KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabii Sayın Bakan Yardımcısının açıklamalarının bütçenin durumuyla bir ilgisi yok, onu tekrar söyleyeyim, tutanaklara geçsin. Yani KGF kredileri veya işte söylenen o diğer bankaların verdikleri krediler bütçeye yük getirmez. Ha bir sübvansiyon varsa görev zararları kısmında bütçeye yük getirir ama sübvansiyonda onun yapılacağına ilişkin bir açıklama yapılmadığı için normal şartlarda bütçeye yük getirmemesi beklenir. Ha kamu bankalarına -tabii, Sayın Bakan Yardımcısı bu konuları ne kadar detaylı biliyor bilmiyorum- sermaye... Tabii, kamu bankaları şu anda eriyor, ciddi bir riskle karşı karşıyadır Türkiye'de kamu bankaları.

2 defa şey yaptık yani 2001'i hep eleştirdiler, hep eleştirdiler; tabii, burada 2001'le ilgili artık cevaplar vermek durumunda değilim, onu vermesi gerekenler verir. Ama eleştirdiğiniz 2001'in daha beteri kamu bankalarına sermaye enjeksiyonu yapılıyor ve bunlar bütçeyle ilişkilendirilmeksizin yapılıyor. Şimdi, tekrar bir enjeksiyonla karşı karşıya kalacağız önümüzdeki günlerde. En az 30-40 milyar liralık nakit dışı tahvil verilmek durumunda kalacak. Bunların doğru olan, CDS'e uygun olan, uluslararası standartlara uygun olanı, piyasaya güven vereni... "CDS'imiz niye yüksek?" diyoruz ya işte bundan dolayı CDS'imiz yüksek. Çünkü biz gerçek bütçe rakamlarını göstermiyoruz. Bu sermaye enjeksiyonlarının hepsinin bütçede gözükmesi lazım görev zararı olarak.

Şimdi, bunlar geçen sefer 27 milyar lira verdi, gözükmedi. İkinci defa da verilen de gözükmedi, büyük ihtimal bu da gözükmeyecek. Ancak bunlar olursa bütçede görünür, bunlar olmadığına göre bütçe başka şeyden dolayı bozuluyor. Şimdi, durum tespitini sağlıklı yapmazsanız çözümünüz sağlıklı olmaz. Yani "Nakit tutacağız." denildi, bu kadar pahalı borçlandığınız bir ortamda bu kadar nakdi niye tutuyorsunuz, ben bunu sorarım.

İki yıl önceki altın tahvillerini bugün yüzde 110'la ödüyoruz arkadaşlar, yüzde 110 faiz ödüyor bu Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi. Hep eleştiriyorduk ya "Yüzde 50-60 faizlerle borçlandılar, şöyle yaptılar, böyle yaptılar." falan diye. Şimdi, rakamları arkadaşlarımız ne kadar takip ediyor bilmiyorum.

Şimdi, insicamı bozuldu tabii konuşmamın, çünkü hakikaten Sayın Bakan Yardımcısının verdiği bilgiler en hafif tabiriyle üzücü. Şimdi, bugün sabahleyin gelirken aldım, ağustos sonu itibarıyla merkezî yönetim borç stoku, brüt borç stoku 1 trilyon 810 milyar TL arkadaşlar. Bakın, bu ülke hepimizin, bu hazine hepimizin. Bu, 2019'un sonunda ne kadar biliyor musunuz? Hemen buradaki rakamdan söylüyorum, 1.329 yani artış 481 milyar TL, Türkiye merkezî yönetim bütçesi sekiz ayda 481 milyar TL stok artıyor. Yani borçlanmamız daha fazla, borçlanıyoruz, ödüyoruz, stokumuzdaki artış bu. Bir önceki yıl artış 2018'den 2019'a, bakın, yani şunun için söylüyorum, tabii siyaseten bazı şeyleri söyleriz ama teknik bir komisyon burası. Gelip işi pandemiye bağlamayın. Bütçeden pandemi için yapılan harcama 9 milyar TL arkadaş, 9 milyar TL'den başka bir kuruş varsa bana burada gelsin birisi söylesin bütçeden yapılan harcamayı. Gelir tarafı aksadı, ona bir şey demiyorum ama ona da erteleme demeyin. Ekonomi daraldı, şöyle oldu, böyle oldu, millet iflas ediyor ve vergi toplayamıyorsun. Ama bunu pandemiye bu şekilde doğrudan bağlamak yanlış olur. Ömrümüz bu hesaplarla geçti bizim. Vergi ertelemesi mayıstan temmuza ertelenir, yıl içerisinde düşüyor. Temmuza erteledin, hadi bilemedin ağustosa erteledin, yıl içerisinde düşüyor.

