KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri, sivil toplum ve sendikaların değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; derin bir ekonomik kriz yaşıyorduk. Coronavirüs salgınıyla birlikte bu derin ekonomik kriz daha da derinleşti ancak bu krize gerçekten doğru bir teşhisle bakan ve doğru bir tedavi uygulayan bir iktidar yok ve buna karşı da Meclisimiz de devreye geçip bütün vatandaşlarımızın sorunlarını dikkate alan yasal düzenlemeler yapmıyor, yapamıyor çünkü Meclisimiz sarayın vesayeti altında ve ancak saraydan gelen fermanlar doğrultusunda yasalar çıkarabiliyor yani doğrudan halkın çıkarlarını değil sarayın neyi öne koyduğuna göre, çıkardığı fermanlara göre burada milletvekillerimiz imzalar atıyor, teklifleri buraya getiriyor ve ancak onları görüşebiliyoruz.

Değerli teklif sahiplerine buradan soruyorum arkadaşlar... Şimdi, memlekette bu krizden önce 8 milyon işsizimiz vardı. Şu anda, geniş tanımlı olarak DİSK'in yaptığı son araştırmalara göre 13 milyon kişinin üzerinde işsizimiz var. Diyelim ki normalleşme süreciyle birlikte 1 milyon, 2 milyon kişi işine dönebilmiş olsun, şu krizde normalleşme olsa bile en azından 10 milyon işsizimiz var arkadaşlar. Geniş tanımlı olarak en az 10 milyon işsizle çıkacağız bu krizden eğer ikinci dalga olmazsa. Bu teklifte, bu 10 milyon işsize dair herhangi bir düzenleme var mı? Hayır, yok.

Arkadaşlar, esnafımız çok büyük sıkıntı içinde, iş yerini açabilse bile esnaflarımızın iş hacminde çok ciddi anlamda düşüşler oldu, iflaslar kapıda. Onlara doğrudan bir gelir desteği verilmedi, borç kapısı gösterildi ama ekim, kasım, aralık ayında -biliyorsunuz- ertelenen borçları katmerlisiyle ödeyecekler. Bunlara dair herhangi bir düzenleme var mı bu teklifte? Hayır, yok.

Değerli arkadaşlar, çiftçimiz, büyük bir boşluk içinde; girdi fiyatlarının yüksekliği nedeniyle çok ciddi borç altında; para kazanamıyor; işini bırakıyor. Bunlara dair bir tedbir var mı? Hayır, yok.

Gençlerimiz borçlu, Kredi ve Yurtlar kurumuna borçlular, borçlarını ödeyemiyorlar, hacizlerle karşı karşıya kalıyorlar. Bunlara dair bir tedbir var mı? Hayır, yok.

Oysa, milletin temsilcileri burada bu tedbirleri alıyor olsaydı -arkadaşlar, bu örnekleri artırabilirim ama- emin olun, bu teklifler olurdu ve bunların finansmanı ortaya konulurdu, milletimizin bu dönemde yaşadığı ekonomik sıkıntılar büyük oranda giderilirdi. Eğer ki milletin temsilcileri, mesela bu yasal düzenlemeyi yapıyor olsalardı, yalnızca Soma'yla ilgili değil bütün iş cinayetleriyle ilgili, işçilerimizin iş kazalarıyla, iş cinayetleriyle ilgili haklarını güvence altına alan bir düzenleme yaparlardı. Ama bunları görmüyoruz.

