KOMİSYON KONUŞMASI

HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bizim Komisyon da kıymetlidir, iyi işler çıkarıyor, daha da iyi işler çıkaracaktır. Aslında kanun teklifini, her komisyonun alanını her komisyona göndersek zaten sorun da çözülmüş olacak.

Şimdi, gerçekten şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bu kanun teklifi, hiçbir şekilde işçinin ne sağlığını ne de güvenliğini sağlamayacaktır, ciddi anlamda da büyük bir tepkiye yol açacaktır. Zaten Sayın Başkan da önerisini yaptı -bence doğru, yerinde bir öneri yaptı- bu kanun teklifinin revize edilmesi lazım, düzeltilmesi lazım. Şunu özellikle vurgulayayım: İş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili adımlardan bir tanesi, evet, uzmanın görevlendirilmesi, iş yeri hekiminin görevlendirilmesi, diğer sağlık personelinin görevlendirilmesi ama diğer en önemli adım denetimdir, denetim olmadığı zaman zaten iş kazalarını önlememiz de imkânsızdır, bunu da belirtmek lazım. Maalesef, ondan dolayı da 2017'de 359 bin iş kazası, 2018'de 430 bin iş kazası... Ki daha geçmiş yıllara da gidebilirim, onlara girmemize gerek yok. Yine, ölümlü iş kazalarına baktığınız zaman, 2016'da 1.405, 2017'de 1.633, 2018'de yine 1.400 küsurlu ölümlü iş kazası gerçekleşmiş. Yine SGK verileri, bu verdiklerimiz SGK'nın kendi verileri yani İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verdiği veriler değil. 1 milyon 846 bin 191 tane toplam iş yeri sayısı varken, 50'den az çalışanı bulunan iş yeri sayısı 1 milyon 810 bin 54'e tekabül ediyor. Yani 36 bin 140 tane iş yeri bu kanunun gereğini yerine getiriyor, iş sağlığı güvenliği hizmetlerini alıyor ama diğerlerini biz her defasında öteliyoruz, muaf tutuyoruz. Ama gözden kaçan -bütün arkadaşlarımın belirttiği konuların hepsine katılıyorum- bir şeyi söyleyeyim: Burada kanun teklifinde ertelenmesi istenen kanun teklifiyle ilgili şöyle bir durum da söz konusu: "Kamu kurumları" da diyor. Bakın kamu kurumları hangileri oluyor, ben size sayayım: Bir, Tarım Müdürlüğü; iki, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü; üç, belediyelerin hizmet alanında çalışan kişiler yani temizlik veya ağır bakım işlerinde çalışanlar değil; dört, hastaneler. Ben iki yıl iş yeri hekimliği yaptım, inanın devlet hastanesi hizmet almıyor, özel hastane hizmet alıyor. Özel hastane çok tehlikeli, devlet hastanesi diyor ki "Ben kamu kurumuyum, onun için ben bu hizmeti almıyorum." diyor. Düşünün devlet hastanesinde bir sağlık personeli çalışıyor, hem de bu dönemde, Covid döneminde çalışıyor, her an iğne batabilir, her an hastalık kapabilir; sıkı eğitimlerden geçmesi lazım, sıkı önlemlerden geçmesi gerekir aslında oradaki bütün çalışanların; sadece doktor değil, hemşire değil, aynı zamanda oranın temizlik işçisi de, yoğun bakım çalışanı da yani bütün bakıcılar, oradaki tamirat işlerine bakan bütün arkadaşların bu eğitimlerden geçmesi lazım.

Yine, ben size şöyle söyleyeyim: Hayvan sağlığıyla ilgilenen insanlar. Bakın, veteriner çok tehlikeli bir işte çalışmıyor mu? Çok tehlikeli bir işte çalışıyor, değil mi? Ama tarım müdürlükleri şunu söylüyor, diyor ki "Benim alanım az tehlikelidir." diyor, "Ben kamu kamu kurumuyum." diyor. Çünkü oradaki ibareye dayanarak diyor ki "Ben kamu kurumuyum."

Bakın size şöyle söyleyeyim: İnşaat alanları çok tehlikeli ama inşaat alanlarını denetlemeye giden çevre ve şehircilik mühendisleri, mimarları az tehlikeli konuma giriyor ve denetime gittiği zaman da bu eğitimlerden bihaber oluyor maalesef. O açıdan, bu düşünülürken bence tamamıyla ekonomik kaygı nedeniyle getirilmiş.

Evet, Eczacılar Birliği bunun kaldırılmasını isteyebilir veya Barolar Birliği isteyebilir ama işin gerçeği öyle değil. Bugün eczacılar büyük bir risk altında, büyük bir tehlike altında, oraya bir iş yeri hekiminin gidip o alanla ilgili eğitim vermesi, şöyle şöyle sizin kendinizi korumanız gerekiyor, şöyle şöyle önlemler almanız gerekiyor diye eğitim vermesi fena mı olur? Ya da iş güvenliği uzmanını o alanı belirlemesi, mesafeyi belirlemesi...

