| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .01.2015 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşların çok değerli yöneticileri; hepinizi selamlıyoruz, iyi akşamlar diliyoruz.
Yaklaşık dört yıldır buradayız, 24'üncü Dönemin son günleri. Yaklaşık yüz yirmi dokuz gün, yüz otuz gün sonra da bir seçimle karşı karşıyayız. Dört yıldır bu Komisyon görev yapıyor. Bütçe dönemleri, normal tasarı, teklif ve kanunların görüşüldüğü bir süreç. Yaklaşık olarak dört yıldır benim öğrendiğim en önemli şeylerden bir tanesi kanun yapma, yasa yapma tekniği, tartışma biçimi, şekli itibarıyla gerçekten büyük bir sukutuhayal yaşadığımı itiraf etmek gerekiyor. Zaman zaman, bizler burada konuşurken kamu kurum ve kuruluşlarından gelen arkadaşlarımızı böyle dikkatle izlerim, bizleri dinliyorlar, tartışmalar, konuşmaları dinliyorlar. Akşam eve gittiklerinde Parlamentonun çalışma biçimi, şekli itibarıyla neler düşündüklerini çok merak ediyorum ve büyük bir hayal kırıklığına uğradığımın burada altını çizmek istiyorum. Düşünüyorlar mıdır "Ya, Parlamento veyahut da komisyonlar böyle mi çalışıyor, Türkiye'nin meseleleri, problemleri böyle mi tartışılıyor, böyle mi konuşuluyor?" diye de hep merak eder dururum. Evet, böyle ne yazık ki. Peki, bunda muhalefet partilerinin bir payı var mıdır, yok mudur? Kuşkusuz vardır ama Parlamentoyu ve komisyonu en iyi çalıştırma biçimi, sorumluluğu ve görevi iktidar partisinin görevidir. İktidar partisinin kanun, tasarı, teklif ve önergelerini Anayasa'ya, yasaya, kanunlara, yönetmeliklere, tüzüklere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uygun bir şekilde, mutlaka buna göre, bu konsepte hazırlayıp getirmeleri gerekirken ama görüyorsunuz ki işte iktidar partisi de bir yamalı bohça gibi... Plan Bütçe Komisyonunda bizim hiç görüşmememiz gereken örneğin üniversite konusu veyahut da millî eğitimle ilgili konu -madde var burada- sağlıkla ilgili maddeler var, bizim işimiz değil, onunla ilgili komisyonlar var, o komisyonlarda konuşulması gerekirken hiç ilgimizin olmadığı veyahut da bilgimizin olmadığı ama araştırmak zorunda kaldığımız bu maddeleri ister istemez burada saatlerce ve sizlere bıkkınlık verecek noktada bunları konuşmak ve tartışmak durumunda kalıyoruz ki bu gerçekten Parlamentonun ve komisyonların işleyişi açısından son derece üzücü ve aynı zamanda sıkıcı. Sayın Bakanın da burada saatlerdir oturduğunu ve bizleri dinlediğini görüyoruz, onun da ne kadar sıkıldığını hissedebiliyoruz yüzündeki ifadelerden. Peki, böyle mi olmalı? Olmamalı tabii ki, olmamalı ama ne yazık ki iktidar partisinin mutlak gücü birtakım şeyleri yaptırmaya mecbur kılıyor. Ben güçlüyüm, parmak sayım var, ben ne istersem buraya getiririm; siz isterseniz saatlerce konuşun, tartışın, tartışın, nihai olarak "Kabul edenler... Kabul etmeyenler..." noktasında parmaklar kalkar, iner ve kabul edilir, çeker, gider. Ama bunun maliyetlerinin bu ülkeye ve bu ülkede yaşayan 77 milyon insana neler getirdiğini neler götürdüğünü ne yazık ki çok ciddi bir şekilde tartışması yapılmaz, böyle çekilir, gider.
Şimdi, bir genel Cumhurbaşkanı seçimi yaşandı, arkasından yeni bir Başbakan geldi. Başbakan gelince hem Başbakanın kendisi hem de Hükûmet sözcüsü dedi ki: Artık torba morba, çorba, haral dâhil olmak üzere hiç olmayacak, nizami olarak ilgili kanun, tasarı ve teklifleri komisyonlardan geçecek ve gelecek. Biz de umutlandık, dedik ki: Artık tamam, hazırlanan bu teklifler ilgili komisyonlarda görüşülecek ve öyle bize gelecek. Ama, yine öyle olmadı, işte birbiriyle ilişkisi olmayan 29 madde bir şekilde geldi. Başbakan da söyledi, Hükûmet sözcüsü de söyledi ama değişen bir şey yok, eski tas eski hamam. Aktörler değişiyor ama usul, yöntem, adap aynen eskisi gibi devam ediyor ve karşımızda bu tip, hiç kabul edemeyeceğimiz, onaylamadığımız Anayasa'ya aykırılıkları açık ve net olan ve Kanunlar ve Kararlar Dairesindeki arkadaşlarımızın çekinerek, sıkılarak "Biz bunu söyledik, işte raporumuzda da yazdık." demiş olmalarına rağmen, ne yazık ki burada yine saatlerdir tartışıyoruz ve değişen hiçbir şeyin olmadığını da görüyoruz.
Şimdi, bu torba kanundan sonra seçimlere giderken yine çeşitli bakanlıklarda bazı torba kanunların hazırlandığını ve önümüzdeki günlerde tekrar buraya geleceğini duyuyoruz ve hissediyoruz bunu. Seçime yönelik bir torba kanun hazırlandığını... Oradan da neler çıkacak, neler olacak, onu da önümüzdeki günlerde kamuoyunda sizler hep birlikte izleyeceksiniz.
29 maddelik, yürütme ve yürürlük tarihini çıkardığımızda 27 maddenin... Tabii ki bütün maddeler üzerinde tek tek konuşacağız ayrı bir konu ama global olarak şöyle bir baktığımızda örneğin 1 Eylül 2015 yılında dershaneler kapanıyor, kapatılacak. Şimdi, dershanelerin yerine kurslar açılacak, onlarla ilgili öğretmenlerin ücretleri düzenleniyor 2'nci maddede yani bununla birlikte merdiven altı kurslar başlayacak demektir, ayrıntılı olarak bir şekilde gireceğiz.
4'üncü maddede üniversitenin Anayasa'ya aykırılığıyla ilgili burada iki gündür tartışıyoruz, bu konunun mutlaka, özellikle 4 maddenin Anayasa'ya aykırılığı temelinde mutlaka iktidar partisinin bunu... Genel Kurulda yapılan tartışmalar sonucunda, Sayın Aytuğ Atıcı Hocam çok açık ve net bir şekilde bütün detaylarıyla akademik olarak bunları açıkladı. İnşallah bu madde ve toplamı 4 madde olan ve Anayasa'ya aykırılıkları olan bu maddeleri ümit ederiz ki iktidar partisi çeker ve önümüzdeki yasama dönemine bırakır bunları, önümüzdeki yasama döneminde bunlar çok rahat, detaylı bir şekilde görüşülür.
Yine, raylı sistem ve tünelle ilgili, yani vatandaşın evinin altından geçen tünel veyahut da üzerinden geçen raylı sistem dâhil olmak üzere, bunlarla ilgili yapılacak olan kamulaştırmalarla ilgili vatandaşın yargıya gitme hakkını ortadan kaldırıyorlar arkadaşlar. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bir şekilde konuşacağız madde geldiğinde. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda vermiş olduğu kararlar var. Siz vatandaşın arazisine, toprağına cebren bir şekilde el koyamazsınız, kamulaştıramazsınız, bunu yapamazsınız, bununla ilgili AİHM kararları var arkadaşlar. Bu maddeyle ilgili AİHM kararları yok sayılıyor.