Değerli arkadaşlar, ben, maddelere geçmek istiyorum çok uzatmadan çünkü maddeler çok kritik, gerçekten çok önemli tercihlerde bulunulmuş maddelerde. Bakın "kısa çalışma ödeneği" diye bir yöntem belirlendi, bunu Çalışma Bakanlığımız mı belirledi artık, bilmiyorum. Kısa çalışma ödeneğinde işçilerimize maaşlarının belli bir orantısıyla ödenek tahsis edildi ve bununla ilgili tekrar bunu uzatmak ve bununla ilgili, normalleşmeyle ilgili adımlarla ilgili tercihlerde bulunuluyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, çok kritik bir madde var. Şimdi, biz ne yapıyoruz bu tip krizlerde? Ta 2016 yılından beri "Büyük bir ekonomik kriz yaşıyoruz, bu ekonomik krizden çıkmak için ne yapmamız lazım? Patronları desteklememiz lazım." diyoruz. "Yani, patronlar iyi hissetmeli ki, patronlara 10 milyarca lira destek vermeliyiz ki piyasa ayakta kalsın." diyoruz, değil mi? Genel bakış bu. Az önce sunduğu konu da buydu, teklif sahibinin. Diyor ki: "Patronlar sıkıntı altında arkadaş, ben patronlara iyi hissettirmeliyim." Bununla ilgili de yöntem ne? Kaynak nerede? İşsizlik Sigortası Fonu'nda. İşsizlik Sigortası Fonu, işçilerin işsiz kaldığında güvence altına alınması için kurulmuş bir fon. Arkadaşlar, en az beş yıldır bütün krizlerde İşsizlik Fonu'nu patronları teşvik etmek için kullanıyoruz. Şimdi, diyelim ki bu tercihte bulundunuz. Ben, İŞKUR temsilcisine de soruyorum, Sayın Çalışma Bakan Yardımcım, size de soruyorum; değerli temsilcilerimiz burada, hanımefendiye de soruyorum -özür dilerim isminiz aklıma gelmedi- size de soruyorum, teklif sahiplerimize de soruyorum... Beş yıldır bu tercihte bulunuyorsunuz. Şimdi, diyorsunuz ki: "Ben, patronları iyi hissettirirsem işçi, iş kazanır." değil mi? Böyle bir tercihte bulundunuz, 10 milyarlarca lira da teşvikte bulundunuz. Eğer, bunun sonucu, arkadaşlar olumlu bir şey yapıyor olsaydınız, hani, beş yıl önce 28-29 milyonda olan istihdam sayısı kaçta olurdu? Herhâlde 35 milyon, 36 milyon, 37 milyonda olurdu değil mi? Hani, bizim nüfusumuz 83 milyon, Almanya'nın da nüfusu 83 milyon. Almanya'da şu anda 42 milyon insan çalışıyor. Bakın, 83 milyonda, Almanya'da 42-43 milyon insan çalışıyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - 44 milyon.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 43-44 milyon, evet. 43 son rakam, 44 milyon insan çalışıyor. Yani, bizim nüfusumuz da 83 milyon. Eğer ki olumlu olsaydı, sizin rakamlarınızla 36-37'ye çıkmış olmamız lazımdı değil mi bu teşviklerle? Peki, ne olmuş arkadaşlar sonucu? Hani, "Ben, patronları teşvik edeyim." dediğiniz için patronlar abat mı olmuş? Patronlar da abat olmamış. İşçiye peki istihdam... İş mi kazanmış? Hayır arkadaşlar. 29-30 milyon olan istihdam sayısı son rakamlarla 25 milyona düşmüş arkadaşlar. 83 milyonda 25 milyon insan çalışıyor. Gelin bunu düşünelim arkadaşlar. Bu torba yasa bunu düşünüyor mu? Bu teşhisi ortaya koyuyor mu? Bu teşhisle ilgili tedavi uyguluyor mu? Hayır. Ya, bir doktora gidersiniz arkadaşlar değil mi? Bir doktor eğer ki bir ilaç veriyorsa -değil mi Cemal ağabey- o ilaç işe yaramıyorsa ne yaparsın? Ya ilacı değiştirirsin ya doktoru değiştirirsin. Biz maalesef doktoru değiştiremedik, doktor diyor ki: O ilaç sana yaramadı yine aynı ilacı veriyorum. Bu ilaç yaramadı yine aynı ilacı veriyorum. Ya hasta ölüyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hastayı değiştirelim, hastayı...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yok, yok ilacı değiştiriyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Nasıl değiştiriyorsun? Aynı ilacı veriyorsun Cemal ağabey, aynı ilacı veriyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hastayı değiştirelim, hastayı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Aynı ilaç. Ne diyorsun? Ben patronlara teşvik vereceğim ki istihdam korunsun. Bak, torba gerekçesinde bu var. Patronları teşvik etmeliyim ki istihdam korunsun diyorsun. Ya, arkadaş, aynı ilacı veriyorsun, farklı sonuç bekliyorsun. Einstein'ın ünlü lafı: "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek -sözüm meclisten dışarı olsun- ancak ahmakların işidir."

