KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkese iyi akşamlar.

Yine gecenin geç saati ve yine biz toplum yararına olmayan bir yasa teklifini konuşuyoruz; bu artık gelenek oldu, bunu söylemeye belki de gerek yok.

Şimdi, insanlık tarihine baktığımız zaman, aslında insanlık tarihinin çok birikimli ilerlediğini görüyoruz. Bugünkü içinde yaşadığımız dijital çağın herhâlde son yüzyılda ortaya çıktığını düşünmeyeceğiz; ateşi ilk bulan insandan tekerleği bulana, tarım devrimini yapana, hayvanları evcilleştirene kadar aslında bütün insanlık tarihinin birikimleri sonucunda biz bugünkü teknoloji çağına geldik ve bugün insanlık gerçekten başka bir sürecin içerisinden geçiyor. Bu mecranın kendisi yani bu "yeni çağ", "dijital çağ" dediğimiz şeyin kendisinin, evet, kendine has bir dili var; evet, kendine has riskleri de var, bu çok doğru ve bu riskleri bertaraf etmek gerekiyor, bu konuda sanırım hiç kimsenin bir itirazı yok. Yalnız şöyle bir sorunumuz var: Biz temel hak ve özgürlüklerin karşısına neyi koyuyoruz? Eğer bir yerde bir özgürlük sınırlandırılacaksa, temel hak ve özgürlükler kısıtlanıyorsa ve bu keyfekeder yapılıyorsa, sadece iktidarın istekleri doğrultusunda, hâkim olan anlayışın istekleri doğrultusunda yapılıyorsa artık burada aslında toplumun temel hak ve özgürlüklerinden bahsetme koşulumuz olmuyor ne yazık ki.

Şimdi, biz normal bir demokratik ülkede olmuş olsaydık, örneğin Almanya'da olmuş olsaydık herhâlde getirilen bu yasaya bu kadar çok tepki göstermeyecektik. Niye? Çünkü biz bağımsız ve tarafsız bir yargı önünde yargılanacağımızı bilecektik, hâkimlerin hâkimlik teminatı olduğunu bilecektik ve en önemlisi, burjuva demokrasisinin temel ayaklarından olan yürütme, yasama ve yargının bağımsız olduğunu bilecektik. Peki, ülkemizde öyle mi? Bakıyoruz, yargı örneğin bağımsız mı? Hayır, bağımsız değil çünkü örneğin, Cumhurbaşkanlığı sarayında Hukuk Müşavirliğinden 1 kişi -adını da biliyoruz, Burhan Kuzu- arayıp bir uyuşturucu baronunun salıverilmesiyle ilgili hâkimlere, mahkemelere telkinde bulunabiliyor. Bu ne demek? Bu, aslında yargı üzerinde siyasi erkin, iktidarın birebir denetiminin olması demek.

Başka hangi örnekler var? Arkadaşlarım da ifade etti; Sayın Osman Kavala, Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ davaları, Sayın Ahmet Altan davalarının her birisi birebir aslında sarayın, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın teşvikiyle, iradesiyle, kararıyla verilmiş kararlar. O zaman, eğer bir ülkede bağımsız veya tarafsız bir yargı yoksa biz bu sürecin, bu düzenlemenin samimiyetine nasıl inanacağız ve biz bu samimiyeti nerede test edeceğiz?

Şimdi, bakın, sizin böyle 2016 yılındaki 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki bazı uygulamalarınıza bakalım. Ne yaptınız? 20 Temmuzda OHAL'i ilan ettiniz, OHAL koşullarında bu ülkeyi referanduma götürdünüz, OHAL koşullarında 24 Haziran seçimlerini yaptırdınız, yetmedi 24 Hazirandaki ilk Meclise siz OHAL'i kalıcılaştıracak yasal düzenlemeyi getirdiniz, torba düzenlemeyi getirdiniz. Neydi o? Birçok kuruma olağanüstü yetkiler veren, üç yıl boyunca valileri süper yetkilerle donatan, aslında OHAL'i kalıcılaştıran düzenlemeyi yaptınız. Başka ne yaptınız? Bekçiler yasasını getirdiniz. Başka ne yaptınız? Güvenlik soruşturmalarını getirdiniz, Anayasa Mahkemesinden döndü, şimdi yeniden komisyondan geçirdiniz, sonbaharda muhtemelen yine Genel Kurula getireceksiniz.

Başka, barolar yasasını getirdiniz. Hukukun tek bağımsız kalan ayağı olan savunmayı çökertmeye dönük ciddi bir adım attınız ki bu, bu ülkedeki hukuk adına kalan son kalenin de aslında yıkılması anlamına geliyor ve şimdi de henüz zapt edemediğiniz, henüz denetim altına alamadığınız sosyal medya üzerinde bir denetim kurmaya çalışıyorsunuz. Peki, bu sosyal medya düzenlemesini ne zaman yapıyorsunuz? Bakın, Twitter bir açıklama yaptı, dedi ki "Ben Türkiye'deki 7 bin hesabı askıya aldım." Gerekçesi neydi bunun? Gerekçesini de açıkladılar, dediler ki: "İktidara yakın olduğunu görüyoruz biz genelde bu hesapların, iktidar lehine algı oluşturduklarını görüyoruz, iktidar lehine propaganda yaptıklarını görüyoruz." Yani, bunlar aslında size yakın hesaplardır ve bu 7 bin hesap askıya alındı. Sonra ne oldu? Sonra AKP sözcüsü Mahir Ünal çıktı dedi ki: "Biz, temiz sosyal medya kampanyası başlatıyoruz. Mavi top mu, yeşil top mu, top koyacağız, bundan sonra sosyal medya iyi olacak." Sonra, çok kısa bir süre sonra ne görüldü? Birçok sosyal medyadaki aslında gerçekten istenmeyen davranışları sergileyenleri, size yakın bu topu koyanlar olduğu görüldü. Bu sefer, bu size ters tepki ve hemen hızlı bir şekilde bu uygulamadan da geri adım attınız ve aklınızda şöyle dâhiyane bir fikir geldi: "Madem bizden yana olamıyor, madem biz burada bir otorite kuramıyoruz o zaman burayı engelleyelim, burayı sansürleyelim ve buranın bize karşı olan tutumlarını, eleştirilerini kapatalım, buranın sesini boğalım." diye bir arayışa girdiniz ve bu yasanın aslında özü iktidar olmanıza rağmen aslında kuramadığınız toplumsal hegemonyayı kırmaya dönüktür. Çok açık ve net. Evet, iktidarsınız ama henüz kültürel alanda, sosyal alanda bir hegemonya kuramıyorsunuz. Sosyal medya mecrası oldukça sizin karşıtlığınız üzerinden yürüyor ve sosyal medya mecrasında, ağlarında aslında bambaşka bir dil var ve siz bu dilin çok gerisindesiniz, bu dilin dışındasınız aslında. Bunu söylemek gerekiyor.

İkincisi, şunu çok iyi biliyoruz biz -şimdi arkadaşlarım önerge üzerinden de söylediler- bu ülkede çok uzun süredir, özellikle de 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan istibdat döneminde bu ülkenin Anayasa'sı askıdadır. Bakın, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen 20 Hazirandaki OHAL'le beraber bu ülkedeki hukuk sistemi askıya alınmış ve Anayasa tanımayan bir yönetim şekli, bir yönetim aklı bütün bir ülkeye, bütün bir yasa yapma süreçlerine hâkim olmaya başlamıştır.

Şimdi, burası en nihayetinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun adına yasa yapan bir Komisyonun ilk ele alması gereken Anayasa'ya aykırılık iddiası ki bütün düzenlemelere karşı bu iddiaları oy çokluğuyla reddediyorsunuz. Peki bu, şu anlama geliyor mu? Bu yasalar Anayasa'ya uygun mu? Hayır. Anayasa'nın en temel hükmü ne? İfade özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olması, hukuk devleti ilkesi, basın özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı. Şimdi, bu uygulamaların hepsi, bilgi edinme özgürlüğünü, haber alma hakkını, fikir ve düşünce özgürlüğünü engelliyor mu? Engelliyor. E o zaman ortada bir hukuk devleti kalıyor mu? Hayır, bir hukuk devleti kalmıyor. Anayasa'ya bağlı bir Hükûmet olduğunu açıkçası mevcut durumda söyleyemeyiz, onu açık ve net bir şekilde söylememiz gerekiyor.

Şimdi, diğer bir mesele, bu meseleyi toplumun en hassas olduğu konu üzerinden tartıştırmanız. Bakın, bu ciddi bir manipülasyondur. İşte, Sayın Berat Albayrak'ın eşine dönük yaşanan sosyal medya tacizi -ki hepimiz kınadık ve karşısındayız- bizim eski Genel Başkanımız Sayın Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'a da yapıldı, birçok kadın arkadaşa yapıldı, CHP'nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na yapılıyor, her gün bize de çok çeşitli saldırılar var ama bütün bunların yarattığı ortamın müsebbibi kimdir, bu soruyu sormadan kalkıp böyle bir düzenleme yapılabilir mi? Şimdi, siz öyle bir toplumsal iklim yaratıyorsunuz ki herkes herkese düşman, herkes herkesten nefret ediyor, kimse kimsenin yüzüne bakmıyor; aynı mahalledeki, aynı apartmandaki insanlar siyasi saiklerle bölünmüş durumdalar ve onun üzerinden bütün bunları konuşmadan, her gün, ayrımcı ve ötekileştirici siyaset dilini konuşmadan gelip meseleyi uygunsuz bir davranışın tekiline indiriyorsunuz, oysaki bu çok yanlış bir şey. Bütün bunların biz de karşısındayız.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Evet, toparlayalım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, kadınlar açısından en azından biraz daha pozitif olmanızı bekliyoruz. Kadın-erkek ayrımı olmaz.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - On dakika oldu.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Şimdi, şunu söylememiz gerekiyor: Yani bu meselelerin tabii ki biz de karşısındayız, tabii ki biz de hiç kimsenin kişilik haklarının, hiç kimsenin haysiyet ve onurunu zedeleyecek davranışların kamusal bir alanda ya da özel bir alanda yapılmasını doğru bulmayız, bu başka bir şey ama hâkim olamadığınız için, henüz tahakküm altına alamadığınız için gelip sosyal medyayı kapatıp toplumu zapturapt altına almanız başka bir şey, bu ikisini ayırmamız lazım.

Bakın, siz havuz medya kurdunuz. Şimdi ne güzel, HDP yok, HDP'lileri konuşuyorsunuz, CHP yok, CHP'lileri konuşuyorsunuz; bir kurumun temsilcisi yok, barolar yok, baroları tartışıyorsunuz; kadınlar yok, İstanbul Sözleşmesi'ni tartışıyorsunuz vesaire vesaire. Yani kendin çal kendin oyna tiyatrosu her akşam televizyonlarda vuku buluyor ve buna dair tek bir cümle kurmuyorsunuz ama gelip, muhalif olanların kendilerini ifade edebildikleri, duygu ve düşüncelerini açığa vurabildikleri neredeyse tek mecra olan sosyal medyayı kapatacaksınız. Peki ne yapacaksınız? Bu sefer de havuz sosyal medya yaratacaksınız, çok açık ve net yani. Kendinize bağlı, kendi görüşlerinizin aktığı, denetiminize aldığınız ve muhalif olan insanlara, sizin yönetiminizi beğenmeyen insanlara söz hakkı tanımayan bir yaklaşımı açığa çıkaracaksınız.

Tamamlayacağım Sayın Başkan, son iki üç dakikanızı rica ediyorum.

Şimdi, sosyal medyanın bir önemli özelliği daha var değerli arkadaşlar, bir kamuoyu oluşturuyor. Milletvekili arkadaşım Sayın Gülüm de ifade etti, özellikle kadın meselelerinde gerçekten bu toplumun çok ciddi bir duyarlılığı var ve kadına yönelik taciz, tecavüz meselelerinde, istismar meselelerinde, çocuk meselesinde de bir kamuoyu duyarlılığı oluşturuyor ve bu büyük bir kazanım; hepimiz adına, özellikle de bu ülkede yaşayan kadınlar adına çok büyük bir kazanım. Şimdi, siz bu mecrayı kapattığınızda bu konuda da bir gerileme yaşanacak, çok açık ve net ve bu da bizim en temel haklarımızı aslında sarsan, bize yönelik ciddi anlamdaki saldırıların artmasına neden olan bir yönelimi daha açığa çıkaracak.

Son olarak şunu belki ifade etmek gerekiyor: Şimdi, siz eskiden erişim engeli getiriyordunuz, şimdi içerik çıkarma engeli de getireceksiniz. Zaten ciddi para cezaları öngörüyorsunuz. İşte "Dataları buraya taşısınlar, temsilcilik açsınlar vesaire vesaire..." diyorsunuz. Şimdi bakın, bunu 1,5 milyar nüfusu olan Çin'e yapmamış Twitter, 83 milyonluk nüfusu olan Türkiye'ye mi yapacak? Siz de yapmayacağını biliyorsunuz.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Türkiye büyük bir ülke.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, siz de yapmayacağını biliyorsunuz. Ama niye? Çünkü zaten amacınız bunu yapmaması ve buradan çekilmesi. Sonra ne olacak biliyor musunuz? Biz TÜRK TELEKOM'un BiP'ine kalacağız, çok açık ve net yani. Oradan bir şey kuracaksınız, "sosyal medya" diyeceksiniz "Bizim yerli ve millî sosyal medyamız var." Nereye bağlanacak? İstihbarata bağlanacak daha evde "tweet"i yazarken, atma ihtimaline karşı, çok açık ve net söylüyorum.

KADİR AYDIN (Giresun) - Amerikan istihbaratından iyidir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Şimdi, eylem yapma ihtimaline karşı gözaltı yapıyorsunuz ya, önleyici gözaltı. Biz, daha evde "tweet"i yazarken "tweet" atma ihtimaline karşı önleyici tedbir koyacaksınız; yani yapmak istediğiniz şeyin bu olduğunu çok iyi biliyoruz.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyoruz Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Tamamlayacağım Sayın Başkan, bitiriyorum.

Şu -ikinci bir şey, bakın- "içerik çıkarmak" demek ne demek biliyor musunuz?

Bitiriyorum Başkanım.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne yazdığımızı nasıl anlatacağız?

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Bir vekilin bütün gün eylem yapma ihtimaline binaen takibe alıyorsunuz, siz bunu da yaparsınız.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Gülüm, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Koçyiğit...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - "İçerik çıkarmak" ne demek biliyor musunuz Sayın Başkan? Bakın, geçmişe dönük bizim Genel Başkanlarımızın açıklaması var, partimizin açıklaması var ve -arkadaşlar bitiriyorum- dinlerseniz dönem dönem bunlar, bazı olaylar olduğunda yeniden gündeme geliyor ve yeniden sosyal mecralarda paylaşıldı. Örneğin, Sayın Demirtaş'ın "Seni başkan yaptırmayacağım." videosu YouTube'da ve birçok alanda sürekli paylaşılıyor. Siz, ne yapacaksınız biliyor musunuz? Siz gideceksiniz, emrinizdeki sulh ceza hâkimliklerinden bunun içerik kaldırma kararını vereceksiniz ve biz, artık anılarımızda hatırlayacağız "Seni başkan yaptırmayacağız." sözünü.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Başkan yaptık.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Niye? Çünkü siz aslında muhalefeti tarihsizleştirme, hafızasızlaştırma operasyonu da çekiyorsunuz. Neden? İkinci bir nedeni de şu: Şimdi biz, dönem dönem size diyoruz ki: Ya, sizin geçmişteki Genel Başkanınız, örneğin, en uç olanını söyleyeyim LGBT il bireyleriyle ilgili şöyle bir beyanı var, tak önünüze çıkıyor. Bir şey diyemiyorsunuz, kafanızı indiriyorsunuz. Ne olacak biliyor musunuz? Hoşunuza gitmeyen, kendi konuşmalarınızı da gidip oradan kaldıracaksınız. Dönüp diyeceksiniz ki: "E, hadi ispatla, hadi ispatla." Şimdi, nereden ispatlayalım, her şey sizin elinizde.

O anlamıyla bu düzenlemenin kendisi bir bütün olarak geri çekilmelidir ki 2'nci madde de olduğumuz için onu da söyleyelim; bir Tebligat Kanunu var, bu Tebligat Kanunu'na uygun olarak tebligat yapılması gerekirken, siz, uluslararası ticaret konusu olacak bir meselede e-tebligata geçiyorsunuz. Bunun doğru olmadığının da ayrıca altını çizmemiz gerekiyor.

Hukuka uygun olmayan, vicdana uygun olmayan, etik ilkelere uygun olmayan, toplumunun ihtiyaçlarını karşılamayan bu yasal düzenlemenin bir bütün olarak geri çekilmesi gerekiyor. Bu ülkenin ihtiyacı, istibdat değildir, baskı değildir. Bu ülkenin özgürlüğe, demokrasiye, demokratik cumhuriyete ve özgürlükçü bir Anayasa'ya ihtiyacı vardır. Gelin bunun için çaba harcayalım diyorum, saygıyla selamlıyorum.