| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Vallahi, nereden başlayacağımı bilemiyorum açıkçası. Üç gündür burada tartışmalar yapıyoruz. Benden önce konuşan bütün meslektaşlarımın, bir avukat olarak, söylediği her şeye katılıyorum. Tekrar tekrar aynı şeyleri anlatıyoruz size ama çok net ki bu pandemi koşullarında, bizi buraya kapatarak -ki Sağlık Bakanlığının sitesinde en yoğun yerlerden biri olarak Meclis işaret ediliyor- alelacele, belli ki bir ihtiyaç üzerine -ama belli ki bu ne avukatların ne baroların ne halkın ihtiyacı; bu, tamamen sarayın ihtiyacı doğrultusunda- bizi çalıştırmak üzere getirilen bir teklif. Şimdi, o yüzden, burada ne dersek diyelim ben teklif sahiplerinin buna ikna olacağı kanaatinde değilim; üç gündür tartışmalar da bunu açıkça gösterdi. Sadece buradaki üç günlük tartışmalar değil, baro başkanlarımızın şu Meclisin kapısı önünde günlerdir sürdürdüğü direniş... "Direniş" diyeceğim, evet. Biz, hukukçular bu dönemde direnişin tarihini yazıyoruz. Bu tarihin içinde, sizin Meclisin kapısının önünde etrafını çevirdiğiniz o parmaklıklar da bir simgedir, bu dönemin simgesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin etrafı çevrilerek, bir demir kafese kapatılarak, bir cezaevi hâline getirilmiştir. Bence, bu yasa teklifinin özünü de çok net ifade etmektedir bu.
Demokrasiden bahsediliyor; evet, sözde "Baroların yapısını demokratikleştirmek üzere hazırlanan bir teklif." deniyor. Şimdi, bir işi nasıl yapıyorsanız o zaten işin rengini verir. Biraz önce anlattıklarım dışında, eğer demokrasiden bahsediyorsanız, bir kere bu yasa teklifinin bütün avukatların katılımıyla tartıştırılması lazım; demokrasi kaygınız varsa bunu yaparsınız. Mesleğin sorunlarını çözüm kaygınız varsa Türkiye'deki bütün avukatlarla tartışacak toplantılar örgütlenir, baro başkanları temsilcileridir. Onlarla beraber sarayda muhtarlarla toplantı yapan, tabii ki baro başkanlarıyla toplantılar yapar, tartışır onların derdini dinlemek üzere, onlara bir şey dikte etmek üzere baroları getiremezsiniz tabii ki.
Onun dışında Adalet Bakanının bile haberinin olmadığı bir yasa teklifi belli yerlerden, herkesin bildiği yerlerden hazırlanarak önümüze getirilmiş durumda.
Biz, demokrasiden katılım anlıyoruz -bu kadar şeyi o yüzden anlatıyorum- biz, demokrasiden eşitlik anlıyoruz. Kadınlar olarak barolarda daha etkin katılımımızı sağlayacak -gerçekten önümde listelerde var, Türkiye'deki avukatların yüzde 50'si kadınlardan oluşuyor- doğal olarak yüzde 50 kadın kotasını da getirecek bir düzenleme hiçbir şekilde iktidar sahiplerinin aklına bile gelmez zaten çünkü dert eşitlik değil, dert demokrasi değil. Dert demokrasi değil çünkü şu ana kadar yaptığınız düzenlemelere baktığımızda... Tabela üniversitelerinden bahsetti biraz önce meslektaşım. Rektörlük seçimlerini ortadan kaldırıp üniversitelere AKP Genel Başkanının rektör atadığı bir sistemde demokrasiden bahsedemezsiniz, demokrasi ile sizin aranızda uzlaşmaz bir çelişki var. Aynı şekilde seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atayan iktidar demokrasiyle yan yana bile gelemez.
Şimdi, yargı açısından önce hukuk fakültelerinden bahsedeyim; fakülteleri getirdiğiniz yer şu, açıkça bir örnek vereceğim sadece: Rektörleri geçiyorum, sadece atadığınız dekanlar bile, 67 hukuk fakültesi dekanından 19'u hukukçu değil; ilahiyatçı var, veteriner var, maliyeci var, kamu yönetimi var, yani hukuk dışında herkes var. Yine, en son örneklerden biri Anadolu Üniversitesi'nde OHAL KHK'leriyle ihraç edilen öğretim üyeleri yerine hukuk felsefesi ve sosyoloji dalına -bakın önemli- CV'sinde bir cemaat önderinden icazet aldığı da yazılı bir ilahiyatçı getirildi. İlahiyatçıların hukuk felsefesi anlattığı bir hukuk eğitiminden bahsediyoruz ve bu hukuk eğitiminden, tabela üniversitelerinden gelen meslektaşlarımızla aynı barolarda yer aldığımız gerçeği var ortada.
