KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli üyeler, değerli arkadaşlar; gecenin bu ilerleyen saatinde, yine hukuk devletine ve Anayasa'ya aykırı, FETÖ projesi olduğu hemen hemen tüm konuşmacılar tarafından da vurgulanan antidemokratik bir kanun teklifiyle yine karşımızdasınız. Bugün dördüncü gün ve hâlâ toplumun hangi sorununa çare olacağına açıklayamadığınız bir kanun teklifini görüşüyoruz Komisyonda. Aslında uzun süredir getirdiğiniz kanun tekliflerinin hepsinin ülkemizi demokrasiden daha fazla uzaklaştıran, otoriterleşmeyi daha fazla besleyecek, daha baskıcı ve antidemokratik kanunlar olduğunu görüyoruz. Örneğin; geçtiğimiz haftalarda getirdiğiniz Bekçilik Yasası, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, şimdi görüştüğümüz barolarla ilgili düzenleme teklifi ve sırada, sizin Genel Başkanınızın isteğiyle sosyal medyaya kısıtlama getirecek olan düzenlemeyi hazırlıyorsunuz. Tüm bunlar halkın gündeminden, halkın sorunlarından tamamen kopmuş ve çaresiz olduğunuzu da hem bize hem kamuoyuna gösteriyor.

Covid-19 salgın dönemindeyiz ve ülkemiz sağlıkla ilgili problemlerin yanı sıra ekonomik problemlerle boğuşmakta. Sizin liyakatten uzak, partizan, yandaş kayırıcı, halkı sömürücü yönetim biçiminiz yüzünden çok önceden başlamış olan işsizlik, pahalılık, ekonomide daralma, bütçede açık ve yüksek borçlanma gibi sorunlarımız bu dönemde artarak devam ediyor. DİSK'in bir çalışmasına göre, ülkemizde işsizlik 13 milyon kişiye ulaşarak yüzde 30'lara ulaşmış, çalışanların yüzde 40'ının gelir düzeyi açlık sınırının da biraz üzerindedir. Her 4 gencimizden 1'i işsiz, gençler iş istiyor, öğretmenler atama istiyor, sanayide çarklar durmuş, esnaf, kobiler iflasın eşiğinde, iş kazaları azalmıyor, kadın cinayetleri durmuyor. İşte, salgın tehlikesi hâlâ devam ederken vatandaşın sorunlarına, geçim sıkıntısına ve her geçen gün daha da dibe vuran ekonomik krize çare üretecek yasalar üzerinde çalışmamız ve ekonomideki kara delikleri kapatmamız gerekirken bunun yerine buralarda, Meclis çalışanlarının ve kendi sağlığımızı da tehlikeye atarak, hiçe sayarak 80 baronun 80'inin de karşı olduğu, dünyada da örneği olmayan, on binlerce avukatın haklarını gasbedecek olan antidemokratik çoklu baro sistemini, boraların temsilde adalet ilkesini tamamen ortadan kaldıracak olan delege seçimini ve başka birçok teknik düzenlemeyi içeren bu kanun teklifini görüşüyoruz. Türk Tabipler Birliği, Mimarlar Mühendis odaları da sırada değerli arkadaş.

(Uğultular)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, dinlerseniz sevinirim. Şu anda bu saatte burada konuşuyor olmak bizim tercihimiz değil, sizin tercihiniz; o yüzden, lütfen biraz saygılı olun.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayır, bizim de değil.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Arkadaşlar, salonda uğultu çok fazla, biraz sessiz olursanız...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - İktidara geldiğiniz günden bu yana yapısıyla oynamadığınız, işlevsizleştirmediğiniz kurum kuruluş neredeyse kalmadı. Ortada bağımsız, tarafsız bir yargı da bırakmadınız. Hâkim, savcıları istediğiniz gibi atıyorsunuz. Şimdi de Genel Başkanınızın isteğiyle yargının üç ayağından biri olan savunma ayağını bölmek, parçalamak, kendi yandaşınız barolar hâline getirerek kontrol etmek istiyorsunuz.

(Uğultular)

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Biraz daha sessiz olursak...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Barolar dernek ya da sendika değildir. Barolar kamu tüzel kişiliğidir ve yapısıyla oynanmamalıdır.

(Uğultular)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Burada kesiyorum Sayın Başkan. Lütfen müdahale eder misiniz? Böyle bir saygısızlığı kabul etmiyorum. Biz, bu gece dördüncü gece -baro başkanları kapıda, biz burada- sizin yüzünüzden buradayız. Lütfen -Beşinci gece- lütfen yani.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Emine Hanım, konuşmalarımıza devam edelim.

Arkadaşlar, lütfen biraz daha sessiz olalım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biraz saygı.... Hemen iptal edelim ve gidelim isterseniz.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Emine Hanım, konuşmalarımıza devam edelim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Süreme ek istiyorum Başkanım.

Barolar dernekler ya da sendikalar değildir. Barolar kamu tüzel kişiliğidir ve yapısıyla oynanmamalıdır. Bakın, eğer oynanırsa sadece sizin "ak barolar" oluşturma hayalinizle iş sınırlı kalmayacak, Pandora'nın kutusu açılacak ve çeşitli cemaatlerin, örgütlerin başka birçok farklı grubun baro kurmasının önü açılacak ve bu iş sizin de kontrolünüzden çıkacak ve hepimiz, hep birlikte bu işten zarar göreceğiz.

Değerli arkadaşlar, meslek örgütleri haktan, adaletten, barıştan yanadır; mağdurların yanındadır, ranta karşıdır. Bu nedenle meslek örgütleri ülkemizde insan haklarını, çevreyi, sağlığı, kentleşmeyi savunur, çocuk istismarına, kadına şiddete, özelleştirmelere karşı çıkar. Avukatlık Yasası'nın 76'ncı ve 95'inci maddeleri de barolara hukukun üstünlüğünü gözetmek, hukuk devletini korumak ve insan hakları ihlallerine karşı çıkmak görevini vermektedir. Hukuk devleti olabilmenin güvencesi sav, savunma ve karardan oluşan yargının üç ayağını da içeren güçlü, bağımsız, tarafsız yargı düzenidir. Bir ülkenin vatandaşları kendilerini hukuk önünde ancak böyle eşit hissedebilir ve devletine güvenir. Şimdi, bu teklifle aslında, avukatlara yani savunmaya değil, hakkını aramak zorunda kalacak olan Ayşe teyzelere, çiftçi Hasan amcalara, şiddet gören kadınlara, istismara uğrayan çocuklara, kısaca toplumun mağdur olan her kesimine bir darbe yapılmış, savunma hakları elinden alınmış olacaktır. Zaten vatandaşın kendini hukuk önünde eşit hissedebilme ve devlete güven duyma oranları da gün geçtikçe azalmaktadır değerli arkadaşlar. Siz de bu güveni yeniden inşa etmek yerine daha fazla yerle bir etmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Çok yanlış yoldasınız.

Bakın, konunun asıl muhatabı ve tarafı olan baro başkanlarını dört beş gündür kapılarda bekletiyorsunuz ve içeri alıp onların görüşlerini bile sormadınız. Daha sürecin en başında toplantı ve gösteri hakkını kullanıp Ankara'ya "adalet yürüyüşü" başlatan baro başkanlarını Ankara'nın girişinde yirmi sekiz saat aç, susuz, tuvaletsiz beklettiniz, zulmettiniz onlara orada. Özellikle avukat vekillere sormak istiyorum: Yarın bir gün onların yüzüne utanmadan nasıl bakacaksınız çok merak ediyorum. Adalet mülkün yani devletin temeliyse bir devlet düzenini en fazla tehdit eden şey de zulümdür değerli arkadaşlar.

Bakın, Ali Fuat Başgil'in bir eserinden küçük bir alıntı: "Tarihte baskı rejimlerinin ilk felsefesi eski demokrasilerde yoğrulmuştur. Bu rejimlerin ilk kurbanları da onu yaratanlar olmuştur." der Ali Fuat Başgil. Gerçekten de tarihe baktığınızda çökmüş birçok baskıcı, otoriter devletler, imparatorluklar ve iktidarlar görürsünüz. Tarihten ders çıkarmamız lazımdır. Siz bu dersleri çıkarmıyorsunuz ve demokrasiden gittikçe uzaklaşıyorsunuz. Bu hamleler sizin çöküşünüzü engelleyemeyecek, sadece daha çok hızlandıracaktır. Bundan emin olun. Biz ne kadar size, dünyada örneği olmayan ve bir hukuk devletine uymayan, Anayasa'ya aykırı, antidemokratik teklifi geri çekin desek de biliyoruz ki bu teklifi siz geri çekmeyeceksiniz, çekemeyeceksiniz ve bu yolda devam edeceksiniz ama -İstanbul seçimlerinden de dersinizi almamışsınız- üzülmeyin, aslında sizin de içinde bulunduğunuz -ki birçoğunuzun çok da katılmadığını tahmin ediyorum bu teklife- bu sıkışmışlıktan bu millet sizi kurtaracak, sizi ilk genel seçimde tarihin çökmüş iktidarlar çöplüğüne yollayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.