| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 62 Milletvekilinin; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .10.2020 |
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Kıymetli Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygı, sevgi ve hürmetlerimle selamlıyorum.
Başkanım, uyarınızı olabildiğince dikkat almaya çalışacağım ama malum çok önemli bir konu. İnşallah en kısa sürede toparlayabilirim diye düşünüyorum.
Hepimizin bildiği gibi, bugün dünya küresel çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. Yaşanan çevresel sorunlar nerede olursa olsun geleceğimizi yakından ilgilendirmekte ve buna bağlı olarak bazı kararlar alınması zorunluluğunu getirmektedir. Artan nüfus, şehirleşme, teknolojik yenilikler ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi ne yazık ki kaynaklarımızın tükenmesine neden olmaktadır. Tüm bu nedenlere karşılık hem bireysel hem de toplumsal olarak bir farkındalık oluşturmak, hemen her gün dengesini bilinçsizce bozduğumuz dünyamızın sesine kulak vermek hepimizin başlıca görevi olmalıdır.
Kuşkusuz çevresel olarak yaşadığımız sorunların oluşumuna en çok insanoğlu katkı sunmaktadır ancak alınacak kararlarla, uygulanacak metotlarla yine yaşam kaynaklarımızın sürdürülebilirliğini ve verimli bir şekilde yönetimini sağlamakta biz insanların elindedir. Hepimizin çevreye karşı sorumluluğu vardır ancak üzülerek görüyoruz ki insanlığın bir kısmı bu sorumluluğun yeterince farkında değil. İçerisinde bulunduğumuz coğrafyadan başlayarak bir çevre bilinci oluşturmak hepimizin ortak düşüncesi olmalıdır. Bizler de ülke olarak modern çağın getirmiş olduğu yenilikleri doğal yaşama zarar vermeden faydalı bir şekilde kullanmanın gayreti içerisinde olmalıyız. Hatta bu konuya sadece kendi çerçevemizden değil, hayvanlar, bitkiler ve nice birçok canlılar üzerinden geniş bir perspektifle bakmalıyız çünkü ortak yaşam alanımız olan doğada bu canlıların yaşama hakkı vardır.
Yaşam alanımızı daha da yaşanabilir hâle getirebilmek için bugün yeni bir kanun teklifini Komisyonumuzda istişare edip hep birlikte ortak bir değerlendirme ve mutabakatla Genel Kurulun takdirine sunmak istiyoruz. Buradaki birlikteliği oldukça önemsiyoruz çünkü hepimiz hem bugünümüz hem de yarınlarımız için daha yaşanılabilir bir çevre istiyoruz. Nitekim "Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz." hadisişerifinde buyurduğu üzere Peygamber Efendimiz (SAV) bile çevrenin ne kadar önemli olduğuna vurgu yaparken bizler bugün yaşanan sorunlara gözümüzü kapatamayız.
Bu kapsamda oluşan sorunlara ortak bir paydada çözüm bulabilmek için daha önceden çevreyi koruma konusunda yapılan kanun çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu Teklifi'ni görüşüyoruz. Görüşmelere geçmeden önce ülkemizde bu kanuna neden ihtiyaç duyulduğuna dair siz kıymetli milletvekillerine birtakım bilgiler vermek isterim.
Dünyada hızla artan nüfusla beraber şehirlerde yaşama oranı da her geçen gün artmaktadır. Bugün bu oran dünya genelinde yüzde 54'lere yaklaşırken 2050 yılında yüzde 70'lere çıkması öngörülmektedir. Kaynakların sürdürülebilir ve verimli bir şekilde yönetimi kaçınılmaz bir gereklilik durumundadır. 1900 yılına göre bugün, geçen otuz yılda kişi başına enerji tüketimi tam 3 katına, ham madde kullanımı 2 katına, dünya nüfusu ise otuz yıl içerisinde 5 katına çıkmıştır.
