| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin, Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .07.2020 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada 83 milyonun hak ve hukukunu doğrudan ilgilendiren bir yasa teklifini görüşüyoruz. Maalesef dört gündür bu teklifin görüşmelerinde "nasıl bir ihtiyaca cevap verebileceği" sorusunun cevabını net bir şekilde alabilmiş değiliz. Yasalar toplumsal ihtiyaçlardan kaynaklanır, sizler ise günlük ihtiyaçlarınıza göre yasa teklifleri hazırlıyor ve yasalaştırmaya çalışıyorsunuz. Başta barolar olmak üzere sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin görüşlerini almak yerine müellifi belli olmayan, sarayda hazırlanan teklifleri sayısal çoğunluğunuza güvenerek bir oldubittiye getirme gayreti içerisindesiniz. Yüz elli yıllık bir kurumsal geçmişi olan barolarla ilgili bu değişikliğe neden ihtiyaç duyulmuştur, sistemle ilgili şikâyetler nelerdir? Eğer bir şikâyet varsa bunun düzeltilmesi için konunun muhataplarıyla yeterince görüşülmüş müdür, görüşleri dikkate alınmış mıdır? Bırakın görüşlerinin alınmasını, ne yazık ki Meclise bile alınmıyorlar. Meclisin etrafını bariyerlerle çevirerek halkın Meclisine halkın girmesini engelliyorsunuz. Siz, sadece 80 baro başkanına değil, temsil ettikleri yaklaşık 150 bin avukatı da Meclise almamış oluyorsunuz. Bu görüntüler ne yazık ki ülkemize yakışmayan görüntülerdir. Böyle bir düzenlemeye ülkemizin ihtiyacı olmadığı çok açıktır. Eğer ihtiyaç olduğunu düşünüyorsanız, kuralım sandıkları avukatlar gelip oy kullansınlar, çıkan sonuçlara göre hareket edelim. Bu şekilde, doğrudan demokrasi işletme yoluyla değişikliğe ihtiyaç var mı, yok mu öğrenmiş oluruz.
Teklifi incelediğimizde, teklifin 2 temele dayandığını görmekteyiz. Bir, aynı ilde birden çok baronun kurulmasını sağlamak; iki, baroların Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulundaki temsil edilmesi sayısal ölçüsünün değiştirilmesini sağlamak. Getirilen teklifle kamu tüzel kişiliği olan baroları bölerek alternatif barolar yaratmayı hedefliyorsunuz. Anayasa'da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, devletin yapılanması içindeki öteki kurumlarla birlikte ele alınması ve o bölümde düzenlenmesi bir rastlantı değildir. Bu bölümde yer alan kurumlar tektir ve Anayasa'dan başlayarak yasalarla öngörülen kurallara tabidirler. Ülkemizde nasıl ki 1'den fazla Diyanet İşleri Başkanlığı, nasıl ki 1'den fazla Hâkimler ve Savcılar Kurulu, nasıl ki 1'den fazla Yargıtay ve Danıştay olamazsa, 1'den fazla da baro olamaz. Alternatif barolar yaratmak, çoklu barolar yaratmak Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'ya aykırılıkla birlikte düzenlemenin yasalaşması barolar arası rekabeti ortaya çıkaracağından etik sorunlara ve ciddi disiplin zafiyetlerine neden olabilir. Barolar Birliğinin seçim sistemini değiştirerek temsilde adalet ilkesini tamamen ortadan kaldırıyorsunuz. Barolar Birliği temsilcisi konuşmasında, baro çoklu sistemine tamamen karşı olduklarını, delege sisteminde Anayasa'mızın 67'nci maddesine göre temsilde adalet ilkesine uygun bir düzenleme yapmamızı, avukatların kılık kıyafetlerine ilişkin Avukatlık Kanunu'nun 49'uncu maddesine dokunulmaması gerektiğini ifade etmiştir. Düzenleme içindeki bazı maddeleri olumlu bulmuş olsalar da geneline baktığımızda Türkiye Barolar Birliğinin bu teklife olumlu yaklaşmadığını söylememiz yanlış olmayacaktır. Türkiye Barolar Birliği, 80 baro bu şekilde bir düzenleme istemezken bu ihtiyaç nereden kaynaklanmaktadır? Çünkü güçlü bir savunma istemiyorsunuz, her şey sizin kontrolünüzde olsun istiyorsunuz. On sekiz yıllık AKP hükûmetleri döneminde yargının nasıl yara aldığı hepimizin malumu. Yargıya olan güvenin hızla azaldığını bilmeyenimiz yoktur. Aç kalabiliriz, susuz kalabiliriz ama adalet olmadan yaşayamayız. Peki, yargı neden bu hâlde? Çünkü bir parti genel başkanının, HSK üyelerinin bir kısmını doğrudan atadığı bir yargı elbette bağımsız olamaz. Adalet Bakanının, Adalet Bakan Yardımcısının HSK üyesi olduğu bir yargı elbette bağımsız olamaz. İktidar dönemlerinde yargıda öyle bir siyasallaşma yaşandı ki parti üyesi hukukçuların bu dönemde hâkim olarak atandığına, yargı mensuplarının yürütme karşısında ayağa kalktığına, saraydan gelen açıklamalarla verilen mahkeme kararlarına bu dönemde tanık olduk. Şimdi istiyorsunuz ki savunma da bölünsün ve siyasallaşsın. Eğer bu kanun yasalaşırsa barolar bölünecek. Kısa bir süre içerisinde belli bir siyasal görüşe sahip avukatlar farklı baroların çatısı altında bir araya gelecek. Vatandaş hukuki problemini, konusunda uzmanlaşmış avukatlara vekâlet vererek değil "Benim problemimi yandaş baroya kayıtlı avukatlar çözer." diyerek, ister istemez vekâletini belki de ekonomik değerinin çok üstünde yandaş baro avukatlarına vermek zorunda kalacaktır. Aslında baroları bölerek liyakatte bir anlamda askıya alınmış olur. Vatandaş devletine güvenmek ister, hukuka güvenmek ister, adalete güvenmek ister. Kanunlar aslında bizim bir nevi ortak yaşam sözleşmemizdir; bu sözleşmeyi ise bağımsız yargı, tarafsız yargıçlar ve güçlü savunma korur. Şimdi, siz savunmanın gücünü kırmak, birilerini saraya bağlamak istiyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin nasıl garabetlere yol açtığını yaşayarak görüyoruz. Baroları bölerek sadece hukuku, adaleti, toplumsal güveni zedelemeyeceksiniz. Yasama, yürütme ve yargı arasında zaten bozulmuş olan güçler ayrılığı dengesini daha da yaralayacaksınız. Aristo'nun söylediği ve o tarihten bugüne geçerliliğini kaybetmeyen bir sözünü hatırlatmak isterim: "Adalet önce devletten gelmelidir çünkü hukuk devletin toplumsal düzenidir."
Rahmetli Kamer Genç'i buradan da anmadan geçemeyeceğiz. Sizleri bu konularda çok uyarmıştı, bugün haklılığı ortaya çıktı. İnanın, burada konuşma yapan tüm konuşmacıların tarihin ilerleyen sürecinde en az Kamer Genç kadar haklı çıkacağını hep beraber göreceğiz. Gelin, adalet sistemini, vatandaşın hak ve hukukunu arama yollarını olumsuz etkileyecek bu düzenlemeden bir an önce vazgeçelim.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.