| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3050) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 23 .07.2020 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan Yardımcım, Değerli Komisyon, kıymetli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün elime geçen bu kanun teklifi üzerinde düşünmeye bir ikilem içinde başladım. Bir yandan, Özlem Zengin Başkan Vekilimizin ifade ettikleri muhataplık sorunu var. Uluslararası ağ ve yer sağlayıcıların muhataplığının oluşturulmasının hedeflendiğini söylediler. Bu, muhataplık konusunda kendilerine hak veriyorum. Uluslararası ve uluslarüstü sosyal ağ ve erişim sağlayıcı firmalar üzerinden ulusal egemenlik sağlamanın itiraz edilecek bir yanı yok. Ama diğer yandan, ülkede hukuk ve demokrasi ortamının olmaması, iktidarın, muhalefetin sesini sonuna kadar kısmaya karar vermesi, özgürlükten yana olanların tek çıkış yolu olan bu mecraları da kaybetme endişesini kuvvetlendiriyor. Bu nedenle, bir yandan ulusal egemenlik, diğer yandan özgürlüklerin kısıtlanması ikilemi arasında kalıyorum. Ulusal egemenlik tesisinin en somut göstergesi vergilendirmedir. Bu hususta, geçen yıl bir yasa geçirip, dijital hizmet vergisi koyduk. Bu da yetmiyorsa yapılacak doğru iş çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar ya da Avrupa Birliği, OECD gibi uluslarüstü mekanizmalarla çözüm bulunmasıdır. İnanıyorum ki dünya yakın zamanda bu tür mekanizmalara yönelecektir. O nedenle ilave vergilendirme bu teklifin alelacele gündeme getirilmesinin gerekçesi olamaz diye düşünüyorum. Bu şekilde çıkarım yapmak kafamdaki ikilemi hafifletiyor.
Bir diğer kuvvetli gerekçe olarak öne sürülen sosyal medyadaki sahte hesaplar, yalan haberler, hakaretler, çocuklara ve hayvanlara yönelik istismarlar, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkları teşvik edici paylaşımlar, ki bunlar şu anda zaten hukuki takibe uğramaktadır, ceza yasalarımız dijital ortamda da kullanılmaktadır. Öyle olmasa binlerce kişinin paylaşımları nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma ve yargılama yapılamazdı. Dolayısıyla sosyal medyanın kirli olması yeterli bir gerekçe olamamaktadır.
Esas konu şu: Ülkemiz gerçek demokrasi ve hukukun üstünlüğü bağlamında yeterli bulunsa bu çelişkinin telafisi kolayca mümkün olurdu ama maalesef gördüğümüz, izlediğimiz olaylar bu imkânı bize vermiyor, endişelerimizi artırıyor. RTÜK'ün tarafgir uygulamaları, muhalif TV'leri kapatmayla sürekli tehdit etmesi, sosyal medyadaki hakaretlerin kimden yapıldığına göre hukuki yaptırımlar uygulanması maalesef adaletin eksikliğini ispat ediyor. Özellikle gençlerin ve entelektüellerin yaygın olarak kullandığı bu mecraların kısıtlanması demokrasi ve hukuk adına tahripkârlığın yanında ülkenin modern toplumla irtibatını kesecek hamlelerdir. Bu nedenle, gençler çözümü ülkeyi terk etmek olarak görüyorlar.
Bir diğer konu ise içerik kaldırma konusu. Bence ham verinin kaldırılması tarihin inkârıdır. Tarihî gerçekleri toplumdan saklamaya çalışmamalısınız. Tarihî ham verilerin üzerine eklenen yorum, ek bilgi veya hakaret gibi subjektif ifadelerin yani meta verilerin kaldırılması konuşulabilir.
Endişelerimi artıran bir diğer husus da böyle önemli bir yasanın yani sosyal medyayla ilgili bu yasanın tam da Dijital Mecralar Komisyonunu kurmayı Genel Kurulda kabul ettiğimiz gün gündeme gelmesidir. Özlem Zengin Başkan Vekilimiz belirttiler, "Bu yasa çok önemli, çok ciddi hazırlandı." dediler. Peki, çok önemli ise muhalefetin neden sadece bir gün önce haberi oldu? Sayın Fatih Sayan Bakan Yardımcımız bilirler, ben BTK'nin milyonlarca dolar tutarında bilişim projelerini gerçekleştirmiş bir hoca olarak bu kanun teklifinden haberdar olmam gerekirdi diye düşünüyorum. Madem ihtisas komisyonunu bugün kuruyoruz, neden bu ihtisas komisyonunda görüşmeden alelacele bu Komisyona getiriyoruz? Maalesef bu acelecilik teklif hazırlayanların iyi niyetleri hakkında kafamızdaki soru işaretlerini daha da artırıyor.
Bütün bu açıklamalardan çıkan sonuç nedir değerli arkadaşlar? Eğer samimi olarak ülkede uluslararası kartellerin elindeki sosyal medyaya çekidüzen vereceksek iktidarıyla muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, ilgili uzmanlarla Dijital Mecralar Komisyonunda detaylı bir çalışma yapalım, teklifi hep beraber çıkaralım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.