| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin, Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .07.2020 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, 80 baro başkanı toplandı, bir araya geldi, diyorlar ki " Arkadaşlar, bu, baroyla ilgili çıkardığınız yasayı istemiyoruz." Bütün buna rağmen, bizler, ısrarla, dört gündür burada taraflarının istemediği bir yasayı çıkarmaya çalışıyoruz.
Şimdi, sendikalarda olduğu gibi iktidar değişikliklerinde -göreceksiniz, yine bu baro kanunu geçtikten sonra da- özellikle iktidara yakın olan barolara hücumun olduğunu göreceksiniz. Neticede bu avukatlar, yasama faaliyetlerinde, iktidara yakın oldukları için otomatikman kamu üzerinde de etkinlik kazanacaktır. Mevcut iktidara yakın olan avukatların, özellikle yargı üzerindeki tahakkümlerini söylemek için müneccim olmaya gerek yok, zaten şu anda bunu hep beraber yaşıyoruz, gelecekte de göreceğiz. Yine, bununla beraber, barolardaki bölünmeleri göreceğiz; etnik, mezhepsel, ideolojik bölünmeler olacak. E, buradan uyarıyoruz, yine hiç dikkate almıyorsunuz. 12 Eylül öncesinde bunların ne manaya geldiğini -çoğumuzun yaşı buna müsait- yaşayarak gördük. Bugün, tekrar başa dönüyoruz, bu doğru bir yapı değil. Dolayısıyla, baroların bölünmüşlüğüne, baroların bölünmelerine karşı olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.
Maalesef, getirdiğiniz kanunlar demokratik kurum ve kuruluşları güçlendirmek yerine, Cumhurbaşkanlığı sistemini güçlendiriyor. Hâlbuki cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne, biz "Millet iradesi güçlensin, demokrasinin kurum ve kuruluşları güçlensin." derken biz mümkün olduğunca tek bir sistemi güçlendirmeye çalışıyoruz. Peki, siyasal güç artınca ne oluyor? Ekonomik güç azalıyor, dünyanın her yerinde böyledir. Siyasal gücün arttığı, tek adam rejimlerinin yoğun olarak idare edildiği ülkelerde kesinlikle ekonomik zafiyet vardır, bunu dünyanın her yerinde görebilirsiniz. Dolayısıyla, adaletin etkili olmadığı hiçbir alan yok. Ekonomiden, eğitimden, sağlıktan, işsizlikten, tarımdan, çiftçiden, neresinden tutarsanız tutun adalet yoksa, demokrasi yoksa kesinlikle buradaki kazanımlar geriye gider, bunu hep söylüyoruz. Zaten uluslararası arenada da yatırımcıların çoğu bir ülkede adalet var mı yok mu buna bakar, buna göre notunu verir, buna göre sistemini düzenler, buna göre o ülkedeki faaliyetlerini organize eder.
Tabii, bu arada kurumları güçlendirmek gerekirken yargının savunma ayağını parçalara ayırarak Türk hukuk sisteminin de büsbütün imajını bozuyoruz. Şimdi, zaten adalete güvenin yerlerde süründüğü bir dönemde... Bunu biz söylemiyoruz, bu salondaki herkes zaman zaman telaffuz ediyor, yargının kendisi de söylüyor zaten "Yüzde 30'ların altındayız." diyor. Aynı şekilde, yargı sıralamasında 104'üncü sıralardayız. Peki, liyakat sıralamasında nerelerdeyiz? 112'nci sırada. Ne demek? İşte, arkadaşlarımız zaman zaman ifade ediyor. Değerli arkadaşlar, ben 99'da 57'nci Hükûmette de bu Parlamentodaydım. O zaman ilk defa yasa çıkarmıştık, bu mülakatları falan orta yerden kaldıran, yazılı sınavlarda -aynen üniversite sınavında olduğu gibi- kim hangi puanı almışsa bu puanlarla işe yerleşsin istiyorduk, A grubu istihdamların dışında.