Türkiye'de ise TÜİK verilerine göre 2000'li yılların başında 500 milyon ton olan ham madde tüketimi günümüzde yaklaşık 1 milyar tona yükselmiştir. Yine ülkemizde evsel atık miktarı 1995 yılında 17 milyon tondan 2018 yılında 32 milyon tona yükselirken bu rakamın 2023 yılında 38 milyon ton olacağı öngörülmektedir. Verilere bakıldığında doğa ile insanoğlu arasındaki ilişkide dengeler doğanın aleyhine bozulmaktadır. İnsanlığın elindeki üretim gücü, yöntem ve mekanizmalar karşısında doğanın kendini koruma ve yineleme olanakları güçleşmiş bazı yerlerde neredeyse geri dönülmez bir sürece girmiştir. Bununla ilgili örnekler maalesef çok fazladır. Dünyada bu konuyla alakalı olarak kirliliği önleme ve kirlilikle mücadele günümüzün en güncel ve en gerçekçi uğraş alanlarından birisi hâline gelmiştir. Bu bağlamda tüm ülkeler farklı projeler üretmektedir. Sıfır atık, depozito sistemi, güvenli ve çevreci ulaşım araçlarının kullanılması gibi birçok çalışma teşvik edilmektedir. Bu geri dönüşümü artırma ve çevreyi koruma çalışmalarına istatistiksel olarak yaklaşmak gerekirse OECD'nin araştırmasına göre Almanlar atıklarının yüzde 65'ini ayrıştırıyor ve yeniden değerlendirilmesini sağlıyor. Almanya'yı takip eden Güney Kore ise atıklarının yüzde 59'unu geri dönüştürüyor. Avusturya, Belçika, İsviçre, Hollanda ve İsveç gibi ülkeler de atıklarının en az yüzde 50'sini geri dönüştürerek büyük bir kısmının da yeniden kullanımını sağlıyor. Geri dönüşüm çalışmalarıyla alakalı dünyadan daha birçok örnekler de verilebilir. Konuyu Türkiye özelinde konuşacak olursak bu zamana kadar çevreyle ilgili birçok çalışmalar yapılmış, özellikle sıfır atık konusunda ülkemiz Hükûmetimizin yapmış olduğu çalışmalarla önemli yol katetmiştir. Hepinizin de bildiği gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın 2017 yılında vizyon proje olarak başlattığı Sıfır Atık Projesi On Birinci Kalkınma Planı'nda yer alarak ülke politikası hâline gelmiştir.
Sıfır Atık Projesi hakkında kısaca sizleri bilgilendirmek isterim. Sıfır Atık Projesi gelecek nesillere temiz ve gelişmiş Türkiye ile yaşanılabilir bir dünya bırakmak amacıyla yola çıkan bir çalışmadır. Bu çalışma israfın önlenmesinden geri dönüşüm bilincinin artırılmasına, çevresel risklerin azaltılmasından sürdürülebilir üretim ve kaynak verimliliğinin artırılmasına kadar birçok farklı konuyu kapsamaktadır.
Dilerseniz ülkemizde bu konuyla ilgili bugüne dek neler yapılmış, biraz da onlara göz atalım. Türkiye'de atık yönetimi açısından başta 2872 no.lu Çevre Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu olmak üzere Atık Yönetimi Yönetmeliği ve Sıfır Atık Yönetmeliği gibi 20 farklı yönetmelik ve 12 farklı tebliğ şu anda hâlihazırda yürürlüktedir. Sıfır Atık Projesi kapsamında 2018-2023 arası dönemde aşamalı olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları, hastaneler, eğitim kurumları, büyük iş yerleri, eğlenme ve dinlenme tesislerinde Sıfır Atık Yönetim Sistemi'nin kurulması sağlanmakta olup bu zamana kadar 48.445 kurum ve kuruluş binasında Sıfır Atık Sistemi'ne geçiş başarıyla sağlanmıştır. Proje kapsamında ülke genelinde kamu kurumları, belediyeler, üniversiteler, okullar ve hastanelerde 9 milyon 600 bin kişiye konu hakkında detaylı eğitim verilmiştir. Bakanlığımızca yürütülen bu çalışma kapsamında 2017 yılından 2020 Temmuz ayına kadar yaklaşık 17 milyon ton değerlendirilmiş atık toplanarak ülke ekonomisine kazandırılmış, 50 milyon varil petrolden tasarruf edilmiş, 2 milyon ton sera gazı salınımı engellenmiş, 345 milyon metreküp su tasarrufu sağlanmıştır.
