KOMİSYON KONUŞMASI

VAHAP SEÇER (Mersin) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, çok direniyor tabii ki iktidar bu yasayı geçirmek için. Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta başladık biz bu çalışmaya, torba yasaya, bir gün çalıştık. Bugün -salı, çarşamba, perşembe- üçüncü gün, dört gündür henüz daha 4'üncü maddedeyiz. Aslında bu, torba teklifin en netameli, en sıkıntılı maddelerinden bir tanesi.

Şimdi, tabii ki teknik açıdan değerlendirme haddine sahip değiliz ama burada oy kullanan bir üye olarak özellikle teknik anlamda aldığımız değerlendirmeleri de kendi naçizane bilgi birikimimizle yoğurup bir görüş ortaya koymak istiyoruz. Bu teklif niçin gelmiş? Daha önce, biliyorsunuz, bir tasarı şeklinde, kasım ayında Genel Kurulda görüşülen Türkiye sağlık enstitüsü başkanlığı kurulmasına dair bir tasarıda bu konu tartışılmış, görüşülmüş ama iş uzayınca Sayın Bakanın ifadesiyle -tırnak içerisinde söylüyorum, Sayın Müezzinoğlu'nun- "O tasarı gecikmesin diye biz tasarıyı geri çektik." diyor. Bizim arkadaşlarımız da "Hayır, bizim muhalefetimiz sonucunda aslında haklılığımızı anlattık, onların da anlattığını düşündük ve bu tasarı içerisinde bu madde geri çekildi." Dolayısıyla, şimdi bunun tekrar gelmesi bize bir aldatılmışlık hissi verdi. Bizim de, arkadaşlarımızın tespiti bu. Nihayetinde bu Komisyonda görüşülmedi, Sağlık Komisyonunda görüşüldü ve sağlıkçıları, tıpçıları, akademisyenleri ilgilendiren bir konu.

Şimdi, bizim itiraz ettiğimiz başta Anayasa'ya aykırı olduğu yönünde. Anayasa burada. Hukukçu olmaya gerek yok. Türkiye'de üniversitelerin nasıl kurulacağı 130'uncu maddeye bakın, "Yükseköğretim kurumları ve üst kuruluşları" başlığı altında "Yükseköğretim" kurumları alt başlığında madde 130, "Yükseköğretim üst kuruluşları" başlığı altında madde 131 ve "Yükseköğretim kurumlarından özel hükümlere tâbi olanlar" madde 132. Özellikle madde 132'de diyor ki: "Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumları özel kanunlarının hükümlerine tâbidir." Yani bunun dışında, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet teşkilatı dışında böyle bir şeye cevaz vermiyor Anayasa.

Şimdi, burada aslında tematik bir üniversite kuruluyor sağlıkla ilgili, birçok da bölümü var. Toplamda 6 fakülte, enstitü, tıp, hemşirelik, yaşam bilimleri vesaire devam ediyor, gidiyor. İtirazın bir bacağı bu. Bir kere, Anayasa'ya aykırı. Öyle ya da böyle, buradan geçti, Genel Kurula indi, çok da mesai alacak, Sayın Yılmaz, çok da mesai alacak. Ülke seçime gidiyor, belki de çok daha önemli konular var, bizleri bekliyor. Bir torba yasa daha gelecek. Bizim de onaylayacağımız birçok çalışmalar olacak. Ama şimdi, bu inat sürerse birçok önemli konu halledilmemiş olacak. Belki Parlamento iki ay daha çalışacak ve bitecek Komisyon.

Şimdi, bunları niye detaylı anlatıyorum? Önümüzde bunları uzun uzadıya tartışacak, çok bonkörce zamanımızı harcayacak bir süremiz yok. Bunu samimi olarak söylüyorum. Yani seçim öncesi çıkması gereken birtakım düzenlemeler vardır. Bunları da iktidar, muhalefet el birliğiyle çıkartmalıdır. Ama nokta işte orada. Niye nokta? Şimdi böyle tartışmalarla bunları çözemeyiz. Yani siz kendi ayağınıza sopa vurmuş oluyorsunuz. Siz bu yasayı çıkarttınız; Anayasa Mahkemesi, burada sıkıntı olduğunu söyleyecek, diyecek ki "Anayasa 130, 131, 132'ye aykırılık teşkil ediyor."

Peki bunu nereden çıkardınız? Bakın, aynı endişeyi... Kanunlar Kararlar Başkanlığı bize bir rapor göndermiş bu torba teklifle ilgili, torba düzenlemeyle ilgili. Madde 2 diyor ki: "Teklifin 4'üncü maddesiyle -yani bunu anıyor- 2809 sayılı Kanun'a eklenen ek 158'inci maddeyle kurulması öngörülen Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesinin diğer devlet üniversitelerinden farklı bir teşkilatlanmaya -yani o mütevelli heyeti meselesi- ve rektör seçim süreçlerine sahip olmasının -onu da önergeyle düzelttiniz, Sayın Erdöl az önce söyledi, onu da önergede göreceğiz- Anayasa'nın 130'uncu ve 132'nci maddeleri ışığında değerlendirilmesi uygun olacaktır." Yani diyor ki aslında bir sıkıntı var; açıklıkla ifade etmiyor bunu. Ama diyor ki: "130 ve 132'ye göre bunu değerlendirmeniz lazım."

Şimdi, buradan yola çıkarak, bir kere, hukuksal olarak bu düzenlemenin sıkıntılı olduğunu aslında hepimiz biliyoruz ama iktidar diyor ki "Biz bunu çıkartalım -bu teklifi veren sayın milletvekilimiz- daha sonraki süreçte, yargı aşamasında neler olur herkesin kabulüdür." Tabii ki söyleyecek bir şey yok.

Diğer konulara geliyoruz; tabii ki tıp alanında birçok arkadaşımız, milletvekili arkadaşımız, az önce Tabipler Odasından bir akademisyen arkadaşımız birtakım değerlendirmelerde bulundu.

Şimdi, teklifi veren Sayın Erdöl bu teklifi niçin verdiğinin gerekçelerinden bir tanesinde diyor ki: "Bizim zaten uzmanlık eğitimi veren 59 araştırma hastanemiz var."

CEVDET ERDÖL (Ankara) - Bir tanesi...

VAHAP SEÇER (Mersin) - Yani bu eğitimi biz veriyoruz uzmanlık eğitimi olarak, temel tıp eğitimi değil ama uzmanlık eğitimi veriyoruz.

Biz İstanbul'da eski Osmanlıca deyimiyle Mekteb-i Tıbbiye-i Şahaneyi, tıp fakültesini oraya yapacağız, yani İstanbul'da tıp eğitimi vereceğiz ama bu uygulamaları yani uzmanlık eğitimlerini 59 araştırma hastanesinde -Sağlık Bakanlığına bağlı- devam edeceğiz ve orada bir sorun var diyor, özlük haklarında bir sıkıntı var. Az önce odadan gelen kardeşimiz de bunu dile getirdi yani önce, bunların özlük hakları konusunda sıkıntıları da bir düzeltmeyi konuşmak lazım. Sadece üniversite kurmakla bunlar çözülmez, farklı çözüm yolları da vardır. Diyor ki: "Doçent, profesör; bunlar birer unvandır ama oralarda kadro yoktur, bunlar mağdur oluyor." Buna itiraz eden yok, yanlış bir şey de söylemiyorum. Elbette ki bunun çözümünü bulalım ama bu kadro sorununu çözmek için üniversite kurmak gerekmiyor ya da üniversite kurma gerekçesi bu olmasa gerek. Bu olmasa gerek yani salt bunun için bir üniversite kurmaya gerek yok.

Şimdi, bizim itirazlarımız... Çok uzatmayacağım, zaten tekrara düştük ama kendimce özetliyorum. Neticede biraz sonra oy kullanacağız "evet" veya "hayır" diyerek. Bize göre Anayasa'ya aykırı bir kere ve hukukçu olmaya gerek yok. YÖK denilen bir yapı var, her ne kadar karşı olursak olalım geçerli olan, Anayasa'da, yasada YÖK diye bir kurum var, bunun kanunu var, teşkilat kanunu var. Buna göre üniversiteler kuruluyor, şekilleniyor ve idari açıdan, eğitim açısından buna bağlı olarak düzenlemelerini yapıyoruz burada. Bizim itiraz ettiğimiz, ya devlet üniversitesinde mütevelli heyeti olmaz hele hele bu 5 üyeden oluşan mütevelli heyetinde siyasi iradenin izi var ise gölgesi var ise bu olmaz. Nedir bu? Müsteşar. Müsteşar, bir bürokrattır ama bir siyasi yapıyı temsil eder. 2 üyeyi Bakan veriyor, YÖK 1 üye veriyor ve rektör. "Rektör seçimini düzenledik." diyorsunuz, yeni önergeyi de göreceğiz herhâlde henüz ona geçmedik.

Şimdi burada büyük bir sıkıntı olduğunu görüyoruz yani bu şekliyle bizim buna cevaz vermemiz mümkün görülmüyor ve siyasi otoritenin -bugün sizsinizdir Sayın Erdöl, yarın bizizdir- bırakın siyasi iradenin kontrolünde bir üniversiteye, YÖK'ün vesayeti altında üniversitelere karşı olan bir anlayışın bunu kabul etmesi zaten mümkün değil, değil. Dolayısıyla bu tartışma uzar gider.

Bilgi edinme açısından soruyorum, bir çözüm olabilir mi? 2009'da yapılan bir düzenlemeyle Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nda bir değişiklik ya da bir düzenleme yapılmış; üniversitelerle devlet hastaneleri arasında ortak kullanım, afiliye dediğimiz olay. Bu protokoller imzalanıyor ve bazı araştırma hastaneleri üniversitelerle istişareli olarak iş birliği yapıyor. Ee, peki, temel sorunlarından biri kadro sorunuysa bunu yaygınlaştıramıyor muyuz? Yani bu 59 hastanede, mağduriyet yaşayan kadroları bu üniversitelerle, iline göre hangi ildeyse, İstanbul'daysa İstanbul'daki tıp fakülteleriyle, Adana'da ise Adana'daki tıp fakülteleriyle vesaire, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde... Bunu böyle çözemiyor muyuz? Yani niçin Sağlık Bakanlığı bünyesinde, Sağlık Bakanlığının kontrolünde bir üniversitede ısrar ettiğinizi anlamak istiyorum.

Teşekkür ederim.