KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan, değerli üyeler.

Şimdi, Ramazan Bey'in sunumundaki genel heyecanı, hâl ve ajitatif söylemlerinin aslında içeriğine baktığım zaman, gerçekten bir an kendimi 12 Eylül zamanlarında da hissettim çünkü aynı 1402'likler, aynı uygulamalar, bugün OHAL KHK'leri. Gerçekleşen şey aslında, Anayasa'ya aykırı olan bir metni şimdi Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği düzenlemeleri yapmaya çalışarak, biraz soldan sağdan dolandırarak şimdi hayata geçirmeye çalışmak. Şimdi, biz de burada buna ikna edilmeye çalışılıyoruz. Ama gerçeklik böyle değil, çok acılar yaşandı yani 12 Eylül'de gerçekten 1402'likler çok büyük acılar yaşadı. Bunu İbrahim Hoca'nın da söylediği gibi, bugün siz yaşamazsınız, yarın siz yaşarsınız, dün biz yaşıyorduk ya da biz her daim yaşarız, genel de solcular için böyledir, her daim böyle yaşanır ama bunu aynı şekilde devam ettirmeye çalışmak gerçekten çok akıl karı gibi bir şey gelmiyor bana.

Şimdi, detaylara çok fazla girmeyeceğim ama evet Anayasa Mahkemesi, güvenlik soruşturması ve arşiv taramasının işte 13'üncü madde, özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20'nci madde, kamu hizmetiyle ilgili hükümler kısmının genel ilkelerini düzenleyen 128'inci maddelerine aykırı olduğunu tespit etti ve iptaline karar verdi. Dediğim gibi, şimdi, bir başka yerden dönülmeye çalışılarak bunlar giderilmeye çalışılıyor, aslında iktidarın yapmaya çalıştığı bu. Şimdi, biz, şunu da gördük aslında: Partiniz içerisinde de farklı görüşler olduğunu, özellikle bu Anayasa Mahkemesi iptal kararı üzerine düzenleme üzerinde çalışırken bazı görüşlerin mesela "McCarthy kanunu" yahut "Gestapo kanunu" diye ifadeler de kullandığını bildik. Tabii, bunlar, bizim için rivayet, sizler daha iyi bilirsiniz ama hani, böyleyse en azından bu farklı düşünceleri de kendi aranızda da dikkate almanızın iyi olacağını düşünüyorum. Çünkü demokrasinin gereği de budur aynı zamanda.

Hasan Hocam çok güzel özetledi aslında: "Sosyolojik olarak neden iktidarlar buna ihtiyaç duyarlar? Bu ayrıştırma neyi sağlar?" Aslında iktidarı yürütmeyi sağlar, korumayı sağlar. Şimdi, yapılmak istenen bu. Geçen Komisyona gelen neydi? Bekçiler tasarısıydı, kanunlaştı. Aynı şekilde, orada da bir güç oluşturulmaya çalışılıyordu, yine iktidar kendi bekası için aslında bir güç oluşturmaya çalışıyordu ve bu yasalaştı. Bugün, işte güvenlik ve arşiv soruşturmalarıyla da yapılmak istenen, bu güvenlik paradigmasının... Hani bunun detaylarına artık girmeyeceğim, "Güvenlik mi, özgürlük mü?" diye bir tartışmaya çünkü bunu çok yaptık, bunu tekrar tekrar yapmanın çok bir faydası olduğunu da düşünmüyorum ama görünen o ki güvenlik paradigması her zaman öne geçiyor. Ve bu neyin güvenliği?

