| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve bizleri dışarıda sosyal medya üzerinden dinleyen baro başkanları, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çok önemli bir yasa teklifini görüşüyoruz. Bu yasa teklifi görüşülürken biraz önce arkadaşlarımız da şerh olarak düştüler. Türkiye'deki bu yasanın tarafları olan 130 binin üzerinde avukatı temsil eden baro başkanlarının bu salonda olmaması çok üzücü. Baro başkanlarına yeşil pasaport verildiği zaman o günkü toplantıda elleri patlayıncaya kadar alkışlayan Barolar Birliği Başkanı da burada yok. O gün Barolar Birliği Başkanı, baro başkanlarının, avukatların, dünyanın her yerine gidebileceğini, Brüksel'e bile gidebileceğini söylüyorlardı. Ama ne yazık ki cumhuriyetin başkentine giremediler, aynı zamanda bugün de Mustafa Kemal'in Parlamentosuna giremiyorlar; bu utanç herhâlde hepimize yetecektir arkadaşlar, önce onu ifade edeyim.
Değerli arkadaşlarım, lafı evirip çevirmeye gerek yok, ben yazılı metne bağlı olarak konuşmayacağım. Bu bir projedir, bu çoklu baro projesi falan değildir, bu bir paralel baro projesidir. 12 Eylül 2010 halk oylamasında kıyameti koparttık ve sizlere yalvarıyorduk, "Yapmayın" diye "Şu yargıyı, FETÖ'ye teslim etmeyin." diye yalvarıyorduk. Sizler FETÖ'yle o dönem içerisinde iş birliği yaptığınız. Bu ülkenin 14-15 bin hâkim, savcısının 4.500'ünü bir çeteye teslim ettiniz. Biz o dönemde cumhuriyet savcıları, hâkimler "Yapmayın, etmeyin" diyorduk; cumhuriyetin ordusunu yıktınız.
Şimdi, bugün de çok önemli bir projenin tarafısınız değerli arkadaşlarım. Bakın, bunun birtakım sıkıntıları var. İşin özü şudur: Eğer bugün Türkiye'deki barolar AKP'nin kontrolü altında olmuş olsa şu gün bu salonun ışıkları sönüktür ve biz salonun dışındayız, şu anda hiçbir milletvekili bu Parlamentoda yoktur. Lafı evirip çevirmeye gerek yok. Renkler siyah ve beyazdır, ara renkler yoktur arkadaşlar. Buradaki proje cumhuriyet barolarına karşı baroları AKP'lileştirme projesidir. Bu oyunun farkındayız, bu oyunu görüyoruz değerli arkadaşlar. Bunun sakıncaları var mıdır? İleriye doğru bunları göreceğiz. Bakın, Türkiye'nin ulus devlet ve üniter devlet kimliğiyle alakalı önümüzdeki dönemde nasıl sıkıntılar yaşayacaksınız, bunları tarihe not düşme açısından hep beraber göreceğiz değerli arkadaşlarım. Şimdi, belki, sizlerin bir bölümüne bunlar çok uzak, ütopik gelebilir ama bunları yaşayarak göreceğiz.
Arkadaşlar, bakın, bazılarımızın evlatları hukuk fakültelerini bitiriyor. Şimdi avukatlara "reklam yasağı." diye bir yasak var. Avukatlar reklam yapamazlar, Barolar Birliğinin belirlemiş olduğu şeylerin dışında hiçbir şekilde herhangi bir angajmana giremezler. Çoklu baronun olduğunu düşünün, paralel baroların olduğunu düşünün. İstanbul'da bu sayılara göre 47 bin avukatın olmuş olduğu yerde 23-24 baro kuruluyor. Şöyle bir argüman ileri sürülüyor kamuoyunda: "Efendim, Anadolu barolarını güçlendiriyoruz. 3 baroyla alakalı bir düzenleme yapılıyor." diyor. Arkadaşlar, bir gerçek var bunu unutmayalım. İstanbul, Ankara ve İzmir'deki avukat sayısı Türkiye'deki bütün avukat sayısının yüzde 57,4'üne tekabül ediyor. Bu, şu demek: Demek ki Türkiye'deki yüzde 60'a yakın avukatın... Hani "temsilde adalet" "millî irade" "sandık" "büyük kavramlar" diye ifade ettiğimiz o kavramlarla alakalı, seçilme haklarıyla alakalı bir problemi gelip toplumun önüne koyuyorsunuz. Burada bir problem var. Şimdi, biz birden fazla baro kurduğumuz zaman, bu arkadaşlar, olur ya baroları kurdular. Bir kişi fakülteyi bitirdiği zaman muhtemelen siyasal düşüncesine göre veya başka türlü, ne diyecekler baroları kuranlar? "Seninle alakalı disiplin soruşturması yaptığım zaman hiç ayrıntıya girmeden seni affedeceğim." mi diyecek? "CMK'yle alakalı görevlendirme yaptığım zaman sana daha çok CMK görevi mi vereceğim?" diyecek. Değerli arkadaşlarım, bakın, bir şey yapacak yani o baroyu cazip hâle getirecek bir şey yapmak zorunda. Veya daha farklı şeyler mi yapacak? Ne yapabilir bunların haricinde? "Ben sizden baro aidatını az alacağım." mı diyecek? Mesela "Eğer bana kaydolursan ben seni her sene Avrupa'ya göndereceğim." mi diyecek?
