KOMİSYON KONUŞMASI

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Dört gündür Komisyonda milletvekili arkadaşlarımızın her biri son derece içerikli, son derece donanımlı, âdeta hukuk dersi verircesine açıklamalar yaptılar. Ben bir hekim olarak birçok şeyi bu konuşmalar sayesinde kavradım.

Yine arkadaşlarımız, büyük bir iyi niyetle bir anlayışın, arayışın içine girdiler, iyi niyetle bu yasa teklifinin geri çekilmesini önerdiler "Yeniden gözden geçirelim." dediler. Ama bu beyhude bir çabaydı çünkü şu ana kadar Parlamentoda görüşülen kanun tekliflerinin tamamı saraydan planlanıp harfiyen yerine getirilmesi talimatıyla komisyonlara gelmiş ve Genel Kurula indirilmiştir. Bu Komisyon üyeleri, bunun bir tek cümlesini dahi talimat gelmediği sürece asla değiştiremezler. Ama bizim arkadaşlarımız o iyi niyeti sonuna kadar sürdürmekte kararlıydılar ve her fırsatta bu açıklamayı yaptılar.

Şimdi, bir hukuk dersi niteliği taşıyan konuşmalar, asla, sadece bir görevi ifa etmek üzerine yapılan konuşmalar değil, bunların her biri tutanaklara geçtiği gibi, tarihe not düşen konuşmalar. Devran döndüğünde, bizden sonraki kuşaklar, milletvekilleri ve araştırmacılar, bu tutanakları incelediklerinde muhalefet milletvekillerinin nasıl saygın bir tavır ortaya koyduklarını, nasıl önemli açıklamalar yaptıklarını okuyarak her birine saygı duyacaklar ama karşı çıkanlar ve dayatmacı bir anlayışla bu kanun teklifini Parlamentoya getirenler, sanırım o kuşaklar tarafından iyi yâd edilmeyecekler.

Peki, bu kanun düzenlemesi niçin "acil" koduyla alelacele getiriliyor? Bu düşündürücü bir konu. Sadece corona günlerinde 70 kadın katledildi, 47 kadının failleri hâlâ bulunmadı, şüpheli kadın cinayetleri var ve kayıp kadınlar var. Kimin umurunda? Enflasyon almış başını gitmiş, gıda enflasyonu yüzde 28-29'larda. Kimin umurunda? Her birimizin içi kan ağlıyor, dere kenarlarında, ormanlık alanlarda o küçücük bedenler katlediliyor. Kimin umurunda? Bütün bunlara rağmen yüzde 15'lere dayanan işsizlik var. Kimin umurunda? Varsa yoksa bir talimatla bu yasa çıkarılacak. Aceleniz var, bir an önce çıkarmak zorundasınız, dayatılıyor ama bu bahsettiğim sorunların hiçbiriyle meşgul değilsiniz. Bizim içimiz kan ağlıyor, memleket perişan vaziyette. On sekiz yıllık iktidar süresince bu ülkeye sürekli acıyı reva gördünüz, ülkeyi haksızlığa boğdunuz. Şimdi, bu yasa çıkarılacak.

Arkadaşlarımız zaman zaman bunun bir FETÖ projesi olduğunu ifade ediyorlar, vallahi haklılar. Bunu söylerken Fetullahçı terör örgütü dosyayı hazırlayıp da sizin elinize verdiği anlayışla söylenmiyor. AKP'nin koridorlarında hâlâ FETÖ'nün ruhu dolaşıyor. Siz, siyaseten aklanmadığınız sürece, bunun hesabını vermediğiniz sürece, nedamet getirmediğiniz sürece, her kanun teklifinizde, FETÖ anlayışının hüküm sürdüğü -en azından daha önce birlikte kol kola, omuz omuza çıkardığınız yasaların- hepsi o anlayışla getirildiği düşünülecek ve töhmet altında kalacaksınız.

Düşünüyoruz niçin böyle davranılıyor? Ben kişisel olarak FETÖ iktidarının üç döneminin olduğunu düşünüyorum: Birinci dönem, 2002 iktidarıyla başlayan dönem. O dönemde bir popülizm hâkimdi. Popülist politikaların uygulanması için uygun zemin vardı. Zira, 2001'de yaşanan kriz böyle bir zemin hazırlamıştı. Bu da AKP tarafından çok iyi bir şekilde kullanıldı. Ne dendi? "Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar bizim birincil önceliğimiz, bunlarla mücadele edeceğiz." büyük bir popülizm hâkimdi Türkiye'ye. Vatandaşlar umutlandı, vatandaşlar sorunlarının çözüleceği umuduna kapıldılar. Ama gelin görün ki bu popülist anlayış bu üç temel hususu AKP'nin lehine kullandıklarının sonradan farkına vardırlar.

Yasaklar, bugün, Türkiye dünyada basın emekçilerinin tutuklu olduğu birinci ülke. Varın siz, diğer yasakları düşünün. Peki, yolsuzluk, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları bu dönemde işlenmiştir, AKP döneminde. Bunun hesabının verileceği günler gelecek elbette. Yargı önünde bu hesaplar verilecek, bu hesaplar görülecek. Sadece 17-25 Aralık'la onu izah ederek bu mesele çözülmez. Yolsuzlukların sadece bununla sınırlı olduğu söylenemez.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Daha geçen günlerde, Antalya'daki yolsuzluk sizin bakanlarınız tarafından deşifre edildi, edildi de ne oldu. Bakın...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Başkanım biraz da bu konuyla alakalı konuşsun. (Gürültüler)

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Konuşacağım, bu onunla ilgili, Ramazan Bey, konu o zaten, konu o işte.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Can, siz müdahale etmeyin.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sizin adalet duygularınızda...

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Bingöl... (Gürültüler)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Ramazan Bey, bunlar sizi acıtıyor, anlıyorum sizi. Haklısınız, itirazlarınız haklı, çünkü kaygılarınız, kuşkularınız, öfkeleriniz bunun üzerine kurulu.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Bingöl, karşılıklı konuşmayalım.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Evet, şimdi gelelim ikinci döneme.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Tamamlayalım.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - İkinci dönem: yıldırıcı dönem. Ayrıştıran, ötekileştiren...

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Ama süre bitti, dönemler bitmez.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - ...ya, müsaade edin daha beş dakika konuştum Sayın Başkan.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Zaten beş dakikaydı.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Ben ilk defa konuşuyorum ama lütfen. Anlayışınızla birkaç dakika daha konuşmak istiyorum.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Verdim zaten iki dakika. (Gürültüler)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Zaten son gün, bakın dört gün sürekli buraya gelip sizi dikkatle, sabırla, özenle dinledim. Hem arkadaşları hem de arkadaşlarımı.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Evet.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Müsaade edin birkaç dakika konuşayım. En azından şu üç dönemi izah edeyim.

İkinci dönem, yıldırıcı dönem, ayrıştıran, ötekileştiren, baskı kuran dönem. (Gürültüler)

Nihayet final, AKP için final. Peki, bu finalde ne var? Öfke var, kin var, nefret var, narsisizm var ve rövanşizm var. İşte, sizin, bu üç dönemlik döneminizin sonuna gelindi. Sona gelindiğini biz söylemiyoruz. Sizin ve diğer anket şirketlerinin yaptığı anketler söylüyor. Öfkenizin nedeni bu. Ve bütün bunlara rağmen hâlâ bu yasayı buraya getiriyorsanız vallahi size söyleyecek bir sözümüz yok.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Evet.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Başka bir şey söyleyeceğim. Toparlayacağım merak etmeyin.

Bakın, şimdi, bu seçim sürecinde AKP bir şeye sarıldı. (Gürültüler) Bir dakika arkadaşlar. Dendi ki aman ha Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri alırsa sosyal yardımlar kesilecek. Bunun üzerine kurguladılar seçim çalışmalarını. Peki, ne oldu? Corona sürecinde sosyal yardımın, sosyal belediyecilik eliyle nasıl yapılacağı dosta ve düşmana da gösterildi. Ama hazmedemediniz, içinize sindiremediniz. Ya aş evleri kapatılabilir mi? Allah'tan korkun, aş evleri kapatılmaya çalışıldı. Bağış kampanyalarına ket vurdunuz. (Gürültüler) Bakın, bu bağış kampanyaları sizin kampanyalarınızın artık çürüdüğü için belediyelerimizin kampanyalarına insanlar bağış verdi akın akın; iki gün içerisinde kestiniz. Niçin?

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Tabloya da gelsene, tabloya!

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Çünkü artık sosyal devlet anlayışını, sosyal yardımı hâkim kılan CHP belediyeleri oldu.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Tabloyu da anlat, tabloyu!

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Bunu kullanamıyorsunuz, bunu kullanma şansınız da yok.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, toparlamasına müsaade edin.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yanlış bir şey söylemedi "Allah'tan korkun." diyor, ne var bunda?

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Böyle bir şey olmaz Başkanım.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Başer, toparlamasına müsaade edelim, sözlerini bağlayacak ama sataşıyorsunuz.

Buyurun Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Peki, insanlar niçin belediyelerimizin başlattığı bağışlara yönelerek katkı koymaya çalıştılar? Çünkü sizin kampanyalarınız defoluydu. Çünkü sizin elinizdeki belediyelerde cemaatlere, tarikatlara yapılan usulsüz yardımlar, beyhude yardımlardı ve bunu içinize sindiremediniz; öfkeyle, kinle, nefretle o kampanyaları durdurdunuz. Peki, ne oldu? Bu paralar nerede? Bir devleti yönetenler halkın paralarını iç etmez, siz halkın paralarını iç eden bir anlayışla siyaset yapıyorsunuz. O paralar nerede? Şehit ve gazilere toplanan 310 milyon lira nerede? Beşiktaş katliamından sonra toplanan 52 milyon lira nerede? Kaddafi'nin 250 bin doları nerede? Şimdi de belediyelerimizin bağış kampanyalarına yatırılan paralar nerede? Önce bunların hesabını vereceksiniz.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Tamamlayalım Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Beyhude, bu yasadan size bir şey çıkmaz, size ekmek çıkmaz. Sadece bir şey olur, o da şu: Yandaş yargıçların yanına yandaş baro koyarsınız, el ele usulsüz FETÖ borsası gibi, borsalar kurarsınız.

Saygılar.