| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir siyasi parti açısından uzun sayılabilecek bir zaman diliminde ülkeyi yönetme imkânını milletimiz size verdi. AKP olarak on sekiz yıllık iktidar pratiğinizde hep aynı yöntemi uygulama çabası içerisinde oldunuz. Temel stratejiniz şöyle işliyor: Önce eleştir, sonra kamuoyunda tartışmaya aç, itibarsızlaştır ve en sonunda ele geçir.
Örneğin, hatırlar mısınız bilmem ama ilk döneminizde ısrarla YÖK eleştirisi yapıyordunuz, sonrasında hazırladığınız yasalaşması mümkün olmayan YÖK'le ilgili yasa tasarılarında üzerine basa basa "kurumsal özerklik" "akademik özgürlük" "demokratik katılım" gibi kavramları sözcüleriniz Mecliste, yazılı ve görsel medyadaki yandaşlarınız ise medyada sürekli işlediler. Peki, sonra ne oldu da bu kavramlar unutulup YÖK baş tacı yapıldı? Söyleyeyim: Rektör atarken profesör olma şartını bile esnetebilecek güce eriştiğinizde bütün bu kavramları unuttunuz. Tek bir bilimsel yayını uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmamış sözde akademisyenlerden rektör atama gücüne kavuşunca partiniz açısından sorun kalmadı. Stratejinizi YÖK konusunda uyguladınız ve başarılı olduktan sonra sustunuz.
Aynı şekilde, yargıyla ilgili süreci de böyle başlattınız, birlikte yol yürüdüğünüz, sonrasında terörist ilan etmek zorunda kaldığınız eski yol arkadaşınızla yüksek yargı ve HSYK'de de aynı taktiği uyguladınız. 2007'de hâkim ve savcıların göreve atama kanununu değiştirip, bir gecede 4.200 hâkim ve savcı atayarak, yerelden üst mahkemelere kadar Türk adalet sistemini bugün terörist olan ortağınızla birlikte âdeta ele geçirdiniz. Sonrasında, 2010 yılı 12 Eylülünde "Yetmez ama evet." diyenlerin yanına eskiden çok iyi geçindiğiniz terör örgütü liderinin "İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda "evet" oyu kullandırmak lazım, ben zannediyorum kalkarlar da." diyerek destek verdiği 12 Eylül referandumuyla Türk adalet sisteminin üstüne tüy diktiniz. HSYK ve Anayasa Mahkemesinin fişi çekilince yargıyla işiniz bitti sandık, yanılmışız, "Durmak yok, yola devam." dediniz ve sonrasında Yargıtay ve Danıştayın üye sayıları ile, daire sayılarının artırılması yoluyla orada da bir yol temizliği yaptınız. Bitti mi? Hayır. Açtığınız yeni yoldan Balyoz, Ergenekon, askerî casusluk gibi davalarla Türk Silahlı Kuvvetlerine, sizden olmayan medya mensuplarına, akademisyenlere toplumun geniş kesimlerine korku salan kumpas davalarıyla toplumsal muhalefetin sindirilmesini, etkisizleştirilmesini sağlamaya çalıştınız. Amaç, toplumun bütün kesimlerine tek adamın gücünü kabul ettirmekti. Sonuçları 15 Temmuzdan başlayarak milletimiz için hayırlı olmasa da bu rezaleti ülke olarak yaşadık.
Şimdi de bu yasa teklifiyle yargının en temel sacayaklarından savunmaya diz çöktürerek dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorsunuz. Dün yüksek yargıyı dizayn ederken tarihî sorumluluğumuzun gereğini yaparak uyardık. Yapmayın, sonuçları yurttaşlarımız ve ülkemiz için hayırlı olmaz dedik. Dinletemedik. "Dediğim dedik, çaldığımız düdük." dediniz. Cübbesinin önünde düğme arayan yüksek yargıçlar, mevsimlik tarım işçisi gibi saraya çay toplayan üst mahkeme başkanları yarattınız; şimdi de uyarıyoruz: Hukukun, adaletin çanına ot tıkamayın, biz biliyoruz ki saray her davanın savcısı, yargıcı olmak istiyordu bunu başardı; şimdi de her davanın avukatı olmak istiyor. Bu girişimler sonuç vermez, yapmayın. Gelin, bu çoklu baro işinden vazgeçin; milletin gündemine, işsizliğe, yoksulluğa, siftah yapmadan dükkânını kapatan esnafın sorunlarına, üretmeyen çiftçinin, sanayicinin sorunlarına çözüm bulmaya çalışalım. Bu yasanın milletimize hiçbir faydası yok. Köyde hasadını yapan, oğlunu evlendirecek Hasan amcanın çoklu baro umurunda mı sanıyorsunuz. Onun daha büyük sorunları var, her yıl zarar ediyor, bankaya borcu her gün artıyor, o bunları düşünüyor. Siyasi hırsınız ve intikam duygunuzun, aklınızın önüne geçtiğini düşünüyorum. Gelin bu teklifi geri çekin, milletin gerçek gündemine dönelim ve onlar için çalışalım.
Saygılarımla.