KOMİSYON KONUŞMASI

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Günlerdir haklarını, demokratik haklarını kullanarak seslerini duyurmaya çalışan, direnen ve şu anda da bu Komisyona alınmayıp Meclis önünde bekletilen yürekli baro başkanlarını ve meslektaşım tüm avukat arkadaşlarımı selamlıyorum.

78 baronun karşı olduğu bir teklifi görüşmeye devam ediyoruz ve bir şey hatırlatmak istiyorum; Sayın Cumhurbaşkanı demişti ki geçtiğimiz günlerde: "Yapıcı her türlü eleştiriye açık olduğumuzu söylememize rağmen hep düşmanlık duvarıyla karşılaşıyoruz." demişti ama on sekiz yıldır tüm eleştirilere kapalı bir zihniyet var değerli arkadaşlar. Daha bugün konuştuğumuz baroların parçalanması konusunda AKP ve MHP koalisyonunun nasıl açık ve uzlaşmacı bir tavır sergiliyor; bunu anlatabilir misiniz, lütfen. Baro başkanlarına şiddet uygulayıp, gözdağı verip, parmak sallayarak mı eleştirilere açık oluyorsunuz, söyleyin! Sizin açık olduğunuz sadece önünü ilikleyip başını eğenler çünkü ancak bölerek ve ötekileştirerek yerinizi korumanın mümkün olduğunu biliyorsunuz. Ama nedense bu ülkedeki tüm yurttaşların refahı için çalışmak zorunda olduğunuzu, asıl görevinizin bu olduğunu bir türlü kabullenemiyorsunuz değerli arkadaşlar. Çabanız her ne olursa olsun niyetinizin hayırlı olmadığı çok net ve milletimiz de bunu anladı. Dünya gündemi coronavirüs ve ekonomiye kilitlenmişken baroları parçalamanın sırası mıdır değerli arkadaşlar? Evet, ekimde baro seçimleri var, ülkedeki gençlerin yarısına işsizlik, yurttaşların yarısına açlık garantilediniz; peki, ortalık geçim ve gelecek derdiyle yıkılırken baroları parçalamaktan kalan vaktinizde bu işlere mi baktınız? Tabii ki hayır. Ne idiği belirsiz Kanal İstanbul ihalesi açıp zengin edilecek yandaşlar listesi yapmaya devam ettiniz. Biraz "vicdan" diyorum, değerli arkadaşlar. Bugün barolara neşter atma çabanızın nedeni ve tüm amacınız sistemi kargaşa içine sokmaktır. Bakın, her şeyin ayarlarıyla oynadınız, liyakati bitirdiniz, ayarlarını FETÖ ile bozduğunuz adalet sistemini bütünüyle çökertip uydunuz hâline getirmeye çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, "ortak akıl"... Böyle bir kavramdan haberdar mısınız? Ne olduğunu, ne işe yaradığını, ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Bugün ataerkil ve nepotist bir yönetim biçimiyle ortak akla ya da ilerici bir sonuca ulaşmak ne yazık ki mümkün değildir. Şimdi de tüm barolardan yükselen sese kulak tıkayan, açıklamaları görmezden gelen bir tutumla karşı karşıyayız ne yazık ki. Bugün kitlelerin görüşlerine kulak tıkamanın, karşı gelmenin tehlikelerini hiç istişare ettiniz mi merak ediyorum. Siz diyorsunuz ki bugün "Yarım akıl olsun ama benim olsun, sonrasına bakarız." İlerisini düşünmeden yaptığınız her işiniz gibi diyorsunuz ki: "Doğacak sorunlar ve yıkıcı sonuçları bizden sonrasına miras kalsın." Mevcut anlaşınız işte bu. Avukatların ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü kisvesi altında ortaya çıkardığımız bu düzenlemeyi konuşuyoruz bugün. Görüşünü yazan, sizi eleştiren, hatta olayları olduğu gibi yazan gazetecileri bile hücre hapsine mahkûm ettiniz; her yaştan, her görüşten muhalif yurttaşların "tweet" attı diye peşine düşüp hapse attınız. Bakın, bugün yine AKP tarzı bir özgür düşünce anlayışıyla karşı karşıyayız, tıpkı ucube yönetim sisteminiz gibi. Eşi benzeri görülmemiş uygulamalarla yine karşımızdasınız; hoş geldiniz. Türkiye'nin bunca sıkıntısı içinde avukatların -tırnak içinde söylüyorum- "ifade özgürlüğü"nü böylesine önemseyen, bunu kendine dert edinmiş bir AKP var, göz yaşartıcı ama biber gazıyla, copla, tekmeyle ve tehditlerle.

Değerli arkadaşlar, bu hamleyle sesi kısılmak istenen aslında sadece barolar, avukatlar ya da savunma değil vatandaşın ta kendisidir. Hedefiniz ülkemizde yargı bağımsızlığını tesis etmekse bu amaca baroları bölerek ya da onları etkisizleştirerek ulaşamayız. Gelin, bu yoldan, bu sevdadan vazgeçin.

Değerli arkadaşlar, barolar hukuku, insan haklarını ilgilendiren konularda görüş beyanında bulunur. O görüş de hukuka aykırılığı önlemek yolundadır. Ve bu teklif kanunlaşırsa baroları böleceksiniz ve biz çok yakında şunu da göreceğiz: Bir bölgede mesela termik santral yapılmak istendiğinde örneğin 1 numaralı baro böyle bir projenin hukuka aykırılığını vurgulayacak ve yurttaşların çevre hakkını koruyacak. Öte yandan örneğin 2 numaralı baroysa bu projenin ne kadar mükemmel bir proje olduğunu söyleyip çevreye hiçbir zarar vermediğini iddia edecek. Buradaki ikilik, korunması gereken en temel konularda dahi kafa karışıklığına yol açacaktır. Hatta dava sürecine böyle bir proje taşındığında mahkemeler bile "Bakalım şu numaralı baronun görüşü nedir?" diye inceleme ihtiyacı hissedecek değerli arkadaşlar. Türkiye'nin böyle bir kaosa ihtiyacı yoktur. Baroların yapısını güçlendirecek değişikliklere aslında istisnasız tüm barolar hazırdır. Yeter ki baroların yapısını, avukatların sorunlarını çözmek için bir araya gelelim. Ülkemizde şu anda tüm baroların yani 78 baronun fikir birliğine vardığı tek bir konu vardır, o da, şu anda görüştüğümüz bu teklifin geri çekilmesidir. Bu teklif geri çekilsin ve hep beraber bir araya gelerek Avukatlık Kanunu'nda yapılacak değişiklikler hakkında konuşalım değerli arkadaşlar. Tüm barolar bu teklifte bulundu ancak kabul görmedi. Ve sonra diyorsunuz ki: "Bazı baroların faşizan uygulamalarına karşı demokratik usuller getiriyoruz." Hangi uygulama demokratik, hangi uygulama otoriter bunu milletimizin vicdanına bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, avukatlar cephesi için de ne yazık ki gerçek sorunları konuşmuyoruz. Son iki yılda 10 bin avukat baroya kaydolmuş. Biz bugün bunları konuşmak durumundayız. Örneğin avukat sayısındaki patlamaya yol açan, buna izin veren hukuk fakülteleri bolluğunu, market gibi açtığınız, dekanlarının, rektörlerinin, profesörlerin olmadığı hukuk fakültelerini ve üniversiteleri konuşmak zorundayız. Biz bugün eğitim kalitesinin oldukça düşmesinin sebebini konuşmak zorundayız. Ama siz yargıyı siyasal hesaplaşma aracı olarak kullanmayı tercih ediyorsunuz. Bu teklifin Türkçesi şu: Biz İstanbul, Ankara ve İzmir Barolarını ele geçiremiyoruz, e, o zaman ne yapalım, kanunla değiştirelim yapılarını. Ama güzel de bir isim bulmak lazım diyorsunuz çünkü yandaş medyada sahne alacak arkadaşlara malzeme verelim. Bunun adına da "temsilde adalet" diyorsunuz.

Bakın, siyasal hesaplarınızı barolar üzerinden halletmeye çalışmayın. Hâkimleri ve savcıları belirli bir disiplin altına aldık, sıra avukatlarda demeyin. Siyasette "sandık iradesi" ama baro seçimlerine gelince "şahsının iradesi" ve hatta çoklu baro özelinde söylersek "FETÖ iradesi" değerli arkadaşlar. Çoklu baro, bir FETÖ projesidir. Bunu sadece biz söylemiyoruz Barolar Birliği Başkanı Sayın Feyzioğlu da söylemiş, çoklu baronun bir FETÖ projesi olarak 2013'te zaten sunulduğunu ifade etmiş.

Değerli arkadaşlar, bu çoklu baronun 2013 senesinde gündeme gelmesi tesadüf müdür? Yargının 3 sacayağından biri savunma ve avukatlar. "Hâkimler ve savcılar ele geçirilse de avukatların da ele geçirilmesi gerekiyordu, tam bir hakimiyet sağlansın." mı diyorsunuz? Bu sevdadan vazgeçin değerli arkadaşlar. Madem avukatların mensubu olduğu kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların ikili olmasını öngörebiliyoruz o zaman Hâkimler Savcılar Kurulunu da mı ayıralım değerli arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Neden olamaz? Şimdi, siz diyeceksiniz ki "Efendim o farklı." Aydınlatın bizi, nasıl farklı? HSK 1, HSK 2'ye neden gerek duymadığınız belli çünkü tahakkümünüz altında ya da şöyle diyelim: 3 büyük baro kadar rahatsızlık vermiyorlar.

Şimdi, "Avukatların ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı için bu düzenlemeyi getiriyoruz." diyorsunuz ama durum gerçekten böyle mi bir bakalım. Aslında şu bir gerçek kılıf bulma konusunda AKP iktidarı yıllar önce çok daha maharetliydi ama artık siyasetiniz tükeniyor. Çoklu baro kimin için geliyor? 3 büyük baro için. O zaman, kalan 77 baronun, ifade edildiği şekliyle Anadolu barolarının söz hakkı yok mu? Anadolu'daki avukatlar ifade özgürlüğünden yararlanmasın mı? Peki, bir başka şey, "5 bin üzeri avukat sonrasında çoklu baro kurulabilsin." ya da "2'nci bir baronun sınırı 2 bin olsun." diye nasıl belirlediniz bu sınırları? Kimlere soruldu? Kimlerin hangi görüşleri doğrultusunda "Bu bir objektif kriterdir." denildi? Bu noktalar hep sorunlu arkadaşlar.

Hedefiniz, örgütlü ve muhalif sesleri susturmaktır. "Daha küçük, daha az üyesi olan barolar muhalif de olsa İstanbul, İzmir, Ankara kadar ses çıkaramaz nasılsa." deniyor. Gerçekten çok enteresan, siyasette senelerdir seçim barajını kaldırmayan bir iktidar, konu kendisinin hâkimiyet gösteremediği bir alan olunca hemen ifade özgürlüğüne sarılıyor; şaşırtıcı doğrusu. Bizler, önünü kimseye iliklemeyen gerçek hukukçuların her daim yanındayız. Bu ülkede hukukun üstünlüğünden yana tavır alan yürekli baro başkanları ve yürekli avukatlar var ve onlar oldukça da savunma susturulamaz, savunma durdurulamaz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.