KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle riskli bir ortamda -siz de belirttiniz, ikramınız için çok teşekkürler ama- ikramların Covid-19 riskini daha da arttıracağını düşünüyorum o nedenle ikram yerine sıkça teneffüs yapmakta yarar var diye düşünüyorum.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Pencereleri açtık ama hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yine de yeterli değil, çok riskli bir ortamdayız.

Şimdi, Sayın Tüzün değindi, somut olarak. Ben, konuya bizim Anayasa madde 84 gereği ortak andımızla girmek istiyorum çünkü burada "Namusum ve şerefim üzerine ant içerim." demek esasen haysiyet yemini etmek. Anayasa sadakat bakımından haysiyet sözcüğü ikisiyle birlikte değerlendirilebilir. Şimdi, bu konu Aralık ayında gündeme geldiğinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri, özellikle Sayın Doğan Kubat aracılığıyla bizimle temasa geçtiler ve biz de kendi önerimizi hazırladık. Biraz önce belirtildiği gibi 18 Aralık gecesi tam da aşağıda bütçe görüşmeleri yoğun bir biçimde devam ediyor iken, burada bir anda getirildi bu konu ve Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun uzun konuştuk, görüştük ve esasen teklif sahibi parti de hak verdi ve geri çekti bu maddeleri. Bu maddeleri geri çektikten sonra -ki geri çekilinceye kadar hep son ana kadar aramızdaki müzakere, medeni ilişkiler devam etti- sonrasında şöyle bir beyanda bulunda arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partili sayın vekiller: "Eğer bunu yeniden gündeme getirirsek sizinle birlikte çalışacağız ve bu şekilde yapacağız." diye. Şimdi aslında bu süreçte, tabii demokratik açıdan gerçekten o akşam neden o komisyona getirildiği, neden Anayasa Komisyonuna getirilmediği veya Adalet Komisyonuna getirilmediği çok tartışıldı ama geri çekildi, bu gerçekten müzakereci parlamenter işleyiş açısında kayda değer bir durumdu fakat verilen söz tutulmadığı gibi sanki imza sahibi olan kişi ilk kez bu konu gündeme geliyor ve bu konuyu bu komisyon ilk kez görüşüyor gibi bir yaklaşımda bulundu. Ben, o nedenle Latinlerin "Dignitas" yani bizim haysiyet kavramına verdiği ilk anlam göreve bağlılık yani haysiyet. "Dignitas", bir kişini görevini yapması, görevine bağlı olması, görevindeki ciddiyeti. Ben şunu soruyorum: Çok üzülerek söylüyorum... Acaba biz bu şekilde bir yasa süreciyle Anayasa madde 84'ün bize yüklediği Anayasal ant ve yükümlülük yani "Dignitası" ne ölçüde yerine getirebiliyoruz?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Anayasa 84 değil, 81.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim düzelttiğiniz için.

Anayasa 81 üzerine içtiğimiz andın asgari gereklerini ne ölçüde yerine getirebiliyoruz? Çünkü bunun hem hukuki tarafı var hem de ahlaki tarafı var. Bunun ötesinde bir yemin olmaz zaten. Biz o zaman kendi kendimize saygı duymalıyız bu tür düzenlemeleri yaparken asgari ciddiyet ve özen açısından.

Şimdi bu ön bilgiden sonra altı ayda ne oldu da altı ay beklenildi de neden covidin tam yeniden azmaya başladığı bir ortamda bu yeniden getirildi? Şimdi, özellikle Anayasa Mahkemesinin bu kadar açık kararı varken neden bu, bu şekilde tek yanlı olarak bugün gündeme getirildi? Zannediyorum bunu sorgulamak sadece hepimizin hakkı değil, aynı zamanda ödevi.

Şimdi, tabii, aslında sayın imza sahibi sunucu da farklı biçimlerde açıklamaya çalıştı, ben onun niyetini okuyacak değilim. Acaba ikna olmadı da mı Amerika'ya kadar gitti?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ama tabii ki o, onun hakkı fakat keşke onları gerekçesinde yazsaydı, keşke Anayasa Mahkemesi kararlarını gerekçesinde dercetseydi. Şimdi, bu açıdan bakıldığı zaman, Anayasa Mahkemesinin bir kararı yok ki Anayasa Mahkemesinin iki kanalda devam eden kararı var.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Üç.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Üçten çok. Bir: Norm denetimi üzerine verdiği kararlar. İki: Bireysel başvuru üzerine verdiği kararlar. Bir kısmına Ramazan Bey, Sayın Can kendisi de değindi, bir kısmına Sayın Tüzün biraz önce değindi. Tabii, Anayasa Mahkemesi kararlarını kuşkusuz ayrıntılı olarak ele alabiliriz fakat buradaki sorun öncelikle bir anayasal değerlendirme yapmamız gerekir. Bu anayasal değerlendirme açısından iki şeyi kesinlikle ayırt etmek gerekir. Birincisi, memurluğa aday olan kişiler kamu görevine girmemiş olan kişiler, kamu görevine girecek olan kişiler açısından madde 70'tir. Tamam, Anayasa'nın diğer maddeleri var ama o, kamu görevinde bulunan kişiler açısından geçerli yani bir kez göreve başladıktan sonra 128, 129, memur olan, kamu görevlisi olan kişiler açısından geçerli. Yoksa henüz memuriyete başlamamış olan bir kişinin amirine itaati veyahut da sadakati veyahut da bir başka ölçütü mümkün değil ki. Hukuk fakültesini bitirmiş, tıp fakültesini bitirmiş, dolayısıyla onun için Anayasa'nın 128, 129'uncu maddeleri geçerli değil ki o, statüye girdikten sonraki uygulama. Bu bakımdan bizim üzerinde yoğunlaşmamız gereken alan, madde Anayasa 70 çünkü giriş ve 70'e giden süreçte değinilen hak ve özgürlüklere ilişkin maddeler. Gördüğünüz gibi, 70'inci madde, aslında Anayasa'nın en istisnai maddelerinden biridir, en nezih, en kısa, en özlü ve hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım... Bu madde istisnai bir maddedir, istisnai bir yazım şeklidir ve liyakatin ölçütün merkezinde yer alacağını öngören bir maddedir; lütfen bu konuda uzlaşalım. Görevin gerektirdiği nitelikler: Diploma, sınav, eğer gerekiyorsa staj. Genel liyakat ilkesi dışında olsa olsa görevin gerekleri, yabancı dil gibi, bilgisayar gibi, sürücü belgesi gibi, seyahat edebilme vesairedir, bunlar ilgili göreve göre değişebilir. Bunlar elden geldiğince somut bilgiler oluyor, somut gereklilikler oluyor. Aslında bunlar sınavın gerekleri olarak ön koşullar şeklinde aranmaktadır çünkü "Hiçbir ayrım gözetilemez." şeklindeki yasak, görevin gerektirdiği nitelikler açısından göreve girmede herhangi bir ayrım yapılamayacağını ifade eder ki "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması" başlığı altında yürürlükte bulunan ve önerilen düzenleme istisna kabul etmeyecek biçimde öngörülen ayrımcılık yasağı ilkesini zedelemektedir.

Bu açıdan, kamu görevlilerinin atanmalarının kanunla düzenleme kuralına bağlanmış olması esasen burada kanunun Anayasa madde 70 ve diğerlerine uygun olarak yapılması hâlinde bu yasanın Anayasa Mahkemesi kararlarında gördüğümüz gibi ölçüt olarak alınabileceğini öngörmektedir yoksa kanuni düzenleme Anayasa madde 70 ve diğer maddeleri ihlal edememektedir. Bu açıdan madde 129, görevde bulunan kamu görevlilerinin görev ve sorumluluklarıyla disiplin kovuşturmasına ilişkin düzenlemedir, bunlar sıralanmış bulunuyor. Bunlar nedir? Anayasa ve kanunlara sadakat, disiplin soruşturmasında savunma hakkı güvencesi, disiplin kararlarına karşı yargısal güvence, ceza kovuşturmasının izne bağlanması gibi kamu görevi statüsünde bulunanlar açısından görevin gerektirdiği nitelikleri taşımakla birlikte "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması" adı altında görevle ilgisi bulunmayan birtakım bilgi ve öznel değerlendirmeler sonucu kamu görevine atanmayı yasaklayan bir madde olmaya devam etmektedir. Şöyle ki: Madde 70'in yanı sıra çifte aykırılık söz konusu. Bu düzenleme güvenlik soruşturmasına ilişkin görevin gerekleri açısından ayrımcılığa açık bir düzenlemedir. Madde 2 hukuk devleti, sadakat, hukuk devletine sadakattir. Hukuk kurallarının kapsamıyla beraber kişinin hak ve yükümlülüklerinin öngörülebilirliği temeline dayanır hukuk devleti. "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması" kavramıyla ilgili düzenleme belirsizdir. Her ne kadar maddeler hâlinde somutlaştırılmışsa da maddeler sırasında eğer bu, görüşülmeye geçilirse keyfiliğe açıktır ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal etmektedir. Bu açıdan, madde 129'da öngörülen Anayasa'ya sadakat ilkesi girdikten sonra gerekli oluyor fakat Anayasa'ya sadakatle amire sadakat ilkesi birbirinden ayrıdır, karıştırmamak gerekir. Amire sadakat, bildiğiniz gibi, önceki gün ve dün tanık olduğumuz Baro Başkanlarına yapılan şiddet uygulamasında eğer o suç oluşturuyorsa memur, polis memuru sorumluluktan kurtulamaz. Yani bir emir eğer bir emir suçsa o zaman amire değil, hukuka, Anayasa'ya sadakat göstermekle yükümlüdür, anayasa madde 137 açıktır. Dolayısıyla hangi maddelerin kimlere uygulanacağını çok iyi belirlemek gerekir.

Şimdi, bu bakımdan çok yollama yapıldığı için, referans alındığı için biraz değinmek istiyorum, Madde 13. Sayın Can Madde 13'ü birçok kez somutlaştırmaya çalıştı. Madde 13 gerçekten çok önemli bir madde, hak ve özgürlüklerin temel taşını oluşturur. "Sınırlama istisnadır, güvence ise kuraldır." maddesi fakat sayın vekiller, sayın yetkililer; dikkat edelim, 13'üncü madde hak ve özgürlüklerin sadece sınırlanmasına cevaz veren bir maddedir, dikkat edin sadece sınırlanmasına. Hak ve özgürlükten yoksunluk maddesi değildir; sınırlama da ölçülü olmalıdır, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalıdır, laik cumhuriyet ilkesini ihlal etmemelidir ve hakkın özüne kesinlikle dokunmamalıdır. Bir arşiv araştırması, fakültesinin önünde düzenlenen bir toplantıda resmi çekilen bir öğrencinin tıp fakültesini bitirdikten sonra, hukuk fakültesini bitirdikten sonra veya Mülkiyeyi bitirdikten sonra kaymakam adayı olduğunu düşünelim, o öğrencinin arşivinden sırf o resim, öğrencilerin yaptığı konferans resmi çıktı diye...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Hocam arşiv araştırmasında fotoğraf istemiyor.

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Var, var...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Eğer o oluşturuyorsa şimdi burada başka örnekler de verebiliriz ama o kadar var ki, akrabasına kadar var, kendisi değil, kendisinin akrabasına kadar var.

Sayın Başkan, değerli vekiller; buradaki sorun şu, resim veya başka davranış, kullanılan nedenler ne olursa olsun kişiyi siz onu kullandığınız zaman, güvenlik soruşturmasından veya arşiv araştırmasından geçemedi diye kamu görevine almamanız onu ömür boyu kamu görevinden yasaklıyor, ömür boyu bir yasak getiriyor, bu bir sınırlama değil, bu bir yoksunluktur. Ve, hak ve özgürlükten mahrumiyet kuralını getirdiler 12 Eylül Anayasası'na, Danışma Kurulu getirdi, kraldan çok kralcılık yapmak istedi, hatta dolaylı olarak Almanya örneğini verdiler -Sayın vekiller dikkatinize sunuyorum- askerler, Millî Güvenlik Konseyi üstünü çizdi, "Bu kadar da olmaz." dedi.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hocalar yaptı galiba Sayın Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, Danışma Kurulu, 12 Eylül Danışma Kurulu, hocalar değildi. 120 kişiden oluşan bir kuruldu Danışma Kurulu ve haktan mahrumiyet söz konusu olmaz diye o maddenin üstünü çizdiler. Dolayısıyla hukuk sistemimizde, anayasal sistemimizde haktan mahrumiyet yoktur, bu tanınmamıştır. Şimdi, bunu hep birlikte kabul edelim. Bu o kadar önemli bir konudur ki bakın dün bizim Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay, Genel Kurulda, o büyük uzlaşmanın sağlandığı yerde "Ben şu kadar yıl öğretmen olamadım." dedi ama bunu önceki Meclis Başkanı da söyledi, bunu şu andaki Meclis Başkanı da -bir meslektaşım olarak Marmara Hukuk'dan- bana başına geleni anlattı, yani güvenlik soruşturması engelini. Bu, a veya b değil herkesi vurabilecek bir hançerdir, bir kılıçtır. O nedenle biz Anayasa'yı, mutlaka Anayasa'nın bu konudaki güvence ilkelerini öne çıkarmak durumundayız.