Bakın, ben size şöyle söyleyeyim: Ben beş yıl boyunca acilde çalıştım, gelen kazaların hepsinin çok basit önlemlerle giderilebilecek kazalar olduğunu gördüm ve bunların çoğunun ölüm ya da büyük yaralanmayla sonuçlandığını gördüm. Çıkıyor... Mesela en basit örnek, şu sandalyelerin üzerine çıkıyor, oradan dosya indirmeye çalışıyor, hop kafayı vuruyor ve beyin kanaması geçirip yaşamını yitiriyor. Az tehlikeli bir yerde oluyor bu. Onun için iş sağlığı ve güvenliğini "50'den az-50'den çok" ya da işte, "kamu kurumu-kamu kurumu olmayan" diye ayırmak çok büyük bir eksikliktir, çok büyük bir yanlışlıktır. Burada bence bizim personelle ilgili de bir sıkıntımız yok. Bakın, 2017 verilerini söylüyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Iğdır) - ...80 bin iş sağlığı güvenliği uzmanımız var, 29.811 iş yeri hekimimiz var, 16.329 diğer sağlık personelimiz var. 2016'nın mı, 2017'nin verilerini aldım ben, hani bu senenin verilerini de alma imkânım olmadı, bunlar sürekli artıyor. 14 bini A sınıfı, 16.900'ü B sınıfı, 47.900'ü C sınıfı. Bakın, size şöyle söyleyeyim, C sınıfı iş güvenliği uzmanlığı sertifikasına sahip olan insanların hepsi şu an işsiz. Şu an sektörde çalışan sadece zaten A ve B sınıfı iş güvenliği uzmanlarıdır. C sınıfı, inanın, benim çalıştığım firmaya bir tane C sınıfı belgesine sahip bir kişi geldi ve şunu söyledi, benim çalıştığım iş yerindeki patrona: "Benim sigortamı yapın, yeterli." Çünkü orada üç yıl iş güvenliği uzmanı olarak çalışırsa B sınıfının sınavına girmeye hak kazanacak. Dedi ki: "Sadece sigortamı yapın." Bakın, işsizlik o kadar artmış o alanda. Bu 47.953 kişi zaten şu an faal olarak çoğu çalışmıyor ve bizim önünü kapattığımız alan, aslında bu alan, C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının alanı. Aslında boşta olan mevcut iş gücümüzün yeterli olduğu, mevcut uzmanımızın yeterli olduğu bir alan. Biz onların o hakkını gasbediyoruz, biz onların o iş alanını yok ediyoruz.

Doğrudur, Eczacılar Birliği, tabii ki esnaflarımız, işte avukatların olduğu Barolar Birliği tabii ki maliyetleri arttığı için diyecektir "Bunu erteleyelim." Ama bunu yolu var, bakın 10'dan az tehlikeli gruplarla ilgili şöyle bir durum var Bakanlığın, bunu Bakanlık karşılıyor. 10'dan az sayıdaki çalışanı olan iş yerlerinde tehlikeli grup için Bakanlık ödüyor, onlara da böyle bir şey sağlayabiliriz, az tehlikeli olanlara, 50'den az olanlara. Bakanlık karşılayabilir, aile hekimliklerinden aldırtabiliriz ama iş yeri hekimi açısından aile hekimliklerinden alabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ama bu şekilde yaparsak biz tamamıyla bu insanların sağlığını tehlikeye atarız, güvenliğini tehlikeye atarız ve döneriz aynı zamanda çalışacak olan insanımızı da boşta tutarız ve Avrupa'nın veya diğer ülkelerin de gerisinden gitmeye devam ederiz.

O açıdan ben şöyle söyleyeyim: Doğrudur, bu alanın ödemesini işverenlerin yapması yanlış bir durum. Kesinlikle yapı denetim firmaları gibi bir havuz sisteminin getirilmesi lazım. Aksi takdirde oraya giden iş yeri hekiminin de iş güvenliği uzmanının da diğer sağlık personelinin de kendine öz güvenli bir şekilde mesleğini, bilimi uygulaması imkânsızdır, bunu net söylüyorum.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, çok teşekkür ediyoruz...

HABİP EKSİK (Iğdır) - O açıdan olması gereken o. Tekrar söylüyorum yani bizim yeterli iş gücümüz var.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Çok tekrara başladık, onun için.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Toparlayacağım, bitiriyorum Sayın Başkanım kesinlikle.

Bu alandaki insanlarımızın önünü kapatmayalım. Gerçekten bu alan bizim ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Bizim hem ekonomik anlamda çok ciddi anlamda kayıplar yaşamamıza sebep oluyor. Sakatlıklar oluyor, bel fıtığı oluyor, işte, akciğerle ilgili hastalıkları oluyor, nöropsikiyatrik hastalıkları oluyor, oluyor da oluyor. kardiyovasküler oluyor, bunların hepsinin temelinde iş vardır. O açıdan bize büyük bir şekilde, ağır bir şekilde bedelleri oluyor, geri dönüşü oluyor. Bence biz bu tür kanun tekliflerini ötelemektense tam tersine sahiplenip onları uygulamamız lazım. Bu ülkemizi ileriye götürecek bir hamledir diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.