Mahkemesi geçici 7'nci madde çerçevesinde faaliyete başlayınca Yassıada'nın kalan bütün dosyaları da Anayasa Mahkemesine devredildi ve daha sonraki süreçlerde de Anayasa Mahkemesi bu yargılamaların bir kısmını izin, soruşturma izni verilmediği için reddetti.

Tabii, bu süreçte rahmetli Menderes ve arkadaşları idam edildi, Başbakan, 2 bakan. Ancak yargılamadan önceki süreçte de 7 kişi öldü veya öldürüldü, 1 kişi intihar etti. İçişleri Bakanı Namık Gedik'in intihar ettiği söylendi Harp Okulu'nda. Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar mahkeme salonunda, duruşmada savunma yaparken kendisine yapılan hakaretlerin, tezviratların ve baskının, manevi baskının altında kalarak kalp krizi geçirip duruşma salonunda vefat etti. Seçim bölgem olan Afyonkarahisar Milletvekili Gazi Yiğitbaşı da orada vefat edenlerden birisi. Milletvekilleri, İstanbul Emniyet Müdürü işkencelerle öldürüldü, eski Genelkurmay Başkanı da orada vefat etti.

Tabii, bu acı, ızdırap... Milletimiz bu mahkemeyi tarih boyunca yok saydı ve hatta dedi ki: "Zalim Başol" Salim Başol'u "Zalim Başol" olarak çevirdi. Hiçbir zaman bu yargılamaları kabul etmedi ve her defa onların ısrarla vurgulandığı "sakıt" "düşük" kavramını da reddetti, "Bunlar düşük değil, itibarlı insanlardır." dedi.