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Patron olmasa... Patronsuz iş yeri mi var?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, biz, ahmak olmayalım arkadaşlar. Aynı şeyleri yapmışız, sonuç kötü olmuş aynı şeyleri yapmaya devam ediyoruz. Biz ne önerdik arkadaşlar? Devlet eğer ki bir destek verecekse...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Patronsuz bir iş yeri var mı? Onu söyle.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Devlet nerede, devlet?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın arkadaşlar, tercihlerimizi değiştirelim diyoruz. Eğer ki iyi bir ekonomik düzen kurarsak, kurallarıyla, kaideleriyle iyi bir ekonomik düzen kurarsak -işverenlerin temsilcileri de burada, işçi temsilcileri de burada- güven veren bir ekonomik düzen kurarsak kurumlarıyla, kurallarıyla, bir hukuk devleti olursak Türkiye dünyanın iş potansiyeli açısından en potansiyelli ülkelerinden biri. Ama siz, demokrasimizi tarumar ediyorsunuz, hukuk devletini tarumar ediyorsunuz -CDS primimiz 530'un üzerinde- bütün iş kurallarında yandaşları kayırıyorsunuz, rekabet şartlarını ortaya koymuyorsunuz; yabancı sermaye kaçıyor, yerli sermaye yatırım yapmıyor. Ya, iki yıl önce 2019 yılında Sayın Bakan çıkmamış mıydı "2,5 milyon istihdam yaratacağız" diye. İş veren temsilcilerine, işçi temsilcilerine soruyorum, ne oldu? 4 milyon istihdam düştü, bırakın artmayı 4 milyon istihdam düştü. Aynı Bakan, bakın, aynı doktor, kötü doktor, Berat Albayrak diyor ki: "2,5 milyon istihdamı artıracağım." Bırakın 2,5 milyon istihdamı artırmayı, Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olduk, istihdam 25 milyona düştü değerli arkadaşlar. Eğer ki bu teşhisi ortaya koyamıyorsak... İyi doktor ne yapar? Önce teşhisi ortaya koyar, der ki; senin hastalığın bu arkadaş, senin yapman gereken reçete şu; demokrasi, hukuk devleti, kurumları ve kurullarıyla işleyen bir siyasi rejim, kurumları ve kurallarıyla işleyen bir ekonomik düzen. Bunların hepsi olursa iş verenlerimiz yatırım yapar, yabancı sermaye gelip buraya yatırım yapar. O zaman işçiler de iş bulurlar. Ama siz ne yapıyorsunuz arkadaşlar? Hukuk devletini daha da tarumar ediyorsunuz, iş piyasasını... Ekonomik alanda hiçbir kurala tabi olmayan bir yandaş ekonomisi düzeni kurmuşsunuz. İş verenlere diyorsunuz ki "Arkadaş, ben seni teşvik edeceğim, sen de işçi alacaksın. Vallahi bu düzenlemede diyorsunuz ki "Sigorta primini ben ödeyeceğim." Değil mi? Öyle diyorsunuz "sigorta primini de ben ödeyeceğim." Nereden? "İşsizlik Sigortası Fonu'undan ödeyeceğim." diyorsunuz. İşçinin parasıyla patrona teşvik veriyorsunuz. Yıllardır bunu yaptınız. Peki, ben burada işveren temsilcilerine de soruyorum: "Sigorta priminizi veriyorum." dedi. Diyelim ki yarın desin ki muhtasarı da ben veriyorum, işçinin vergisini de ben veriyorum. Yapmadık mı arkadaşlar? Buradan 3 tane yasa çıkardık. "Sigorta primini de ben veriyorum işçi alırsan." Yetmedi, daha ne dedik? "İşçinin maaşını da ben veriyorum" dedik. Buradan bu yasa çıktı 2018 yılında. "İşçinin maaşını da veriyorum, işçinin maaşını da..." Ne oldu? Ya bir de masaj yapsak işverenlere alimallah, bir de masaj yapsak... Hadi arkadaş, 3 işçi daha al desek yine alamaz. İş dünyasını, ekonomik düzeni, kuralları, kaideleri işletmezsek arkadaşlar üste para verseniz bile işçi alamaz. Yapmadık mı bunları? Hepsini yaptık. Ya bütün dünya böyle mi yapıyor?. Kim sigortasını veriyor? Kim muhtasarını veriyor? İşçiye ne yapıyor? Ne yaptı bu corona döneminde bütün sosyal devletler? "Evinde otur. Maaşın benim güvencemde." dedi sosyal devletler. Maaşının yüzde 90'ına, yüzde 100'üne kadar karşıladı. Bir sosyal devletin yapması gereken bu. Olağanüstü bir dönemde işi durdurup işçiye de "Bütün maaşın benim güvencemde." demek. Bunu yaptık mı? Hayır, yapmadık.

