KOMİSYON KONUŞMASI

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Konuşmama başlarken 5 Temmuz 1991'de katledilen Halkın Emek Partisi Diyarbakır İl Başkanı sevgili Vedat Aydın'ı saygı ve rahmetle anıyorum.

Vedat Aydın, yirmi dokuz yıl önce, kendilerini siyasi şube polisleri olarak tanıtan silahlı, telsizli kişiler tarafından, ifade vermek için "Emniyete götürülmek üzere." denilerek Diyarbakır'daki evinden gözaltına alındı. İki gün sonra Elâzığ'ın Maden ilçesinde köprü altında vahşice işkence edilmiş cenazesi bulundu. Yirmi dokuz yıldır etkili ve bağımsız bir soruşturma yürütülmedi. Hakikat bugüne kadar gün yüzüne çıkartılmadı. Çoğu faili meçhulde yaşandığı gibi deliller karartıldı, faillerin ortaya çıkmaması için bizzat uğraşıldı. O dönemin devlet aklı Vedat Aydın'ın cenazesinden bile korktu; tıpkı, şimdi, cenazelerden, mezarlıklardan korktuğu gibi, yani aslında değişen hiçbir şey yok. Vedat Aydın'ın cenazesine katılanların üzerine ateş açtılar, çok sayıda kişi katledildi. Katledilenlerin barışa olan sevdasını gerçekleştirmek bizlerin boynunun borcudur. Onlardan aldığımız mücadele geleneğini sürdüreceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bugün baroları konuşuyorken bahsedilmesi gereken bir diğer değerli kişi de 2015 yılında katledilen Diyarbakır Baro Başkanı sevgili Tahir Elçi'dir. Elçi, yaşamı boyunca barışın savunuculuğunu yapmış, yıllarını bu uğurda mücadele ederek geçirmiştir. Tahir Elçi, aslında avukatlık mesleğinin halk açısından ne kadar önemli etkileri olabileceğinin bir göstergesi ve simgesidir bizim için. Bütün hayatını insan hakları savunuculuğunu yaparak çevresine ve yaşadığı şehrin tarihine ve insanlarına duyarlı olarak geçirmiştir.

Bu ülkenin ihtiyacı olan, kaybedilen ve faili meçhul cinayetlere kurban giden on binlerce kişinin akıbetini ortaya çıkartacak ve failleri cezalandıracak, adaleti şartsız koşulsuz gerçekleştirecek bir yargı ve adalet sistemidir. Bugün, iktidarın tahakkümü altına alınan yargıdan yalnızca savunma ayakta kalmıştı. Bu teklifle amaçlanan geri kalan tek hattı da koparmaktır. "Avukatlar, yargının kurucu unsuru olan savunmayı bağımsız ve serbestçe temsil eder." Avukatlık Kanunu böyle diyor. Getirilen yasa, Avukatlık Kanunu'nun özüne bu anlamda aykırıdır. Çoklu baro yasa teklifi, baroların bu yönlü muhalefetini kırmayı, özünü bozmayı, doğrudan savunmayı çökertmeyi hedeflemektedir.

Yargının üçüncü ayağı olan savunma, mevcut otoriter iktidarın yargıyı kontrol edemediği alanlardan biridir. Hukuku gerçek anlamda uygulamaya çalışan hâkim ve savcılar yıllardır sürgün edilmekte ya da görevden alınmaktadır. İktidarın beğenmediği kararlar veren heyetler sabaha kalmadan dağıtılmakta, siyasi davalarda iktidarın emir eri gibi çalışan hâkim ve savcılar görevlendirilmektedir.

AKP'nin "Tasfiye edemiyorsan parçala." taktiğiyle karşı karşıyayız. Baroları bölüp parçalamak ve işlevsizleştirmek amacıyla bu teklif getirilmiş durumda. Bu teklif, avukatların bütünlüğünü bölmeyi, temsilde adaleti getirme adı altında temsil hakkını kısıtlamayı ve muhalif görülen sesleri bastırmayı amaçlıyor.

Toplumun hakkını arayanlar, savunanlar avukatlardır. Bu yüzden barolar kamu yararı güden kurumlardır. Barolar insan haklarını savunurlar, korurlar, sorunlara müdahil olurlar, ihlallerin giderilmesi için mücadele ederler. Barolar hukukun üstünlüğünün teminatlarıdır. Baroları avukatların yan yana gelerek oluşturdukları kurumlar olarak görmek ve bunun üzerinden yasa teklifi hazırlamak son derece çarpık, kendi çıkarını gözeten, toplum yararını gütmeyen bir siyasi aklın işidir. Çoklu baro kurulması baroların saydığımız tüm özelliklerinin yok edilmesi anlamındadır.

Yurttaşlara ücretsiz avukat desteği sunulan adli yardım ve CMK hizmetlerinden nitelikli şekilde destek alınamaması, hak kaybına uğranması demektir. Çoklu baronun hâlihazırda zaten sekteye uğramış olan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarları, işkenceler ve faili meçhul olaylarda adalete erişiminde sorunlar yaratacağı açıktır.

Sarayın ve AKP'nin yargı üzerindeki hâkimiyetini teşhir eden yegâne örgütler barolardır. AKP'nin icraatlarını barolar ve hukuktan yana olan avukatlar her gün gün yüzüne vurmaktadırlar. Bu, iktidarın otoriterleşmesine engel olmaktadır ve toplum yararına sayısız çalışma yürüten barolar iktidar için birer bariyer olarak görülmektedir.

Bu ülkede yargının ciddi yapısal sorunları vardır. Yapılan araştırmalarda Türkiye halklarının yüzde 80'ine yakını yargıya güvenmemekte. Son dönemlerde verilen kararlara toplum rıza göstermemektedir. Adaletsizlik her alana yayılmış durumdadır. Yargı bu hâldeyken savunmaya da böylesi bir müdahale yargının tükenmesi, tasfiye edilmesi demektir. İktidar açık şekilde yargının yapısal sorunlarını çözmeyeceğini, sorunları daha da derinleştireceğini ilan etmiştir.

Teşekkür ederim.