13'üncü madde kesinlikle bir hak ve özgürlükten yasaklanmaya cevaz vermeyen bir maddedir, sadece sınırlamaya cevaz vermektedir. Sınırlamada az önce saydığım 4 ölçüt; ölçülü olmalı, gerekli olmalı, elverişli bir araç kullanacaksınız ve de kullandığınız araçla amaç arasında adil denge olacak, özüne kesinlikle dokunamayacak. O nedenledir ki bizde, geçen aylarda tartışma oldu, hak ve özgürlükler askıya alınabilir mi acaba, diye. Çünkü olağanüstü hâlde ancak mümkündür Anayasa 15'e göre, o da durumun gerektirdiği ölçüde, yoksa 13'üncü madde sadece sınırlamaya cevaz verir, yoksa yasaklama ve yoksunluğa kesinlikle cevaz vermez. Lütfen bu konuda ortak bir dil kullanalım.

Şimdi, bunlar tabii ki, bu değindiğim hususlar esasen Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar. Çok sayıda karar var, onu eğer gerekirse ben bilginize sunabilirim, tabii ki burada zamandan tasarrufa adına bunlara girmiyorum ama sadece değinmekle yetinip geçeceğim. Mesela, bireysel başvuru kararlarından bir; Fatih Saraman başvurusu kararı, iki; Turgut Duman başvurusu kararı bu açıdan değinilen kavramlar. Sayın Can'ın özellikle birden çok kez dikkat çektiği Anayasa maddesi açısından da ihlâl görülmekle birlikte yani 20, esasen madde 20 ikincil kalmaktadır çünkü masumiyet karinesi yanında madde 70 Anayasa Mahkemesinin kullandığı en önemli maddedir fakat bunu dışında Anayasa Mahkemesinin norm denetimi yaparken kullandığı ölçütlerde oldukça önemlidir. Bir kısmına Sayın Can farklı biçimde değindi, bir kısmını Sayın Tüzün somut olarak saydı, bunları daha da sayabiliriz, uzunca listesini oluşturabiliriz ama ben ona girmeyeceğim çünkü ben burada özellikle herhangi bir biçimde siyasal bir konuşma yapmamaya çalışıyorum, bir parti mensubu olarak konuşmamaya çalışıyorum, kık yıllık Anayasa hukuku uzmanlığımla konuşmaya çalışıyorum. Burada, Anayasa madde 153 son, Anayasa Mahkemesi kararları bizi bağlıyor. Şimdi, Anayasa Mahkemesi kararlarını dolanmayalım biz, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen düzenleme yapmayalım. Anayasa'nın ilgili maddelerini eğer yorumlayacaksak ya okuduğumuz gibi, anladığımızı ortaya koyalım ama bir güçlük olursa tamam, biz yorum yapmayalım. Resmî yorumu Anayasa Mahkemesi yapıyor, Anayasa Mahkemesinin her yaptığı yoruma katılmıyorum, tamam ama resmî yorumdur. Bakın, burada çok sıkça dile getirdiğimiz husus madde 129: "Silahlı kuvvetler mensupları ile hâkim ve savcılar hakkındaki hükümlerin saklı tutulması..." Bu mesleklere özgü düzenlemelerin yapılabileceği ancak bunların da Anayasa'nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerine aykırı olamayacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bir güvenlik soruşturması türü uygulama olacaksa ancak Anayasa'nın tanıdığı bu istisna çerçevesinde mümkündür.