Yine, bilindiği üzere, Başkanımızın da bahsettiği gibi, plastik poşetler doğada ortalama bin yıl kadar kalarak çevreye verdiği birçok tahribatla birlikte orman yangınlarına dahi sebep olabilmektedir. Bu poşetlerin imhası sırasında açığa çıkan gazlar da en az poşetlerin kullanımı kadar çevreye zarar veriyor. Hükûmetimiz tarafından uygulamaya konulan ücretli plastik poşet kullanımı öncesinde Türkiye'de kişi başı 440 adet plastik poşet kullanımı gerçekleşirken bu düzenlemeden sonra şu anda poşetlerin ücretlendirilmesiyle beraber bu kullanım yüzde 80 oranında azalarak kişi başı yıl boyunca 90 adete kadar düşmüştür ki bu konudaki bizim 2023 öngörümüz bunu yılda kişi başı 45 adet poşete kadar düşürmektir. Görüldüğü gibi, plastik poşetlerin az kullanılmasını teşvik ederek doğanın daha az zarar görmesini sağlamış olduk. Milletvekilleri olarak çevremizin korunması için birlikte kararlılık gösterdik, sonuç aldık ve tekrar altını çizerek ifade ediyorum, bunu hep birlikte başardık. Elbette bunlarla yetinmeyip daha fazlasını yapmanın hepimizin boynunun borcu olduğunu düşünüyorum. 2017'de başlattığımız Sıfır Atık Projesi'ni pekiştirecek ve geri dönüşümün daha etkin yöntemlerle uygulanmasını sağlayacak Türkiye Çevre Ajansı, milletvekilleri olarak çevremizin korunması için göstereceğimiz yeni bir kararlılığın ürünü olacaktır diye inanıyorum. Teklifimizle yeşil alanların korunmasını ve iyileştirilmesini, çevre kirliliğinin önlenmesini, depozito yönetim sisteminin faaliyete geçirilmesini sağlamayı öngörüyoruz.
Özellikle kanun teklifinin en önemli başlıklarından biri olan depozito yönetim sistemini biraz detaylıca ele almak istiyorum. Mevcuttaki depozito sistemi kapsamında yeniden ve tekrar kullanımı yaygın olan LPG tüpleri, su damacanaları, ahşap/plastik paletler, içecek şişe/bidon/fıçıları ile sıvı ya da gaz kimyasal tüp, bidon ve konteynerleri bulunmaktadır. Ülkemizde 32 milyon ton/yıl civarında katı atık oluşmakta olup yani yılda 32 milyon ton katı atık oluşmakta olup bu atıkların ağırlıkça yüzde 25'i söz konusu geri dönüştürülebilir ambalaj atıklarından ibarettir. Bu geri dönüştürülebilir ambalaj atıklarının içerisinde ise içecek ambalajları hacimsel anlamda yaklaşık yüzde 25 gibi önemli bir oranı ifade etmektedir. İçecek ambalajlarının yönetiminde mevcut sistemin yeterince verimli işlev görmediği değerlendirilerek bu atıkların yeni ve daha etkin bir sistem dâhilinde yönetilmesi gerektiği öngörülmüştür. Türkiye Çevre Ajansının kurulmasıyla birlikte içecek ambalajlarının yaklaşık yüzde 90'ının depozito yönetim sistemi vasıtasıyla dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Tabii, bu hedefe bir anda, bir günde ulaşılması çok zor ama bu getireceğimiz teklifle beraber 2022 yılının başından başlamak üzere önce yüzde 70, daha sonra yüzde 80 ve üçüncü yıldan itibaren yüzde 90 olmak üzere biz bu ambalajlı içecek atıklarının yüzde 90 oranında geri dönüştürülmesini hedefliyoruz. Ayrıca, ambalajlar haricinde günlük hayatta hepimizin sıkça kullandığı lastikler, pil atıkları, elektronik eşyalar, akümülatör atıkları gibi çevreyi fazlaca olumsuz etkileyen ürünler de zamanla depozito yönetim sistemi kapsamına alınabilecektir. Bu çevreci ve sürdürülebilir yaklaşımın düşük iş gücü maliyeti ve temiz ham madde temini imkânlarıyla desteklendiğinde ülkemizi döngüsel ekonomi yaklaşımıyla pekiştirilmiş üretimde önemli bir konuma getirebileceğini düşünüyoruz.
