| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2014 |
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Şöyle geçeyim Başkanım.
AHMET ARSLAN (Kars) - Konuşurken biz de öne gelelim.
BAŞKAN - Efendim, önden daha iyi çıkıyor Sayın Sarı'nın sesi, o yüzden.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Yok, göz teması sağlayayım diye sayın başbakan yardımcılarımla o yüzden öne geçtim.
Sayın başbakan yardımcıları, sayın bürokratlar, değerli Komisyon arkadaşlarım, sevgili basın mensupları; herkese iyi günler dileyerek konuşmalarıma başlamak istiyorum. Tabii, ben daha çok bir siyasal değerlendirme yapacağım. Öncelikle, her 2 başbakan yardımcısına da başarılar diliyorum. Bu ilk bütçe mesaimiz kendileriyle. Aynı ortamı teneffüs ediyoruz ilk defa bütçe vasıtasıyla.
Şimdi, Başbakan Yardımcım Numan Kurtulmuş, ben bu siyasal değerlendirmeleri biraz sizin dolayımınızla yapmak istiyorum ve bazı sorulara yanıtlar aramak istiyorum.
Şimdi, Bakanlar Kurulunda teselsül geçerli yani bütün bakanlar müteselsilen sorumludurlar ve ülkenin siyasetinden ya da hükûmetin siyasetinden ortak sorumludurlar ve ortak şeyleri düşünürler, attıkları imzalarla da bunu gösterirler ve biz de biliriz ki Bakanlar Kurulunun bütün üyeleri o imzanın arkasında dururlar ve aynı siyasal perspektiften ve aynı siyasal pencereden bakarlar.
Şimdi, siz bir başbakan yardımcısısınız ve Hükûmetin 4 başbakan yardımcısından birisiniz. Ama, bazı konulardaki siyasal düşüncelerinizin ne olduğunu ben şahsen merak ediyorum çünkü bunlar doğrudan doğruya Türkiye siyasetini de ilgilendiriyor. En azından bazı iddialara ya da bazı söylemlere bir cevap fırsatı doğsun diye de söylüyorum, burada hem AKP milletvekillerinin huzurunda hem de muhalefetin huzurunda düşüncelerinizin billurlaşmış hâlini bize sunarsanız memnun olurum. Dolayısıyla, bu çerçevede birkaç tane şey söylemek istiyorum.
Sayın Başbakan Yardımcım, şimdi 1-2 örnek vereceğim size: 15 Nisan 2011 tarihinde şunu söylemişsiniz: "İsrail'in en büyük zaferi AKP sayesinde kazanıldı. Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda İsrail'in nükleer kapasitesi var mı, yok mu oylamasında Türk delegasyonu çekimser kaldı. Geçtiğimiz sene 2010 Mayısında da Türkiye İsrail'in OECD üyeliğini onayladı, veto ettiğimiz takdirde üye olması mümkün değildi. Daha önce birçok ülke veto etmişti. Otel lobisinde değil, Birleşmiş Milletlerde, OECD salonlarında 'one minute' demek marifettir. Sayın Başbakanın kalbi 'Ali' diyor, dili 'Muaviye' diyor. " Şimdi bunu söylemişsiniz, öncelikle bunu söylediniz mi, söylemediniz mi, hâlâ aynı şeyi mi düşünüyorsunuz ya da sizin düşüncelerinizde bir değişiklik oldu mu, olmadı mı bunları öğrenmek istiyorum. AKP'li milletvekili arkadaşlarım da bilsin istiyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Sarı, sabahtan beri sen konuştun. Bütçeyle ilgili bir şey yok.
BAŞKAN - Başbakan Yardımcımız meraklarını giderecek, siz de sabır gösterin.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sabahtan beri söyledi zaten.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Ya, lütfen arkadaşlar benim ne konuşacağıma siz karar vermeyin.
BAŞKAN - Sayın Sarı, siz devam edin.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Sayın Başbakan Yardımcım kararları verir, söyler cevaplarını da verir.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) -Grubunuzdan sabahtan beri bu 3'üncü konuşmacı.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Müsaade eder misiniz. Benim ne söyleyeceğime siz karar vermeyin diyorum, ben karar vereyim müsaade edin.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Dinle, bir dinle.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Ya Ekremciğim, bir dinle ya.
BAŞKAN - Efendim, tekrarda fayda var, işin özünü değil, başka şeylerden... Sorun yok.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bir başka konu, demişsiniz ki Sayın Başbakan Yardımcım: "AKP Amerika'nın mandasıdır." Dememişseniz demedik deyin. "Firavun ve Karun olmayacağız." Şimdi ben soruyorum, kim Firavun Kim Karun, siz Firavun musunuz, Karun musunuz? "Kamu kaynaklarını bizimkilere aktarmayacağız. Şefliğe, lider ve adamlarına karşıyız. Amerika hiçbir zaman biz Müslümanları düşünmez, hep kötülüğümüzü ister, NATO sırtımızdaki gâvur leşidir." Söylediğiniz tarih 13 Temmuz 2012, burada gazete kupürleri de var, arzu ettiğinizde söylerim. Hâlâ aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz Amerika konusunda ya da bu çerçeve içinde?
