KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Ya, şimdi bu usul tartışmasından, süreye uyuldu mu uyulmadı mı tartışmasından öte, usul kuralları niye konur, herhâlde oradan yeniden bakmak gerekiyor. Oradan bir yeniden bakmak gerekiyor, herhâlde işin a,b,c'sine dönmek gerekiyor. Bir yasaklama mantığıyla son süreye sıkıştıralım, kırk sekiz saate bir dakika kala, on beş dakika kala tebliğ edelim diye zannedersem konulmuyor bu usul kurallarımız. Süreci hızlandırma, işte birtakım kurallarla yürümesini sağlamak için yapılıyor. Ama, şimdi, sizin bile açıkladığınız da bakın, bize tebliğ ediliş saati 16.30 gibi, o civarda tebliğ ediliyor. Yani, şunun zorunda mısınız merak ediyorum? İlla son dakika gelene kadar, yani o kırk sekiz saatlik sınır içinde mi tebliğ edilmek zorundadır, öncesinde tebliğ edilmesi mümkün değil midir mesela? Bize neden daha önce tebliğ edilip bu konuda bir hazırlık yapmamız, bu toplantılara bu konuda çok daha hazırlıklı gelebilmemiz konusunda bir zaman tanımak yerine, daha özgürlükçü, daha demokratik bakmak yerine; nedense hep sınırlayan en son dakikaya sıkıştıran... "Burada işte nasıl olsa bir hüküm var, biz buradan yola çıkarak kırk sekiz saat önce yaparsak kurala da uymuş oluruz ama bir yandan da sıkıştırmış oluruz." Mantığıyla hareket edildiğini ben anlayamıyorum. Yani, usul kuralları, benim bildiğim, her şeyi böyle sıkıştırmak için, özgürlükleri daraltmak için, teknik olarak böyle hemen getirelim, yangından mal kaçırır gibi çıkaralım diye konulmuş maddeler değiller. Dolayısıyla bu kadar dar yorumlamanızı gerçekten anlayabilmiş değilim. Nerede bir tane aleyhe karar var, onu getiriyorsunuz, onu önümüze koyuyorsunuz. Hani buradan, bu kadar dar yaklaşımdan vazgeçseniz de artık gerçekten doğru düzgün bir tartışma yürütebilsek ne güzel olur diye düşünüyorum.

Diğer bir mesele, biraz önce bir fotoğraf düştü -bilmiyorum siz gördünüz mü Başkan; Sayın Başkan, dinlemiyorsunuz galiba- baro başkanları Meclis duvarının dibinde, yerde oturur hâlde bekliyorlar. Bu fotoğraf buraya yakışıyorsa almayın o zaman başkanları. 78 baroyu temsil eden baro başkanları bunlar ve -şu an konuştuğumuz konu onların- o barolara üye olan avukatların ve aslında dolayısıyla da 80 milyon insanın hayatını değiştirecek bir düzenlemeyi burada tartışırken biz baro başkanlarımızı Meclise almayıp dışarıda, duvarın dibinde mi oturtacağız, gerçekten bunu böyle kabul edebilecek misiniz? Yani bu, bu Meclis açısından bir utanç durumu değil midir? Yani bunun neresinden baksanız, hani her şeyi boş verin, Meclise gelecek kişinin içeri alınmıyor olmasından bile baksanız kabul edilebilir bir durum değil. Baroları dinlemeyecekseniz, avukatları dinlemeyecekseniz, tam da onların çalışmalarına, mesleklerine ya da yaşam alanlarına ilişkin bir yasal düzenlemeyi yapıyorken onları dinlemeyecekseniz kimi dinleyeceksiniz? Sadece sarayı mı dinleyeceğiz? Sadece sarayın talimatıyla mı hareket edeceğiz? Bu hızınızın oradan geldiğini de biliyoruz maalesef. Hızla getiriyorsunuz, bütün yasal düzenlemelerde aynı şeyi yapıyorsunuz; muhataplarını asla dinlemiyorsunuz, muhataplarından görüş almıyorsunuz, muhatapların da size onay verecek olanlarından görüş alıyorsunuz, diğerlerini devre dışı bırakıyorsunuz ve "Yasaları çıkardım." diyorsunuz. Bu uygulamadan artık vazgeçin, bu ülkeyi gerçekten karanlığa sürüklemekten vazgeçin. Bu yasanın nasıl bir sonuç getireceğini siz de görüyorsunuz, biz de görüyoruz. O nedenle burada gerçekten bir tartışma yürütmek istiyorsanız, gerçekten gerçeğin ne olduğunu açığa çıkarmayı istiyorsanız baro başkanlarımızın buraya gelmesini sağlayın. O, Meclisin kenarında, duvarda oturan baro başkanlarının fotoğrafını, lütfen, burada hep birlikte kaldıralım ve arkadaşlarımızdan da özür dileyelim.