Peki, bugün, sizlerin mülakatla işe aldığınız insanlar, yazılı sınavlarda yüksek puan alıp mülakatlarda kaybeden gençlerimizin yerine -ki bugün 14-26 yaşı grubu arasındaki her 4 gencimizden 1'i işsizdir- yazılı sınavda bunlardan düşük puan almasına rağmen işe yerleştirildiği takdirde burada bir adaletsizlik olmuyor mu, burada bir hak yeme yok mu? Bu tercihi kullananlar kul hakkına girdiğinin farkında değil mi? İnandığımız dava, inandığımız değerler diyor ki: Hepimiz inanıyoruz ki burada olmasa bile boynuzsuz koçun boynuzlu koçtan hakkını aradığı öbür tarafta bu tercihlerini kullananlar bunun hesabını verecekler. Onun için, Parlamentoda görev yaparken bütün milletvekili arkadaşlarımızdan beklentimiz şudur: Tabii, hepimiz belli bir siyasi partiye mensubuz, gayet doğal olarak o siyasi partinin de ilkeleri doğrultusunda siyaset yapıyoruz ama bakın, bu bireysel işlerde, bu uygulamalarda bir kanaat kullanıp birinin hakkını diğerine tercih ettiğiniz sürece bunun hesabını vereceğinizi unutmayın. İşte adalet böyle bir şey. Adalet duygusu zedelendiği takdirde... Artık insanların ders çalışıp kendisini sınavlara hazırlayıp bu memlekette bir yere geleceğini hayal etmek yerine, siyasi partilerin genel merkezlerini doldurmasının veyahut da bizim Parlamentodaki odalarımızda iş arayanların kuyruğa girmesinin temel sebebi budur arkadaşlar. Bu kadar işsizin olduğu bir dönemde, bu kadar gençlerimizin iş aradığı bir dönemde bu tür tercihlerinizi kullandığınız takdirde, bilin ki bunun hesabını vermek o kadar kolay değil. Biz buradan sizi uyarıyoruz.
Yine, söylüyoruz: İnşallah, aşağıda, Parlamentoya gelmeden... Biliyorsunuz, geçmişte termik santrallerle ilgili yine böyle coşkulu bir şekilde bunların sürelerinin uzatılmasına yönelik bir tercihte bulunmuştunuz, Parlamentoda da sizlere biz yine muhalefet ettik bu konuda. Sizlerin oylarıyla geçen, termik santrallere baca takılmasıyla ilgili yasa teklifi Sayın Cumhurbaşkanımızdan dönmüştü. Yani sizler oy verirken de alkışladınız, maalesef, Cumhurbaşkanından döndükten sonra da yine alkışladınız. Onun için, bugün de ben yine alkışlayın diyorum. İnşallah, bu barolarla ilgili yasa Sayın Cumhurbaşkanımızdan döner, biz aynen bu konudan da mutluluk duyarız, yine oturur sizinle beraber alkışlarız.
Diğer taraftan, yargının gerçekten çok ciddi problemleri var. Yani "Geciken adalet, adalet değildir." diyoruz. Çıkardığınız bir sürü kanuna rağmen, maalesef, şu an davalar Türkiye'de hâlâ onlarca yıl sürmeye devam ediyor. Hâlbuki bundan daha önemlisi, barolardan daha önemlisi, yargının bu tür sorunlarına el atmak, yargıyla ilgili gerekli çalışmaları yapıp bu Parlamentodan geçirmek, bu komisyonlardan geçirmek bence şu an bizim en önemli sorunlarımızdan biri. Çünkü adaleti, demokrasiyi oturtmadığımız sürece uluslararası arenada memleketin bir yere gelmesi için göstereceğimiz gayretler muhakkak sekteye uğrayacaktır.
Yine, buna paralel olarak, son günlerde duyuyoruz, işte 2023 cumhuriyetin 100'üncü yılı, 100'üncü yıl hedeflerimiz var. Sayın Cumhurbaşkanımız yine bu hedeflerden bahsediyor, diyor ki: "İnşallah, ilk 10 ekonomiye girmedeki kararlılığımız aynen devam ediyor. Şu an ilk 10 ekonomiye girme hedefimize hiç olmadığından daha yakınız." Bakın, yani inşallah gerçekleşir. Biz söylüyoruz yani bizim her zaman İYİ PARTİ olarak temel bir prensibimiz var: Memleket iyi olsun, memleket iyiye gitsin, biz yerlerde sürünelim, buna razıyız. Ama görüyoruz ki bu da mümkün değil. Neden? Dünyanın ilk 10 ekonomisinde kim var? Kanada var. Ne kadar? 1,7 trilyon dolar civarında bütçesi var, Türkiye'ninki de 700 küsur milyar dolar civarında. Yani bizim, önümüzdeki üç yılda bu hedefleri yakalamamız mümkün değil. Onun için iktidarın, siyasetin, toplumun önüne hedefler koyarken bu hedeflerin anlaşılır, tutturulabilir hedefler olması lazım. Ümit ediyorum ki -Sayın Başkan, sabrınızı da fazla zorlamadan- bu yasa Sayın Cumhurbaşkanımızdan döner. En azından baroların istemediği, muhataplarının istemediği bu yasayı Sayın Cumhurbaşkanımız tekrar geri gönderir diye ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.