KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, gecenin bu saatinde biz milletvekilleri olarak yasama Meclisinin en önemli komisyonlarından olan Adalet Komisyonunda gerçekten çok ciddi kaygılarımızı dile getiriyoruz. Şimdi, bu kaygılar az buz kaygılar değil. Bu kaygıların temelini insan hakları oluşturuyor, gerçek anlamda bir arada yaşamanın zorunlu olduğu demokratik bir yapının ne kadar gerekli olduğu bütün milletvekilleri tarafından dile getiriliyor. Şimdi, bu iktidarın belki de dünyada çok az örneği olan mevcut bir yapısıyla biz maalesef bugün itibarıyla tartışıyoruz, o da şu: Bütün ülkeler, demokratik açılım açısından ileriye doğru giderken maalesef bu iktidar -ilk yıllarından sonra on sekiz yıllık iktidar karnesinde- belli bir süreçten sonra maalesef geriye dönüşe ilişkin birtakım uygulamalarla toplumu karşı karşıya bırakıyor.

Bakın, çok uzun bir süredir Türkiye'de yani bu komisyonlarda bir kısıtlama var, bir hak kısıtlaması var; biz bunu kaldıralım. Daha çok "Hak ve hürriyetleri gözetelim." şeklinde bir uygulamayla karşı karşıya kalmadığımızı çok net bir şekilde belirtmek istiyorum. Yani, özellikle bu komisyonda iki yıllık bir süreçte, ne kadar hürriyet varsa, ne kadar demokratik bir hak varsa, maalesef göz dikiliyor ve bu şekildeki uygulamayla kısıtlamaya gidiliyor.

Bakın, şimdi, bu 3'üncü maddede getirilen husus nedir? Para cezası 1 katından 10 katına kadar çıkarılıyor, 10 kat kadar artırılıyor. Yani siz bunu şimdi Anayasa'daki mevcut olan hükümlere göre değerlendirdiğiniz zaman Anayasa'ya uymuyor, e Türkiye'deki mevcut olan yargının parasal değerine baktığınız zaman, endekse baktığınız zaman, yıllık artışa baktığınız zaman ona uymuyor. Şimdi, vergi hukuku açısından baktığınız zaman, bir kazancı vergilendirme veya mevcut olan bir değeri vergilendirme oranına bakıyorsunuz, ona da uymuyor. Ceza hukuku açısından baktığınız zaman, cezanın kanunilik ilkesine uymuyor. Anayasa'nın 38'inci maddesine çok ciddi bir şekilde aykırılık teşkil ediyor. Yani burada ne olmuş? Şimdi gerekçelerden bir tanesi de şuydu: Bu Kanun Teklifinde bulunan milletvekilleri tarafından bu dile getirildi veya diğer, Bilim Kurulundan gelen insanlar, kürsülerden gelen insanlar dile getirdiler. "Bu sosyal ağ sağlayıcıları veya Facebook, Twitter vesaire gibi kurumlar yurtdışında çok ciddi şekilde, milyonlarca dolar para kazanıyorlar. Dolayısıyla bizim getireceğimiz bu cezayı da biz bu şekilde küçük görüyoruz ve bunu artıralım." Şeklinde bir mantık söz konusu. Bakın, bu dünyanın hiçbir yerinde böyle bir mantık olamaz. Şimdi, siz cezai bir hüküm öngörüyorsunuz, kendi iç hukukundaki mantık çerçevesinde bunu yapmak durumundasınız. Bunu hangi mantıkla yapıyorsunuz? Bunu hangi hukuki gerekçeyle dile getiriyorsunuz? Ya, böyle bir gerekçe olabilir mi? Yani hem Anayasa'ya aykırı hem de kanunlardaki mevcut olan uyumluluk ilkesine aykırı olan bir husus.

Şimdi ben size şunu soruyorum: Bakın, Türkiye'de neredeyse her gün bir iş cinayeti yaşanıyor değil mi? İşçiler inşaattan düşüyor veya tersanelerde düşüp yaşamını yitiriyor. Şimdi, 1 işçiye biçilen bedel ne kadar biliyor musunuz? Ortalama 150 bin ile 200 bin lira arasında bir bedeldir. Bakın, Türkiye'de bir cana, bir bedene ölçülen bedel o kadar, onun fazlası değil ama bunun yanında, Komisyon burada bir yasama faaliyetinde bulunuyor. Öyle bir aşamaya geldi ki yani siz bu kanunun neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Gelin o zaman madem bu kadar şeyse, bu kadar paraya değer veriyorsak, bu kadar önemsiyorsak bu tür şeyleri, peki, bir iş cinayetindeki bir işçinin bedenine niye bu kadar ya da hak sahiplerine niye bu kadar küçük bir bedelle biz toplumu karşı karşıya bırakıyoruz.

Bakın, bir, yasama kalitesi çok önemli yani çok çok önemli. Yasama kalitesi açısından baktığınız zaman... Bakın, muhalefetin sesine kulak asın. Muhalefetin sesine kulak asmadığınız zaman siz bu kanunu... Bakın, şöyle bir mantıkla bu kanun yapılıyor: Biz yapalım, bakacağız, yanlışsa yeniden düzelteceğiz. Ya, arkadaşlar, bakın, binlerce ağaç kesilecek, kitaplar basılacak, insanlar bunlardan dolayı -binlerce insan, milyonlarca insan- belki bu meseleden dolayı mağdur olacak. Niye peki burada bizim ileri sürdüğümüz, size yaptığımız eleştirileri niye peki gözetmiyorsunuz? Niye bu kadar, bu saatlere kadar biz bu eleştirilerimizi dile getiriyoruz?

Bakın, bu muhalefet gerçek anlamda hiç kimseye düşman değil yani size düşmanlık etmiyor. Bakın, biz diyoruz ki bu ülkede hep beraber yaşıyorsak, bu ülkede bir kanun yapacaksak bu kanunu da mevcut olan ölçüler çerçevesinde ve muhalefetin mevcut olan eleştirilerini de gözeterek bu işi yapalım. Eğer on gün sonra bu kanunu değiştirecekseniz, bakın, birçok anlamda hak ihlaline neden olacaksınız.

Bir örnek vererek sözlerime son vermek istiyorum: Bakın, bu temel yasalar yaklaşık olarak dört-beş yıl önce değiştirildi. Ne oldu peki? Onun üzerine ceza yasasında, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, bir sürü kanunda, temel kanunda yeniden değişiklik yaptınız. Yani bu, bu halka reva görülebilecek bir durum mudur?

Bakın, bu muhalefetin sesine biraz kulak verin. Gerçek anlamda biz burada yani kanun yapma tekniğine uygun bir kanun düzenlemesi yapalım, bu kadar acele etmeyelim. Çünkü bu acele, gerçek anlamda hak ihlallerini beraberinde getirecek.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.