Yine, şöyle özetleyeyim bu yasa tasarısını: Sizin asıl derdiniz -bundan sonraki konuşmalarda da bu tasarının nasıl bir rejimin içinde oturduğu anlatmaya çalışacağım süre yettiğince- çok net ki kendi iktidarınızı güvenceye alacak örgütlenme modeli ve seçim sistemi getirmeyi "demokratikleşme" diye pazarlamaya çalışıyorsunuz ama yıl 2001 değil, on sekiz yıl boyunca yaptığınız bir tarih var, artık -tırnak içinde- kandırabileceğiniz hiç kimse kalmadı. Zaten böyle bir derdinizin de çok olduğunu düşünmüyorum.
2010 referandumu çok kritiktir bu ülkede. Yargının tabutuna çiviyi çaktınız. Evet, Türkiye'de yargı bağımsızlığı her zaman için sorundu, hiçbir zaman Türkiye'de yargı bağımsız ve tarafsız olmadı ama hiç bu kadar kişisel ve grupsal çıkarlar uğruna yargının kullanıldığı bir dönem de olmadı; bunun tarihini yazıyorsunuz.
2010 referandumu geçti, 2016 yılında bir değişiklik yaptınız, bir OHAL KHK'si çıkardınız, standart başarı puanını düşürdünüz ve 2016 yılında yapılan sınavlarla da hâkim, savcı aldınız; bunların 113'ü AKP'de aktif görev alan hâkim, savcılardı. Ve şu an yargı sisteminde tamamen hâkimlerin ve savcıların talimatla hareket ettiği talimatlı bir yargı yarattınız. Bizzat kendi partileri doğrultusunda... Ben siyasi davalardan da bahsetmiyorum. Yüzlerce örnek verildi, bu örneklerin hepsi bir araya getirilse Türkiye'nin etrafına en az 10 tur attırırız on sekiz yılda yarattığınız hukuk sistemiyle. Bunların içinde -siyasi davalar dışında- bir trafik kazasında bile -iş davalarını zaten geçiyorum, onlar da siyasi sizler için çünkü sermaye lehine ne varsa o şekilde kullanıyorsunuz- bir hırsızlık davasında, adli davalarda dahi bir hukuksuzluk sistemi yarattınız siz.
Evet, baroları ele geçirmek için çok çabaladınız, takdire şayan; yıllardır çabaladınız, uğraştınız ama olmadı çünkü avukatlığın, savunmanın doğasında itaat etmemek vardır, siyasi iktidara ve devlete itiraz vardır. Bunun karşısında kesinlikle ve kesinlikle yurttaşların haklarını savunma, halkın haklarını savunma vardır; bu, avukatlık mesleğinin doğasında vardır. O yüzden ele geçiremiyorsunuz. Barolara üye avukatların oy kullanmadığında para cezasıyla cezalandırıldığı bir sistem getirildi. Buna rağmen -geçiyorum oy kullanmaya gelmeyen avukatları- geçen seçimlerde -sadece İstanbul Barosundan örnek vereceğim- 2 liste, sadece 2 liste; 1'inci liste yüzde 31'ini aldı, 2'nci liste yüzde 26,1'ini aldı; ikisine de ben oy vermedim, benim verdiğim liste daha düşük aldı ama sizin aldığınız, Hukukun Üstünlüğü Platformu'nun aldığı oy -27 Mart 94'te Erdoğan'ın yüzde 25,19 oy aldığını da bir kenara koyun, demin verdiğim rakamlarla karşılaştırın- sizin aldığınız oy 3 bini geçmedi; 2 bin, 3 bin; 2016'da da böyle, 2018 seçimlerinde de böyle. Şimdi diyorsunuz ki: "Avukatlar ayrılsın, kendi barolarını kursun." Ele geçiremediğiniz yerde... Bu, sadece baroların ayrıştırılması değildir, avukatların yani savunmanın örgütsüzleştirilmesi anlamına geliyor bu yasa. Gidersiniz, 3 bin kişi bir tane baro kurarsınız ama bununla bitmeyeceğini biliyoruz biz. Burada el kaldırılır indirilir ama bilin ki bu mücadelede de biz barolarımızı böldürtmeyeceğiz.
O kadın hareketini hatırlayın. Bakın, işçi hareketinde kendi sendikanızı kurdunuz, HAK-İŞ'i kurdunuz. İstiyorsunuz ki bütün herkes onlar gibi olsun. Burada da aynı şeyi yapmaya çalışıyorsunuz ama size kadın hareketini hatırlatırım, kadın hareketinde kurduğunuz kadın kurumlarının kadınlar nezdinde hiçbir karşılığı yok. Bu alanda da aynen böyle olacaksınız, hukuk alanında da aynısı olacak.
Burada amacınız belli; evet, ele geçiremediğiniz hukuk sisteminde -bütün yargıyı ele geçirdiniz; hâkimler sizde, savcılar sizde- yarattığınız hukuksuzluk sistemine direnen bir tek savunma var, avukatlar var ve bunları örgütsüzleştirmek, bunları parçalamak, bu yasanın arka planında yatan niyetiniz budur.
Şimdi, hedefiniz sadece barolar değildir, halkın hak arama özgürlüğüne, adalete ciddi bir darbe olacaktır bu yasa teklifi. Barolar özellikle oluşturduğu bütün komisyonlarıyla, kadın hakları merkezleriyle, çocuk hakları merkezleriyle, çevre komisyonlarıyla sizin yarattığınız o yağma, talan, sömürü ve kadın düşmanı bütün sisteminize karşı ciddi anlamda mücadele eden kurumlardır. Barolar ne kadar güçlüyse avukatlar da o kadar güçlüdür, bunu siz çok iyi biliyorsunuz.
Şimdi "çoklu baro" ne demek? Baroları çoğaltarak bu etkiyi azaltmak demek, savunma kurumumun "iktidar yandaşı ve diğerleri" olarak ayrılması demek. İstiyorsunuz ki sadece yandaş barolar, yandaş avukatlar yaratalım ve böyle bölelim yani sizin niyetiniz "ak barolar" yaratmaktır. Burada partili barolara yol açacaksınız. Her şeyin paralelini yaratmakta üstünüze yok, paralel devlet kurdunuz, paralel işsizlik rakamları açıklıyorsunuz, paralel enflasyon rakamları açıklıyorsunuz. Şimdi yapmaya çalıştığınız şey de paralel baro kurmaktır. Bu yasa tasarısının arkasında yatan amaç budur.
Savunma susarsa halk konuşamaz diyoruz biz. Evet, güçlü bir savunma olmanın, savunma kurumunun olması bu yüzden çok önemlidir ve bu nedenle bu yasa teklifinin tamamına karışıyız tabii ki.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayabilir miyiz Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (İstanbul) - Şimdi, burada CMK servisi, adli yardım, bunlar nasıl olacak? Bunlara dair bir çok tartışma yapıldı. Bunları bizden çok, sizler çok daha iyi biliyorsunuz zaten. Ama, zaten yapmaya hedeflediğiniz şey 3 bin kişiyle ayrı baro açarak güçlendirmenin yolu da şu: Kamuda çalışan avukatlara diyeceksiniz ki "Bu barolara üye olacaksınız." diye işaret edeceksiniz, emir vereceksiniz. Sermayenin elindeki birtakım şirketlerde çalışan avukatlara işaret edeceksiniz, diyeceksiniz ki: "Bizden iş alamazsınız, eğer o avukatlar bu barolara üye olmazsa." İşçi avukatları, avukatlarla karşı karşıya getirecek ve işçi avukatların tamamen haklarını elinden alacak bir sistem getireceksiniz, bu sistemle beraber.
Barolar Birliği delege yapısını istediğiniz kadar değiştirin -bir kere bunun adaletsizliği de çok çok anlatıldı, yeniden anlatmayacağım- ama bu eylemli süreçteki tutumunuzdan da görüldüğü gibi, Feyzioğlu'nu bir daha Barolar Birliği Başkanı yapma ihtimaliniz yok, olsa olsa ancak diğerlerini de -isimlerini vermeyeceğim- yaptığınız gibi saraya kadrolu eleman yapabilirsiniz.
Bu saldırı hedefi savunmanın örgütsüzleştirilmesidir. Bu bir sistemin parçasıdır. Yaratmak istediğiniz şey, bir rejimin inşasıdır. Bu inşa doğrultusunda savunmayı engel olarak görüyorsunuz, halkın itirazını engel olarak görüyorsunuz ama şu çok net ki faşizme karşı mücadele esastır, bizim için ve bütün bu yarattığınız sistemde bilin ki sizin gibi düşünenler iktidara gelmeyeceği için bundan sonraki dönem için sizden sonrasında biz, insan haklarını, hukuku savunanlar, halkın çıkarından doğruldu hareket edenler ve hukuku da bu amaç doğrultusunda kullananlar, hukuk yaratanlar mücadelesiyle sizler yargılandığınızda da yine bu sistemle yargılanmanıza karşı çıkacak insanlar olacaktır.
Teşekkür ediyorum.