KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu sene, bu dönem görüyorsunuz, yasama usulümüzle ilgili çok önemli sıkıntılar söz konusu. Değerli arkadaşlarımız, 1'inci imza sahibi oldukları teklifi getirdiler, kendileri -gayet iyi biliyoruz- çok değerli milletvekilleri. Ancak, şimdi, bu yasayı görüşüyoruz ya da torba kanunu. Bu dönemde torba kanun asla gelmeyecekti, hiçbir şekilde torba kanun gelmeyecekti, böyle konuşulmuştu ama şimdiye kadar buradan çıkan yasa tekliflerinin hepsi maalesef torba kanun şeklinde oldu.

Şimdi, bakın bürokrasi burada, ilgili bakanlar yok. Bakanların da tabii ki siyasi sorumlulukları söz konusu değil, siyasi bir güç yok arkalarında. Burada olsalardı da çok şey ifade etmeyecekti ama bakanlar da yok burada. Yani bürokrasiden alacağı bilgileri siyasi bir şekilde burada anlatacak, arkasında duracak "Bunu getirdik, bu yasa teklifinin şöyle bir özelliği vardır." diyebilecek durumda değiller. Değerli arkadaşlarımız, milletvekili, yasa yapan kişiler aslında. Biz, burada idarenin getirdiği, Hükûmetin getirdiği, siyasi sorumluluğu olan yürütme erkinin getirdiği, istediği yasaları yapmak durumundayız. Şimdi, böyle bir şey söz konusu değil, böyle bir yasa yapma usulü olmaz hakikaten, sakatlık burada.

Bakın, burada yürütme ve yürürlüğü çıkaralım, 8 madde var, 10 maddelik kanun teklifi. Şimdi, ilki Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumuyla ilgili, TÜBİTAK'la ilgili, 278 sayılı TÜBİTAK Kanunu'yla ilgili. Biz bununla ilgili geçen sene bir madde çıkarttık, hatta bu konuyla ilgili bir düzenleme yaptık. Hatırladığım kadarıyla daha geçen sene Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığını da bu düzenlemenin kapsamına aldık. Peki, geçen sene bu yapılırken neden bu konu gündeme gelmedi? Neden "Bununla ilgili böyle bir eksik vardır." demedi bürokrasi, Hükûmet sıralarından bu konuyla ilgili eksik görülmedi? Şimdi neden getiriliyor? Şimdi, o zaman bunu getiren, o düzenleme yapılırken bu eksikliği yapan kişiyle ilgili herhangi bir sorumluluk, müeyyide söz konusu mu? Bu nasıl bürokrasidir? Kimse sormuyor mu bunun hesabını? "Ya, bu geçen sene getirildi, sen bu işi bilmiyorsun demek ki. Bunu neden getirmedin?" diyebiliyor mu kimseye? Yok. Bu nasıl bürokrasidir? Nasıl devlet kurumlarıdır bunlar?

Bakın, hemen 2'nci madde: 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu. Bu da birkaç ay önce görüşüldü, nisanda burada görüştük. Ya, nisanda görüştüğümüz maddeyle ilgili burada tekrar düzenleme yapıyoruz.

3'üncü madde: 4447'ye geçici bir madde ilave ediyoruz, normal çalışma sürelerine dönülmesinin teşvik edilmesi amaçlanıyor, detayına gireceğiz, bunlarda da eksikler var ama. Bunları niye görüp de biz nisan ayında getirmedik? Bu nasıl bir öngörüdür? Bu nasıl bir siyasi düşüncedir, siyasi iradedir, bürokrasidir, yürütme erkidir? Bu nasıl devlet kurumudur? Nisandan bugüne kadar bunları nasıl göremiyor? Nasıl bir çalışma şeklidir bu? Bunları soruyorum ben de.

5'inci madde Soma'yla ilgili. Burada, Soma'yla ilgili, Soma hadisesi olduğundan beri en az 7-8 kere biz düzenleme yaptık. İlla nihayetinde şimdi tabii eksiklikleri var ama orada haklarını alamamış işçilerle ilgili bir düzenleme yapıyoruz, çok da eksiği var. Niye şimdiye kadar bu eksiklikler defalarca bizler tarafından da dile getirildiği hâlde yapılmadı? Bu kadar kişi mağdur oldu, mağdur olmaya devam etti. Daha yeni, eksik bir düzenleme yapıyoruz.

6'ncı maddeye bakın: İlave süre veriyoruz. Bir düzenleme yapılmış, güya arkasında durulmuş; bu engellilerle ilgili olarak "iki yılı" "üç yılı" yapıyoruz yine.

Bakın, 7'nci madde, daha önce çıkarılmış, kara yollarında geçiş yapan araç sahiplerine idari para cezaları uygulanmış; siyasi iktidar, Meclis böyle öngörmüş, bürokrasi "Böyle olsun." demiş, ondan sonra da şimdi hepsini affediyoruz. Bu nasıl devlet anlayışıdır? Soruyorum: Bu nasıl devlet anlayışıdır, bu nasıl yürütme erkidir, bu nasıl bir sistemdir? Allah aşkına, buna bir cevap verebilecek olan var mı ya? Ben utanıyorum, gerçekten sıkıldığım için böyle söylüyorum. Boşu boşuna şimdiye kadar düzenlenmiş, bu kadar ceza kesilmiş; bu kadar polis, emniyet görevlisi devreye girmiş, düzenleme yapılmış, ondan sonra devlet bunları tekrar siliyor. Bu nasıl bir devlet anlayışıdır?

8'inci maddeye bakın: Öteleme yapılıyor yine. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 38'inci maddesinde 1/7/2020 olan, Temmuzda başlaması gereken iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili düzenlemelerin 31/12/2023'e ertelenmesi, ötelenmesi getiriliyor, bu 5'inci kez getiriliyor bildiğim kadarıyla. E, niye yaptınız bu düzenlemeleri, niye getirdiniz, buralardan geçirdiniz ya? Yapamayacağınız, eksik olan, hâlâ işverenlerin hazır olmadığı, piyasanın hazır olmadığı bir düzenlemeyi niye getirdiniz de 5'inci kez erteliyorsunuz, dalga geçmek için mi yapıyorsunuz? Maalesef öyle.

İşte bütün maddelerimiz bunlardan ibaret; defalarca getirilmiş, en yakın zamanlarda bunlarla ilgili düzenleme yapılmış ama yürütme erkinden, bürokrasiden ve siyasi iradeye sahip olanlardan bir tane adam bunları görmemiş, bu eksikliği görmemiş, hâlen de görmüyor, bu sıkıntı, rezalet devam ediyor. Bu nasıl bir sistemdir? Bu nasıl sistemdir Allah aşkına, Meclis böyle mi çalışır? Bizler de bürokraside çalıştık, bir tane yanlış getirelim buraya ya da eksiklik olsun, işimize son verirlerdi. Böyle bir sistem olmaz, böyle bir yürütme erki olmaz; böyle bir sistem olmaz, gerçekten olmaz.

Bakın, size bazı rakamlar vereceğim, TÜİK'in mayıs ayında, en son açıkladığı rakamlar: Nüfus, geçen sene 61 milyon 261'miş, şimdi mayıs ayında 62 milyon 320 bine çıkmış; 1 milyon artmış nüfus, çalışabilir nüfus, çalışma yaşındaki nüfus. İş gücü 32 milyon 401'miş, 29 milyon 388'e düşmüş. Bakın, bir yıl içerisinde çalışabilir nüfus 1 milyon artmış, iş gücü 3 milyon düşmüş. "İş gücü 3 milyon düşüyor." TÜİK böyle diyor. İstihdam 28 milyonmuş, 25 milyona düşmüş. İstihdam yani istihdam edilen nüfus, çalıştırılan nüfus geçen sene 28 milyonmuş bu sene 25 milyona düşmüş; 3 milyon düşmüş. Ama diyor ki TÜİK "İşsiz sayısı 4 milyon 202'ymiş, 3 milyon 775'e düşmüş; işsizlik azalmış." Ancak diyor ki: "İş gücüne dâhil olmayanlar var 4 milyon, bu azaldı." 4 milyon kişi yok olmuş Türkiye'de.

Ya, bu nasıl bir sistemdir, nasıl bir bürokrasidir, nasıl bir devlet kurumudur? Dalga geçiyor bizlerle.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - 4 milyon artış var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 4 milyon azalış var. İş gücüne dâhil olmayanlarda azalış var yani 4 milyon kişi buhar olmuş. İş gücüne dâhil olmayanlarda 4 milyon azalış var.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Artış var, artış.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Yok. 26, 25 milyona düştü ya.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ne olmuş peki? 4 milyon kişi artmış, iş gücüne dâhil olmayan 4 milyon kişi artmış yani bu 4 milyon kişi ne olmuş?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - İş bulamıyor, evinde.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Peki, işsiz değil mi? Dalga mı geçiyor bu TÜİK bizimle?

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Umudunu kaybetmiş artık. "İş bile aramıyorum." diyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani böyle bir sistem olur mu? Bu nasıl bir yasa yapmaktır, sistemdir, dalga geçmektir?

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - İş aramıyor, işsizler.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Pes etmiş.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - İş aramayan işsizler ordusu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Şimdi, böyle bir ortamda bizim uğraştığımız konulara bakın değerli arkadaşlar, şu uğraştığımız konulara bakın. Şimdi, bu rakamlara göre, TÜİK'teki bu rakamlara göre değerli arkadaşlarım, ya ekonomi berbat durumdadır ya TÜİK bizimle dalga geçiyordur. Ya, TÜİK'in, bir kamu kurumunun bu milletle dalga geçmesi söz konusu olamayacağına göre puan berbat durumda. E, o zaman biz neyle uğraşıyoruz? Biz neyle uğraşıyoruz o zaman? Teklifte imzası olan arkadaşlarımız lütfen alınmasın ama bu, sistemin gereği böyle oluyor maalesef, böyle saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz. Böyle bir sistem olamaz, böyle bir yasa yapma usulü olamaz arkadaşlar.

Şimdi, burada değerli bürokrasi var. Biz onlara hesap sormayacağız ama buradaki kanunlarla ilgili, değişiklik istenen kanunlarla ilgili olan kurumları, mesela, TÜBİTAK'ı, TÜBA'yı, Sosyal Güvenlik Kurumunu, Çalışma Bakanlığını, ilgili bütün devlet kurumlarını yasa yaparken masaya yatıracağız, nasıl çalıştıklarıyla ilgili sorularımız olacak. Kim cevap verecek? İlgili bürokrata biz herhangi bir şey söyleyemeyiz. Birisi siyasi iradeye sahip olacak burada, geçen dönem olduğu gibi bir bakan olacak, o bakana hesap soracağız "Yanlış yapıyorsun." diyeceğiz ya da "Doğru yaptın." diyeceğiz. Şimdi böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Nasıl olacak bu? Böyle bir sistem olur mu? Ondan sonra da bir ay önce yaptığımız yasa çalışmasındaki eksiklikler bir daha bir daha buraya geliyor.

Bakın, 8 maddeyi tek tek anlatmaya çalıştım. 8 madde de en kısa zamanda, geçmişte burada görüşülmüş olan konular ihtiva ediyor; demek ki tartışamıyoruz, demek ki görüşemiyoruz, böyle bir yasa yapma sistemi olmaz demek ki. Geçen, bundan önceki torba yasada da -ne kadardı hatırlamıyorum ama- 20 küsur maddenin yüzde 90'ı yine aynı şekilde, çok kısa bir süre önce görüşülmüş maddelerdi. Burada ne bürokrata kimse bir şey söyleyebiliyor... Dalga geçiyor "Ya, bu eksik olmuş, şunu gönderelim Meclise çıkarsın da." diye. Yönetmelik böyle yapılmaz. Böyle kanun yapılır mı! Yönetmelikte bu hatalar olmaz ve hiçbir sorumlusu yok, siyasi sorumlusu yok. Bir bakan gelip de, siyasi sorumluluğu olan bir bakan gelip de "Sorumlusu benim." diyemiyor "Ben istifa ediyorum." diyemiyor. Böyle şey olur mu? Böyle bir sistem olur mu? Tabii, bakanlar olsa da siyasi sorumlulukları yok, hiçbirisi seçilmiş değil ve Meclise karşı hiçbirisinin sorumluluğu yok; millete de sorumluluğu yok, Meclise de sorumluluğu yok yeni Anayasa'mıza göre. Biz de kanun yapıyoruz burada güya, yasama yapıyoruz.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.