KOMİSYON KONUŞMASI

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeni görevinizde başarılar diliyorum, değerli katılımcıları saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Değerli arkadaşlar, son günlerde hatta bundan önce Meclise getirilen ve yasalaşan Avukatlık Kanunu'nda olduğu gibi -bunda da bütün arkadaşlar değindi ama -yani amacın ne olduğu çok nettir. Şimdi, buraya niye geldik biz? Değerli arkadaşlarım, medya yani televizyon ve gazeteler iktidarın ekonomik, siyasi ve hukuki baskıları sonucu birçok gazete el değiştirmiş ve bunların çoğunluğu iktidarı destekleyenler tarafından satın alınmıştır; sorgulayan, araştıran birçok gazeteci ve televizyoncu işten çıkarılmıştır; halkın anayasal hakkı olan haber alma ve haberleşme özgürlüğü kısıtlanmıştır. Ancak, gelişen teknolojinin yeni mecralar üretmesi doğal olmuştur, internet bu yeni mecralardan biridir. İnternet tabanlı kullanılan uygulama programlar sayesinde kişiler, sansürsüz haberlere, yorumlara ve içeriklere ulaşabilmekte, ayrıca bu uygulamalar sayesinde kişisel görüşlerini paylaşabilmekte, yorum yapabilmektedir. Sosyal ağlar eğlence ve sosyalleşme amaçlı kullanılmasının yanında haber ve ifade özgürlüğü olarak da kullanılmaktadır. Gelen teklifin kapsamı da haber, kişisel yorum ve ifadelerin sınırlandırılması üzerinedir.

Değerli arkadaşlarım, elbette sosyal medyada hiçbirimizin tasvip etmediği çok alçakça paylaşımlar yapılmaktadır ama bunların genel Ceza Kanunu'nda da olsun bu mevcut değiştirmek istediğimiz kanunlarda da olsun yaptırımları vardır, bunların gereği yapılır. Belki, eğer yeterince önleyicilik sağlanamıyorsa artırılması düşünülebilir cezaların ama AK PARTİ iktidarlarının, son zamanlarda özellikle, bir alışkanlığı oldu. Yani devletin bütün kurumları artık yürütmenin tamamen kontrolü altındadır ama kontrol edemediği ya da kendisini eleştirebilen yani iktidarı eleştirebilen kurumları da -bu özel sektör olsun kamu olsun- bir şekilde kontrol altına alma düşüncesinin sonucu olarak -Avukatlık Kanunu'ndaki değişiklik de bu düşüncelerle getirilmiştir- bugün sosyal medyayla ilgili değişiklikler yapılmaktadır. Neden? Çünkü avukatlar, barolar iktidarı da diğer kurumları da eleştiriyor, eleştirebilir yani onlar serbest, daha özgür bir kuruluş, konuşabiliyorlar, haksızlıklara karşı düşüncelerini paylaşabiliyorlar. Yani iktidarın da açıkçası kendi düşüncesinin dışında, onu rahatsız edebilecek hiçbir açıklamaya tahammülü yok, o hoşgörüyü asla kabul etmiyor, muhalefet diye bir olayı tanımıyor yani "Bana karşı muhalefet edemezsiniz." diyor. Bu nedenle işte barolarla ilgili düzenleme yapıldı. Şimdi aynı gerekçelerle yani sosyal medyada gençler eleştiriyor ya da vatandaş eleştirebiliyor... O dediğim adi paylaşımların dışındaki birçok insan da özellikle gençlerimiz gerçekten sosyal medyadan çok yararlanıyor. O kötü amaçla kullananları ayırıyorum ama diğerlerinin o özgürlük alanlarının, eleştirilerinin, konuşmalarının susturulması amacıyla böyle düzenlemeler yapılması değerli arkadaşlarım, bir ülkenin demokrasisini de insan haklarını da özgürlüklerini de bitirir. Yani tamamen baskıcı, baskı altına alacak, insanları susturacak bir noktaya getirilmesi, bir ülkeyi, hele bizim gibi çağdaşlık yolunda ilerleyen, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletini batırır. Bu, bugün belki iktidarın işine gelebilir ama bir süre sonra görür ki o düzenlemelerden kendisi de zarar görür, ülke de zarar görür, bu millet de zarar görür. Bu nedenle, böyle kin ve nefretle ya da intikam alma duygusuyla yasa yapma tekniği devlet açısından çok ciddi bir tehlikedir yani bundan vazgeçmek lazım. Artık bunun ısrarla son zamanlarda özellikle, belki de işte Türkiye'de evet, hukuk devleti, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri çok ciddi anlamda zarar gördü. Artık, bunun üzerine bir de insanların konuşmasını, düşünmesini, eleştirmesini yok sayarsanız o zaman işte biz söyleyince hep kızıyorsunuz ama işte "Tek adam" dediğimiz olur yani diktatörlüğe giden bir yoldur bu. Çoğu ülkelerde de böyle olmuştur. Bırakın konuşsunlar, eleştirsinler, suç olan şeyler varsa zaten yasal düzenlemeler gereğini yapar. Gerçi, Türkiye'de maalesef yargının bugün içinde bulunduğu durumda o da yapılmıyor ama yani yine de bir yargımız var öyle ya da böyle, yüzde 20-25 güven de olsa bir yargımız var. Her eleştiriye ya da her harekete, her düşünceye eğer yürütme olarak "Siz bunu yapamazsınız." deme noktasındaysanız o artık demokratik devlet olmaktan çıkmış demektir ya da demokrasinin vazgeçilmezi olan o kuvvetler ayrılığı bitirilmiş demektir. Yani, yasama yürütme ayrımını, gerçekten ben çok üzülerek söylüyorum, hep yargının yürütmeye bağlı hareket etmesi, daha doğrusu ondan talimat alıyor olması bir ülkenin yaşayabileceği en vahim olaylardan biridir. Bakın, bu anlamda bütün arkadaşlar da söyledi. Gerçekten ne kadar iyi bir kanun çıkarırsanız, çıkarın eğer uygulamada aksaklık yaşıyorsanız bunun hiçbir faydası olmaz. Türkiye'nin son zamanlarda çok ciddi yaşadığı sorunlardan birisi budur. Evet, bizim kanunlarımızda elbette ki eksiklikler vardır ama ona rağmen maalesef kanunlar uygulanmıyor, maalesef eleştirmemize rağmen Anayasa'ya uyulmuyor, yasalara uyulmuyor. Buna bir de yargı organları tarafından bu şekilde kararlar veriliyorsa o zaman endişe etmemiz bizim, vatandaşın eleştirmesi çok doğrudur, buna katlanması gerekiyor yürütmenin yani bu kadar eleştiriye tahammülün yoksa iktidar olmayacaksın. Elbette eleştireceğiz, biz yanlışları söylersek, vatandaş elbette eleştirecek. Yani, suç olmayan şekilde eleştirenlere nasıl böyle bir şeyin içerisine girebilirsiniz?

