| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 02 .07.2020 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok teşekkür ediyorum.
Şu ana kadar çok önemli bir konuyu tartışıyoruz ve çok değerli konuşmalar yapıldı. Ben çok fazla uzatmayacağım, Roma'dan almayacağım en azından.
İnsan haklarını, barışı, huzuru adaletin içinde kalarak sağlayan devlet hukuk devleti. Biz de burada "hukuk devleti" diyorsak eğer ve günlerdir, saatlerdir de burada değerli hatipler bu konuda konuşuyorlarsa ve tane tane ta geçmişten alarak da anlatıyorlarsa dertlerini, işte bu sebepten... Ama maalesef, bir kere baroları parçalamayı kafanıza koymuşsunuz, öyle görünüyor.
Değerli hatipler konuşurken benim aklıma şöyle bir şey geldi: Çocukluğumuzda bir reklam vardı "10; 100 milyon baloncuk..." Barolardan 100'ün üzerinde barocuklar oluşturma niyetindesiniz ama bu mesele gazoz gibi değil, gazoz gibi hafife alınacak bir mesele değil, çok üzgünüm. İyi olmuyor yani kabarıyor işte.
Bazı şeylerin altını çizmek istiyorum. 69 yılında Barolar Birliği Faruk Eren'le birlikte kuruldu ve 69'dan bu yana da aslında elli bir sene geçmiş. Elli bir sene boyunca nice müdahaleler olmuş, kesintiler olmuş demokraside ama Barolar Birliğine dokunulmamış. Ben bunu bir düşünmenizi istiyorum aslında sizlerden. Kimse bunu tenkit etmemiş.
Değerli arkadaşlar, avukatların hiçbir sosyal güvencesi yoktu ve avukatlar tamamen güvencesiz kalmışlardı. Ankara Barosu, Ankara Adliyesinde bir odada oturuyordu, hiçbir şeyleri yoktu, bir tane kâtipleri vardı, Kâtip İsmail Pehlivan Efendi. Rahmetli Faruk Eren topladı etrafındakileri ve... Bu Barolar Birliği kurulmadan önce aslında sigortasız, tamamen yalnız kalmış bir avukatlar camiası vardı, hiçbir sosyal güvenceleri yoktu, İşçi Sigortaları Birliği işçi saymıyordu, Emekli Sandığı memur saymıyordu, böyle bir ortamda kuruldu Barolar Birliği.
Barolar Birliğinin eksikliğini, Barolar Birliğinin...
(Uğultular)
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, ben Sayın Antmen'den daha farklı profilde bir konuşma yapıyorum. Arkadaşlar hâlâ az önceki o güzel konuşmanın etkisindeler zannediyorum ama ben biraz daha ciddiyetle, aslında hadisenin ciddiyetine uygun bir şekilde dinlemeye davet ediyorum müsaadenizle.
Sayın Faruk Eren çok büyük bir iyilik yaptı, kendisi ceza profesörüydü ve Ankara'da bir ara sokakta, iki oda bir salonluk bir yerden, oradan bugünkü hâline geldi Barolar Birliği. Sosyal güvence sağlayan bu kurum, sadece meslek kurumu değil, sağlık hizmetleri de veriyor, çok imkânlar sağlıyor ve İstanbul Barosu avukat stajyerlere hizmetler veriyor, kurslar veriyor. Bütün bunlardan sonra, neden acaba her şeyi bu kadar iyi işleyen, avukatların kendilerinin barolarını şikâyet etmediği bir kuruma müdahale ediyorsunuz ve değiştirmeye kalkıyorsunuz? Bozuk işleyen bir şey yok ki. Yani "Ankara Barosu bir beyanat verdi." diye Barolar Birliği...
(Uğultular)
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Değerli arkadaşlar, biraz sessiz olabilir miyiz?
AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi, mesela, ben size soruyorum: PKK yarın kendi barosunu kurarsa ne yapacaksınız?
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Yan tarafta, yan tarafta!
ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) - Nerede kuracak?
AYLİN CESUR (Isparta) - İstanbul'da mesela kurduğunu düşünün. Çeşitli baroları kurar ve baro fikri ortadan kalkar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYLİN CESUR (Isparta) - Lütfen, müsaade eder misiniz değerli arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Can... Lütfen.
AYLİN CESUR (Isparta) - Damardan verdim, galiba damardan oldu biraz ama biraz sakin dinleyin lütfen, sakinleşin.
Şimdi, yarın, baro iflasları olduğu zaman ve barolar siyasi partilere dönüştüğü zaman -hani baroların siyaset yapmasını eleştiriyorsunuz ya- barolar arası rekabet başlarsa bundan bütün avukatlar zarar görecek -birçoğu sizlerin de burada oturanların meslektaşı- onların yüzüne de filan bakmak gerekecek yani sadece demokrasi, hukuk devleti filan değil.
