KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli Komisyon üyelerimiz, değerli milletvekillerimiz, değerli bürokratlarımız ve basınımızın değerli üyeleri, değerli misafirler; öncelikle 27'nci Dönem Dördüncü Yasama Yılının hepimize, Meclisimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli teklif sahibi Komisyon üyesi arkadaşlarıma da başarılar diliyorum getirdikleri kanun teklifiyle ilgili.

Tabii, getirilen kanun teklifinin içeriğine geçmeden önce şunu belirtmek istiyorum: Hâliyle bu dönemde de -geçmiş dönemdeki- bizim, bütçede kanun tekliflerini görüşme dinamiğimizin, pratiğimizin devam edeceğini görüyoruz. Bu anlamda, kanunların torba kanun olarak getirilmiş olması, etki analizinin hiçbir şekilde sunulmuyor oluşu ve diğer komisyonlarda, ihtisas komisyonlarında bu maddelerle ilgili herhangi bir görüş alınmıyor oluşundan bu kanun teklifiyle de görülüyor ki önümüzdeki süreç de böyle devam edecek. Çok fazla detayına girmeyeceğim, geçtiğimiz dönem çok üzerinde durduk bu konuların çünkü, ama bir fayda göstermediğini, bir fayda etmediğini de görüyoruz.

Yine, zamanlamasıyla ilgili, bu kanun teklifinde getirilen bazı maddeler daha önce tartışılmış, üzerinde konuşulmuş, "Getirilirse, bu konuda bir düzenleme yapılırsa iyi olur." denmiş maddeler var. Bizim olumlu gördüğümüz uygulamalar da düzenlemeler de var. Ama içinden geçtiğimiz bu pandemi sürecinde ülkenin birçok sorunu varken bunların hiçbirinin daha Meclisin ilk açıldığı hafta Meclise getirilmemiş olması da açıkçası eleştiriye açık bir konu diye düşünüyorum ben. Çünkü ülkede hakikaten ekonomik olarak bir buhran içindeyiz, çok büyük sıkıntılar var, çok büyük sıkıntı yaşayan kesimler var. Kamu kurum ve kuruluşlarından gelen öneriler üzerine belki bu kanun teklifleri hazırlanıyor ama demek ki kamu kurum ve kuruluşlarına ülkedeki ekonomik durumla ilgili, işsizlikle ilgili, yaşanan sıkıntılarla ilgili bir şeyler hiç gelmiyor mu acaba? Belki bunu da sorgulamak lazım.

Kanunun içeriğine baktığımız zaman, özellikle 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda değişiklik yapılan ilk 4 madde, hatta ilk 5 madde, en fazla tartışılan, belki de teklifin ana damarını oluşturuyor gibi görünüyor. Evet, 9 kanunda değişiklik yapılıyor ama 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda yapılan değişiklikler sorgulanması gereken değişiklikler olarak görünüyor.