Kısaca Türkiye Çevre Ajansının kurulmasıyla etkin bir depozito yönetim sistemi hayata geçirilerek yüksek oranda geri dönüşüm sağlanacak. Böylelikle hem çevremizin daha temiz olmasını temin edecek hem de atıkları ham madde olarak ülke ekonomisine kazandırmış olacağız.
Sonuç olarak hem devletimiz hem üretici hem de tüketici bu işten kârlı çıkacaktır. En büyük kârımız da hep beraber çevreyi korumuş olmamız olacaktır. Bununla birlikte, hem ajansın kurulmasına bağlı olarak hem de 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun temel ilkelerinin korunması ve geliştirilmesine yönelik olarak bu kanunda bazı değişikliklerin yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu bağlamda, genel olarak Çevre Etiket Sistemi'nin tanımlanması, atık yönetim firmalarının da atık yönetiminden artık sorumlu tutulması, çevre kirliliğinin oluşmaması, çevre izin ve lisansı olmayan faaliyetlerin süresiz durdurulması, atık motor yağlarının toplama miktarının artırılması ve idari para cezalarının caydırıcılığı temin edecek oranda gerçekleşmesi gibi çevreyi daha etkin koruma amacına yönelik bazı düzenlemelerin de yapılması öngörülmüştür.
Diğer taraftan, bisiklet ve elektrikli "scooter" gibi güvenli, sağlıklı ve çevreci ulaşım araçlarının da teşvik edilmesiyle kullanımının doğru bir şekilde yaygınlaştırılması kanunun amaçları arasındadır. Hem New York'tan sonra dünyanın en uzun bisiklet yoluna sahip ikinci şehri olan Konya'mızın bir milletvekili olarak hem de elektrikli "scooter"ları en çok kullanan gençleri temsil eden genç bir milletvekili olarak kanun teklifinin bu bölümüne özellikle çok önem verdiğimi ifade etmek isterim. İlk örneğini yine Konya Büyükşehir Belediyemizin yaptığı Bisiklet Master Planı'nın bu kanun teklifiyle beraber bütün büyük şehirlerimizde uygulanması ve böylelikle ulaşımdan kaynaklanan karbon gazlarının emisyonlarının azaltılmasıyla birlikte bisikletli ulaşımın yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle birlikte bisiklet yolunun tanımı da değişiyor. Bisiklet yolları "e-scooter"ların kullanımına açık, taşıt ve yayaların trafiğine kapalı olacak şekilde yeniden düzenlenecek ve "e-scooter"lar ile bisiklet şeritleri kanun kapsamına alınacaktır. Kanun teklifinin Meclis Başkanlığımıza sunulmasıyla beraber -özellikle "e-scooter"lar biliyorsunuz çok yoğun bir şekilde gündem oldu- bu konudaki bizim temel amacımız daha temiz ve daha güvenilir ulaşımı sağlayabilmektir.
Elektrikli "scooter"ların son zamanlarda yaygın hâle gelmesiyle birlikte oluşan trafik kazaları da hepimizin malumudur. 15 yaş üstüne sürüş hakkı vermek, "scooter"ı tek kişinin kullanmasını sağlamak, hızı 25 kilometre/saatle sınırlamak ve kişisel eşya dışında herhangi bir yük taşınmasına müsaade etmemek gibi bazı tedbirlerle biz inanıyoruz ki trafik güvenliğine de bu kanun teklifimiz olumlu katkı sağlayacaktır.
Birazdan siz kıymetli milletvekillerimizle beraber zaten bütün maddeleri detaylıca, etraflıca hep beraber görüşeceğiz. Bizim bu kanun teklifindeki amacımız, daha yaşanılabilir bir çevre için ortak mutabakat sağlamaktır. Kanun teklifiyle ilgili sizlerin de değerli tavsiyelerini ve katkılarını alarak en doğru sonuca ulaşacağımıza inanıyorum ve kanun teklifimizin milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, tekrar Komisyondaki bütün milletvekillerimize, ilgili bürokratlarımıza ve Kıymetli Başkanımıza saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum.