| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .06.2020 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Ben de aslında 7'nci maddeden -söz alamadığım için- başlamak istiyorum.
Değerlendirme komisyonlarının nasıl oluştuğunu tartışmadan önce değerlendirme komisyonuna neden ihtiyaç hissediyoruz, bu nasıl bir kurum; bunu düşünmek lazım diye düşünüyorum. Çünkü bu "değerlendirme komisyonu" dediğiniz şey, aslında milyonlarca insanın hayatını etkileyen bir şey. Bazen verdiğimiz bir yıllık ceza beş yıllık cezadan çok daha ağır sonuçları olan, bedelleri olan, aslında değerlendirme yaptırdığınız komisyondan bahsediyorsunuz. İnsanlar yıllarca ilkokul, ortaokul, lise, üniversite okuyor, aileler yoksulluk içerisinde çocuklarının eğitimlerini tamamlatmaya çalışıyor ve sonunda geliyor, bütün bu süreçlerden, sınavlardan geçtikten sonra diyorsunuz ki: "Bir de değerlendirme komisyonundan geçeceksiniz." Ve oradan geçemediği için yıllar boyunca harcadığı bütün emek boşa gidiyor ve üstelik de bu değerlendirme komisyonundan geçemediği için toplumdaki algısı da dışlanan, kendisini hedef gösteren bir noktaya taşınıyor. Yani aslında insanların hayatları kararıyor -farkında mısınız, bilmiyorum ama- buralardan bu tür raporlarla geçemediği için komşuları tarafından bilinen insanların komşuları kendilerinden uzaklaşıyor çünkü orada "Bilmem ne örgütleriyle iltisaklı." diye bir not yazdığı için insanlar bunu öğreniyor ve insanların yaşamlarını mahvediyoruz. Hani şuradan bahsediyorsunuz ya, "Bu, ceza değil." diyorsunuz; bu, cezadan da daha ağır sonucu olan bir yaptırım, farkında mıyız, bilmiyorum. Hayatı boyunca hiçbir işe alınmayacak olmak... Memur olamayacak olmanın ötesinde başka işe de alınmıyorsunuz. Bir insanı açlığa mahkûm etmenin ne demek olduğunu biliyor muyuz arkadaşlar? Bu öyle basit bir komisyon değil, bu "değerlendirme komisyonu" dediğiniz şeyin kendisi aslında yargının yerine geçiyor. Bundan önceki pratiği bilmiyor muyuz? Ben bizzat kendim de açtığım davalardan doğru biliyorum, iptal ettiremedik biz mahkemelerde kararları, çok azı iptal edildi ve çoğu geçti, üstelik de dosyada hangi gerekçeyle bu kararın, değerlendirmenin yapıldığına dair gerekçeyi de göremedik, "Gizlilik kararı var." denilerek bize hangi nedenle bunun yapıldığını bile göstermediler açtığımız dava dosyalarında. Şimdi siz diyorsunuz ki: "Yargı yerine geçecek bir değerlendirme komisyonu kuracağım ben, buradan bu kişilerin hayatları konusunda karar vereceğim." Gerçekten kabul edilebilir bir durum değil yani ne kadar derseniz deyin, işte "Yargıya başvurusu var, iptal davası açılabilir atama işleminin yapılmamasına ilişkin." ama gerçekler böyle işlemiyor, binlerce insanın hayatı kararıyor. Bu nedenle, içerik nasıl oluşturulacak? Ben, oluşturulmadan önce, bu yasanın insanların hayatlarını toptan nasıl etkilediğini değerlendirip buradan geri çekilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yine içerik olarak diğer maddede birçok düzenlemenin yönetmeliğe bırakılması meselesi de çok ciddi problemli. Bir anayasal haktan bahsediyoruz, kamusal hizmete girme hakkından bahsediyoruz, çalışma ücretinden bahsediyoruz. Biz bütün bunların hangi koşullarla yapılacağını, komisyonun nasıl oluşturulacağını vesaire gibi noktaları da yönetmeliğe bırakıyoruz. Temel hakları, anayasal hakların düzenlenmesini yönetmeliklere nasıl bırakabiliyoruz? Bunun sonuçlarının farkında mıyız? O zaman yargı neredeyse hiçbir işlevi olmayan bir noktaya geliyor, Anayasa'nın hiçbir işlevi kalmıyor ve komisyon, idari bir komisyon aslında insanların gelecekleri hakkında karar veriyor.
Şimdi, 8'inci madde olduğu için onunla ilgili de konuşmak istiyorum. 8'inci maddede "istihbari bilgilere ilişkin gizlilik, güvenlik vesaire" deniliyor. Biz şunu bilebiliyoruz: İnsanlar gözaltına alınıyor, gözaltına alınmada kovuşturmaya ya da soruşturmaya yer olmadığı kararları veriliyor. Buna rağmen o kayıtlar yıllarca duruyor ve bir gün siz yine gözaltına alındığınızda "arşiv kaydı" diye hop geliyor onlar, "Sen şurada alınmışsın, burada alınmışsın." diye önümüze çıkıyorlar ve bunlar insanlar için -birçok nedenle- önünü kesen işler oluyor. Siliniyor mu? Hayır. Mahkeme tarafından karar verilmiş, beraat kararı verilmiş ya da soruşturmaya ve kovuşturmaya ihtiyaç olmadığı kararları verilmiş ama buna rağmen, o, sicilde kalıyor. Bunların çok ağır sonuçları var. Şimdi siz bu kadar ciddi bilgilerin -sanırım "iki yıl içerisinde" deniyor- silinmesi noktasında bir düzenleme yapıyorsunuz ama bunun bir gerçekliğinin olmadığı da çok açık. Buna ilişki yaptırım ne? Bir yıl ve para cezaları öngörüyorsunuz. Ha, bunun gerçekte hayata geçmeyeceğini hepimiz biliyoruz yani. Sabıka kayıtları öyle; adli sicil kayıtları öyle; sildirmek için insanlar yıllarca uğraşmak zorunda kalıyor. Şimdi, o nedenle, bu düzenlemeyle ilgili ben bütün olarak -baştan da yoktum- şunu söylemek istiyorum: Anayasa Mahkemesi, çok doğru bir karar vererek bu düzenlemeyi iptal etti. Şimdi biz ne yapıyoruz? Etrafından dolanarak, aslında ufak tefek bazı değişiklikler yaparak bu gençlerin hayatını karartacak bir düzenlemeyi yeniden önlerine getiriyoruz. Hani, bunu gerçekten biraz düşünelim diyorum ya. Kendi çocuklarınızı düşünün, yıllarca okumuşlar, etmişler, eğitimlerini tamamlamışlar; sonra 3 kişilik bir komisyon geliyor diyor ki: "Ben seni beğenmedim, bilmem ne örgütüyle iltisaklı gördüm." Bu iltisaklı kavramı da nedir? O kadar kolay iltisaklı oluyorsunuz ki komşunuz sizin bilmem neyse siz de oradan sayılabiliyorsunuz. Yani bu kadar keyfîliğin olduğu, bu kadar artık hukuk tanımazlığın olduğu bir ülkede, kavramların bu kadar geniş tutulduğu bir ülkede gençlerin geleceklerini mahvetmeyin lütfen.