Şimdi, biz Anayasa'nın 128'inci maddesini bolca "cite ettik" ama kamu görevlileri kategorisini 128'inci maddesi çerçevesinde veyahut da Anayasa madde 70 çerçevesinde göreve gelenlerle de sınırlı tutmadık. O nedenle Anayasa madde 49 açısından da konuya bakmak durumundayız çünkü 70 sözcüğün teknik anlamında kamu görevlisi diyorsa madde 49 genel olarak çalışma hakkı ve kamu görevlisi dışında, memuriyet dışında çalışma yapmak isteyenlerin çalıştığı alanlar da bu yeni düzenlemeyle, onları da ilgilendiren alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan, bu düzenleme Sayın Başkanlar, sayın imza sahipleri; kesinlikle Anayasa'ya aykırı bir düzenlemedir. Tıpkı, 18 Aralık gecesi burada uzun uzun konuştuğumuz üzere değişen bir durum yoktur. İyi ki geri çektiniz, sağ olun ama bu yaptığınız düzenleme, ufak tefek rötuşlama, bazen katmerli hâle getirerek örneğin: birinci derece akraba filan, "suç ve cezaların şahsiliği" ilkesi gereği bunu yapamayız, yapmayalım. Anayasa'nın üstün hükümleri konusunda lütfen, birlikte okuyalım, birlikte değerlendirelim, olmayanı biz zorlamayalım. Bakın, yerindeliğe girmiyorum. Kırk üç yıllık devlet memuriyeti yapmış olan bir kişi olarak, güvenlik soruşturmasının ne işe yaradığını ve yaramadığını benim gibi, Sayın Başkan da -özellikle mülki idare amirliği yaptı- bunu biliyor. 15 Temmuzla güvenlik soruşturması arasında kesinlikle doğrudan bağlantı kuramayız. Tam tersini düşünebiliriz 70'inci maddeye uyulmuş olsaydı, liyakat ilkesine riayet edilmiş olsaydı, o zaman Sayın Can'ın en az 5 kere -haklı olarak- vurguladığı hain darbe sürecine Türkiye gitmezdi. O nedenle biz hukuktan ayrılmayalım, biz Anayasa'dan ayrılmayalım. Şu anda benim gördüğüm -bitiriyorum Sayın Başkan- bugünkü mevzuat çerçevesinde güvenlik soruşturmasına gerek yok, zaten var olan mevzuat çerçevesinde yapılabilecek soruşturma yeterlidir. Orada bile Anayasa'ya aykırılıklar var, Anayasa Mahkemesi buna rağmen, iptal etmiş ise geri kalanına dokunmamışsa "Biz sadece yasa yapıyoruz." diye yönetmeliğe yollama yaparak yasada somut hukuki öğeler koymadan -Anayasa Mahkemesinin belirlediği üzere- yeniden yasa yaparsak o zaman yeniden iptal olacak. Bizim Meclisimizin, yüce Meclisin saygınlığı... İşte, Sayın Özkaya bakıyor, ne güzel bir haftadır bir oybirliğiyle bir yasa çıkardık, çok önemli bir şey. Ve dün, geçen hafta burada, geçen Çarşamba ve dün Mecliste, Genel Kurulda tarihî bir gün yaşadık, heyecanlandık, bu heyecanımızı paylaştık, konuşmalarımızla paylaştık. Şimdi, eğer öyle bir sürece girmişsek, Meclisi böyle bir eşiğe sokmuşsak hani bunu birbirimizi kesinlikle aldatmak için, kandırmak için yapmadığımıza göre bunu içten olarak yaptığımıza göre yapmayalım, şimdi, bunu yapmayalım. Bunu geri çekelim, geri çekelim bunu eğer gerekiyorsa bir alt komisyon kuralım. Bütün partiler, -AK PARTİ, MHP, HDP, İYİ PARTİ, CHP- oturalım bunun olabilirliğini somut ilkeler çerçevesinde tartışalım ve gerçekten bir yasa yapmak gerekiyorsa bunu birlikte yapalım ve yasaya ad verebiliriz, hani 7250 diyebiliriz buna fakat içerik olarak öngörülebilir, anlaşılabilir, ulaşılabilir değilse Anayasa Mahkemesinin belirlediği somut ölçütleri içermiyorsa o zaman biz, bugün kendi yaşamımızı tehlikeye atarak yaptığımız yasa başkalarının uzmanlık alanına ihanet etmenin dışında bir hizmet görmez çünkü bir kişi altı yıllık tıp fakültesini bitiriyor ve "Hastanede çalışamazsın." diyorsunuz. Bir kişi mülkiyeyi bitiriyor, yüksek lisans yapıyor "Hayır, seni kaymakamlığa almıyorum." diyorsun. Neden? İşte, "Bekçimin verdiği istihbarat bilgisine göre." diyorsunuz. Bunu yapmayalım. Yani, burada hukuk ötesinde ahlakta giriyor işin içerisine. Ben müsterihim bunun Anayasaya aykırı olduğu konusunda, hiç kuşkum yok ama zamanı daha fazla uzatmamak için diliyorum, temenni ediyorum ki, bütün vekiller, komisyon üyeleri "Bunu geri alalım." diyeceklerdir. Üzerinde ayrı bir çalışma yapılsın konusunda mutabakat sağlanacaktır.

Teşekkür ederim.