Şimdi, 2003 yılında gündeme gelmiş olan bu kanun, ki çok önemli bir kanun; tüm ülkenin bütçesi bu kanuna göre yapılıyor, halkın bütçe hakkı, devletin hesap verebilirliği, şeffaflığı bu bütçe üzerinden ölçülüyor yani nereden bakarsak bakalım, hakikaten çok çok önemli bir kanun. Ama hangi iç ihtiyaçtan dolayı bugün bu teklif getiriliyor, bunun mutlaka açıklanması lazım. Şu ana kadar teknik anlamda içeriğiyle ilgili epey tartışma yapıldı, maddelere geçildiği zaman da üzerinde konuşacaktık ama hangi ihtiyaçtan dolayı, tam da bütçe görüşmelerinden bu kadar kısa zaman önce getirildi bu kanun teklifi, bu düzenleme? Yine zamanlama olarak baktığımızda, şu anda kriz döneminde bütün göstergeler rotasından şaşmışken, ek bütçe hakkı epeyce aşılmışken, borçlanma seviyemiz rekor seviyesine gelmişken, bugün kamu-özel iş birliği projelerinin bir kara delik olduğunu konuştuğumuz bir süreçte -belki muhalefet olarak ciddi anlamda da üzerinde duruyoruz bu kara deliklerin- bu bütçenin kullanımının bu kadar aşılmasının, bütçeyle ilgili bilgilere ulaşılmaması üzerinde bu kadar durulurken bu yeni yapılan düzenlemeyle birlikte, hazırlanacak olan bütçenin şeffaflığının daha da fazla örtbas edilecek hâle getirilmesinin nedeninin açıklanması gerekiyor. Yani bunun zamanlaması sorgulanmalı. Ayrıca, şurada kaç hafta kaldı, bütçe gelecek, bakanlıklar bütçelerini bize sunacaklar bütçe görüşmelerinde. Şimdi, getirilecek olan bakanlıkların bütçesindeki cetveller, bugün yapacağımız bu yeni düzenlemeye göre mi yapılacak? Bu kadar kısa süre içerisinde birçok bakanlığın birçok belgesini zaten hazırlamış olması gerekiyor şu ana kadar baktığımızda. Evet, orta vadeli plana göre belki birtakım düzenlemeler yapılacak. Orta vadeli plan beklendi, eylülün ilk haftası gelmesi gerekirken -yeni adıyla "Yeni Ekonomi Programı" diyelim, aslında kanuni ismiyle "orta vadeli plan"- o da gecikmeli olarak geldi ve ona göre belki bazı düzenlemeler yapılacakken şimdi bir de bu kanuni düzenlemeyle karşılaşıyoruz. Yeni gelecek olan bütçe bu düzenlemeye göre mi gelecek? Karşımıza farklı bir cetvelle mi gelecek? Bu soruların da cevaplanması gerektiğini düşünüyorum.

Kanun teklifinin diğer maddelerine şöyle bir bakacak olursak, kısaca bir değinmek istiyorum, maddelerde de tabii üzerinde konuşuruz.

Madde 6'dan itibaren değerlendirecek olursak: Kanunun ek 3'üncü maddesine eklenen bir düzenlemeyle, evet, tıp fakültesi kurmak isteyen özel üniversitelerde eğitim öğretim faaliyetleri ile sağlık hizmeti sunumu için 200 yataklı hastane zorunluluğu, gerekli fiziki mekân... Evet, bu biraz önce Sayın Lale Karabıyık Hocamızın da açıkladığı gibi, uygun bulduğumuz bir uygulama ancak yine vurgulamak istiyorum, aslında çok geç kalınmış bir uygulama. Bugün ülkeye baktığımız zaman -kurulmuş olan üniversiteler- sadece aslında burada tıp fakülteleri üzerinden değil, tüm üniversiteler üzerinden bu konuyu belki tartışmak lazım. Belki de bu madde, bu kanun teklifine, bu torba yasaya koyulmadan başlı başına üniversitelerle ilgili yeni bir düzenleme yapılması gerekirdi ve onun içinde olması gerekirdi. Yani böyle küçücük bir parça alınıyor "Şurada şu düzeltmeyi yapalım..." Biraz, yama yapar gibi, bütçede kanun teklifinin içine bir madde olarak koyuluyor, biz burada bir şeyler yapıyoruz, ama ondan sonra bu uygulamanın da birtakım aksaklıkları oluşmaya başlıyor ileride ve biz tekrar aynı kanun tekliflerini görüşmeye başlıyoruz, aynı maddeleri tekrar görüşüyoruz. Biraz sonra görüşeceğimiz Büyükşehir Yasası'yla ilgili düzenleme gibi diyebiliriz aslında. O da bir yanlıştan, hatadan tam değilse bile kısmi bir dönmeyi içeriyoruz.

Buradaki düzenlemede, şu anda, mevcut, hastanesi olmayan tıp fakültelerinin konumunun ne olacağıyla ilgili bir açıklık yok. Bununla ilgili bir ekleme mi yapılması gerekiyor ya da Farklı bir şekilde mi ifade edildi, bunun da bir açıklanması gerekiyor.

Madde 7 'ye geldiğimiz zaman yine burada Sağlık Bilimleri Üniversitesinin yapısında, kuruluşunu düzenleyen ek 1 58'inci maddesinde bir değişikliğe gidilmiş. Şimdi, burada Sağlık Bakanlığının -madde üzerinde daha detaylı konuşuruz, bir cümleyle geçeceğim- etkin olması bilimsel özerkliğe aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bir durum var ama karşımızda da şu anda buradaki uygulamada bu yetkinin, mütevelli heyetindeki kişilerin seçilmesiyle ilgili yetkinin YÖK'e devredildiği görülüyor. YÖK bu konuda yetkisini ne kadar özerk kullanabilecek, kullanabilecek mi? Özellikle rektör atamalarında yetki YÖK'teymiş gibi görünse de hepimizin bildiği gibi Cumhurbaşkanı yapıyor bu atamaları. Mesela, bu sorunun da cevabını nasıl vereceksiniz, merak ediyorum. Yani bunu da gerçekten konuşmamız lazım. Görünürde uygun bir uygulama gibi görünse de uygulamada aslında yine istediğimiz gibi bir uygulama olmayacağı ortaya çıkıyor.

Madde 8'de Cumhurbaşkanlığı raportör ve raportör yardımcılığı kadrolarının kariyer meslek sınıfı olarak düzenlenmesine baktığımız zaman da yine burada, hakikaten, teknik birtakım tartışılması gereken konular olduğunu görüyoruz. Yani özellikle şunu sormak istiyorum: Burada kaç kişilik bir kadro istihdamından bahsediliyor? Daha önce Cumhurbaşkanlığı bünyesinde istihdam edilmiş, diğer bakanlıklardan bu görevi yapan ve şu anda görevi sürdüren kamu görevlileriyle ilgili ne kadar süreli bir dönüşüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Toparlıyorum.

Yani burada aslında bir dönüşümden bahsediliyor, bir dönüşüm var, bir dönüşüm olacak anladığım kadarıyla, kadro içerisinde. Ne kadarlık bir dönüşümden, ne kadar sürelik bir dönüşümden ve kaç kişilik bir istihdamdan bahsediliyor? Bunların da cevaplanması gerekiyor.

Bir de yine, aslında, 657 sayılı Yasa'ya da birtakım aykırılıklar içerdiği görülüyor bu düzenlemenin. Örneğin, personel açısından "hizmetine ihtiyaç kalmama hâli" diye bir kavram aslında yok, böyle bir kavram yok bizim literatürümüzde, "kadronun iptali" diye bir durum söz konusu ve kadrosu iptalse devlet memurunun özlük hakları da 657 sayılı Yasa'nın 91 'inci maddesinde belirleniyor. Şimdi bu madde de aslında konu dışı bırakılmış gibi görünüyor bu düzenlemeyle ve devlet memurunun güvencesini de acaba ortadan mı kaldırıyor? Yani bu soru işaretleri var düzenlemeyle ilgili.

Yine, Devlet Personel Başkanlığının aslında bu konuda yetkili olması gerekirken doğrudan, bu kadrolarla ilgili Cumhurbaşkanlığı yetkilendirilmiş, yetkili kılınmış. Bu da çok doğru görünmüyor. Yani kanunların uygulanış şekillerini böyle -nasıl diyeyim- keyfiyet hâline getirir bir durumumuz var, yine yaptığımız torba kanunlarla. Kendi hazırladığımız kanunlara aykırı birtakım düzenlemeler yapıyoruz bu çalışmalarla, öyle görünüyor, burada yaptığımız düzenlemelerle.

Diğer maddelerle ilgili... Madde 9 da yine, madde 8'in bir devamı, detayı; maddeler üzerine konuşurken konuşuruz.

Baz istasyonlarının kurulumu kolaylaştırılıyor bu yeni düzenlemeyle » madde 1 0 1 1a gibi görünüyor ama bazı teknik problemler var orada da. Madde üzerinde konuşurken yine onlara da değiniriz. Onun dışında, diğerleriyle ilgili, Marmara ve Düzce depremleriyle ilgili, bunlara kanun maddeleri üzerine konuşurken değiniriz.

Bir de Büyükşehir Belediyesi Yasası'nda yapılan bir değişiklikle belediye meclisinin en geç doksan gün içinde alacağı bir kararla ne deniliyor? İşte, "Kırsal yerleşim özelliği taşıdığı tespit edilen mahallelerin kırsal mahalle olarak kabul edilmesi veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmesi." Şimdi, Büyükşehir Yasası çıktığından beri bu konuda aslında eleştirilerimizi sürekli yaptık. Bu yasanın uygun olmadığı, köylerin mahallelere dönüştürülmesinin büyük sakıncalar getirdiği, orada yaşayan halkın üzerine çok fazla mali yük getirdiğiyle ilgili eleştirilerimizi çok yaptık. Bir yanlıştan dönme gibi görünüyor bu yeni düzenleme. Kendi içinde uygunlukları olmasına rağmen, soru işaretlerini de barındırıyor düzenleme. O yüzden çok dikkatli olmamız gerekiyor bu düzenlemede. Bizim tabii ki eleştireceğimiz noktalar olacaktır. Özellikle, bir mahallenin kırsal alan olarak belirlenmesinde ilçe belediye meclisinin karar alması ve ilçe belediye meclisi tarafından teklif edilmesi büyükşehir belediyesinin bu işlemi kendisinin yapamayacağını gösteriyor. Büyükşehir belediyeleri açısından mahallelerin kırsal alan ilan edilmesi ancak meclis kararıyla mümkün olabilecek görünüyor. Neden bu şekilde bir düzenlemeye başvuruldu? Burada, açıkçası arkasında başka sebepler de aramak durumunda kalıyoruz. Sonuçta, büyükşehir belediyelerinin şu andaki meclis yapılarına, siyasi dağılımlarına baktığımız zaman, özellikle CHP'li büyükşehir belediyelerinin karar almasında sıkıntı yaratacak bir düzenleme gibi görünüyor. Eğer bu teklifte bu madde bu hâliyle geçerse bunun uygulamasında birtakım sıkıntılar yaşanacaktır. Bu, uygulamaları, tabii ki köy statüsüne geçtiği zaman bunlar uygun ve olması gereken uygulamalar.

Olağanüstü Hâl Kanunu'yla ilgili madde 1 4'te bir düzenleme vardı. Ona da şöyle çok kısa değineceğim, madde üzerinde eğer fırsatım olmazsa diye. Şimdi, "KHK'lerde yer alan ilave tedbirlere karşı komisyona başvuru yapılamayacağını öngören kural, Anayasa'nın 40'ıncı maddesiyle güvence altına alınan etkili başvuru hakkına aykırılık oluşturmaktadır." gerekçesiyle Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmişti. Buna istinaden yapılan bir düzenleme gibi görünüyor bu. Ancak şimdi, Anayasa Mahkemesi iptalinde açıkça bu konuda OHAL Komisyonuna başvurulabileceğini, bunun yolunun açılması gerektiğini söylüyor ama düzenlemede kurumlara başvurudan bahsediliyor. Burada bir çelişki var, ciddi bir çelişki. Bu çelişkinin çözülmesi lazım. Düzenlemenin şu anda komisyonda yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Şimdi, zaten idare kendi kararını vermişse.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şöyle: OHAL Komisyonu bütün bilgileri gelip buradan alıyor. Dolayısıyla yani kurumun bilgisi daha doğru oluyor zaten. Oradan da böyle bir sıkıntı varsa zaten bölge idare mahkemesine gönderiyor.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) Ama orada sadece kendi kurumuna gittiği takdirde şimdi kararı almış olan kurum yani daha önce ihraçla ilgili kararı almış olan... Tabii, ben bu konunun çok detayına girmek istemiyorum, hukukçularımız var, hukukçularımız mutlaka detayına girecekler bu konunun ama bizim de tabii olayı anlamamız lazım. Kurumuna gittiği zaman, kurumun kendi aldığı kararı sanki yalanlamak zorunda kalması gibi bir durum söz konusu mu oluyor?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yok yok, öyle bir şey yok.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bunun da çok açık bir şekilde detaylanması gerekiyor. Ben tabii, hukukçularımıza bırakıyorum bu konunun detayıyla ilgili konuyu. Gerekirse yine üzerinde görüş bildiririm.

Ben teklifin hayırlı olmasın ı diliyorum. Umarım hepimiz için uygun bir hâle gelerek geçer. Yani umarım ki bu kanun teklifi bugün buradan geçerken bir önceki dönemde olduğu gibi noktası virgülü değişmeden değil de bizlerin de görüşlerinin yansımış hâliyle Genel Kurula ulaşır.

Teşekkür ediyorum.