Değerli arkadaşlar, şimdi, aynı şeyleri yapıp gerçekten farklı bir sonuç bekleyemeyiz ve şunu da söyleyeyim: Skandal bir düzenlemeyle buraya geldiniz, arkadaşlar, skandal. Bakın, şimdi, corona döneminde İŞKUR'a başvurup işsizlik sigortası... Efendim, kısa çalışma ödeneğine başvuran bütün firmalara diyorsunuz ki: "Sigorta primin benden arkadaş." diyorsunuz, öyle değil mi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - İşçi çıkarmazsa, işten çıkarmazsa.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne "arkadaş" ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İşçi çıkarmazsa "Sigorta primin benden." diyorsunuz. Ya, yapacağınız şeyin gerçekten farkında mısınız?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Evet.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, arkadaşlar, bakın, şunu söyleyeyim: İş dünyasında her sektörde var. Pek çok sektör zora girdi değil mi? Ama bu sektörlerin bazıları, yani gerçekten kendileri faaliyetlerini durdurdular. Dediler ki: "Benim işçimin sağlığı önemlidir." Talebi olduğu hâlde durdurdu bazı iş yerleri. Bazı iş yerleri siz durdurmadığınız için: "Talebim var, arkadaş, ben işçi sağlığını da önemsemiyorum." dedi, çalışmaya devam etti. Bakın, birinci sıkıntıyı söylüyorum: Bazı iş yerleri şalteri indirdi, fabrikasını kapattı, değil mi Nilgün Hanım, öyle yaptı? İşçilerini evine gönderdi, kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Bazı iş yerleri de talebi var, çalışmaya devam ediyor; zorlandı, borçlandı harçlandı, kısa çalışma ödeneğine başvurmadı. Öyle değil mi arkadaşlar?

Aynı sektördeki 2 tane firmayı düşünün, 1 tanesi kısa çalışma ödeneğine başvurmuş, diyorsunuz ki: "Arkadaş, sigorta primin benden." diğeri başvurmamış, zorlanmış, borçlanmış, işçisini de düşünmemiş -tamam, o yönde de eksik sayalım- diyorsunuz ki: "Benden sana sigorta primi yok arkadaş, çünkü sen başvurmadın." Tekrar işe dönmüşler aynı şartlarda.

