KOMİSYON KONUŞMASI

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir konuyu tartışıyoruz. Gerçekten, hukuk devleti ilkesiyle çatışan, aslında daha önce de Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının gerekçesiyle de örtüşmeyen, demokratik bir toplumun gerekleriyle de bağdaşmayan bir kanun teklifi üzerine tartışmaları, görüşmeleri yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, konuyla ilgili, özellikle kanunun geneliyle ilgili arkadaşlarımız düşüncelerini ifade etmişlerdir, ben de tekrara girmeyeceğim ancak yine referans olarak Anayasa'mızı alarak birkaç değerlendirme yapacağım.

Anayasa'mızın 20'nci maddesinde "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir." şeklinde düzenleme yer almaktadır. Yine, Anayasa'mızın 70'inci maddesinde "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." denilmektedir. Bu çok önemli, buna bütün arkadaşlarımızın dikkat etmesi gerekiyor ve hepinizin dikkatini de bu maddeye çekiyorum. Ayrıca, yine Anayasa'mızın 128'inci maddesinde "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir." şeklinde emredici nitelikte hükümler var. Ancak şu anda görüşmelerini yapmış olduğumuz teklifte özellikle burada çok genelleyici bir... 3'üncü maddede arşiv araştırmasının hem daha önce memuriyetten atılıp yeniden göreve başlayanlar veya yeniden veya ilk defa göreve, kamu hizmetine alınacaklar hakkında yapılacak olması çok ciddi bir sıkıntıyı beraberinde getirecektir. Arkadaşlarım da ifade ettiler, devletin bazı birimleri için, bazı görevleri için güvenlik araştırmasının ve arşiv araştırmasının kapsamlı yapılması devletin güvenliği açısından gerekli olabilir, makul da karşılanabilir. Ancak burada özellikle son dönemlerde, AK PARTİ iktidarı döneminde, kamuya alımlarındaki partizanlık ve mutlaka kamuya gireceklerin hepsinin AK PARTİ'yle bir şekilde ilişkili olması gibi bir kriterin ön plana çıktığı, kamuoyunda böyle bir algının olduğu bir dönemde bu şekilde geniş kapsamlı bir düzenlemenin maddede yer almış olması, kanunda yer almış olması toplumun büyük bir kesiminin artık kamuya girmeyeceği şeklinde bir algı da yaratacaktır ki uygulamada böyle bir sonucu da bu madde doğuracaktır. Biz bu konuda endişeliyiz ve bu nedenle buna da itiraz ediyoruz; bu, doğru bir şey değil. Zaten Devlet Memurları Kanunu'nda ve ilgili kanunlarda devlet memurunun kamu hizmetine alımları konusunda bireylerde aranacak şartların ne olduğu açıkça yazılıdır. Ona ek olarak yeniden böyle bir düzenlemenin yapılmış olması gerçekten toplumda yeni bir ayrıştırmaya sebebiyet verecektir. Anayasa'nın biraz önce okumuş olduğum maddelerinin de ihlali yolunu doğuracaktır. Burada, salonda belki avukat arkadaşlar da vardır. Ben avukatlık mesleğimde bu güvenlik araştırmasının uygulamada ne kadar tehlikeli ve gerçekten hak kayıplarına sebebiyet verdiğini bir örnekle açıklayayım.

Adıyaman'ın bir köyünde engelli kadrosundan Erzurum'a ataması yapılan bir kişi göreve başlatılmamıştı ve bize başvurmuştu, biz dava konusu etmiştik. Kendisi Adıyaman'da oturmuş, hiçbir şekilde Malatya'yla da ilişkisi yok; alınmama sebebi olarak çok evvel, belki de gencimiz daha çocuk yaştayken ablasının Malatya'da katıldığı bir eylemi, bir yürüyüşü gerekçe göstererek çocuğu göreve başlatmamışlardı. Tabii, biz bunu mahkemeye taşıdık ve o pratiğe baktığımızda, aslında bu, güvenlik araştırmasının uygulamada, uygulayıcılar elinde ne kadar kötüye kullanıldığının açık bir örneğiydi ve şu anda biz bu tür kötü örneklere yasal zemin oluşturuyoruz, bu düzenlemeyle bu tür kötü örneklerle bu yasal bir zemine kavuşacaktır. Bu doğru değildir. Bu hem Anayasa Mahkemesinin hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuyla ilgili olan içtihatlarına da açıkça aykırılık teşkil edecektir.

Yine, Anayasa'mıza göre, suçta ve cezada şahsilik ilkesi var ancak burada güvenlik soruşturmasının kişinin eşiyle beraber birinci derece kan ve sıhri hısımlarının da dâhil edilmesi gerçekten kabul edilebilecek bir şey değil. Bu hukuk devletinde bunun sınırları nasıl olacak? Şimdi, adamın kardeşi bir suç işliyor, kardeşinin işlediği suçtan dolayı -şahsın kendisi aslında bütün niteliklere sahip, liyakat sahibi birisi- kardeşinin veya çocuğunun veya babasının yapmış olduğu bir suçtan dolayı kamu hizmetlerinden men edilecek olması çok büyük bir travmayı beraberinde getirecektir. Yani bunun ölçüsü ne? Bu işe nasıl bir ayar verilecek? Suçta ve cezada şahsilik ilkesiyle bu nasıl açıklanacak? Çok geniş bir serbesti var burada. Bu uygulamada gerçekten çok büyük sıkıntılar yaratacaktır, bu doğru değildir. Güvenlik soruşturması yapılacaksa şahsın kendisiyle ilgili yapılabilir veya bunun bu kadar kapsamının geniş tutulması hukuk tekniği açısından ve hukuk mantığı açısından kabul edilecek bir şey değildir. Çok tehlikeli buluyoruz.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin kararına biz baktığımızda, güvenlik soruşturmasının kriterlerinin somut olmayışından kaynaklı bir şekilde bir iptal kararı vermişti. Aynı şekilde, Fatih Saraman kararında da aynı şekilde vardı. Ancak gelen düzenlemeye baktığımızda, yine somut ibarelerle yani güvenlik soruşturmasından neyi kastediyor? Soyut birtakım kavramlarla kanunun içerisine soyut kavramlar yerleştirilerek güvenlik soruşturması yapılmasının usulü belirleniyor. Burada "istihbarat ünitelerindeki olgusal veriler" diyor yani bunun kriteri ne? Yani istihbarat örgütlerindeki olgusal veri... Daha önce, hepimiz çok iyi biliyoruz, hem Danıştay kararlarında da var, idare mahkemesinin çok sayıda kararı da var. Diyor ki: "İstihbari bilgiler güvenlik soruşturmasına gerekçe gösterilemez. Bu istihbari bir bilgidir." İsmi üzerinde, istihbari bilgi; doğruluğu tamamen tespit edilememiş bir şeydir. Şimdi, olgu nedir? Olgusal verinin burada kriter olarak alınması gerçekten büyük bir keyfiliğe yol açacaktır, çok tehlikeli bir durum yaratacaktır. Bunun bu şekilde kabul edilmesi ve bu şekilde yasada yer alması sıkıntılar yaratacaktır ve bunu doğru bulmuyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii, ülkemizde özellikle darbeden sonra güvenlikçi bir anlayışın hâkim olduğunu görmekteyiz. Evet, devletin güvenlik refleksiyle hareket etmesi, yerine, zamanına göre makul karşılanabilir ancak her şeyi gerçekten güvenlik penceresinden bakarak diğer temel hak ve özgürlükleri, hem uluslararası sözleşmelerden hem Anayasa'dan kaynaklı birtakım özgürlükleri Ortadan kaldıracak düzenlemelere de Parlamento olarak imza atmak gerçekten büyük bir çelişki olacaktır ve Anayasa'ya da aykırı olacaktır. Bu nedenle, sabah sözcümüz de söyledi, bu hâliyle bu teklifin yasallaşması Türkiye'de başta hukuk devleti olmak üzere, diğer temel ilkeleri bir şekilde ortadan kaldıracaktır ve vatandaşların eşit ve adil bir şekilde kamu hizmetlerine girme fırsatını, fırsat eşitliğini de ortadan kaldıracaktır.

Bugün, siz iktidarsınız, yarın başka bir parti iktidar olur. Bugün sizin taraftarlarınız veya size yakın insanlar kamu hizmetlerine rahat giriyor olabilirler; hâkim olurlar, polis olurlar, savcı olurlar bir şekilde hatta kamuya girmek için gidip teşkilatlarınıza kayıt da oluyorlar, şu anda öyle bir referans iş görebilir ama biz, kanun yapıyoruz sonuçta, bu kanunlar gelecek belki on yıl, yirmi yıl, otuz yıl yürürlükte kalacaklar ki daha uzun süre yürürlükte kalacak bu tür sıkıntılara sebebiyet vermemek adına, kanunlarında genelliği ilkesi de göz önünde bulundurularak bu düzenlemenin bu şekilde kanunlaşması ciddi sıkıntı yaratacaktır. Bu nedenle, bu teklifin geri çekilmesi gerektiğini de ben düşünüyorum. Bu hâliyle, yasa mevcut hâliyle hem Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına açıkça aykırıdır. Biz, bu nedenle bu teklifin geri çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.