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımızın gerçi o zaman Başbakandı, bu işte 2013 yılındaki Gezi olayları sırasında sosyal medyaya karşı bir açıklaması vardı, şöyle diyordu: "Twitter bir baş belası, sosyal medya denen şey toplumların baş belasıdır." Yani, o zaman da sosyal medyaya karşı bir tepkisi vardı. Daha doğrusu Gezi olaylarının organizesi işte sosyal medya aracılığıyla yapıldı bu nedenle "Bu bir beladır." açıklamasını yapmıştı. İşte, şimdi de gençler tarafından eleştirilince tabii sosyal medyada diyor ki "Bunu ne yapalım, ne yapılabilecek?" Yani yapılacak şey belli, eğer konuşuyorsa, eleştiriyorsa bir susturma yolu bulacağız, bu sosyal medyayı bir şekilde kontrol altına alacağız. İstediğimiz zaman istediğimizi yaptırabileceğiz. Gerekirse tehdit edeceğiz, zor kullanacağız ama onun mutlaka bir susturma yolunu bulacağız. Bunun üzerine, hemen harekete geçildi, yani nasıl bir düzenleme yaparız ki bu sosyal medyayı daha doğrusu kullanımını sınırlarız, onlara kişilerin özgürlük hakkını kısıtlayıcı şekilde nasıl bir düzenleme yaparız diye düşünüldü. Siz, kendiniz çalışmışsınızdır yani toplumun büyük kesiminin hiç şeyi olmadı ama siz çalıştınız, hazırladınız ama değerli arkadaşlarım bakın, AK PARTİ ve MHP tarafından getirilen bu teklifin amacı asla söylendiği gibi, işte vergilendirme, kişilik ve özel hayatın gizliliğini koruma kesinlikle değildir. Tamamen amaç bu sosyal medya nasıl kontrol altına alınır, nasıl susturulur, istediği gibi hareket etmesi nasıl sağlanır çalışmasıdır, o amaçla bu yapılmış ve getirilmiştir bugün Meclise. Maalesef bunun sonucunu ileride siz de bunun mutlaka olumsuz sonucunu yaşayacaksınız. Gerçekten sosyal medya bu ülkeden kaçacaktır ya da kaçma noktasına gelecektir çünkü onlar özgürlük isterler, demokrasi isterler, hukuk isterler, hak isterler. Yani bunları sağlayamadığınız sürece öyle "Benim istediğim gibi hareket edeceksiniz, benim dediğimi yapacaksınız, bana karşı asla eleştiriye izin vermeyeceksiniz." derseniz onların burada durma amacı kalmaz, onu başaramazsınız. Bu nedenle bence açıkçası -tabii ki çekmeyeceksiniz ama- keşke aklıselim olup da "Ya, bu, Türkiye'de yarın bir gün ciddi sıkıntılara neden olur. Bu kısıtlamadan, bu kontrol altına almadan vazgeçelim." diyebilseniz çok iyi olacak.