Bir sektör düşünün ki... Şu an da hâlâ normalleşemeyen sektörler var, değil mi Cemal Bey? Turizm sektörü sıfır çalışmıyor, yabancı... Ama araba sektörüne bakalım, araba sektörü 3 vardiya çalışıyor, öyle değil mi? İşveren temsilcisi burada. 3 vardiya çalışıyor, mal yetişmiyor veya imalat sanayisine bakalım: PMI verilerine bakıyorsunuz, ciddi anlamda yüksek, çalışıyor ama aynı sektörde de arkadaşlar, bu işçiyi çıkarmama şartını tutturabilen firmalar hangileri? Onu söyleyelim, bakalım. Öz sermayesi güçlü firmalar, öyle değil mi? Aynı sektörde zorlanmayan, 3 vardiya çalışan diyelim ki "Tofaş" diyelim ki "Renault" bilmem ne, şu bu, bunu destekleyeceksiniz, diyeceksiniz ki: "Benden sana 1 milyar daha arkadaş, sen 3 vardiya çalışıyorsun ama sigorta primin benden." diyeceksin, saçmalığa bak. 3 vardiya çalışıyor adam, para kazanıyor.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama Tofaş çalıştıysa, işveren ödeneğine de başvurmuşsa...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır arkadaşlar. Ama diğer yandan zorlanan, aynı sektörde, öz sermayesi yok, işçisini belli oranda azaltmak zorunda kalmış -kısa çalışmaya da başvuramamış, başvurmamış ya da- firmalara diyeceksin ki: "Arkadaş, benden sana beş kuruş para yok."

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Kahrolsun emperyalizm!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir düzenleme nasıl buraya gelebilir? Ya, nasıl gelir böyle bir düzenleme?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bu zaten olağan bir şey, arada yeniliyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bu bir boyutu, bakın, bu bir boyutu. Bu, skandal bir düzenleme. Buna toptan karşıyım ben, bakın, şey için eleştirmiyorum "Şöyle yapsanız daha iyi olur." Demiyorum, toptan karşıyım.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Felsefesine karşı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İşsizin parasının, işçinin parasının patrona teşvik olarak verilmesine karşıyım. İşe de yaramıyor, onu söyledim. Yapmamız gereken, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 10 milyon işsizimize -bakın en az 10 milyon şu an işsizimiz var geniş tanımlı olarak- doğrudan gelir desteği vermektir. Bu yasayı çıkarabiliyor muyuz? Hayır, çıkaramıyoruz. Niye?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "İşsizin fonu patronun fonudur." diyorsunuz, patronu teşvik ediyorsunuz. İşe yarıyor mu? Hayır, yaramıyor ama ısrar ediyorsunuz. Arkadaşlar, gelin, bu yoldan vazgeçelim, bu saçma sapan yasayı da geri çekmeyi öneriyorum.

Diğer mesele, arkadaşlar, şimdi işten çıkarma yasağıyla ilgili, belli sektörlerle ilgili erteleme öneriyorsunuz değil mi? Doğru anladım değil mi?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İstisna.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İstisnaya açıyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Arkadaş, ben, bundan sonra Cumhurbaşkanıyım; işten çıkarma yasağını otomotiv sektöründe kaldırıyorum." Ee? "Ama turizm sektöründe devam ettiriyorum." diyorsunuz değil mi?

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hayır, hayır. Sektörel değil o.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sektörel değil o.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Dün öyle konuştuk.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hayır, hayır.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Tekstil sektörel.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Süreyi uzatmak için...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, işten çıkarma yasağını uzatmıyor musunuz?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Evet, işten çıkarma yasağında istisnalar getiriyoruz, o ayrı bir madde. Hocamın söylediği ayrı bir şey.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam tamam, özür dilerim; haklısınız. İşten çıkarma yasağında istisnalar getiriyorsunuz. Özür dilerim, doğru söyledim.