Şimdi, konuştuğumuz rakamlar, arkadaşımızın verdiği rakamlar yıl sonu tahmini yani ağustos sonu değil. Şimdi, benim iç borç stokuna ilişkin verdiğim rakam ağustostur ama bütçe borçlanma limiti dediğimiz yani tabii, ben burada baştan aşağı okuyacaktım ama dediğim gibi, insicamım bozuldu. 138 milyar TL açık öngördük, şu anda 240 milyar TL olacak deniliyor açık, yaklaşık 100 milyar TL artış var, ifade ettiğiniz şey o. Bu, yıl sonu rakamı, dolayısıyla, ertelediğiniz sosyal güvenlik primleri ve vergiler, yıl içerisinde düşeceği için burada normal şartlarda ertelemeden kaynaklanan bir sorun olmaması lazım. Yani bunu millete bir destekmiş, kıyakmış gibi göstermeyelim.

Şimdi, daha da şeyi, şunu söylemem lazım, tabii, on sekiz yıl Adalet ve Kalkınma Partisi ülkeyi idare ediyor. İyi işler yaptı, yanlış işler yaptı; iyi yaptığına iyi yaptı dedik, yanlışta da yanlışlarını ikaz ettik. Fakat son iki yıldır bir şey daha yapılıyor: Sayın Hazine ve Maliye Bakanı "yeni" diye bir kavramı... Yani böyle yeni deyince sanki bir şeyler yeni oluyormuş gibi. Hele son sunumunda 8-10 tane "yeni" kelimesi, yeni finansman var, yeni ekonomi programı, yeni dengelenme, yeni normalleşme, yeni bilmem ne... Ya bu kadar eskiyle siz neyin yenisini yapıyorsunuz? Yeni dediğinizde neyin intikamını alıyorsunuz? Kime yeni? Yani şimdi hükûmet, iktidar yeni olur, bir şeye yeni dersiniz. On sekiz yıllık bir iktidar geliyor, resmî ismi Orta Vadeli Program olan bir dokümana -hadi bir kere dediniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - İlk geldiğinizde dediniz, diyebilirsiniz yani yeni bir bakan gelmiş, yeni ekonomik program demiş, ya ikinci yıl dediniz yeni ekonomik program, üçüncü yıl orta vadeli programa yeni ekonomik program dediği gibi yanında 5 tane daha sunumunda yeni dedi.

Şimdi, o zaman demek ki benim dönemim farklı olacak, Türkiye'nin dönemine bir bakalım. Beyler, hepimiz biliyoruz tabii ki, arkadaşlar, 2000 yılı başından itibaren uygulanan programların temel şeyleri vardı, dezenflasyon programı diyorduk, temel "benchmark"ımız veya işin ayağını tutan temel şey de maliye politikasıydı. Yani Türkiye'nin kamu açıkları yüzde 11'lere geldi, bakın bunları hep üzülerek söyledik, bugün de yüzde 6,1, Hükûmetin getirdiği yeni ekonomi programında, bunun neresi yeniyse? 6,1 Türkiye'nin kamu açığı, 2006 yılında yine bu iktidar kamu açığını sıfırlamıştı, hatta 0,6 fazlaya dönüştürmüştü, şu anda yüzde 6,1. Bunu hiç kimse pandemiyle ilişkilendirmesin, bakın pandemi meselesi falan değil, pandemiyle olan etkileri görüyoruz bütçede.

