KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli üyeler, tabii, uzunca bir gün, yoğun konuşmalar yapıldı. Bu bizim yaptığımız öneriye ilişkin de içerik itibarıyla değerlendirmeler yapıldı ve şunu memnuniyetle gördük ki: Her ne kadar nüanslarda farklılıklar olsa da genel olarak bu heyetimiz, Komisyon üyeleri ve üyesi olmayan vekiller 12 Mart darbesinin ve 12 Eylül darbesinin esasen 27 Mayıs darbesinin bir sonucu olduğu, 27 Mayısın ilk adım olduğu ve eğer, 27 Mayıs olmasaydı 12 Mart muhtırasının verilemeyeceği, Anayasa'nın askıya alınamayacağı, Hükûmetin lağvedilemeyeceği, 12 Eylülün de bunun bir tür uzantısı olduğu konusunda mutabık kalındı. Bu, aslında, oldukça kayda değer bir ortak dil oldu çünkü ben bu salonda birçok kez bulundum ama bugünkü kadar seviyeli, bütün üyelerin birbirini dikkatle dinlediği bir toplantıya daha tanık olmadım. Bu bakımdan, bu çok önemlidir. Bu toplantının bundan böyle diğer Komisyon toplantılarına da örnek olmasını temenni ederiz.

Her ne kadar biz CHP olarak "Bunu 'ama'sız, 'fakat'sız destekliyoruz." biçiminde bir beyanda bulunduksa da ki o beyanımıza bağlıyız. Bizim önerimiz kabul edilmese de biz oy birliğiyle 27 Mayıs önerisine "Evet." diyeceğiz.

Sayın Bilgiç bunlar hakkında biraz nüanslı konuştu, olabilir, farklı görüşü olabilir ancak zaten içerik olarak da bu, Yüksek Adalet Divanının kaldırılmasıyla bizim önerdiğimiz sıkıyönetim mahkemelerinin yargılamalarının hüküm ve sonuçları ayrı, farklı hüküm ve sonuçlar doğuracaktır. Bu bakımdan, 27 Mayısın ayrı olduğu, onun bir ana darbe olduğu, onun bir başlangıç olduğu, onun milat olduğu yönündeki ortak dilimize gölge düşürücü olmayacaktır.

Belki burada biraz ihmal edilen husus şu oldu: Evet, Yüksek Adalet Divanı suç ve suçlulardan sonra var idiyse sonradan kuruldu, kesinlikle olmaması gereken bir durum kuşkusuz ama en çok dillendirilen husus, adil yargılanma hakkı oldu. Mesela, bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi birçok konuda "Bu adımı biz attık." diyor, bunlardan biri de devlet güvenlik mahkemesi. Devlet güvenlik mahkemesi konusunda 1999'da bir değişiklik yapıldı Avrupa Mahkemesi kararı üzerine ama sonuç olarak, devlet güvenlik mahkemesinin kaldırılması konusunda tümüyle 2004 Anayasa değişikliğini beklemek zorunda kaldık. Peki, niçin kaldırdık? Adil yargılanma hakkına yanıt vermiyor diye. Yani Türkiye'de bu, 12 Mart ve 12 Eylül dönemi adil yargılanma hakkının gerçekten sistematik ve zincirleme bir biçimde ihlal edildiği bir dönem oldu. Çok şükür, sıkıyönetim mahkemeleri de kalktı, devlet güvenlik mahkemeleri de kalktık tıpkı artık Yüksek Adalet Divanının bulunmuyor olması gibi. Eğer, bizim bu önerimiz kabul görürse zannediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi ortaklaşa olarak atmış olduğu bu büyük adımı 2'ye, 3'e katlayacaktır ve belki de bundan böyle, bizim bugün karşılaştığımız adil yargılanma hakkına ilişkin sorunları aşabilmemiz ve geleceğe demokratik hukuk devleti yönünde umutlu bakabilmemiz için bir ilk ve önemli adım olacaktır.

O nedenle, zannediyorum ki altı, yedi saattir yaptığımız tartışmalar, kafasında bu konuda soru işareti bulunan üyeleri de ikna etmiştir ve bunun kabul edilmesini oylarınıza sunuyoruz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak.