KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN EREL (Aksaray) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, tabii ki Türkiye'nin gündemine birdenbire avukatlık yasasındaki değişiklik düştü. Baktığımızda bu teklifin en büyük paydaşı olan avukatlar, barolar maalesef yapmış olduğumuz düzenlemenin hiçbir yerinden memnun değiller. Az önce Türkiye Barolar Birliği Temsilcisi konuşuncaya kadar Türkiye Barolar Birliğinin bu yasayı desteklediği yönünde yanlış bir algımız vardı ama gördük ki Türkiye Barolar Birliği de sizin canla başla savunduğunuz ve avukatlık mesleğinin ve baroların problemlerini kökten çözeceğini iddia ettiğiniz bu uygulamanın; bu, baronun mensupları olan, temel taşları olan, uygulayıcıları olan avukatlar tarafından da en üst yönetim organı olan Türkiye Barolar Birliği tarafından da hüsnükabul görmediği aşikârdır.

Şimdi, niye böyle bir talep ortaya geldi? Yani AK PARTİ'de siyaset yapan arkadaşları Allah için seviyoruz, Allah işlerini güçlerini rast getirsin ama gördüğüm kadarıyla siz kendi topuğunuza sıkıyorsunuz. Ne gerek var? Yani şimdi düşünebiliyor musunuz, bu baroda bu işi icra eden avukatların hiçbiri bunu istemiyor. Hiçbir şey istemeyen, yani o mesleği icra eden insanlar, en üst organları, Barolar Birliğinin bile böyle bir talebi yokken durup dururken arı kovanına niye çomak sokuyorsunuz? Yani oy kaybetmek için bir çabanız var. Son zamanlarda bakıyoruz, hakikaten Adalet ve Kalkınma Partisi -AK PARTİ- sanki vatandaşa "Artık bana oy vermeyin, yeter, çok oy verdiniz, ben de yüklediğiniz bu yükten yoruldum, artık yüklediğiniz yükü taşıyamıyorum, açıkça 'oy vermeyin' diyemiyorum ama..." İşte, kıdem tazminatını gündeme getiriyorsunuz, işçilerden oy almak istemiyorsunuz. Netice itibarıyla barolardaki bu değişiklikle beraber baro mensuplarının mesleğini yaparken huzursuz olmalarını, aralarındaki dayanışmayı, kardeşliği, barışı bozma gibi bir yanlış teşebbüsün içindesiniz. Ee, gelin vazgeçin bundan. Yani ne olur şimdi? Barolar Birliği yasasını değiştirmekle veya baroyu seçim sistemini değiştirmekle, barodaki yönetim organlarının size yakın arkadaşlardan oluşacağına dair bir garantiniz mi var? Ne gerek var? Yani bilemiyorum ki, Türkiye'nin meselesi bu değil ki. Hepimize mesajlar geliyor. Bakın, 1 milyona yakın vatandaş ehliyet affı istiyor, 1 milyon. Aileleriyle beraber 4 milyon. Ee, buyurun, bir ehliyet affı çıkarın, size yapılacak seçimde en az 2 milyon oy gelsin. Toplumun talepleri, toplumun istekleri karşısında niye duyarsız kalıyorsunuz? Ya, hiç talebi olmayan, hiçbir yerden "Ya, biz bu Barolar Birliğinin yönetiminden, uygulamasından, seçiminden rahatsızız." diyen yok. 80 baro başkanı, Barolar Birliğinin temsilcisi yapılan düzenlemeye karşı, siz durup dururken niye bunu getiriyorsunuz, açıkçası anlamış değilim. Ne gerek var? Yani bakın, özür dileyenleri affetmek Peygamber Efendimiz'in ahlakıdır. Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar. Yani bir hata sebebiyle ehliyetlerini kaptırmış, evine ekmek götürmekte, çocuklarının aşını temin etmekte zorluk çeken 1 milyona yakın insanımız var ve hatalarını kabul ediyorlar. İnsan canına kastedenleri bir tarafa bırakın, bir şekliyle ehliyetini kaptıran 1 milyona yakın insanın ehliyetlerini geri vermek için yani Meclise de gerek yok, idari bir düzenlemeyle bunu geri verebilirsiniz. Yani ekonomik sıkıntılar içerisinde çok zor duruma düşüp çeki yazılan, senedi protesto edilen binlerce esnafımız var. Gelin, bunu... Gidiyorlar bankalardan kredi almaya, şimdi bilgiye erişim çok kolay, bir gün bir çekin yazılmış, senedin protesto edilmiş diye esnaflarımız kredi almakta zorluk çekiyorlar. E, silin o zaman bu sicillerini, kara sicillerini silin, esnaflarımız krediye kolayca ulaşabilsin. Bunlar varken toplumun hiç ihtiyaç duymadığı bir alanda niye düzenleme yapıyorsunuz? Gerek var mı? Açıkçası anlamış değilim. Ya, başta söylüyorum, sanki birileri AK PARTİ'nin kovanına parmağını sokuyor, sizleri karıştırıyor. Ya, biz memlekette AK PARTİ yıkılsın, Türkiye de onunla beraber yıkılsın diye bir iddiamız yok. AK PARTİ güzel işler yapsın, Türkiye de güzelleşsin istiyoruz. Sizler bizim sadece siyasi rakibimizsiniz, onun ötesinde hiçbir duygumuz yok, kardeşiz ama yaptıklarınız yanlış. Bakın, iki gündür onlarca, yüzlerce avukat, baro başkanı perişan bir hâlde kapıda bekliyorlar. Yani vicdanı olan arkadaşlarımızın vicdanının sızladığını ben biliyorum ama buna rağmen, yani halka rağmen, o mesleği icra eden insanlara rağmen böyle bir düzenlemeye niye gidiyorsunuz, açıkçası teklif sahipleri bunu açıklayamadılar. "E, barolar görevini yerine getirmiyor." Ya, eksiklikleri olabilir. Bir aile reisi olarak hepimiz ailemize karşı görevimizi yerine getiriyor muyuz? İki gündür saat 4'e kadar buradayız. Çoğunuzun çocuğu size diyor ki: "Baba, herkese babalık yaptın da bana babalık yapamadın." Bunu da biliyorum. E, gelin, vatandaşın istediği, arzuladığı, beklediği, özlemle çözüme kavuşmasını sabırsızlıkla, heyecanla beklediği problemleri çözelim. Biz burada milletvekili olarak... Esas olan millet. Yani milletin talep etmediği, milletin arzu etmediği, milletin hoşuna gitmeyen şeyler yapmak yerine; milletin canla başla, hevesle arzu ettiği beklediği şeyleri niye yapmıyoruz? Yaparsanız siz kazanırsınız. Biz siyasi kıskançlık yapmıyoruz. Ülke kazansın, milletimiz mutlu olsun, huzur olsun, adalet olsun; kardeşçe duygular içerisinde, bu gök kubbe altında birlikte yaşama arzusundayız ama sizler sanki bu arzunun temellerine dinamit koyma gibi... Öyle düşünmek istemiyorum ama bu pencereden bakınca sanki öyle görünüyor. Yoksa biz hepimizin Türkiye milleti, Türk milleti sevdalısı olduğunuzu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yücelmesi, yükselmesi yolunda çabalar sarf ettiğinizin farkındayız ama yanlış yapıyorsunuz. Yani baroların, 80 baronun 40 tanesi, 45 tanesi bu düzenlemeyi talep etmiş olsa diyeceğim ki: Arkadaşlar haklısınız, yani baroların böyle bir talebi var, bu talebe duyarsız kalmayın. Ama 80 baronun yaklaşık 75'i, 80'i de bu uygulamaya karşı, barolar birliği de bu uygulamaya karşı. Niye yapıyorsunuz, neden yapıyorsunuz? Bilemiyorum açıkçası.