Bir başka örnek, yine bir başka gazeteden, demişsiniz ki, tabii söylediğiniz tarihe göre: "Dokuz yıl sonra Sayın Başbakan diyor ki: 'Kürt sorunu yoktur.' Dokuz yılda hangi adımlar atılmış ki Türkiyede Kürt sorunu kalmamış, bunu açıklamaları lazım." Burada hâlâ aynı noktada mısınız?
Bir başka nokta... Ekonomi olduğu için yani ekonomi görüşlerinizi de biz merak ediyoruz Komisyon olarak. Diyorsunuz ki: "Türkiye'de kişi başına borcumuz sekiz yılda 5.500 dolar artmış." Tabii o tarihe göre sekiz yıl. "Kalkınma, çiftçi, işçi, emekli, emekçi dediler, ne dedilerse tam tersini söylediler." AKP'yi kastediyorsunuz. "Evet, kalkınma oldu ama Türkiye'de birkaç yüz bin kişi için kalkınma oldu." diyorsunuz. Türkiye'de adaletli kalkınma değil, adaletsiz kalkınma oldu. Bunun için gelin iktidar partisinin adını değiştirelim, akraba kalkınma partisi diyenler de var ama müsaade ederseniz, bence adaletsiz kalkınma partisi diyelim." diyorsunuz. Şimdi, bu düşünceleriniz değişti mi, ekonomiye ilişkin AKP'nin politikalarına ilişkin düşünceleriniz değişti mi?
BAŞKAN - Kurum bütçelerimiz açısından çok anlamlı bir konuşma!
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Siz AKP'nin aynı zamanda ekonomiyle iştigal eden bir Başbakan Yardımcısınız ne zaman değişti, ne oldu da değişti, bunları öğrenmek isterim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Altına imzamı atarım.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Yine, bir İnternet sitesinde 29 Nisan 2011...
BAŞKAN - Özel, bir sen eksiktin, hoş geldin.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Sayın Başkan, arkadaşlar; müsaade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bensiz olur mu?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Altına imzanı atmana gerek yok.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Arkadaşlar, müsaade edin.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Arkadaşlar, hatibin sözünü kesmek... Ya arkadaşlar, karşılıklı konuşarak kesiyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kendi arkadaşlarına söylüyor oradan, bize niye...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ya lütfen... Laf atıyorsun oradan.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bir başka sözünüz de şu 29 Nisan 2011'de söylemişsiniz: "Sayın Başbakan 'bir hayal' diyor ya biz de bir hayal kuralım, bu projeden çıkacak hafriyatla -kanal projesini kastediyorsunuz- İstanbul Boğazı'nın ortasına bir ada kuralım, o adayada Sayın Başbakanın devlet başkanlığı sarayını yapalım." Çok büyük bir söylem ve iddia. Bunu da açıklarsanız, hâlâ aynı şeyi mi düşünüyorsunuz memnun olurum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Çılgın bir proje.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Arkadaşlar, bir saniye.
11 Nisan 2009 Hürriyet gazetesinde, aynen şunu demişsiniz: "Harun olmaya geldiler, Karun oldular. Biz AKP gibi Firavunlaşmayacağız. Elimize verilen ülkeyi yönetme imkânını halka karşı bir baskı ve zulüm aracına döndürmeyeceğiz, kendine hevâ ve hevesine uyup dini siyasete alet etmeyeceğiz." Yani, buradan AKP'nin dini de siyasete alet ettiğini söylüyorsunuz. Ne zaman? 2009'da. Hâlâ aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz, bu konuda da, merak ediyorum.
Bir başka konu, "'Değişim' diye diye bugünlere geldin, ne biçim değişim bu? Başbakan değişimden söz ediyorsun ama 1970 model Süleyman Demirel gibi konuşuyorsun." diyorsunuz.
Bir başka şey, bunu da ben gerçekten çok çekinerek söylüyorum ama söylemek zorundayım. 22 Temmuz 2012 Radikal, AKP'liler için şöyle diyorsunuz: "Bizim en büyük sorunumuz içimizdeki sinsi AKP'liler." Bunları söylediniz mi, bunların arkasında duruyor musunuz? Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz? Eğer hâlâ böyle düşünüyorsanız kanımca istifa etmeniz gerekir ve bu organizasyonun içinde yer almamanız gerekir.
BAŞKAN - Organizasyon ifadesi yanlış bir ifade.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Biz politik organizasyondan bahsediyoruz.
BAŞKAN - Yanlış bir ifade.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bir politik organizasyondan söz ediyorum. /Eğer böyle düşünmüyorsanız geçmişteki bu düşüncelerinizle, arkadaşlarınızla bir hesaplaşmanız gerekiyor diye düşünüyorum. Dediğim gibi, kendinize, size de bir fırsat vermek ve bunları bizlerle de paylaşmak açısından önemli bulduğumu gördüğüm için bunları söyledim.
Bir başka teknik konu, RTÜK ihalesine ilişkin...
BAŞKAN - "Bir başka teknik konu" değil yani teknik konuşun da.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Peki, teknik konu diyelim.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bunların hepsi teknikti.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - RTÜK frekans ihalesi Sayın Başkan, Nisan 2013 yılında mahkeme tarafından iptal edildi. İptal gerekçesi çok enteresan, bu konuda bize bir değerlendirme yaparsanız memnun oluruz. Şunun için iptal etmiş mahkeme: Önce yeterlilik belgesi istemişsiniz, sonra şartname. Yani, normal koşullarda önce şartname olur, sonra bunun üzerinden bir değerlendirme yapılır. Yani, ben ilk kez görüyorum, önce yeterlilik belgesini isteyip ona göre şartname hazırlandığını. Yani, mahkeme de bunu iptal etmiş. Bu nedir, biraz bize bilgi verirseniz niye böyle bir yolu seçtiniz? Ve, siz bilebildiğim kadarıyla tahsis yöntemiyle bu frekans ihalesini yapmayı düşünüyorsunuz yani böyle bir düşünceniz vardı daha önceden. Yani, "Söz konusu firmalar, şirketler bugün hangi frekansı kullanıyorlarsa belli bir bedel karşılığı aynı frekansları kullansın." diye bir bakış açınız vardı. Ama, bunun bir ihaleyle mutlaka karara bağlanması lazım, bir ihale yapılması lazım ilgili koşullar içinde. Sayın Cumhurbaşkanının da bu yönde bir telkini olduğuna ilişkin bize birtakım bilgiler geldi. Bu ihaleyi ne zaman yapacaksınız? Bir değerlendirme içinde misiniz ihale yapalım mı, yoksa tahsis yöntemiyle mi bu işi götürelim... Böyle bir değerlendirme içindeyseniz hangi yönde karar vereceksiniz? Her iki şeyin artıları ve dezavantajları nelerdir bizimle paylaşırsanız memnun olurum.
Son olarak Sayın Başkan, iki konuyla ilgili Sayıştay raporlarında kafama takılan bir iki husus var onları sormak istiyorum: Bunlardan birisi TİKA'yla ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İlave süre veriyorum.
Buyurun.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Tabii TİKA çok önemli bir kurum. "Soft power" dediğimiz küresel ilişkilerde ve uluslararası ilişkilerde önemli olabilen, ülkelerin kendi potansiyellerini değerlendirebilecek, kültürel ilişkilerin ve uluslararası ilişkilerin önemli bir ayağı olarak değerlendirilen bir çerçevede işlev ve işlemler görüyor. Ama bakın şöyle bir değerlendirme yapılmış bir denetim raporunda, Sayıştaya ilişkin Sayıştay denetim raporunda denilmiş ki: Başbakanlığın taşınmaz varlıkları ile muhasebe kayıtlarının uyumlu olmadığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda bazı binaların kayıtlarının yapılmadığı ifade edilmiştir. Buradaki bina da Ulus'taki hizmet binası ve Bilkent'teki sekiz adet villa; Sayıştay raporu.
Şimdi, bu sekiz adet villa ve söz konusu Ulus'taki hizmet binası niçin kayıtlara geçmedi? Bu sekiz adet villayı kim kullanıyor? Kayıtlara geçmeyen bir villa nasıl kullanılıyor, hangi çerçevede ve hangi hukuki ilişkilerde? Bunların cevaplarını öğrenmek isterim.
Son olarak da, Türk Tarih Kurumuyla ilgili bir değerlendirme var. Sizin kurumlarınızın değerlendirmelerine ilişkin Sayıştay raporları genellikle olumlu bulunmuş, mali problemler çok fazla gözükmemiş ama bir iki husus var; o hususlardan biri de, Türk Tarih Kurumunun matbaasına ilişkin. Diyor ki: "Sincan Organize Sanayi Merkezinde bulunan Türk Tarih Kurumuna ait matbaanın 2013 yılı mali yılında çalıştırılmaması sonucunda bir yandan bütçe giderleri artmakta, diğer yandan da muhtemel bütçe gelirlerinden mahrum olunmakta ve bu da bütçe gelirlerini azaltmaktadır." Kurum bununla ilgili birtakım açıklamalarda bulunmuş. Çok uzun zamandır burası çalışmıyor ve burada ciddi bir zararın oluştuğuna ilişkin bir Sayıştay raporu var elimizde. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz var mı? Buradaki matbaa niye çalışmıyor, çalışmıyorsa bir tasarruf yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum, bütçelerinizin hayırlı olmasını diliyorum.