KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Şimdi, izah ederken "Mağduriyet yaratmamak için önceden mağduriyet yaratıyoruz." diye bir izah oldu, çok ilginç bir izahtı gerçekten. Yani diyorsunuz ki, bir iki yıl sonra mağdur edeceğimize biz baştan mağdur edelim, onları zaten hiç almayacağımızı peşin peşin söyleyelim, böylece çözelim. Yani sizin söylediğiniz şeyin karşılığı bu, farkında mısınız bilmiyorum. Yani mesele şu: Zaten meselenin kendisi, insanlara güvenlik soruşturması yapıyor olmanız, arşiv araştırması yapıyor olmanız, bunu üstelik hiçbir yargı kararı olmaksızın yapıyor olmanız, keyfî bir tutuma maruz bırakmanız, şeffaf olmayan bir biçimde yapıyor olmanız, antidemokratik bir işleyişte yapıyor olmanız... Bütün bunların sonucu olarak evet, bir mağduriyet yaratılıyor, işte bunu kaldırmak lazım. Yoksa mağduriyeti erkene çekelim, erkenden, "Biz sizi zaten hiç almayacağız buraya." diye bir çözüm üretmek olabilir mi gerçekten. Yani şimdi bu yaklaşımla baktığımızda diyorsunuz ki aman hani iki yıl kandırmayalım çocukları, iki yıl öncesinden söyleyelim, diyelim ki biz sizi zaten peşin peşin almayacağız.

İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Evet aynen onu diyeceğiz, istihbarat elemanı yapmayacağız.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Aynen böyle. Yani şimdi bakın, Sahil Güvenlikten de bahsediyorsunuz polisten de. Ama şimdi, neden bahsediyorsunuz; bir siyasi görüşe yakın olanlardan bahsediyorsunuz, bütün mesele burada zaten.

("Siyasi görüşle ne alakası var ya." sesi)

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Hatibi dinleyelim lütfen.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Arkadaşlar, bir dakika siz konuşurken ben dinliyorum. Yani şu anki pratiğinizi bildiğimiz için söylüyoruz. Bakın, şu ana kadarki bütün pratiğinizin nasıl şekil aldığını, kimlerin atamasının yapıldığını, kimlerin yapılmadığını -evet, arada birkaç tane de göstermelik olarak farklı olanları da yapıyorsunuz, onu da herhâlde görüntüyü kurtarmak için yapıyorsunuz ama- ağırlıklı olarak kimlerin çıkarıldığını, kimlerin alınmadığı da çok iyi biliyoruz. Gerçekten devleti bir bütün olarak AKP-MHP devleti hâline getirmeye çalışan bir yaklaşımınız var, bunun sonucu olarak da işte bu yasalar önümüze geliyor. Yani ailesinde solcu olan birinin, ailesinde demokratik bir eyleme katılmış olan birinin, ailesinde bir şekilde iktidara, sisteme muhalif olan bir insanın hiçbir yere atamasını yapmıyorsunuz, bu yasanın gerçekliği budur. Hani bunun üzerinden de şimdi "O mağduriyet değil de ama erken mağduriyet, biz düzeltiyoruz." diye yeni bir ek şeyle buraya geliyorsunuz. Gerçekten şu sorunu hep söylüyorsunuz ya, "FETÖ'den kaynaklı mağduriyetler yaşadık, sıkıntılar yaşadık; bunlar bize öğretti, biz buradan yola çıkarak yeni düzenlemeler yapıyoruz." Ya, gerçekten hatanın nerede olduğunu görmek yerine bütün çözümü yasaklayan, bütün antidemokratik uygulamaları hayata geçiren bir yerden kurarak bunu söylüyorsunuz. Ve bütün bunları yaparken de aslında iktidarın kendi yaptığı hatalar ve kendi çizdiği bir dönemin politik hattı, birlikte yol yürümenin sonuçlarını getiriyorsunuz, diyorsunuz ki "Biz kandırıldık, biz hata yaptık ama bunun sonuçlarını halk çeksin, halk katlansın." Yani söylediğinizin farkında mısınız? Kendi yaptığınız hatanın yükünü niye bu halk çekiyor? Kendi yaptığınız hataların sonuçlarını lütfen kendiniz kabul edin; kandırıldıysanız da bunun sonucunu kendiniz çekeceksiniz, kendiniz üstlenmek zorundasınız, sorumluluğu üstleneceksiniz ama bunun yerine bütün sorumluluğu "güvenlik önlemleri" adı altında halka, insanlara yüklemeye çalışıyorsunuz. Devleti ya da bu halkı, bu toplumu korumanın yöntemi demokratik bir yapıdan geçiyor, özgürlükleri genişletmekten geçiyor, çoğulculuktan geçiyor, tekçilikten vazgeçmekten geçiyor gerçekten. Hani bütün bu demokratik ilkeleri bu ülkede yerleştirirseniz, özgürlükçü bir anlayışla yaklaşırsanız, bu kadar "güvenlik, güvenlik, güvenlik" kaygısına da kapılmanıza gerek olmayacak, emin olun. Kısmi de olsa demokratik ülkeler böyle yapıyor, biraz oralardan örnek alın lütfen ve yasakçı zihniyetten vazgeçip biraz daha özgürlükçü bir ruhla yaklaşmaya çalışın.