Ayrıca, şimdi bunun yapılmasının mesela bugün çok aciliyeti mi var? Türkiye'de çok büyük salgın var, ekonomik sorunları var, yoksulluğu var Türkiye'nin. Yani bu kadar çok önemli konular varken bir müessese neden bozuluyor? Bu fevkalade yanlış bir şey.
Şimdi, partilerde çok partili hayat gerçekten gerekiyor demokrasi için ama hukukta çok barolu bir hukuk olmaz. Bunun sonunda, barolar arasında olacak olan kavgalardır, yarışlardır ve bu, Türk demokrasisine zarar verecek. Çeşitli siyasi partilerde, çeşitli ayrışmalar oluyor. Yarın AK PARTİ'den daha da sağda, daha başka konularda, belki bazı tarikatların, cemaatlerin; FETÖ gibi, İsmailağa gibi çeşitli cemaatlerin baroları olacak belki. Türkiye'yi daha farklı sıkıntılar yumağına sokmaktan mesela sıkılmadınız mı, ben bunu gerçekten merak ediyorum.
Şimdi, bugüne kadar Barolar Birliği kuruluş amacından sapmamış ve kuruluş amacı da sosyal amacı da hâlâ devam ediyor. Çok da kuvvetlenmiş Barolar Birliği. Şimdi, bunu bölmenin de kimseye bir faydası yok.
Şimdi, benim aklıma burada 2 tane soru geliyor, neden bunu yaparlar diye...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Pardon...
AYLİN CESUR (Isparta) - Ben konuşuyorum müsaade ederseniz.
YÜCEL BULUT (Tokat) - Hafif uzaklaştıralım, çok patlıyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Yardımcı olmak için söylüyorum.
AYLİN CESUR (Isparta) - Yok, olmayın ben gayet iyiyim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ama duymuyoruz ki sizi, mikrofona yaklaşmayın.
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, müdahale ederseniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sesinizin daha iyi duyulabilmesi için.
ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) - Aylin Hanım, sesinizin daha iyi gelmesi için.
AYLİN CESUR (Isparta) - Peki, teşekkür ederim, yanlış anladım, affedersiniz.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Bulut, sözlerini tamamlasın.
AYLİN CESUR (Isparta) - Ben cemaatlerden bahsedince, müdahale edince öyle bir şey zannettim, affedersiniz.
Şimdi, benim aklıma 2 tane soru geliyor. Bunlardan bir tanesi: Acaba yoksulluk ve Türkiye'nin asıl problemleri içinden çıkılamaz hâle geldi de ha bire böyle anormal, bomba gibi ortaya böyle suni gündemler koyuyorsunuz da ya, Meclis, Türkiye bunu tartışsın işte diğer konular kapatılsın mı?
Aklıma gelen diğer ikinci soru: Böyle acayip bir şeyi ortaya koyabilmek için -mesleğimden dolayı biraz insan psikolojisi de bilen birisi olarak- acaba diyorum ani öfkelerle mi kararlar veriliyor? Şimdi, bu, ani öfkeyle verilen kararlarsa, mesela birisinin bir şeye asabı bozuluyor, ya işte bunu böyle yapalım filan... Eğer öyleyse ben kendi tecrübelerimden bir şey söyleyeceğim. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in meşhur bir sözü var -bu, belki sizin veya sizlerin, işte, bu konuda önünüze bunu koyan insanların belki başvurabileceği, faydalanabileceği bir şeydir diye söylüyorum- derdi ki: "Öfkelendiğim zaman yumruğumu sıkarım ama masaya vurmam, cebime koyarım."
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ama biz vuruyoruz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Hiçbir zaman vurmadı ki masaya, hiçbir zaman vurmadı.
AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi, o yüzden, ben sizi bu önemli kararlar verilirken biraz daha sağduyulu davranmaya davet ediyorum.
Bakınız, Roosevelt'in 6 Ocak 1941'de Kongreye bir mesajı var, diyor ki: "Güvenli bir hâle getirmeye çalıştığımız gelecekte, 4 tane temel insan özgürlüğü üzerine kurulmuş bir dünya arzuluyoruz."
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Roosevelt kim?
AYLİN CESUR (Isparta) - Bir ara anlatırım.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kaç milyon kişinin kanını akıttı?
AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi, bunların birincisi, dünyanın her yerinde herkesin konuşma ve ifade özgürlüğü. Siz, bakın, neler söylenmiş o zaman ve nasıl demokrasi...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kaç milyon kişiyi öldürmüş?
AYLİN CESUR (Isparta) - Bırakın, 4 tane mesaj.
Diyor ki, herkese konuşma ve ifade özgürlüğü.
İkincisi: Dünyanın her yerinde, herkesin, kendince Allah'a ibadet etme özgürlüğü.
Üçüncüsü: Dünyanın her yerinde, herkesin yokluktan uzak yaşama özgürlüğü, tokluk hakkı yani.
Ve dördüncüsü ki burası sizi çok ilgilendiriyor: Dünyanın her yerinde, herkesin korkudan uzak yaşama özgürlüğü.
Korkutmayınız, birinci mesajım bu.
İkincisi... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Neden sürekli müdahale ediyorsunuz kadına ya?
AYLİN CESUR (Isparta) - Ama şu anda sizin yaşadığınız, korkmayınız arkadaşlar, değerli arkadaşlar korkmayınız.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Kahvehaneye çevirdiler burayı.
AYLİN CESUR (Isparta) - Demokrasiden korkmayınız, adaletten korkmayınız.
(Uğultular)
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
Sayın Kaya...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Sayın Cesur, İstiklal Marşı'nı biliyor musunuz? O da öyle başlıyor.
AYHAN EREL (Aksaray) - Değerli arkadaşlar... Bir saniye Aylin Hanım.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Erel, bir saniye...
AYHAN EREL (Aksaray) - Bir dakika efendim...
Biz İYİ PARTİ olarak bugüne kadar burada konuşan hiçbir hatibe müdahale etmedik.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Lütfen arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
AYHAN EREL (Aksaray) - Lütfen, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, hoşgörü, saygı ve sevgiye davet ediyorum.
AYLİN CESUR (Isparta) - Beğenmeyeceklerini bilerek konuşuyorum zaten, yani damardan damardan konuşuyorum.
AYHAN EREL (Aksaray) - Müdahale edilecekse o müdahalenin en babasını yaparız ama biz birbirimize olan saygı ve sevgimizden dolayı kimsenin sözünü kesmedik, lütfen...
YÜCEL BULUT (Tokat) - Ayhan Bey, oluyor mu?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Bir yanlış anlama var.
AYHAN EREL (Aksaray) - Hanımefendi konuşuyor, şurada yapmadığınız -söylemeye dilim varmıyor- kalmadı, çok ayıp, hiç yakışmıyor bu gruba.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Ayhan Bey...
AYHAN EREL (Aksaray) - Adalet dağıtması gereken Adalet Komisyonuna yaptığınız eylem ve söylemler yakışmıyor, sizi kınıyorum.
YÜCEL BULUT (Tokat) - Neden?
AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi, ben devam edeyim.
1953'ten sonra...
YÜCEL BULUT (Tokat) - Ayhan Bey, özür dilerim, pardon.
AYHAN EREL (Aksaray) - Estağfurullah.
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz, yoksa biz kavga falan mı edelim?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Yücel Bey, burada bir yanlış anlama oldu. Yücel Bey, mikrofonla ilgili...
AYHAN EREL (Aksaray) - Yücel Bey için bir şey demiyorum.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Ayhan Bey, siz de konuyu bilmiyorsunuz. Bakın, bir saniye, bir dinleyin Ayhan Bey. Sayın Erel, mikrofonu eliyle tuttuğu için ses gelmiyordu.
AYLİN CESUR (Isparta) - Devam edebilir miyim Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Buyurun Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) - Değerli arkadaşlar, 1953'ten sonra, bakın, bir kavram giriyor dünya literatürüne.
AYHAN EREL (Aksaray) - Laf attıysanız sizi kınıyorum Sayın Valim.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Biz de seni kınıyoruz Ayhan Bey, seviyoruz ve kınıyoruz.
AYHAN EREL (Aksaray) - Ben de sizi sayıyorum ve seviyorum.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Cesur, buyurun.
AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi, 1953'ten sonra sizin çok da farkına varamadığınızı gördüğüm bir kavram giriyor dünya literatürüne, bu "hakkın özü." Hakkın özü şu demek: Kanunla hürriyetleri tahdit edebilirsiniz ama bu iktidarın ne çeşit olursa olsun yapacağı kısıtlamalar hakkın özüne varmaz. Bugün barolara diktiğimiz gözünüz, hukukun üstünlüğüne attığınız neşter, siz geçirseniz de sayısal çoğunluğunuzla mevcut sistemde ve bu teklif geçtikten sonra hukuka attığınız neşter var ya hani, o, evet, maalesef, hukuk adına, demokrasi adına çok üzücü sonuçlar doğuracak ama bu hukuk en çok da -ben kayıtlara geçsin diye söylüyorum- size lazım olacak değerli arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.