Bu düzenlemenin içinde ilginç şeyler de var. Mesela içeriğin çıkartılması. İçerik dursun. Niye çıkartılıyor? Şimdi, belli ki geçmişe dönük yanlışların ortaya çıkması engelleniyor. Değerli arkadaşlarım, tarihi yok sayabilir miyiz, tarih yok edilir mi, silinir mi tarih, tarih kitapları yakılır mı? O bir tarihse, onlar yapılmışsa, yanlışıyla doğrusuyla, iyisiyle kötüsüyle... O zaman biz şöyle bir şey içerisine giriyoruz... Biz geçmişimizde yaptıklarımızdan utanmamalıyız. Utanç mı duyuyoruz? Yanlışsa yanlış, doğruysa doğru. Yanlış yaptıklarımıza "Ya, şurada yanlış yaptık." denebilir, dendi de bu zamanında. Özellikle FETÖ'yle ilgili şeylerde "Evet, biz kandırıldık, yanıldık. Milletimiz, Allah'ımız affetsin." falan denildi. Olabilir. Bunu söylemekten niye çekineceksiniz? "O zamanın görüntüleri silinsin, onlar yok edilsin." O zaman tarihimizi de yok edelim gitsin. Bu anlayış çok yanlıştır.

Para cezalarına yüzde 100 artırım gelmesi benim çok dikkatimi çekti. Değerli arkadaşlarım, çoğumuz hukukçuyuz. Şimdi, bir yasal düzenlemede yani kanuni düzenlemede, verilen idari para cezası olsun, adli para cezası olsun, yüzde 100 artırım Türkiye Cumhuriyeti tarihinde olmamıştır. Bunun amacı ancak şu olabilir: "Bak arkadaş, biz seni istediğimiz gibi hareket etmeye zorlarız, yoksa bu cezaları çekersin." Bu tehdittir, şantajdır. Yasayla bu yapılıyor, tehdit ediliyor yasayla. Ya, böyle bir artırım olur mu. Yüzde 100 artırım getiriyorsun. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bunun mutlaka makul bir ölçüde... Elbette para cezası yükseltilebilir ama bu orantılı bir şekilde olur. Yüzde 100 yükseltme diye bir şey olur mu? Bunun mutlaka düzeltilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Siz de değerlendirin ama hakikaten bu hâliyle çok büyük sıkıntılara neden olur bu.

Yine, değerli arkadaşlarım, bakın, bu tür yasal düzenlemeleri Türkiye'deki huzuru sağlamak, güveni sağlamak amacıyla yaptığınızı söylüyorsunuz. Haklı olarak öyle diyeceksiniz ama inanın bu, Türkiye'de yeni huzursuzluklara, yeni sorunlara, yeni, çıkması, aşılması güç uğraşılara neden olacaktır. Bu nedenle gelin hem bu yasa teklifiyle ilgili hem de yasalarla ilgili getirdiğiniz genel anlamda yapılan düzenlemeleri Türkiye'nin ihtiyaçlarını, Türkiye'nin demokrasisini, Türkiye'nin hukuk devleti ilkelerini, özgürlüklerini, kalkınmasını sağlayacak, insanları mutlu edecek ve huzurlu yaşatacak düzenlemeler olarak değerlendirin. Eğer sadece gücünüzü korumak, iktidarınızı korumak üzere yasal düzenlemeler yaparsanız bir gün o düzenlemeler bir başkasının iktidarını korur ve sizi ezer. Tarihte de öyle olmuştur. Bunları yaşamamak için gelin böyle inadına düzenlemelerden vazgeçelim. Türkiye'nin ihtiyaçları için; sıkıntılarımız var, zor günlerden geçiyor ülke; bu zorlukları aşmak için, biz de destek olalım, hep birlikte çalışalım; bunlar için ne gerekiyorsa, hangi yasal düzenlemeler gerekiyorsa bunları yapmaya çalışalım ve huzur içinde, gelecek güvencesiyle, mutlu, kardeşçe yaşayacak bir ülke yaratalım diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.