Arkadaşlar, bakın, İstanbul Barosunun protokoldeki sıralamasına baktım "İstanbul Barosu protokolde nerede duruyor?" diye. İstanbul Barosu protokolde 232'nci sırada, bütün milletvekilleri, aşağıya doğru üniversite rektörleri, başsavcı... Ki doğrudur, hiçbir sıkıntı yok. Biz bu protokolde yarın bir gün sıralama yaptığımız zaman -muhtemelen bir yönetmelik de çıkaracaksınız- baronun başındaki kişinin isminin alfabetik sırasına göre mi başa koyacaksınız yoksa üye sayısına göre mi başa koyacaksınız? Eğer böyle olursa o konuda da çok iddialı olmayın. Olur ya, hoşunuza gitmeyen bir baro sayısal olarak ön sırada olabilir, o konuda başka bir şey mi yapacaksınız değerli arkadaşlarım? Onu da yapacaksınız çünkü eğer buradaki bu problem sizi rahatsız ediyorsa böyle bir sıralama da yapacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Barolar Birliği Başkanı burada yok -en kibar anlatımla- bir eksen kaymasına yol açtı yani arkadaşlarını yarı yolda bıraktı. Yarı yolda bırakmaya alışan bir kişi eğer bunu bir ihtiyatla alışkanlık hâline getirmişse önümüzdeki günlerde siyasal iklim ve rüzgâr başka yerden esmeye başladığı zaman sizleri de yarı yolda bırakacaktır. Bunu da tarihe not düşülmesi açısından bir yere not alın değerli arkadaşlarım. Kendisini yakinen tanıdığım için diyorum.
Bakın, onunla alakalı da bir jöle koymuşsunuz, bir pasta koymuşsunuz. Şu anda mevcut düzenlemede 10 baro başkanının olağanüstü seçimli genel kurula götürme hakkı varken 25 baro başkanına çıkarmışsınız, arada onu kimse konuşmuyor. Ona da demişsiniz ki: "25 baro talep edebilir." Ama buna ilişkin de seçim maddesini koymamışsınız. Sayın Birlik Başkanına da sarayın gizli dehlizlerinde, koridorlarında demişsiniz ki: "Sayın Başkan, sen de dukalığına devam et." Yani diplomasinin temel kuralı "karşılıklı kazan-kazan"dır, "Sen de kazan, ben de kazanayım." Yani bunun adı "ahlaksız teklif"tir değerli arkadaşlarım. Barolar Birliği Başkanına da buradan kapak olsun diyorum.
Değerli arkadaşlarım, söyleyeceğimiz olaylar şu: Bakın, bu düzenlemeyle İstanbul Barosunun -belki rakamlarda bir-iki sapma olabilir- şu andaki temsil kabiliyetini 137'den 14'e indiriyoruz, Ankara Barosunun temsil kabiliyetini, Barolar Birliğindeki seçim kabiliyetini 57'den 7'ye indiriyoruz, İzmir'in temsil kabiliyetini 30'dan 5'e indiriyoruz. Buradaki düzenleme şudur, biraz önce de ifade ettim. Burada bir pratik sonucu daha söyleyeceğim değerli arkadaşlarım.
Yargıyı çökerttiniz. Bakın, bugün, Danıştay, Yargıtay büyük bir çoğunluğuyla çökertilmiştir. Biz FETÖ yargılamalarının olduğu dönemde size yalvarıyorduk, diyorduk ki: "Bakın, o Beşiktaş Adliyesindeki bir avuç çeteye bunları teslim etmeyin." Ben o tarihlerde televizyonlara çıkıp diyordum ki: "Bu ülkede bir cumhuriyetin savcıları var, bir de bu Zekeriya Öz gibi altına Mercedes verdiğiniz cumhuriyetin avcıları var."
Sizin hoşunuza gitmeyebilir, ırkçı görebilirsiniz, cumhuriyetin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt o tarihte, Mustafa Kemal'in Adalet Bakanı, cumhuriyet savcılarına diyor ki: "Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz." Bir bölümünüzün hoşuna gitmeyebilir Mahmut Esat Bozkurt ama o dönemin "avcıları" bugün Avrupa'da, bakın, gazetelere manşet oluyorlar; biz o dönemde de sizleri uyarmıştık.
Bakın, Yargıtayın bir bölümü çökertilmiştir. Şûra-yı Devlet dediğimiz, devletle kişiler arasındaki en büyük uyuşmazlık mahkemesi olan Danıştayın başındaki kişi, Yüksek Seçim Kurulunda İstanbul'un iptal kararını veren, Sayın Genel Başkanımızın "çete" diye ifade etmiş olduğu hâkimlerden bir tanesidir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - FETÖ numarasını atmış...
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bakın, değerli arkadaşlarım, rahatsız olmayacaksınız, bakın.
ALPAY ANTMEN (Mersin) - FETÖ'ye girmeyin efendim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bakın, Danıştay çökertilmiştir...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Nasıl suçluyorsunuz...
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Müsaade edin, ben size cevap vermiyorum, sonra dersiniz.
Arkadaşlar, bir dakika...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - En çok bağıran FETÖ'cüdür.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Danıştay çökertilmiştir, Yargıtay büyük anlamda çökertilmiştir, çökertilmeyen bir tek kurum vardır; avukatlar, bağımsız savunmadır.
Arkadaşlar, yargı şöyle değildir, bakın, yargıyı sadece mahkeme başkanından ibaret bir kurum olarak göremezsiniz, dışarıdan bakan adam yargıyı böyle görebilir. Bakın, ben uzun yıllar, çeyrek asır avukatlık yaptım; özellikle, devlete ilişkin davalarda, bakın, devlete karşı açılan davalarda arkadaşlar, son dönemde gördüğüm şuydu -bunu bir yere not alın- özellikle, bakın, kamulaştırma davalarında uzun yıllar avukatlık yaptım, köylere gidiyorduk -ismini demeyeyim çok yakın arkadaşımdır, sevdiğim arkadaşımdır- bana diyorlardı ki: "Size değil iktidar partisinin bir başkanına vereceğiz." Niye? "Çünkü onlar devlette daha iyi iş takip ediyorlar." diye. O çocuğun da hiçbir günahı olduğu için filan diye demiyorum, bakın, haksızlık olduğu için demeyeyim. Arkadaşlar, bu algıyı yok edemezsiniz.
Bakın, hiç kimse inanç ve düşüncelerini açıklamaya zorlanamaz. Hem Türk Ceza Kanunu'nda vardır bu amir hüküm hem de Anayasa'da bu amir hüküm vardır. Hiç kimse inanç ve düşüncelerini açıklamaya zorlanamaz. Biz ne yapıyoruz, şimdi, baroyu... Benim eşim noter, notere gidiyor, hangi baroya kayıtlı olduğunu bildiği zaman, eğer ben hâkim olarak, o baroya kayıtlı avukatla aynı siyasal düşünce içerisindeysem -boş verin her şeyi- ve o dava "fifty fifty"se yani ortada bir davaysa kanaatimi bana yakın olandan yana kullanırım arkadaşlar. Bu, eşyanın tabiatına uygundur, hiç kimse bana hamaset yapmasın, ben çeyrek asır bu işi yaptım. O hâkimlerin nasıl kararlar verdiğini gören bir arkadaşınızım arkadaşlar.
Bakın, bunları size kanaatleriniz değişeceği için anlatmıyorum, bakın, burada sizin kanaatlerinizle alakalı bir düşünce değişikliği olacağı için, bir umut içerisinde olacağım için anlatmıyorum arkadaşlar. Ama bu akşam evlerinize gittiğiniz zaman, bir hukukçu arkadaşınızla filan oturduğunuz zaman bu değerlendirmeyi iç dünyanızda, vicdanınızda mutlaka yapın arkadaşlar.
Bakın, yargı bu kadar ucuz, bu kadar... Yani biraz önce dediler "Siz de bir şey kurun..." -turşu kurar gibi- arkadaşlarımıza söylendi ya, bu kadar ucuz bir yöntem, ucuz bir anlayış değil değerli arkadaşlarım. Bir kere daha vicdanınıza sesleniyorum bakın. Eğer gerçekten, anlatıldığı gibi, yargı, barolar AKP'nin kontrolü altında olsaydı şu odanın ışıkları sönmüştü.
Ben süreme uyacağım Başkanım, affınıza sığındım.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım Sayın Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Size de bu konuda anlayış gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Bu konuda sizlerden bir kere daha istirham ediyorum değerli arkadaşlarım. Bu kararla alakalı konuşmalarımı, farkındaysanız, çok ayrıntıya girmeden yaptım çünkü teklif siyasi bir teklif.
Dışarıda baro başkanları var. Dünkü yaşanan tablo üzücü bir tablodur. Yani polisle bu ülkenin baro başkanlarını karşı karşıya getirmek kadar üzücü bir olay yoktu. O polisler de bizim kardeşlerimiz, yıllarca onların avukatlığını yaptık sıkıntıya düştükleri zaman, bundan sonra da yine bir şey olduğu zaman yine bizim yanımıza gelecekler. Ama ben sizlerin yerinde olsaydım, en azından, bu yemeği pişiriyorken bile şu tuzunu, biberini burada hazır ederdim, derdim ki, en azından o meşruiyetle alakalı bütün koşulları hazırladım.
Değerli arkadaşlarım, ben sizlerin vicdanlarına sesleniyorum, beni dikkatle dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum.