| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2014 |
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Saygıdeğer Başbakan Yardımcılarım, kıymetli bürokratlar, başkanlarımız, çok kıymetli Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarım, kıymetli basın; ben de sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnşallah 2017 yılı bütçesi... Allah söyletti, daha devam edeceğiz demek ki. 2015 yılı bütçesi ülkemize, milletimize, devletimize hayırlı olsun şimdiden. Tabii, bunun Parlamento sürecinde de inşallah bazı tartışmalar olacak.
Tabii, ben, burada, sabahki oturumda ifade edilen birkaç kavram üzerinde kendi görüş ve düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım. Tartışmaların bir ekseni, bu mevcut tartışmaların yönü, bir de son yaşanan olaylarla ilgili, özellikle Suruç'ta yaşanan hadiseler bağlamında yaklaşık yirmi bir gün orada bulunan bir arkadaşınız olarak -tabii ki Hükûmetimizin çok değerli üyeleri, Başbakan Yardımcılarımız, Başbakanımız, bütün arkadaşlarımız orada olmakla beraber- sahadaki gözlemlerimi anlatayım, daha çok kamuoyuna veya ekranlara yansımamış olanları anlatayım, yardımlarla ilgili olan o tartışmaların boyutunu anlatmaya çalışayım. En son da AFAD Başkanımızla beraber oradaydık. Sayın Başkanla beraber bizzat o yaşadıklarımızı, biraz da Komisyona bilgi mahiyetinde, neler yaşadık, ne oldu, bunları açmaya çalışayım. Son olarak da AFAD'la ilgili birkaç tane de önerim olacak.
Tabii, birkaç kavram kullanıldı. Bu kavramların içerisinde bir tanesi, "yapıcı muhalefet" denildi. Yapıcı muhalefet tabii ki eleştirecek, tabii ki eksiklikleri söyleyecek ama bildiğimiz "yapıcı" kavramının karşılığında aynı zamanda "Şunlar, şunlar, şunlar iyi gidiyor, şurası eksiktir. Biz de iktidar olursak biz de şunu yapmak isteriz." denmesini de açıkça beklerdim. Yapıcı kavramının içeriğini açmaya çalışıyorum.
Bir diğer konu da... Anlıyorum bu tartışmaları. Neden anlıyorum? Çünkü Türkiye'nin statüko kavramı aslında alışılagelmiş bir boyut fakat son dönemde AK PARTİ iktidarlarıyla beraber özellikle bir değişim, bir dönüşüm ve bir paradigma başlıkları tartışılıyor, konuşuluyor. Bu tartışmalar bir demokrasinin güçlenmesi açısından önemlidir çünkü yıllarca bizim ülkemizde Kürt sorunu mu deyin, doğu sorunu mu deyin, terör sorunu mu deyin, adına ne derseniz deyin... Çünkü o isimlerden birini söylediğinizde ya birisindesiniz ya birisine karşısınız diye bu toplum bunları tartışıyordu. Hangi kavramı alırsam kim tarafından, nerede, ne şekilde fişleneceğim ortamını yaşadı bu ülke. Bu ülkeyi o statüko kavramının içerisine hapsettiler. Bütün sorunları... Alevi sorunu deyin, Sünni sorunu deyin, başörtüsü sorunu deyin, ne derseniz deyin ama bugün bu Komisyon bunları tartışıyorsa AK PARTİ iktidarlarının özellikle demokrasi manasındaki ortamı rahatlatma noktasında her tartışma platformunun kimsenin fişlenmeyeceği izlenimine sahip olup... Bu ortamı da AK PARTİ iktidarlarıyla sağladığımızı ifade etmek isterim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani sadece izlenim mi diyorsunuz fişlenme? Doğru söylüyorsunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Birecik'teki fişlemeyi de söylüyorsunuz değil mi?
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Tabii, ben bütün bunları açayım müsaadenizle. Bakınız, ben üç yıldır buradayım, hiçbir arkadaşımın sözünü kesmiyorum, siz de bilirsiniz, özellikle dikkat ediyorum buna. Bütçenin ilk günü olan konuşmamda şunu ifade ettim: Bizler birbirimizle uğraşmayıp fikirler üzerinden neyi söyleyeceksek: Ülkemizin buna ihtiyacı var, bu Komisyon da bunu yapıyor, öyle zannediyorum.
Şimdi, tabii, bu değişim sorunları içerisinde her şeyi halının altına süpürürseniz -bu ülkede bir şey yok- üç deniz ötesinden bir ülke gelir, Suriye'yle ilgilenir, görmedim, duymadım, bilmiyorum, durum idaresi... Çok güzel idare ediyorsunuz, ülke her şeyiyle devam ediyor. Ama eğer bunlara bir kavram bulacaksak, bu kavramı da bir hastalık olarak düşüneceksek, bu hastalığı da mikrobik bağlamda düşüneceksek halının altındaki mikroplar durmuyor. İşte, biz karşımızda ekonomik, politik, sosyal ve siyasal süreçte bu ülkede yaşanan eksi manadaki ne varsa bunları halının altından çıkardığımız için... Bugün bu tartışma ortamının önümüzdeki demokrasi sürecinin daha da güzel bir şekilde güçlenerek devam etmesi açısından bu tartışmaları önemsiyorum. Keşke birileri çok yoğun bir şekilde halının altına bu tür mikropları süpürmeseydi de keşke bu başlıklardan bir tanesini, eğitimi halletseydi, sağlığı halletseydi, savunmayı halletseydi de biz bugün bunları konuşmasaydık, başka konuları konuşsaydık. Biz komşularımızla, tarih, örf, adet, geleneklerimiz, göreneklerimiz ve insanlığımız ve inancımız, "İnananlar kardeştir." düsturu ve emriyle bir ilişki içerisinde olduğumuz komşularımızla dahi "Siz karışmayın, siz yönetmeyin, siz duyarsız olun." Dış politikamız çok güzel. Tabii ki böyle güzel yani bu böyle bir şey. "Eğer öğrenci olmazsa ben de millî eğitimi çok iyi idare ederim." sözünü karşımıza çıkarıyor ama biz, son derece proaktif bir şekilde, olaylara duyarlı bir boyutta, tabii siz yola çıkarken de ve duyarlı olduğunuz zaman, olayın yöneticisi olmak istediğiniz zaman eleştirilirsiniz, onu da gayet normal buluyoruz.
Bir diğer konu, bunu hep vurgulamaya çalışıyorum, çok kullanıyorum, onun da farkındayım ama yeri geldi, bir daha kullanacağım. Dış siyaset, salt çıkarlar eksenli bir siyaset değildir. Dış siyaset, menfaat eksenli paradigmadan oluşmuyor. AK PARTİ iktidarları, insanlığın unuttuğu bir kavramı, çıkarlar ve menfaatlerin önüne aldı. Onun adı, değerler siyasetidir. Neye mal olursa olsun, AK PARTİ iktidarları o değerler siyaseti başlığı içerisinde birçok ama birçok sayabileceğim konular var, zamana bakıyorum çünkü.
Bir diğer konu, biz, yirmi bir gün Suruç'ta bulunduk ve en son da AFAD Başkanımızla, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısıyla beraber oradaki o son sunumda da beraber olduk. Hamdolsun, AFAD'ın, özellikle Kızılayın ve AFAD'ın, diğer bütün kurumlarımızın, Belediyemizin, Valimizin, Kaymakamlığımızın son derece büyük başarıları oldu. Bakınız, ben birçok belediyemizin yapmış olduğu kampanyaların önünde bulunarak yardımların toplandığı alanda bizzat kendim bulunarak saat üçlere, dörtlere kadar, sabahlara kadar orada olan bir arkadaşınızım, bütün bunları gördüm. En son, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı, bizzat kendisi bir başka yöne doğru giderken karşılaştığımız birkaç hadiseyi söyleyeyim. Vatandaşa sorarken, bay, bayan, çocuk, erkek, yaşlı, "Nasıl?" durumunu sorarken "Allah hepinizden razı olsun, Allah bu devletten razı olsun. Bizim hiçbir eksiğimiz yok. Başımıza bomba yağmıyor, sağlıklı, huzurlu, mutlu bir ortamdayız, hiçbir eksiğimiz yok." Herhangi bir kurguyla o efendim işte, Genel Sekreter Yardımcısını bir çadıra götürmedik, önüne bir hazırlık yapmadık, bir mesaj oradan çıkarmaya çalışmadık. Kendisinin de hareketlerinden anlıyordum zaten, kendisi istediği yere gitti, bir tek olumsuz bir şey görmedi, biz de görmedik. Bu, bizim ülkemizin başarısıdır. Ben, huzurunuzda... Marifet iltifata tabidir. Biz Komisyon olarak sanki hep eleştiriyoruz sonucu çıkmasın ama AFAD Başkanımız, değerli başbakan yardımcılarımıza bağlı bütün kuruluşlar, bu manada insanlık sınavını bölgede, Suruç'ta -doğma büyüme Ceylanpınarlıyım ve oradaki hadisenin öncesini de bilirim, aynı zamanda Antep'deki hadiseyi de bilirim, o çadır kentleri de bilirim- gecesini gündüzüne kattılar ekipleriyle. Dediğim gibi, Büyükşehir Belediyesiyle, teşkilatlarımızla, gerçekten böylesine bir özverili ve duygu yüklü. Sonra bu bir gönül işi, mesai falan filan kavramı tanımayan, sahada olmanız gereken bir iş. Kendilerine yürekten teşekkür ediyorum bölgem adına, ilçem adına, ülkem adına, böyle insanlar var.
Bugün yurt dışında son derece güzel başarılar var, inanılmaz başarılar var. İş yapıyorsunuz eksiğiniz olacak, arabayı kullanıyorsunuz arabanın lastiği yıpranacak. Bir araba alın 70 model, hiç kullanmadım, kilometre yapmamış, yola çıkmamışsınız, o arabanın lastiğine de bir şey olmaz, hiçbir yerine de hiçbir şey olmaz, bu gayet normal, bunu biliyorum ama bugün dünyanın kayıtsız kaldığı, dünyanın görmezden geldiği ama 5 milyar dolara yakın bir parayla bu ülkenin millî bütçesinden karşılayarak bu insanlık sınavını son derece büyük bir başarıyla veriyoruz. İşte, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleriyiz, o 5 milyar dolar hepimizin hazırladığı buradaki bütçeden çıkıyor. Hamdolsun, bu ülkenin bu kaynakları var. Bugün Suriye'de yaşanan bu insanlık dramına ilk günden beri birileri kayıtsız kaldı ama bu ülke, ama liderler... Lider diyorum, bu ülkede çok zaman lider olmadı, iktidar dönemlerini gördük, birçok olaylar yaşadık, lider olmayınca olaylar tabii ki bu bağlamda buraya kadar cereyan etti.
Geçenlerde bir Arap akademisyenin bir makalesini okudum, ifade aynen şu: "Eğer ki siz bir Orta Doğu ülkesi iseniz ve siz zulümlere başkaldırmak istiyorsanız, siz diktatörlere başkaldırmak istiyorsanız, Türkiye gibi bir komşunuz yoksa sakın ha böyle bir şeyi aklınızdan geçirmeyin." diyor makalesinde. Neden? Çünkü gidebilecekleri istikrarın olduğu, siyasal istikrarın olduğu, beraberinde diğer istikrar ortamının geldiği, ekonomik istikrarın beslendiği bir ortama sahip olduğumuzu gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun ek süre veriyorum.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Bakınız, ben yeniden orada ifade edeyim, gururla, o çadır kentte karşılaştığım bir manzara daha: Bu ülkede yaşayan herkes bu ülkenin kıymetini bilsin. Sayın Başbakan Yardımcımız Numan Bey'le beraberdik, ben de tercümesini yapıyordum. Sorduğumuzda "Hiçbir şey istemiyoruz, sapasağlam buradayız, bu ülkenin kıymetini herkes bilsin, Kürtler bilsin, Araplar bilsin, Türkler bilsin, siz istikrardasınız, hiç olmazsa burada huzurlu bir şekilde gelecek bir yerimiz oldu. Allah korusun bizim başımıza bir felaket olursa bu felaketin bedelini ağır öderiz, bizim gideceğimiz bir yer yok çünkü Orta Doğu ülkelerinin şu anda ne aşamada olduğunu hepimiz görüyoruz."
Tabii benim öneriler olan kısmında da ifade etmem gereken birkaç konu var: AFAD Kızılayla beraber bugün dünyada artık bir zulüm varsa son derece karşısında, orada yardım elini uzatacak olan Türkiye Cumhuriyeti devleti vardır ve altında bağlı kuruluşları vardır ve özelde de AFAD ve Kızılay vardır, insanların aklına bu geliyor; TİKA vardır, insanların aklına bu geliyor. AFAD'ın -Sayın Başkana bazı görüşleri uçak seyahatimizde dönerken de ifade ettim- biraz daha profesyonel dünyada -bunu biraz daha ekranlara taşıma adına söylüyorum- ambleminin yeniden ele alınıp, aynı zamanda renklerinin yeniden ele alınıp, aynı zamanda o görsel boyutunun çünkü bizim ülkemize bu yaraşıyor, bu yakışıyor AFAD'la ilgili olan kısmını söyledim.
Bir başka boyut, bizim özellikle çadır kentlerde yapmış olduğumuz insani bütün hizmetlerimizi devlet olarak flashlarla tanıtmamız lazım, flash ekranına alacağız, oradaki güzel görüntüleri alacağız ama illa siz oradan bir kare çıkarmak istiyorsanız, ben gelen uluslararası heyetlere de söyledim, buradan negatif bir kare çıkarıp onu bir yerlere amaçlarınız doğrultusunda çıkarmak istiyorsanız bulursunuz.
BAŞKAN - Sayın Gök, ikinci defa söz veriyorum, lütfen toparlarsanız...
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Bitiriyorum.
Dolayısıyla, biz burada bunları daha profesyonel manada üniversitelerimizin araştırmalarına konu olacak, yüksek lisans tez konuları... Çünkü son derece güzel işler yapıyoruz.
Son olarak da şunu söyleyeyim: Şanlıurfa halkına, Şanlıurfa Suriye Yardım Platformuna, -59 sivil toplum örgütünün altında bulunduğu STK burası, yardım platformu- Şanlıurfa sivil toplum kuruluşlarına -sadece Şanlıurfa burada Kobani, Ceylanpınar, Şanlıurfa olduğu için söylüyorum- sınır illerindeki bütününe yürekten teşekkür ediyorum. Dünyadaki bütün insani yardım altında örgütlenen bütün kuruluşlara da burada basın aracılığıyla bir şey söylemek istiyorum: Gelsinler, görsünler, insani yardım neymiş o bölgede görsünler. Gecesini gündüzüne katan ve olayları bizzat yerinde gören bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum. Mümkün mertebe de polemik oluşturmadan, olayın politik argümanlarına da girmeden bizzat kendi yaşadıklarımı ifade etmeye çalıştım. Tabii ki zaman dar olduğu için... Söylenecek çok şey var.
Bir kez daha bu özverili çalışmalarından dolayı başbakan yardımcılarımıza bağlı olan bu kuruluşlara, çalışanlarına, sayın başbakan yardımcılarımıza, hükûmetimize yürekten teşekkür ediyorum.
Bütçemizin ülkemize, milletimize, insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.