"Turizm sektörü şu anda çalışamıyor. Buna işten çıkarma yasağını koyalım." diyorsunuz değil mi? İşten çıkarabilsin ama başka sektörlerde işten çıkarma yasağını devam ettireceksiniz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ne alakası var Garo Bey?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sektörel bazda değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Açıklamadınız ki.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yok yok açıkladı, iflas eden firmaları...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Maddelerde tartışalım bunları.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - İsterseniz şöyle yapalım: Arkadaşlar, siz not alın Sayın Paylan'ın sorularını, açıklamalarınız varsa birazdan maddelerde alalım.

Buyurun Sayın Paylan.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sektörel bazda değil bu, firma bazında.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Özür dilerim, tamam, pardon benim notlarımda bir karışma oldu.

Şimdi, işten çıkarma yasağında diyelim ki firmalar iflas etti, onlar işten çıkarabilsin diye söylüyorsunuz öyle mi?

AYŞE KEŞİR (Düzce) - İş bittiyse, proje bittiyse.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam veya iş akdi bittiyse. Arkadaşlar, ben size söyleyeyim, işveren temsilcileri de burada: Eğer ki bu yasal düzenlemeyi bu şekilde geçirirsek firmalar kapatırlar, yeniden açarlar. Bu, çok kolay olan bir şey biliyorsunuz; şirket kapatmakla şirket açmak bir günlük mesele artık, çok kolaylaştırıldı; eskiden bir hafta, on gün sürerdi şirket kapatma...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - O kadar şey var, kredibilitesi var, öyle şey mi olur?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya hayır, zor durumda olan firmalar için söylüyorum. Bunlar çok kolay şeyler.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yani zor durumda olan...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki, bu tip sıkıntılar oluşabilir.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Kırkpınar, Sayın Paylan'ı dinleyelim. Siz notlarınızı alın, ben sizden cevaplarını isteyeceğim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son olarak, arkadaşlar, bakın Soma'daki sonuç olarak, oluşan iş cinayetleriyle ilgili bir düzenleme getirmişsiniz. Sendika temsilcimiz de burada, kendisini de dinlemek istiyoruz gerçekten. Ciddi eksiklikleri barındıran bir düzenleme arkadaşlar. Şimdi, bununla ilgili önerimiz, gerçekten özellikle madencilikle ilgili iş cinayetleri kamu vicdanında ciddi yaralanmalara yol açmıştır. Elbette, Soma bu cinayetlerin en büyüğüdür, son dönemde yaşadığımız cinayetlerin en büyüğüdür ama bu iş cinayetlerinde arkadaşlar, eğer ki bir büyük iş cinayetine dair bir düzenleme yapıyorsak bunu yalnızca orayla sınırlayamayız. Ayşe Hanım, ben eminim o konuda da sizin vicdanınıza güvenirim. Ermenek'teki iş cinayetini neden bu düzenlemeye katmayalım veya diğer iş cinayetlerini niye katmayalım? Niye zaman sınırlamasını bu kadar dar tutalım? Bakın, bu Komisyon defalarca düzenlemeler yaptı Ayşe Vekilim ve her seferinde kamu vicdanında eksiklikler yarattı. Yani, belli düzenlemeler yapıldı ama diğer madenlerdeki iş cinayetleri, iş kazaları bu düzenlemelere katılmadı; bu konuda ciddi eksiklikler olduğunu düşünüyoruz ve bununla ilgili de bu sınırlı teklifi genişletmeyi öneriyoruz. Diğer madencilik şirketleriyle ilgili olan düzenleme mutlaka genişletilmeli. Bu redevanslı iş yerlerini mutlaka katmalıyız arkadaşlar, buradaki iş cinayetlerini. En önemlisi iş kazası nedeniyle, ölüm veya malullük nedeniyle tazminatı hak etmiş kişi veya vârislerine ödeme koşullarıyla ilgili bir hüküm de yok, bu hükmü de daha açıklayıcı bir şekilde yapabilmeliyiz. Yani, ölenler var, diyelim ki bu hak edişler söz konusu olmuş, malullükler söz konusu olmuş ama bunların vârislerine ödeme koşullarıyla ilgili de bir hüküm yok; bunları da düzenlemeliyiz diyorum.