Doğal gaz; Tam kılçıksız arkadaşlar, yani balık tutulmuş, kızartılmış, kılçığı ayıklanmış ve tepsinin içerisinde, kimin alacağı belli olan bir yere servis yapılacak; masal hazır, çatal, bıçak, tabak her şey hazır, balık da hazır, kılçığı da ayıklanmış, elden götürülüp teslim edilecek bir noktada bir düzenleme yapılmış. Bugüne kadar yaklaşık olarak yapılan özelleştirmelerin de nasıl yapıldığını ve bu kaynakların kimlere aktarıldığını ve bu kamu kurum ve kuruluşların kimlere verildiğini en iyi şekilde görüyoruz.
Kızılay, Yeşilay, Sayın Cevdet Erdöl Hocamızın bu konularda çok büyük bir emek verdiği konusunda bir endişe ve kuşku duymuyoruz. Sigara konusunda vermiş olduğu mücadelede, şiddetle kendisini destekliyorum ve yanımızdaki çok Değerli Genel Sekreterimizi de sigarayı bırakması için özel olarak kendisini teşvik ediyoruz böyle, sizinle birlikteyiz Hocam. Ama şimdi Kızılay ve Yeşilayla ilgili, Hocam, kırk dokuz yıllığına kamu kurum ve kuruluşlarına arazilerin, taşınmazların verilmesiyle ilgili konuda yani neden sadece Kızılay ve Yeşilay? Dün, Sayın Kaplan söyledi, Darüşşafaka var elli küsur yıllık, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği var, bu konuda büyük faaliyet gösteren başka dernekler var ve kurumlar var, vakıflar var ama onlar değil. Tabii ki Kızılay bizim için savaşta da, barışta da en çok sahip çıkmamız gereken bir kurumdur, hiçbir itirazım yok, Yeşilay da aynı şekilde, hiçbir itirazım yok ama şimdi geçmişteki Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ailesinin ve yakınlarının ve kimi AKP milletvekillerinin yönetiminde yer aldığı veyahut da yakınlarının yer aldığı bir kuruma özel bir istisna tanınmasını şahsen doğru bulmuyorum ve bunun dışında bulunan birtakım vakıflara ve derneklere de mutlaka sahip çıkılması gerektiğini söylemek isterim.
İnternet önemli bir şey. 17-25 Aralıkta yaşanan sansürü, mobbingi, engellemeleri hep birlikte yaşadık. Benden önceki konuşmacılar da son olarak Sayın Bülent Arınç'ın karşılaştığı soruları dile getirdiler. Yani özgürlüklerin bu kadar yaygın olduğu bir dünyada şimdi siz İnternet'i kısıtlayacaksınız, Twitter'i kısıtlayacaksınız, Facebook'u kısıtlayacaksınız, YouTube'u kısıtlayacaksınız yani bu tip kısıtlamalarla Türkiye'nin bir yerlere varma şansı yok. Yani Fuat Avni'yi engelliyorsunuz bir şekilde ama Fuat Avni bir başka kimlik ve kişilikle yine piyasaya çıkıyor, "tweet"ini atıyor, yarın ne olacak, ne bitecek bunları bir şekilde insanlar duyuyorlar. İstediğiniz kadar "hacker"lar yapın, yaratın, şunu yapın, bunu yapın bir şekilde insanoğlu bunların çaresini buluyor ve ulaşmak istediği bilgilere bir şekilde ulaşıyor. Dolayısıyla, bu tip İnternet yasaklamalarını, haberleşme yasaklarını getirmenin çok doğru olmadığını söylemek isterim.
Elektrik kayıp kaçaklarıyla ilgili, enerjinin özelleştirilmesi sürecinde biz söyledik. Siz hep iddia ettiniz, bu kamu kurum ve kuruluşları özelleştirilir ise çok daha iyi çalışır, çok daha güzel çalışır, çok daha verimli çalışır diye bu propagandayla toplumu alıştırdınız ve kamu kurum ve kuruluşlarını yok pahasına özelleştirdiniz ama gördük ki şimdi, enerjide de bu özelleştirme sonrasında kayıp kaçakların azalmadığını, kayıp kaçakların arttığını görüyoruz ve bununla ilgili de birtakım önlemler almaya çalışıyorsunuz.
Bunların doğru yöntemler olmadığını belirtiyorum. Bununla ilgili madde bazında da ayrıca düşüncelerimizi söyleyeceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.