Sicil affını söyledim. Yine, milletimizi mutlu edecek, Kredi Yurtlar Kurumundan kredi alan ama dünyadaki ekonomik krizden fazlasıyla etkilenen ülkemizde maalesef gençlerimiz iş bulamamakta. Bu kredi borcundan dolayı da her ne kadar ertelense de ertelemek borcu ortadan kaldırmıyor. Yarın öbür gün bir borç içerisinde karşı karşıya kalma kaygısı ve endişesi içerisinde saçlarına yıldızlar düştü gençlerimizin. Gelin, buna bir çözüm bulalım. Bunları niye düşünmüyorsunuz? Niye milleti huzursuz ediyoruz? Bakın, gecenin 12'si, yaptığımız... Şimdi, memleketimize gittiğimde ben dedim ki dün: Sabah 5'e kadar Mecliste çalıştık. "Ne yaptınız kardeş bize, ne yaptınız?" dedi. Ne yaptık biz millete? Ne yaptık Aksaray'a, ne yaptık Aydın'a, ne yaptık Erzurum'a, ne yaptık Urfa'ya, ne yaptık Hatay'a, ne yaptık Ordu'ya?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Çok şey yaptık.

AYHAN EREL (Aksaray) - Allah razı olsun, yapanlardan Allah razı olsun.

Başkanım, 5'e kadar çalışmamız, iki gündür yaptığımız çalışmalarımız milletimizi ne kadar mutlu etti Allah aşkına? Yani bir empati yapalım.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Sabaha kadar anlatsak bitiremeyiz.

AYHAN EREL (Aksaray) - Güzel şeyler de yapmışsınızdır, Allah razı olsun. Biz taş üstüne taş koyan her zaman eli öperiz, onda sıkıntı yok ama yanlışları da lütfen görün. Yanlış yapıyorsunuz, gerçekten yanlış yapıyorsunuz. Niye yapıyorsunuz, bunu da açıkçası anlamış değilim yani buradan bakınca da kafanızın arkasını göremiyorum. Keşke görsem de kafanızın arkasındaki şey de yanlış diyebilsem ama onu da göremiyorum. Keşke bir arkadaşımız ya da Cahit Başkanım samimiyetle çıksa, dese ki: "Kardeşim, biz şunu, şunu, şunu yapıyoruz." Tartışalım, haklısınız Başkanım diyelim ama getirdiğiniz gerekçelerle haklı değilsiniz, gerçekten haklı değilsiniz; bir kez daha düşünün.

Bakınız, Barolar Birliği bile çoklu baroya karşı. Temsil noktasında adaletsizlik olabilir, buna katılıyorum ama bunun yolu bu değil. İşte, stajyer arkadaşlarımızın problemleri var, genç avukatlarımızın problemleri var. Belki 3 ilin, dediğiniz gibi, taşra baroları üzerinde bir egemenliği vardır ama bunun yolu bu değil ki. Yani, şimdi, İstanbul'da 5 bin avukata 1 delege vermekle acaba İstanbul, Ankara, İzmir barolarında sizlere yakın bir yönetim oluşacağını mı sanıyorsunuz? Çok yanlış yapıyorsunuz, olmayacak.

Bir kez daha düşünelim yani kamu görevi yapan baroya çoklu sistem çok bir fayda getirmeyecek, zarar getirecek. Bu zararı vermeyelim diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.