Ben, bir HDP milletvekili olarak mesela demokrasi yürüyüşünde şunu gözlemledim ve bununla ilgili hatta bir yazı da yazdım. Biz yürüyoruz ve bir şehre girerken engelleniyoruz yani milletvekilleri şehre girerken engelleniyor. Nedir paradigma? Güvenlik, terör, kamu yararı, istikrar, mesafe vesaire... İşte, başka neler var? Talimat var, mesela en sihirli cümlelerden, kelimelerden birisi o "Talimat var." Şimdi, bunlar söylenerek biz engelleniyoruz. Biz milletvekiliyiz, güvenlik görevlilerinin -sadece milletvekilleriyle değil- barışçıl bir toplantı veya gösteri yapan insanlarla ilgili olarak ne yapması gerekir? Onları koruması gerekir, barışçıl gösteriyi hayata geçirmelerini sağlaması gerekir. Ama biz, şunu görüyoruz: Bir süre sonra, işte, diyelim ki o engel müzakere ediliyor, şöyle oluyor ya da biz direniyoruz; kalkıyor. Ondan sonra ortada güvenlik görevlisi yok yani ne bizi koruyan var, ne "İleride başınıza bir şey gelir mi?" diyen var. Demek ki mesele neymiş? İktidarın güvenlik paradigması, onların korunması aslında. Yani yaşadığımız şey sürekli... Sizler bunları yaşamazsınız, hani, şunu kafanızdan geçirdiğiniz de -bazılarınız tahmin edemiyor ama- "Siz de terörle mesafe koymuşsunuz, siz ondan yaşıyorsunuz." Hayır, biz barışçıl bir toplantı ve gösteri yapıyoruz, "demokrasi" diyoruz ve yürüyoruz. Onun dışında, sizin düşünceleriniz ne olursa olsun, bizim düşüncelerimiz ne olursa olsun kurallar herkes için geçerliyse, herkes için geçerli olmalı. Yoksa ne Anayasa'ya sadakatten söz edebiliriz, Ramazan Bey'in söylediği gibi, "sadakat" diyor; o sadakat o zaman Anayasa'nın iktidar için uygun olduğu zamanlara, mekanlara ve ortamlara sadakattir, başka bir şey değil. Tabii ki konuştuğumuz Anayasa'nın aynı zamanda hâlâ 12 Eylül faşist darbesinin bir Anayasa'sı olduğunu da unutmazsak iyi olur diye düşünüyorum.

Evet, bu Kanun Teklifiyle Anayasa'nın 70'inci maddesinde belirtilen "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez." hükmü de açıkça çiğneniyor aslında. Ha "Türk, diyor; Kürt demiyor." derseniz anlarım ama bu ayrımcılık Kürt olmayanlara da yapılıyor. Sizler de "Türk-Kürt ayrımı asla yapmayız." diye defalarca ifade ettiğiniz için bu da boşa düşüyor bu durumda ama 70'inci maddeye aykırı.

Bugün, mahkemelere yansıyan karar örneklerinde görüldüğü gibi, güvenlik soruşturması bütün kamu personeli için genelleştirilmiş durumda. Bu kamu hizmetine katılmak üzere yeterli koşulları sağlayan kişilerin bazıları, kendileriyle hiç ilişkisi olmayan şeyler nedeniyle haksızlığa uğruyorlar ama biz bunu önce öğrenemiyoruz. Onlar mahkemeye başvuruyorlar çünkü sonucunu öğrenemiyorlar yani OHAL Komisyonu'nda öğrenemiyorlar, başka yerlerde öğrenemiyorlar. Ondan sonra, bakıyoruz ancak işte, dava açıyorlar, dava açtıktan sonra o davada anlıyoruz ki işte, ailesinde mesela iltisaklı -o da bir başka sihirli kelime- birileri varmış. Ya, hani masumiyet karinesi, hani suçların şahsiliği; benim babamın işlediği suçtan bana ne, sizin annenizin işlediği suçtan size ne? Suçsa eğer... O zaman hep beraber ailecek suçluyuz, hep beraber sülalecek -Hasan Hocamın dediği gibi- cibilliyetimize bakılarak suçluyuz. Böyle bir şey mi var? Böyle kanun mu olur? Böyle eşitlik mi olur? Şimdi, bu nedir? Bu, iktidarın silahıdır işte. Ama bugün, sizin silahınız ki silah lafını da kullanmayı hiç sevmem ama -araç, aracınız diyeyim ya da- sizin aracınız gerçekten yarın size karşı araç oluyor, bizim anlatmak istediğimiz de bu aynı zamanda.

