| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .06.2020 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün, ilk oturumda Anayasa madde 81'e yani ortak andımıza yollama yaparak konuşmama başlamıştım çünkü ortak andımızda hem hukuka bağlılık hem de haysiyet sorunu, ahlaka bağlılık ilkeleri iç içe geçmiş bulunuyor. Ben, teklif sahibinin neden 18 Aralık gecesi bizi sabahlatan metinle bağlantısız bir biçimde, o yokmuş gibi buraya getirildiği yönünden eleştirmiştim. Neyse ki Sayın Bakan Yardımcımız, o gece buradaydı ve o bağlantıyı sağlamış olduk. Şimdi, tabii ki bu yasama, -esas itibarıyla dün belirttiğim gibi- böyle bir yasama görevi, böyle bir yasama tarzı asgari özen ilkesine aykırı olan 81'in tanımladığı Anayasa'ya sadakat ve haysiyet ilkesi açısından sorunlu olduğunu vurgulamıştım. Şimdi, burada şöyle bir sorun var, bu ek önergeyle birlikte -biraz önce değişiklik önergesi ve aslında hemen hemen kanunun yarısına eşdeğer olacak hacimde- burada üçüncü bir halka eklendi yani 18 Aralık 2019, dün itibarıyla 24 Haziran 2020, bugün de 25 Haziran 2020. Şimdi, bu üç halkayı, bunu bizim yasama faaliyeti açısından, yasama faaliyetlerinin asgari saydamlığı, tutarlığı, dürüstlüğü ve özeni açısından kesinlikle sorgulamamız gerekir. Eğer bunu sorgulamazsak o zaman ben kendi adıma söylüyorum: Bu Anayasa'nın 81'inci maddesi üzerine içtiğim andın hiçbir anlamı yok ve kendi kendime saygı ilkesini yitiririm. Eğer, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç varsa neden daha önceden konmadı? Hani, uzunca çalışılmıştı, birçok Bakanlık birimiyle birlikte çalışılmıştı. Sevgili Ramazan Can, "Çok çalıştım." "Emek verdim." dedi, sağ olsun. Ama, madem ki çalışıldı, bu bilinmiyor muydu? Hayır, eğer bir biçimde ihmal edildiyse neden bu kadar sıkça -Covid ortam ve koşullarında da olsa- yasa gündeme getiriliyor. O zaman, neden ayrıca ve soğukkanlı bir çalışmayla bu yürütülmedi? Subaylarımız, komutanlarımız çok iyi biliyor ki 15 Temmuz sonrası Millî Güvenlik Akademisinin, Üniversitesinin yeniden yapılandırılma tarzı Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve askeriye biliminin temel ilkelerine aykırıdır, bunun düzeltilmesi gerekir, bunu dileriz.
Demokratik hukuk devletine geçebildiğimiz ölçüde düzeltiriz ama bu sorunlar devam ediyorken bu şekilde artı, yamalı bir düzenlemeye son dakika golünün getirilmesi... Esasen Sayın Can, dün "madde 70 öncesi ve sonrası" şeklinde bir tartışmayla konuyu ayrıntılandırmıştı. O zaman, bugün diğer maddeler de ekleniyor, madde 42, eğitimle ilgili, madde 130, madde 131'le ilgili, Bu açıdan hani kamu görevine girişle ilgili alanla artık sınırlı değiliz, okula girişte bir alan. Peki, o zaman bizim hangi okullara bunu getireceğiz, hangi okulları bunun dışında tutacağız? Bu, son olarak söylüyorum: Hem yasamanın asgari gerekleri açısından son derece sorunlu bir tavırdır, birbirimize olan güveni, birbirimize verdiği selamı, günaydın dememiz, hayırlı sabahlar deyişimiz, iyi akşamlar... Yapmayalım. Bunu artık yapamaz duruma geliriz bunu yaparsak, yüz yüze bakıyoruz, bakmamız da gerekiyor. İçtiğimiz andın gereğini, görevimizin asgari gereklerinden kaçınıyoruz demektir dün ben Latincede "diknitas"a yollama yaparak, yapılan görevdir haysiyet. Ben bunu yapıyorsam haysiyetli bir insanım yoksa bir başka alanda davranışlarım haysiyet ölçüsü değildir, burada şu andaki görevimle ilgili asgari titizliğim varsa haysiyetli bir insanım demektir. Şimdi, bu bakımdan, tutarlılık, kendi tutarlılığımız, kendi varlık nedenimiz açısından bunu sorgulamamız gerekiyor, birincisi bu.
İkincisi, kamu yönetimi açısından sorgulamamız gerekiyor.
Üçüncüsü, biz Türkiye'de eğitimi kendi bakış açımıza göre belirli bir ideolojik şartlandırma yönünde mi geleceğin Türkiye'sini, gelecek kuşakları yetiştireceğiz, yoksa Tanzimat'tan bu yana devraldığımız demokrasi yolunda, hukuk toplumu yolunda, demokratik hukuk devleti ereğinde bir toplum inşa etme, devlet inşa etme yönünde mi mesaimizi harcayacağız? Gelecek vizyonumuz ne olacak? Bugün burada gerçekten konuştuğumuz konu bununla ilgilidir. Bunu gözden geçirmenizi özellikle rica ediyorum çünkü aksi hâlde yasa yapmayalım biz, yasa yapmayalım. Zaten Anayasa madde 104 tek kişiye veriyor yürütme görevini, yasamayı yönlendiriyor, "Talimat verdim." diyor, yargıyı yönlendiriyor. O zaman buralarda mesai harcamayalım. Bize ödenen maaşlar da başka yere gitsin, belki daha önemli işlere gider ve devlet yönetimi de daha kolaylaşır diye düşünüyorum. Millî Savunma Üniversitesinin başına yandaş bir profesörü getirelim; olmaması gerekir, hiçbir devlette, çağdaş devlette yok. Bir başkasına bunu getirelim. O zaman kendi kendimizi kandırıyor oluruz arkadaşlar, yani bunu ben önceki konuşmada söyledim, çok farklı yerlerde, çok üst düzey uluslararası alanlarda da görev yapmış bir kişi olarak bunu söylüyorum ve biraz kendi kendimizi kandırıyoruz gibi bir ortamdayız. Buna izin vermeyelim.
Dikkatiniz için teşekkür ederim.