Son olarak şunu da söyleyeyim arkadaşlar, bir eklemem daha var. Engellilerle ilgili bir düzenleme var değerli arkadaşlar. Bakın, bu kanun teklifinde ya yanlış yaptığımız yasaları bir daha düzenliyoruz ya da 2012'de, 2010'da Avrupa Birliğiyle uyum veya diğer gerekçelerle yaptığımız düzenlemelere ertelemeler getiriyoruz. Değerli arkadaşlar, engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşlarından kimse var mı? Onu da bilmiyorum, umarım vardır. Bu konuda, arkadaşlar, bu ertelemeyi benim milletvekilliğim döneminde sanırım 3'üncü veya 4'üncü kez yapıyoruz. Engellilerle ilgili bu düzenlemeleri ertelemek de belediyeler veya diğer kamu kuruluşlarında motivasyonu kırıyor. Ya, bu ertelemeleri kaçıncı kez yaptık artık, bu ertelemeleri yapmamayı öneriyorum ve kamu kuruluşlarının, özel sektörün, diğer kuruluşların...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kamu yani...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Belediyeler var.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Konuşuruz sonra.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Belediyeler, özel sektör veya kim olursa olsun engellilerle ilgili düzenlemelerin artık hayata geçmesi lazım. Kaçıncı kez bu yasayı erteliyoruz?

Diğer bir mesele, iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanı konusunda, değerli arkadaşlar bakın, yasayı 2012 yılında çıkarmışız. 2012 yılında, yasa bir yıl sonra yürürlüğe girmesi için devreye sokulmuş; 2013 yılında. 2013 yılından bugüne 6 kez veya 7 kez bu yasayı ertelemişiz, diyoruz ki iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanı konusunda 7 kez ertelemişiz.

Peki, bu dönemde ne olmuş arkadaşlar? Biz iş cinayetleri konusunda hâlâ Avrupa'da 1'inciyiz, dünyada 3'üncüyüz arkadaşlar. Bakın, iş cinayetlerinde hâlâ Avrupa'da 1'inciyiz, dünyada 3'üncüyüz ve bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmadığımız için, hayata sokmadığımız için iş cinayetleri devam ediyor. Bu sefer ne yapmışsınız arkadaşlar? Bu yasal düzenlemeyi ta 2023'ün sonuna kadar ertelemişsiniz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Firmalara "İş güvenliğini boş ver, iş sağlığını boş ver, uzmanı boş ver; sen çalışmana bak; işçiymiş, iş güvenliğiymiş, iş cinayetiymiş bunları boş ver." demek anlamına geliyor. Bunu kesinlikle kabul etmemeliyiz arkadaşlar. Bakın, eğer ki bu yasa bir kez daha geçerse bu dönemde olacak her bir iş cinayetinin vebali üzerinizde olur, onu söyleyeyim. Her bir iş cinayetinin vebali üzerinizde olur; teklif sahiplerine ve el kaldıracaklara söylüyorum. Bu yasayı üç yıl daha ertelemek demek, patronlara "Kardeşim, iş güvenliğine bizim herhangi bir önem verdiğimiz yok, siz çalışmanıza bakın." demektir. Ben bu anlamda -eminim ki işverenler de böyle bir şeyi asla istemezler- bu yasa değişikliğinin yapılmamasını ve iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının bir an önce işletmelerde istihdam edilmesi için yasanın uygulamaya geçmesini öneriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.