Şimdi, Sayın Bakanın kendisi 2018 yılı temmuz ayında görevi devraldı, Türkiye'nin merkezi yönetim borç stoku -hazine verisidir- 1 trilyon 9 milyar lira; şu anda 1 trilyon 810 milyar lira. İki yıl içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan bütün borç stokunu katladı. 1 trilyondan, 1,8 trilyon liraya çıkardı ve bunu takdim ederken de "yeni" diye takdim ediyor. Yani burada herkes tarafından mutlak suretle düşünülmesi gereken bir iş vardır, bunu içim kan ağladığı için söylüyorum.

Şimdi gelelim bu kanun teklifiyle yapılmak istenen şeye. Tabii, kanunsuz yere borçlanacağı yerde zaten bu iş olacak, bunun bir kanuna büründürülmesinde fayda var, o anlamda teşekkür ediyorum ama bir şey daha yapılması lazım. Şimdi, bu açık başlangıç bütçesinde 139 milyar TL öngörülmüştü -küsuratları söylemiyorum- şu anda yıl sonunda 239 milyar TL olacak deniyor, tahmin tutarsa. 100 milyar TL üzerinde, dolayısıyla borçlanma limitinde yüzde 5'lerde... Bakın, Türkiye bu kanunu yaparken "Ya sapsa sapsa bu yüzde 5 sapar." diyordu, şu anda sapma yüzde 100; yüzde 100 sapan bir Türkiye'ye geldik. Ben bunları hatırlıyorum, 2000 öncesinde, 1989 yılında Panlamaya girdik, yıllarca bu işlerle uğraştık, bütçeyi 20 milyar lira yapardık -o zamanın parasıyla- 40 olurdu. Aynısı oluyor, Türkiye bunları yaşamakla yüz yüze geliyor. Buna tabii bir şey demek durumunda değiliz ama bu riski, ciğeri yanan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak söylemek istiyorum.

Şimdi, 100 milyar TL artıyor, fakat nereden artıyor? Gelirden değil. Sayın Bakan Yardımcısı, bakın, geliri 956,6 milyar TL olarak öngörmüşsünüz programda, şimdi 973 milyar TL olacak diyorsunuz, gelirde bir aksama yok. Aksama, harcamadan ama harcama da pandemi harcaması değil. Pandemiyle ilişkili, Sayın Cumhurbaşkanı -1 Ekim Meclis açılış konuşmasında da vardır- "35 milyar TL yaptık." dedi, onun alt dökümleri var.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - 495 milyar pandemi için ayırdık toplam.

ERHAN USTA (Samsun) - Kardeşim ben iki saattir boşa konuşuyorum demek ki. Ya bunlar bütçeyle alakalı şeyler değil.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, arkadaşlar...

ERHAN USTA (Samsun) - Ziraat Bankasının verdiği krediyi söylüyorsun, bilmem ne. Vatandaşı boğazına kadar borca batırdık, bir de onları temizlemeye çalışacağız tamam mı? Lütfen bana müdahale etmeyin yani zaten sinirim tepemde, daha da fazla şey yapmayalım.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sakin olun lütfen.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bu nasıl bir üslup!

ERHAN USTA (Samsun) - Bu böyle bir üslup.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Size tahammül ediyoruz siz de bize tahammül edeceksiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, ben size bir şey demiyorum.

Bakın, 35 milyar TL Sayın Cumhurbaşkanının 1 Ekim konuşması var. Bakmadınız mı? Ve bunun 25 milyar TL'si bütçeyle ilişkili olmayan İşsizlik Sigortası Fon'undan diyor. İşsizlik Sigortası Fonu ayrı bir şey şu anda konuştuğumuz 140 milyar liradan açığını 240 bin liraya çıkardığımız ve bunun için borçlanma limitini artırmak durumunda kaldığımız bütçe farklı bir şey. Tamam mı? Bu farklı. 9 milyar lira, sadece 9 milyar lira pandemiden dolayı harcamalarda bir artışımız var. Söylese söylese Sayın Bakan Yardımcımız gerekçe olarak bunu söyleyebilir. Pandemi demeyelim. Ha, Türkiye'nin bir gerçeğidir, bu iş olmuştur, bunun temizlenmesi lazım. Ama hep şunu söylüyorum: Tespiti doğru yapalım da çözümü doğru bulalım.

Şimdi, Sayın Başkanım, harcamalardaki artış 116,8 milyar TL. Yani şimdi, borçlanma limitini artırıyoruz da peki harcama limitini nasıl artıracağız? Dünkü konuşmamda onu demiştim, Plan ve Bütçe başlangıcındaki konuşmamda. Ya, bir defa şu bütçenin ve Parlamentonun bir saygınlığı olması lazım. Yani hiç olmazsa bunu getirirken şunu da keşke getirselerdi: Eskiden bunlar için -mevzuat için şimdi de gerekiyor- ek bütçe getirilir. Yani "Ödenek üstü kanunsuz harcamayı kısacağım." diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Kanunsuz borçlanmayı yapamam çünkü Hazine Bürokratları biraz daha bu konu daha akıllı davranırlar, hassas davranırlar daha doğrusu. Yani kanunsuz borçlanma yapmayalım yarın bir gün başımıza sıkıntı ama kanunsuz harcama yapılıyor ve biz Parlamentoyuz. Yani bu yapılan şey yanlış zaten de ama olması gereken, temizlenmesi gereken bir şey, sizlerin oylarınızla bu temizlenecek. Ancak bir şey daha yapılması lazım özetle onu söylemeye çalışıyorum. Ek bütçe kanunu da gelmesi lazım, bu ödenek yetkisinin de Meclis tarafından Hükûmete verilmesi lazım. Hükûmet bu harcamayı zaten yıl sonu tahminlerini yapmış, o çerçevede de karşılığında usulen bir gelir gösteriliyor ama o gelir gelmeyecektir. Sonra borçlanmayla da bu finansman yapılacaktır.

Son olarak Sayın Başkanım, şimdi bakın, 2000 yılından itibaren diyoruz. 2000 yılında 57'nci Hükûmet başladı, daha sonra AK PARTİ Hükûmeti devam ettirdi. Sıkı maliye politikası... Bakın, maliye politikası bizim gibi ülkelerde sıktığınız zaman ülke ekonomisi büyüyor. Bu teorinin biraz tersine çalışan bir şey. Çünkü kamu maliyesindeki bozukluk o kadar çok istikrarsızlık yaratıyor ki sizin istikrar yönünde attığınız adım harcamanızı kısmanıza rağmen sizin ekonominize artan güven ve kaynak girişiyle birlikte ekonominiz büyüyor. Biz bunları 2007, 2008'e kadar coşkulu bir şekilde Türkiye'de yaşadık.

Şimdi, ondan sonra 2009'da açıklarımız yüzde 5lere çıktı. Daha sonra tekrar tedbirler alındı, bir miktar düşürüldü. Bakın arkadaşlar, şu anda kamu açığı -şimdi bütçe için söylemiyorum, toplam kamu için söylüyorum, bütün sistem için söylüyorum- 2020 yılı için yüzde 6,1 öngörülüyor. Bunlar 90'lı yıllar ortalamasının -yani 90'lı yılların en sonunda bu rakamı geçti yüzde 11'e geldi ama- on yılın ortalamasının üzerinde bir açıktır. Bu büyük bir risktir Türkiye Cumhuriyeti açısından. Lütfen bu riske dikkat edelim, buna göre adımlarımızı atalım.

Şimdi tabii, bunun için yapılması gereken şey sistemde açık bir önceki yıla göre 3'ten 6'ya geliyor. Öngördüğümüzde bu 6,1'i de bütçede, 3 olarak öngörmüşüz millî gelire oran olarak söylüyorum, 6,1. Mutlak rakam olarak da Sayın Başkan, şu anda 297 milyar olacak kamu açığı, yine yeni ekonomi programı söylüyor bunu. Bunun orijinal bütçesi de yani kamunun orijinali de açık 148 milyar, 149 milyar lira. Bak, yüzde 100'ün üzerinde, toplam kamuda, kamu dediğimizin içerisinde merkezi yönetim de var. 149 milyar lira daha fazla açığı olacak diyoruz.

Şimdi, daha berbatı hadi bu olabilir, bu geçmişte de oldu. Ama bunu düzeltmek için ne yapılır? Bir kısım "one off" dediğimiz veya bir defalık dediğimiz yani sürekli olmayan gelirleri dışarı aldığımızda ve faizleri de dışarı aldığımızda -faiz de bir sonuç olduğu için- bir sistematik vardır, uluslararası bir standarttır -siz çok iyi bilirsiniz- faiz dışı fazla dediğimiz bir kavram vardı. Yıllarca bu kavram konuşuldu, Türkiye kamu açıkları yüzde 11'den veya -şimdi siz söylemeden ben söyleyeyim- topladığımız verginin yüzde 80'inin faize gittiği ortamdan yüzde 10'lara düşürüp bu başarıyı elde ettiyse -ha, son iki yılda yüzde 10'dan da yüzde 20'ye çıkıyor onu da söyleyeyim- yine yeni ekonomi programı döneminde bu verdiğimiz faiz dışı fazlalarla olmuştu.

Bakın, şu anda 2020 için Hükûmetin yine yeni ekonomi programında öngördüğü faiz dışı fazla toplam kamu için millî gelirin yüzde 5,1'i, bu bir fecaat. Bakın, 90'lı yılların ortalamasının 2 katıdır bu. Dolayısıyla benim söylemek istediğim şey şu: Lütfen bütçeye çekidüzen verelim. Artık ya, ben her sabah gidip geldiğimde yeni yapılan kamu binaları... O İncek Bulvarı üzerindeki o kamu binaları nedir ya? Yani bunlar az süren bir şey değil. Yani şu bir defa kamu tüketimi dediğimiz şeyi ve kamu yatırımlarını, idari bina anlamındaki kamu yatırımını yoksa bir yere yol, elektrik, su hakkı olan tabii doğru yapılacaksa bir şey demiyorum. Bakın, daha bu söylediğimiz...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Son cümlem Başkanım, sabrınızı zorlayarak şey yapıyorum, biliyorum, farkındayım ama. Şu anda bu konuştuğumuz daha az önce söylediğim kötümser rakamların içerisinde kamu-özel iş birliği projelerinden gelecek hiçbir yük yok, biliyor musunuz? Yani bunlar gereği gibi bütçeleştirilmiş olsa esasında veya "contented liberty" dediğimiz hukukun muhtemel yükümlülüklerini de burada izleri konuşulsa bu rakamlar çok daha büyüyecek. Ve önümüzde çok daha büyük risklerle Türkiye Cumhuriyeti devleti karşı karşıyadır, bunu görelim. Lütfen Plan ve Bütçe Komisyonuyuz, teknik bir komisyonuz. Harcama geldiği zaman veya vergi yıkılsın, vergiyi affedin, işte şundan para almayın, bundan para almayın, ona fazla para verin, buna fazla para verin teklifleri geldiği zaman bu Komisyon olarak lütfen biraz daha -mümkün olabiliyorsa- daha dikkatli olmamız lazım yoksa bu gidişin sonu iyi değil, bu gidişin sonu kötüdür. Bu gemide hepimiz varız, hepimiz sıkıntı çekeriz. Bu sıkıntıyı çekmeyelim diye ben sizleri kendi bilgim çerçevesinde ikna etmeye çalıştım.

Çok teşekkür ediyorum. Bir de şu altın tahvil ihraçları var, bugün tekrar gündeme geldi. Yani böyle "inovative" borçlanma yöntemlerine falan birazcık bakalım ya. Şu geleneksel olan her şey mutlaka kötüdür diye bir şey yok. Çok ciddi kur ve altın riski aldı borç stoku yani önümüzdeki günlerde eğer kurda hızlı bir şok yersek biz borç stokumuz olağan üstü bir şekilde artacak. Bu ikazı da burada yapmış olayım.