Evet, diğer arkadaşların da vaktinden çok fazla çalmayayım. Aslında söylenecek çok fazla şey var ama şunu söylemek isterim: OHAL Komisyonu'nu kurdunuz. O zamanlar Avrupa Konseyi Parlamento üyesiydim ve Jagland'la, Genel Sekreterle de bu konuda ciddi tartışmalarımız oldu. Çünkü Avrupa Konseyi Genel Sekreteri olarak o da OHAL Komisyonu kurulmasını destekleyenlerden biriydi. Ve o zaman şunu söylüyordum: "Bu Komisyon, tıpkı Anayasa Mahkemesi'nin de -aslında AİHM'e gidilmemesi için- bir yerde fren mekanizması görmesi için kurulmuş bir mahkeme olduğu gibi, OHAL Komisyonu da aynı şekilde insanların yargı yoluna başvurmasını engellemek için ve onları daha fazla mağdur edebilecek bir Komisyon'dur." Dört yıl oldu arkadaşlar, dört yıldır insanlar sonuç alamıyorlar. O KHK'lerle çıkarılan insanlar sonuç alamıyorlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ya da uygulanmıyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ya da uygulanmıyor, alanlara da uygulanmıyor. Yani işte 1402'liklere de bu yapıldı. Bugün Baskın Oran yazıyor, "Ne olursa olsun söke söke o üniversiteye döneceğim." dedi ve siyasal bilgilere döndü. Dönecek bu arkadaşların hepsi, hepsi yargıdan sonuçlarını olumlu olarak alacaklar ama hayatlarını beş yıl, on yıl karartıyorsunuz. Ne farkı var? 28 Şubatta sizlere uygulananlardan ne farkı var bunların ya? Niye biz hep beraber bir demokrat olamıyoruz? Niye hep beraber kalkıp da birbirimize aynı mesafede duramıyoruz? Kanunları yaparken bu şekilde yapamıyoruz.

Evet, diyorsunuz ki eski ile yeni arasındaki farklara baktığım zaman şunu görüyorum: "Güvenlik soruşturması -yani o iptal edilen- ve arşiv araştırmalarında hangi unsurların inceleme konusu yapılacağı daha detaylı olarak sayılmıştır." diyor. Şimdi, bu önemli, hangi unsurlar bunlar? Bakıyorum, "Görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerindeki olgusal verilerinin..." Ben "olgusal" lafına bir şeyde rastlamadım ama burada çok rastlıyoruz. Nedir "olgusal veri?"

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Somut hâl demek.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, "somut" demiyorsunuz, açıklamıyorsunuz, açıklamadığınız zaman ben neler olacağını, en son söz olarak bir yargı kararını da göstererek size söyleyeceğim. Bir tane daha vardı, evet, hangi somut veriler? Bunlar hiç net değil. Ayrıca yabancı devlet kurumları ve yabancılarla ilgili ilişiğini, işte örgütlerle eylem dili, irtibat ve ittifak içinde olup olmadığını. Yani bunlar dediğim gibi insanın o andaki liyakatine, şahsiyetine, haysiyetine, varlığına ilişkin şeylerdir. Bunlar içerisinde o arşive baktığınız zaman siz HDP'li görürsünüz, sendikacı bir aile görürsünüz, başka anlamda birçok aslında kanuni olan, yasal olan ama size taraf olmayan şeyler görürsünüz. Sonra ne yaparsınız? Soruşturmaya bakarsınız ya da işte nasıl bir yargılama sonucunda mesela diyelim ki ceza almıştır o insan? Yani bugün yargının içi o kadar boşaltıldı, o kadar boşaltıldı ki komik bir örnekle bitirmek istiyorum. Savcı, Mahir Çayan'ın 2012'de kurulan YPG'nin üyesi olduğunu ileri sürdü ve böyle bir iddianame hazırladı. "Hüseyin Cevahir -1 Haziran 1971'de ölmüştü sanıyorum- yaşıyor açıklamasıyla PKK, KCK terör örgütü mensubu Hüseyin Cevahir'e ait fotoğraf paylaşımında bulundu." diyor. Yani Mahir Çayan'ı bir resmi nedeniyle YPG üyesi yapmış, Hüseyin Cevahir'i de PKK, işte KCK örgütü üyesi yapmış. Şimdi, sol parti üyesi bir yurttaş bu ve yargılandığı şey de şu: Facebook paylaşımları ha, o kadar. Hüseyin Cevahir ve Mahir Çayan'la ilgili Facebook paylaşımları. Yani gerçekten şimdi bu insanın sicili nasıl olacak? Nasıl olacak, bu nasıl savcı olmuş? Ve mahkeme de bu iddianameyi kabul ediyor. Yani daha yeni, işte 19 Haziran 2020 haberini okuyorum size.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Toparlayalım Sayın Demir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, bitiriyorum, teşekkür ediyorum sağduyunuz için.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Ben çok teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Gerçekten bu yargılamalarla olmaz, bu sonuçlarla olmaz, güvenlik değil özgürlük diyoruz ve herkes için demokrasi diyoruz.

Teşekkür ederim.