KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu değişiklik önergesiyle yapılan genişletme, yapılması öngörülen genişletme esasen bizim başından beri itiraz ettiğimiz, karşı çıktığımız temel konuların nerelere kadar genişletilebileceğini göstermesi bakımından gerçekten esef verici bir durum. Tabii ki bizim bugün de konuştuğumuz, biraz önce konuştuğumuz, etkili kamu yönetimi açısından, sadece o açıdan bakıldığı zaman bile kamu yönetiminin nasıl bozulacağını, nasıl çürüyeceğini 15 Temmuz öncesi bütün çıplaklığıyla gördük. Güvenlik soruşturması vardı, herhangi bir mazeret yoktu ama Anayasa madde 70'e riayet edilmiyordu veya Anayasa madde 24 sürekli ihlal ediliyordu. Şimdi, bu genişletme, buradaki genişletme, Millî Savunma Bakanlığı nam ve hesabına, Bakanlıkça belirlenen eğitim kurumları ile Millî Savunma Üniversitesine bağlı fakülte, yüksekokul, meslek yüksekokulu ve enstitülerde eğitim görecekler hakkında Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi'ne göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır. Tabii ki bu öğrencilerin -burada aramızda subaylar da var, unvanlı subaylar da var- 12-13-14 yaşındaki kişilerin araştırması kimdir? Annesi, babası, ailesi, sülalesi yoksa...

İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Hocam, şimdi öyle öğrenci almıyoruz, 18 yaşından küçük öğrenci almıyoruz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, 18 yaşında da olsa çocuk statüsüne sahip, 18 erişkin oluyor.

Şimdi, bu öneri bende ister istemez, 15 Temmuz sonrası ordu, millî savunma ve harp okulları nasıl yeniden yapılandırıldı, Türk Silahlı Kuvvetleri geleneğinden alıkonularak bir sivil onların başına nasıl getirildi, hangi amaçlarla getirildi ve bunun uzun dönemli sakıncaları neler olabilecek, bu tartışmayı yapmak isterdim doğrusu. Olmayacak şeyi yaptık ama yine temennimiz tabii, bu hatadan dönülmesi şeklinde olacaktır. Fakat bunu koyduğumuz zaman esasen bizim yönelttiğimiz eleştirilerin haklılığı ortaya çıkmış oluyor. Çünkü çocuk yaşında kişilerin -18 yaşın altındakiler çocuk olduğuna göre- istihbari bilgilerini biz o durumda kullanacağız bu okullara girişte.

1980'li yıllarda öğrencilerim gelirdi bana "Hocam, itiraz dilekçesi vermek istiyoruz ama ailemiz dedi ki: 'İtiraz ederseniz hâkim olamazsınız, hâkim savcı olamazsınız.'" "Hayır." derdim. Tabii, 12 Eylül travmasının hemen sonrasında "Hayır, tam tersine, itiraz dilekçesi verin hatta benim dersim için verin, anayasa hukuku sonuçları için. Siz eğer itiraz ederseniz hâkim ve savcı adayı olabilirsiniz yoksa haksızlık karşısında susarsanız hiçbir şey olamazsınız." diye onları özendirirdim itiraz etmeye ama tabii ki geldik gördük, ben kıdemli bir profesör oldum, öğrenci geliyor bana "Hocam, 7 kere hâkimlik sınavına girdim, 7 kere kazandım, 7 kere mülakattan döndüm." O zaman tabii ki benim söyleyeceğim "Yine de yargı yoluna gidebilirsin." Bunları birkaç yıl önce yaşadık, bütün bunları yaşadık, hep birlikte yaşadık.

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Yaşıyoruz da.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yaşıyoruz da.

Şimdi, bu açıdan tabii ki Anayasa Mahkemesi, pek ürkek bir biçimde de olsa sınavların nasıl yapılması gerektiğini, bu güvenlik soruşturmasına ilişkin asgari ölçütlerin neler olması gerektiğini belirledi. Bu bakımdan, biz o ürkek kararlara bile uymayacaksak ve bu şekilde bir genişletmeyle bunu öğrenicilere de teşmil edeceksek yani onu da kapsamına sokacaksak o zaman niçin bütün şeye sokmuyoruz? Bütün üniversitelere koyalım bunu, hukuk fakültesine giremez diyelim şu kişi, tıp fakültesine giremez diyelim; şimdi, bu, bu anlama geliyor. Yani sizin subay olarak yetiştireceğiniz bir kişi hakkında böyle bir kuşkuyla yaklaşırsanız o zaman anne baba çocuğunun daha anaokulundan itibaren sürekli kulağını çekecek: "Aman evladım sus, aman evladım sus, aman evladım sus!" Bu, olamaz yani bu, totaliter bir devlet ve toplum yapısına giden yolun temel taşları olarak görülür. Bunu çok sakıncalı görüyorum ve Anayasa Mahkemesinin de iptal edeceği maddelerin başında gelir bu.

Sayın Başkan, şimdi, bakın, dün ve bugün yaptığımız görüşme sadece devletin kamu yönetimi alanına ilişkin değil; bu kanun aynı zamanda toplumsal bir yapıya ilişkin temel bir kanundur, o da Anayasa'mızda "demokratik devlet" madde 2'de öngörülüyor ise "demokratik toplum" 13'üncü maddede öngörülüyor. Çünkü siz böyle bir yasal düzenlemeyle kamu görevine giriş, okula girişe ilişkin istihbari bilgileri, öznel değerlendirmeleri temel aldığınız bir düzenlemeyle devletin yapısını oluşturursanız o zaman kesinlikle demokratik toplum yapısının temel gereklerine yanıt veremezsiniz. Düşünce özgürlüğü, demokratik toplum, saydam düşünce bir; ikincisi çoğulculuk; üçüncüsü hoşgörü. Bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesinin, Avrupa Mahkemesinin sürekli olarak altını çizdiği demokratik toplumun temel gereklerine aykırıdır. Yani devletten, demokratik yapıdan vazgeçtik, etkili kamu yönetiminden vazgeçtik ama kesinlikle demokratik toplum kuramayız. Bakın, bahsettiğim madde Anayasa madde 2'dir, Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına saygılı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Biz bunun, hukuk devleti yönünden söz ediyoruz ama sosyal devlet kısmı işe girmektir, okula girmektir. Ve onun ilgili maddeleri madde 49'dur, 70'tir, vesaire. Biz esasen dün ve bugün Anayasa'nın değişmez maddeleri üzerine konuşuyoruz, Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl olacağı üzerine konuşuyoruz ve ben, dikkat edin, dünden bu yana söz aldığım çeşitli vesilelerle elden geldiğince teknik alanla sınırlı kaldım, sabahleyin de somut önerilerde bulundum; sağ olun, onları dikkate aldınız veya "Dikkate alacağız." dediniz. Bununla çok özen göstermeye çalıştım. Hukuk tekniği ve teknik hukuk bilgileriyle sınırlı kalmaya çalıştım ama şimdi görüyorum ki mutlaka Anayasa'nın hepimizin sahiplendiği 2'nci maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri ve değişmez nitelikte olan madde açısından konuyu değerlendirme gereği bulunmaktadır. Tabii ki bu, bu şekliyle çıkarsa Anayasa Mahkemesine götürürken bunları gerekçelendireceğiz ama Anayasa Mahkemesinin önünde geçen hafta Sayın Başkanın belirttiği üzere iş yükü o kadar fazla ki biz, burada bile bile, Anayasa'ya aykırı olduğunu bile bile oyladığımız kanunlarla Anayasa Mahkemesinin iş yükünü artırıyoruz ve Anayasa Mahkemesi etkili bir denetim yapamıyor, adil bir yargılama sürecini işletemiyor ve burada olan, hukuk sistemimize oluyor, topluma oluyor. Bu açıdan bakıldığı zaman, etkili kamu yönetimi demokratik devletin bir ögesi ise demokratik devlet ancak demokratik toplum üzerine inşa edilebilir. Bu düzenleme tarzı demokratik toplumun uzun vadeli olarak inşasının önünü açmaz, önünü kapatır. Bu hatadan dönelim derim.

Teşekkür ederim.