| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/3133) esas numaralı Türkiye Çevre Ajansının Kurulmasıyla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .10.2020 |
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Çok kıymetli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Tabii, söz alan, görüşlerini samimiyetle belirten, katkı sunmak için kıymetli fikirlerini bizlerle paylaşan bütün vekillerimize ben bütün samimiyetimle teşekkür ediyorum. Buradaki samimiyet lafzımın da samimi olduğunu altını çizerek bir kez daha ifade ediyorum. Sadece şuna üzüldüğümü söyleyeyim, teknik konulara geçeceğim: Burada her şeyi tartışabiliriz ama samimiyetimizin sorgulanmasına gerçekten gerek yoktu, biz bu konuda, çok samimi bir şekilde çevre konusuna çalıştık. Şunu da söyleyeyim: Ben, bugün, kanun teklifinin ilk imza sahibi olarak sadece kanun teklifiyle alakalı konularla ilgili burada tartışılan, kafalarda soru işareti oluşturan bütün konulara tek tek, dilim döndüğünce, belleğimde olan bilgilerce, kendi yorumumla, daha önceki tecrübemle cevap vereceğim ama siz en başta uyardınız Başkanım, dediniz ki: "Covid'le alakalı bir süreçte olduğumuz için lütfen az konuşun." Ben saydım, 16 farklı soru işareti var, hepsine tek tek cevap vermeyi uygun görüyorum eğer müsaadeniz olursa.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Buyurun.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Şimdi, sırayla, kronolojik olarak gidelim. Önce, Murat Bakan Bey. Çok teşekkür ediyorum, gerçekten kıymetli katkılar da sundu ama birkaç milletvekilimizin, en başta da kıymetli hocamız İbrahim Hocamızın Anayasaya aykırılıkla alakalı, Mahmut Bey'in de dile getirdiği bazı itirazlar oldu.
Şimdi, şunu da çok iyi biliyoruz ki bu, kanunla kurulan bir ajans ve açıkça Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ilgili bakanlık olarak belirtiliyor. Dolayısıyla tüzel kişiliği haiz olması ile özel hukuk hükümlerine tabi olması arasında bir çelişki yok. Nitekim, İbrahim Hocam aslında güzel bir ifade kullanarak aynen şöyle söyledi... "Biz burada öyle bir modelle karşı karşıyayız ki bu Anayasa'ya yabancı." demedi, dedi ki "Bu biraz farklı." "Ama Anayasa'ya aykırı ya da karşı." gibi bir ifade kullanmadı. Dolayısıyla burada kanun metninde bizim doğrudan "kamu tüzel kişiliği" dememize gerek yok, kanunla kurulan bir kamuya bağlı kuruluş olduğu, kurum olduğu gayet açık ve net diye düşünüyorum. Nitekim, buna benzer bazı itirazlar olmuştu daha önce; hem İbrahim Hocamın, hem Mahmut Bey'in, başka milletvekillerimizin. Benzeri hükümler daha önce Türkiye Tanıtım...
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Bir küçük tasvir yapabilir miyim Sayın Başkanım, bir küçük tasvir?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Ama Başkanım, ben uzun süredir bekliyorum.
Buyurun, buyurun tabii.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ya kamu tüzel kişisi olur ya özel tüzel kişisi olur.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Tamam, tamam.
Ben de diyorum ki zaten... Hatta ben size bir görüş okuyayım, ben uzatmamak için okumayacaktım ama... Madem öyle...
Şimdi, daha önce, onu bitireyim önce. Bazı başka kurum ve kuruluşlarda da, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlarda da aynı itirazlar yapılmıştı. Türkiye Tanıtım Ajansı, zannediyorum bunların en yenilerinden bir tanesi. Aynı itirazlar yapıldı, Anayasa'ya aykırılık iddiaları dile getirildi, kamu tüzel kişiliğiyle alakalı yine İbrahim Hocam benzer konuşmalar yaptı, Anayasa Mahkemesine de götürüldü -yanlış hatırlamıyorsam- ve netice ortada. Şu anda kurumumuz herhangi bir sıkıntı olmadan çalışmaya devam ediyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Henüz karar çıkmadı Anayasa'ya aykırılıkla ilgili.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Tamam, eyvallah ama herhangi bir Anayasaya aykırılık daha önce... Milli Piyango Kanunu ve İller Bankası Kanunu da aslında buna çok benzer kanunlar, Başkanım. Burada şöyle bir görüş de söylemek isterim; Doktor Kemal Gözler Hocayı biliyorsunuz, onun anlatımıyla: "Kamu tüzel kişiliği direkt kanunla yazılabileceği gibi kanunla yazılmasa dahi şu kıstaslar çerçevesinde kamu tüzel kişisidir." diyor. "Kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuşsa ve kamu gücü imtiyaz ve yükümlülüklerine sahipse bu tüzel kişilik, kamu tüzel kişiliğidir." diyor açık ve net. Dolayısıyla kamu tüzel kişiliği açık, belli olan bir kurumda, ajansta -İbrahim Hocam yine bahsetti- bu denetimle alakalı yetkiyi de cevaplamış oluyoruz. Yani Çevre Ajansı üzerine bu konuda kanunla kurulmuş bir kamu tüzel kişiliği olarak yetki alabilir.
İkincisi, bu Anayasa'ya aykırılıktan daha sonra yine Murat Bey ifade ettiler, yine birkaç milletvekilimiz daha, Murat Çepni Bey ifade ettiler: "Türkiye neden çöp ithalatı yapıyor, neden biz dış ülkelerden çöp alıyoruz?" Bu çok sıkça dillendi. Şimdi, ben en başta demiştim, olabildiğince samimi bir şekilde görüşlerimi ifade etmeye çalışıyorum ve samimiyetimle yine, pembe bir tablo oluşturmak değil derdim ama buradaki derdimizin hayırlı, ülkemize faydalı bir iş yapmak olduğunu ifade ediyorum. O sebeple ben, siz kıymetli milletvekillerimizin bütün görüşlerini de saygıyla karşılıyorum. Burada dendi ki en son: "Neden çöp ithal ediyoruz?" Zaten ben konuşmamda da belirtmiştim, eğer bu Depozito Yönetim Sistemi'yle alakalı gerçekten akıllarda soru işareti bırakacak bir açık nokta kaldıysa hepsini konuşalım, hiç problem değil ama zaten bizim bu ajansı kurmaktaki en büyük amaçlarımızdan bir tanesi, Depozito Yönetim Sistemi'ne ambalajlı içecekleri dâhil etmemizin en büyük nedenlerinden bir tanesi çöp ithalatını, atık ithalatını azaltmak diye, ben en başta iki cümleyle de vurguladım ve ben tekrar söylüyorum, bizim derdimiz şu: Biz, şu anda atıkları ayrı topladığımız hâlde bile atıkları kendi arasında karışık toplayarak bunları ham madde olarak kullanamıyoruz yeterince ama biz şu içtiğimiz, tükettiğimiz bu bardağı temiz bir şekilde, başka atıklarla karıştırmadan yalnızca bunu attığımızda tekrar bunu üretebiliyoruz. Bu da bizim ham madde ithalatımızın çok ciddi manada düşeceği anlamına geliyor.
MURAT BAKAN (İzmir) - Ham madde ithal etmiyoruz, çöp ithalatı, ham madde ithalatı değildir.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Şöyle: Neticede o çöpü niye ithal ediyoruz biz? Granülü niye ithal ediyoruz? Camı niye ithal ediyoruz? Traversi niye ithal ediyoruz?
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Selman Vekilim, Komisyona hitap edelim, karşılıklı olmasın lütfen.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Yok, ben asla... Eyvallah. Yanlış anlaşıldıysam özür diliyorum Başkanım ama benim derdim şu: Zaten ithal ettiğimiz ham maddeler ya da aldığımız, ithal ettiğimiz çöpler ham madde olarak kullanılıyor. Dolayısıyla, bizim ajansımızın ve Depozito Yönetim Sistemi'mizin asıl amaçlarından bir tanesi, işte bu atıkların en başta çevreyi kirletmemesi, ikincil olarak çevreyi kirletmemeleriyle beraber bizim temiz, kullanılabilir, verimli kaynak olarak, ham madde olarak bunları kullanabilmemiz. Bunu da altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Üçüncüsü: Denetimle alakalı bir sıkıntı olduğunu ifade eden kıymetli milletvekillerimiz oldu. Yani bildiğiniz gibi, kamu tüzel kişisi olarak kurulmuş bir ajans bu. Dolayısıyla, Sayıştay denetimine tabi ve bu konuda herhangi bir açık yok. Bizim getirdiğimiz kanun teklifinde de Sayıştaydan herhangi bir istisna vesaire gibi bir durum yok. Sayıştay nasıl diğer kamu tüzel kuruluşlarını denetliyorsa bu ajansı da aynı şekilde denetleyecek. Denetim noktasında yani burada her kanuna biz yazmıyoruz. Kamu tüzel kişiliği olduğu için zaten doğal olarak Sayıştayın denetimine tabi.
ÇED'le alakalı çok ciddi bir yanlış anlaşılma olduğuna inanıyorum. Çok ciddi, çok samimi söylüyorum, ÇED'le alakalı çok ciddi bir yanlış anlaşılma olduğuna inanıyorum çünkü aslında kanun metninde de çok açık ve net ifade ediliyor. Şu anda bizim "çevre etki değerlendirmesi" dediğimiz... 2 tip yönetmelik var, ÇED 1 ve ÇED 2 yönetmelikleri. ÇED 1 yönetmelikleri daha büyük kapsamlı projeler için, Ankara'da halledilebilen işler, ÇED 2 yönetmeliği dediğimiz şey de illerde daha küçük bazlı işlerde kullanılan yönetmelik. Burada şöyle 2 fark var: Birinde başvuru dosyası var, birinde tanıtım dosyası var dolayısıyla bazen şu karar verilebiliyor: "ÇED gerekli değildir." Bakın, altını çizerek söylüyorum, bazen şu karar verilebiliyor... 2 farklı karar var şu anda mevcutta; "ÇED olumlu." kararı, "ÇED gerekli değildir." kararı. Biz "ÇED gerekli değildir." kararını ortadan kaldırıyoruz.
MURAT BAKAN (İzmir) - Onu yapmayın diyoruz zaten, yanlış yapıldı o.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Ama Murat Bey, diyoruz ki herkes "ÇED olumlu." raporu almak zorunda kalsın ve maddede çok açık ve net bu ifade ediliyor. Biz aslında "ÇED olumlu." kararının kapsamını genişletmiş oluyoruz, anlatabildim mi? Tanıtım ve proje dosyası kalkıyor, hepsi tek bir elden başvuru dosyası hâline geliyor ve o başvuru dosyasını tamamlayıp siz onunla başvuruyorsunuz; "ÇED olumlu." kararı alınmadan herhangi bir süreç başlatamıyor, metinde çok açık ve net. Biz, aksine "ÇED gerekli değildir." kararını...
"ÇED gerekli değildir." niye söyleniyor, onu da izah edeyim: Bazı çok küçük çaplı projelerde "Ya, bunun çevresel etkisine bakmaya çok da gerek yok, çevreye çok zararı olmaz, ÇED gerekli değildir." denebiliyordu. Biz diyoruz ki: "ÇED gerekli değildir." diye bir şey olmasın, hepsinde "ÇED olumlu." raporu alınsın, o alınmadan da herhangi bir işleme başlanamasın. ÇED hikâyesi tamamen budur. Kanun maddesini gerçekten bu gözle okuyunca çok açık ve net göreceksiniz, aksine biz "ÇED olumlu." kararının kapsamını artırıyoruz.
Daha sonra... Ali Bey aramızdan ayrıldılar ama birçok farklı konuyu Ali Bey söyledi, ben tek tek cevap vermek isterim. Ajansın yapısı ve yönetim kurulu üyeleriyle alakalı şöyle bir... Tabii, tavsiye niteliğinde kabul edebiliriz, KVKK ya da RTÜK gibi bir yapısı olsun. Ama burada önemli olan şu: Zaten işin icra kısmı Ajans Başkanlığı, işin karar kısmı Yönetim Kurulu, işin Danışma Kurulu kısmı yani bu işi bilenler, bu çevre meselesinden anlayanlar ve bu konuda gerekli, doğru, olumlu katkıları yapacak insanlar tek tek burada belirtilmiş şekilde yazılmış.
Ve STK'lerle görüşme konusunda Ali Bey hicivli bir şekilde dedi ki: "Mehmet Emin Bey dedi ki ben sivil toplum örgütleriyle görüştüm, Selman Bey mi hazırladı bu işi?" Ya, galiba orayı kaçırdı, ya henüz gelmemişti Ali Bey bilemiyorum ama ben herhangi bir kastı olarak söylediğine inanmıyorum çünkü o konuda Başkanımız -buradaki bulunanlar, herkes şahittir- bana sordu: "Selman Bey sivil toplum örgütleriyle görüştünüz mü?" Ben de "Başkanım, biz bu meseleyi yedi sekiz aydır çalışıyoruz, birçok farklı sivil toplum kuruluşuyla görüştük hatta..." Yani öyle genel geçer ifadeler kullanmak gibi bir niyetimiz de yoktu, ben burada açık açık vakıf ismi falan da söyledim ama gözden kulaktan kaçmış olabilir, WWF'in hazırladığı raporlar doğrultusunda Depozito Yönetim Sistemi'ni inşa ettiğimizi, ona göre bir sistem oluşturmaya çalıştığımızı burada sıklıkla belirttim, bu konuda zaten Bakanımızın ağzından bir tek kelime çıkmadı, gerekli görüşmeleri kanun teklifinin imza sahibi olarak ben yaptım, bir yanlış anlaşılma varsa onu da söyleyeyim.
Otoparklarla ilgili mevzu tabii söyleniyor. Şimdi, ben de kendi parti teşkilatımızın genel merkezinde Gençlik Kolları Yerel Yönetimleri Başkanlığı yaptım bir buçuk sene, dolayısıyla yerel yönetimlerle alakalı da siyasi tecrübem az çok vardır. Şu anda, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra... Türkiye'de 30 büyükşehir var, bu 30 büyükşehirin 15'i AK PARTİ'li, 1'i Milliyetçi Hareket Partisinde; Cumhur İttifakı ortağımızda, dolayısıyla 30 büyükşehirin 16'sının Cumhur İttifakı'nın elinde olduğunu söyleyebiliriz. 11 tanesi CHP'de ve bu, hani yeterli olmazsa... Niye bunu söylüyorum? Ya, biz eğer derdimiz büyükşehirlerin gelirlerini kısmak, ilçe belediyelerinin gelirlerini artırmak, bu vasıtayla da büyükşehir belediyelerinin çalışmasını engellemek olsa biz niye 16 tane büyükşehir belediyemizin geliriyle alakalı böyle bir durum yapalım? Yapmıyoruz. Ben bunu kesinlikle reddediyorum, bazı böyle ithamlar da oldu: Ya, Selman Bey araya otoparkı sıkıştırmış da falan; hayır, ben inşaat mühendisiyim. Birazdan...
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Yok, onu ben söyledim de yani bu depozitodan otoparka nasıl geçtik?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Bir saniye...
Mahir Bey'in de o konuda, İTÜ'yle alakalı söylediklerini söyleyeceğim. Ben kendim İTÜ mezunuyum, İTÜ'den hocalarla çalıştım ama ben kendim de İstanbul Teknik Üniversitesi mezunuyum, inşaat mühendisiyim, konuyla alakalıyım. Otoparklarla alakalı bir şey daha söyleyeceğim: Şimdi, Ankara ve İstanbul Belediyeleri, evet, bu seçimle beraber -Antalya'yı da dâhil edebiliriz- Cumhuriyet Halk Partisinin idaresine geçti. Milletimizin kararıdır, millet iradesi tecelli etmiştir. Biz, milletimize hizmet edecek hiçbir kişinin, kurumun engellenmesinden, şahsen asla yana değilim, bugüne kadar partimiz de bu konuda açık görüşlerini beyan etmiştir ve milletinden desteğini almıştır.
Ben şunu ifade edeceğim: İstanbul'da nüfusu en büyük ilçelere bakalım: Esenyurt, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Beşiktaş, Sarıyer bu belediyeler, bu ilçe belediyeleri CHP'nin elinde şu anda. İzmir'de CHP'nin kaç ilçe belediyesi var? Biz, niye büyükşehirden gelirleri kısıp ilçeleri eğer büyütmek istiyorsak... Ankara'da Çankaya Belediyesi kimin elinde? Dolayısıyla, burada gerçekten... Yani kâğıt üzerinde eğer bir yanlış anlaşılma olduysa bilemem ama biz, bunu gerçekten... Şunu da ifade etmem gerekir ki...
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Maksat ne?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Yani burada büyükşehrin yetki alanı içinde olan gelirleri zaten aynen korunuyor. Bu, sadece ilçe belediyelerinin elindeki, yetkisindeki bölge otoparklarında... Şunu da söyleyeyim: Yani herhangi bir imar mevzuatından kaynaklı bir gelir ilçe belediyesince toplanıyordu çünkü bazı ruhsatları ilçe belediyesi veriyordu, bunları büyükşehre aktarıyordu mevcut kanundaki hüküm gereği. Şimdi, biz, bu mevcut kanundaki hüküm gereği bunu niye azaltıyoruz? Zaten ilçe belediyeleriyle alakalı daha önce de Yerel Yönetimler Yasası çalışılırken bu konuşulmuştu, parti gruplarına da bilgi verilmişti. İlçe belediyelerinin Büyükşehir Yasası'ndan sonra, şu anda, bu konuda gelir getirici bir düzenleme ihtiyacı sebebiyle bu yapıldı. Dediğim gibi İzmir'de de ilçe belediyeleri CHP'nin elinde, İstanbul'da, Ankara'da nüfusça en büyük ilçe belediyeleri CHP'nin elinde yani burada kesinlikle bir art niyet yok.
Ayrıca, bu otopark konusunda şunu da ifade etmek isterim, çok önemli görüyorum. Kanun metninde diyor ki, aynen tekrar okuyorum: "Eski kanun metninde ifade tahsil tarihinden itibaren kırk beş gün içinde büyükşehir belediyesine aktarılır. Büyükşehir belediyeleri bu geliri tasdikli plan ve beş yıllık imarlar..." diye devam ediyor. Biz oradaki ifadeyi çıkarıyoruz ve diyoruz ki, yeni kanun teklifimizi -eğer kanunlaşırsa tabii- şöyle düzenlemeyi öngörüyoruz: "İmar mevzuatı uyarınca belediyelerin otoparkla ilgili elde ettikleri gelirler, beş yıllık imar programına göre hazırlanan kamulaştırma projesi karşılığında bölge otoparkı için gerekli arsa alımları ile inşasında kullanılır, bu gelirler bu fıkrada belirlenen amaçlar dışında kullanılamaz." Biz...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Zaten vardı.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Hayır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yönetmelikte var, Otopark Yönetmeliği'nde var.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Hayır, işte, ama ilçe belediyeleri bunu almıyordu Mahmut Bey.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, konuşulan konu buna ilişkin olmaz, konuşacağımız bir sürü şey vardı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstat, mevcut kanun diyordu ki: "Büyükşehir belediyesi faiziyle birlikte ayrı ayrı hesaba alacak."
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Bakın, ben sizi sabırla dinledim.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Sayın Tanal...
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Ama ben sizi sabırla dinledim, hiç müdahale etmedim. Ben sizi sabırla dinledim ve hiç müdahale etmedim. Lütfen...
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Selman Bey, bir saniye...
Sayın Bakan, elbette kanun teklifine ilk imza koyan arkadaşımız, maddeyle ilgili ama şimdi, şöyle: Tutanaklara geçmesi açısından...
MURAT BAKAN (İzmir) - Bizim eleştirilerimizi...
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Sayın Bakan, lütfen...
MURAT BAKAN (İzmir) - Biz, kapsamlı bir şekilde yapacağımız eleştirileri yapmadık. Bu konuda kanuna vâkıfız.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Hayır, hayır, Sayın Bakan, bunu siz üzerinize almayın lütfen.
MURAT BAKAN (İzmir) - Eğer, bunu konuşacaksak bizim bütün arkadaşlarımızla bununla ilgili söyleyeceğimiz çok sözümüz var.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Şimdi, geldiği zaman yine konuşacağız.
Her milletvekilinin bu konularla alakalı soruları oldu. Bu sorulara karşı elbette ki imza sahibi arkadaşımızın da cevap verme hakkı var. Yani, nasıl ki sabırla bütün arkadaşları dinlemişse, onlara da lütfen, burada özgürce o cevapları versin. Kanun maddelerine geldiğimiz zaman da herkes yine fikrini beyan edecek. Ama sorular soruldu. Yani o zaman, şunu sınırlamamız lazımdı, maddeler üzerinde konuşmayın. Maddeler üzerinde konuşuldu, arkadaşımız da tutanaklara geçmesi açısından cevap verme hakkına da sahiptir. Lütfen, ona orada şey yapmayın. Oturumu ben yönetiyorum.
Sayın Selman, buyurun.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, bizim arkadaşımızın konuşmasına müdahale etme gibi bir durumumuz olabilir mi? Elbette sonuna kadar konuşmayı dinleyeceğiz ama maddeye ilişkin bu kadar detaylı konuşulursa, o zaman biz de maddeyle ilgili hepimiz söz alıp tutanaklara geçmesi açısından konuşuruz. O zaman bitmez bu Komisyon, onu söylüyorum ben.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Sayın Bakan... Ya, Sayın Bakan, bak, on altı tane konuşuldu, yani lütfen. Yani, itiraz etmeyin. Kendisi de söyledi, kısa kısa bunlara cevap versin, bitiriyor.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Konuşması bitmedi daha.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Başkanım...
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Ya, bu oturumu da ben yönetiyorum yani, buna da müdahale etmeyin lütfen.
Buyurun Selman Bey.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Otoparklarla ilgili konuyu -şu anda sayıyorum; 1, 2, 3, 4, 5- tam 7 milletvekilimiz dile getirmiş. Şimdi ben otoparklarla ilgili detaylı bilgi vermeyeyim mi?
Sadece şunu söylüyorum: Benim burada amacım, gerçekten en doğruyu, en doğru istişareyle bulmak ama bakın, bu gelirler zaten büyükşehir belediyelerine veriliyordu ve ilçe belediyesinde gelir olarak kalsın diyoruz. Kanun teklifi metniyle sabit ki "Bu gelirler bölge otoparkı yapmak için arsa alımı ve inşaatında kullanılır, bu fıkra haricindeki amaçlar dışında da kullanılamaz." diyor. Lütfen, burada bir art niyet aramayın, bunu hiç kimsenin de kanun teklifinin arasına sıkıştırdığı da yok konuya gayet hâkimim.
Motor yağları toplama usulüyle alakalı Ali Bey burada bir şey söyledi. Bu konuda çok açık ve net veriler var elimizde. Ben size sadece şu kadarını anlatayım, Türkiye'de yıllık 400 bin motor yağı üretiliyor. Bu 400 bin ton motor yağının 200 bin tonu yani yarısı atık hâle geliyor. Bu 200 bin ton atık motor yağının sadece bugün 20 bin tonu, maalesef geri dönüştürülebiliyor. 180 bin ton atık motor yağı bugün doğrudan doğaya karışıyor ve bunu sanayilerde, küçük esnafımızda, motor yağı değişimi yapan sanayide herhangi bir dükkân, bunu alıyor ve maalesef yakıyor, doğaya bırakıyor ve bizim bu konuda tek derdimiz şu: Biz, atık motor yağlarının daha etkin toplanması için şunu getiriyoruz, diyoruz ki: "Sanayide bir dükkân motor yağı mı değiştirecek; tamam, sen, gel Bakanlığa "Bu konuda, ben, evet, yetkilenmek istiyorum bana bu konuda yetki verin, ben de motor yağı değiştirmek istiyorum." de, bize sadece topladığın atık motor yağını bildir, bunları ne yaptığını bildir, çünkü bunlar aynı zamanda baz yağına ve kalıp yağına dönüştürülebilen atıklar. Aynı zamanda, Murat Bey, bu ithalatla alakalı da inanın, bu, şu anda Türkiye'de inanılmaz bir, biliyorsunuz, atık ithalatı mevzusu var çünkü biz bu konuda maalesef yetişemiyoruz, çok fazla bu konuda tüketim var. Baz yağı ve kalıp yağı olarak bu motor atık yağlarını dönüştürdüğümüz zaman bizim bu ithalata da gerek kalmayacak. Ya, şu çok ironik değil mi? Orada 180 bin ton atık motor yağı hem doğayı kirletiyor hem bu konuda ciddi bir zarar veriyor hem de bizim bu konuda kalıp yağı ve baz yağına ihtiyacımız var. O sebeple, motor yağları toplama usulüyle alakalı, biz her isteyen firmaya yetkilendirme belgesi verebileceğiz, tabii ki yeterlilik, yükümlülükleri karşılaması hasebinde. Bir de şu var, bu işlerin takibi için de çok önemli ama ana amacımız, burada 180 bin ton atık motor yağını tekrar geri dönüşüme kazandırabilmek.
Depozitoyla alakalı "Özel sektöre verilecek." filan gibi bazı yorumlar duydum. Bu konu gerçekten çok teferruatlı bir konu, bu konudan belki kıymetli Bakan Yardımcımız da bahsedecektir ama sistemin nasıl işleyeceğine dair böyle döngülerimiz vesaire de var. Ben, şunu açıkça ifade etmek isterim ki özel sektörün bu konuda herhangi bir zararı ya da kârı olmayacak. Onlar sadece depozito yönetim sisteminin sürecinde birer katılımcı olacak. Nasıl? Bu konuda piyasaya ürünleri süren firmalar... Bunu şimdi bu kadar uzun uzun anlatmak istemiyorum, hak veriyorum maddenin çok detayına girmiş olacağız ama yani şunu temin etmenizi isterim, maddelerde de konuşuruz gerekirse ama burada özel sektör firmalarına bir gelir getirici durum yok. Onlar sadece ürettiği ürünler kadar, ambalajlar kadar bir depozito ücretini önden verecekler, daha sonra bu ücreti satış noktalarından -yani bizim bakkal, market, perakende zincir, fark etmez ama- bunları, depozito bedellerini geri alacaklar, bu kadar. Piyasaya sürdüğü ürün kadar depozitoyu verecek ajansa, ondan sonra sattığı satış noktalarından bu depozitoyu geri alacak, onun işi bitti. Satış noktaları depozito bedelini ödemişti, cebinden bir şey çıktı. Vatandaşa bunu, depozito ücretini üzerine koyarak sattı, depozito ücretini aldı, vatandaşımız bunu kullandı, boş hâlde gitti bunu verdi, depozito ücretini geri iade aldı. Satış noktası, peki, bu parayı nereden alacak? İşte biriktirdiği atıkları ister otomatlara atsın ister geri dönüşüm tesislerine kendi toplu bir şekilde götürsün ister bölgesel olarak kurulacak toplama alanlarına çuvallayıp götürsün ki bunlar böyle sıradan şeyler olmayacak, 2022'nin başında başlamasının esprilerinden bir tanesi de bu. Bunlar çok akıllı bir yazılımla, barkodla tek tek hangi ürünün depozitoya sahip olup olmadığı da bilinecek, takip edilecek şekilde çalışılıyor, o konuda da sizleri temin etmek isterim. Burada özel sektörün herhangi bir kârı ya da zararı yok, aksine burada bizim bu atıkları dönüştürmeyen, atık konusunda herhangi bir duyarlılık sahibi olmayan kişiler varsa, bunlar atığı atacak ya, artık bunlar sıradan bir atık değil, bunlar aynı zamanda bir değer olmuş olacak. Dolayısıyla, bu konuda hem satış noktalarının hem vatandaşımızın hem sürecin içerisindeki bütün paydaşların tek yaptıkları şu: Önden depozito bedelini ödemek, bunu sattıktan sonra depozito bedelini almak, bu kadar. Herhangi bir kârları zararları yok. Biz niye özel sektörle iş birliği yapalım bu konuda diye söylüyoruz. Çünkü kamunun bazı teamülleri bu konuda yeterince etkin bir çalışma ortaya koymuyor. Az önce Amerika, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Norveç örneklerini özellikle verdim. Bu saydığım örneklerin hepsinde, benim bahsettiğim gibi, özel sektörle, bir sivil toplum kuruluşu ya da bir kamu ajans vesaire bu işi üstlendiği için başarılı oluyorlar. Neden? Çünkü ortada bir para akışı var, bir de ürün akışı var. Ürün akışında da herhangi bir sorun oluşmamasının teminatı ajans olacak, para akışında da herhangi bir yanlış işin ya da eksikliğin, aksaklığın ya da herhangi örtülü bir işin olmaması için teminat tamamen ajansta olacak. Neden? Çünkü zaten depozito bedelini en başta ajans toplayacak. Bu topladığı bedelleri de en son atık geri dönüşüm tesislerine gidene kadar bu parayı geri vermeyecek. Atıklar geri dönüşüm tesisine giderken, aldığı depozito bedeli karşılığında geri dönüşüm tesisine giden atık miktarı kadar depozitoyu, gidecek, o aldığı depozito ücretini en son bu balyalama, sayma tesislerine verecek. Sistem bu kadar detaylı ve inanın, bu sistem içerisinde ne para döngüsünde herhangi bir aksaklık var ne de ürün döngüsünde herhangi bir aksaklık var. Bu, birilerine kâr zarar getirecek bir mesele değil, bu, tamamen kamu eliyle atıkların temiz ve yerinde toplanması için yapılmış, öncesinden parası alınmış. Niye? Bu atığı gidip çöpe atmasın diye parasını almış. Sen bu atığı geri kullanılabilecek şekilde geri verirsen depozito ücretini geri alıyorsun, cebinden ekstra bir zarar ya da kâr etmiyorsun.
Kamu İhale Kanunu'yla alakalı Ednan Ağabey -galiba yanlış hatırlamıyorsam- bir şey söylemişti, bir de Ali Öztunç Bey de orada, bir ufak "Ya, Cumhurbaşkanının işi gücü yok mu?" falan gibi... Yani şimdi, şöyle: Cumhurbaşkanımız -Allah razı olsun- bugün konuştuğumuz bütün yapılan bu işlerin arkasında kendisinin imzası var ama burada, kanun maddesinde kastedilen o değil. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra, orada da bir "Kabine" ya da "Bakanlar Kurulu" ibaresi kalmadığı için, bunların hepsi eski kanunda yeni tabirle "Cumhurbaşkanınca" yazılıyor. Bunu siz de gayet iyi biliyorsunuz, burada Cumhurbaşkanımıza herhangi bir ekstra yük getirecek bir durum yok.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Peki, neden devre dışı kaldığıyla ilgili...
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Hayır, yürütme erkinde yani, anlatabildim mi? Onu söylüyorum.
"Gelen atıklar hakkında hiç denetim yapılmıyor." diye bir şey söylemiş Ednan Bey. "Atıklar geliyor, olduğu gibi mi yapılıyor, pandemi sürecinde özellikle hiç denetlenmiyor mu?" demişti. Bununla alakalı bizim yönetmeliğimizin -Resmî Gazete'de yayınlandı, ona da bakabilirsiniz- uygunluk denetiminde 6'ncı maddenin (b) fıkrasında diyor ki: "Gerek duyulması hâlinde, atıklardan numune alarak yeterliliği Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca kabul edilmiş laboratuvarlarda atığın tehlikeli maddeyle kontamine olup olmadığına dair elementel analiz yaptırılır. Analiz sonucunun uygun bulunması durumunda uygunluk yazısı, uygun bulunmaması durumunda ise uygunsuzluk yazısı düzenlenir." Dolayısıyla, bu da kesinlikle göz ardı ettiğimiz bir durum değil.
MAHİR POLAT (İzmir) - Onu ben söyledim, sahadaki fiilî durumu söyledim.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Yok, ona da geleceğim. Siz "Bilimsel veri var mı?" dediniz, ona da geleceğim.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Toparlayalım Sayın Selman.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Tamam.
Barış Bey de yine, bu özel sektörle alakalı galiba dediğimiz, zannediyorum yeterince açıklayıcı olmuştur.
"Otoparklarla ilgili de bir bilimsel veri var mı?" dedi Mahir Bey. Ben burada uzatmamak adına tekrar detaya girmiyorum ama bu konu zaten sıklıkla çalıştığımız bir konuydu. Bunun hiç böyle sıkıştırılmış falan bir durumu yok, zaten daha önceden düşünülen bir meseleydi. Ben tekrar söylüyorum: Ben kendim İstanbul Teknik Üniversitesi mezunuyum, İTÜ'den de aynı zamanda Çağdaş Hocamla, Evrim Hocamla, Erdem Hocamla biz depozito yönetim sistemi nasıl yapılabilir gibi çalışmıştık yani anlatabildim mi, bu ikisi farklı konular.
Kanun teklifi konusunda, yine ÇED konusunda söyledik.
Mahmut Bey "Cezalardaki fiyat farkları" dedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Fiyat farkını söylemedim...
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Hayır, şöyle Mahmut Bey...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilerim, parantez içerisindeki...
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Bir yanlış anlaşılma olmuş olabilir diye söylüyorum, parantez içindeki bedeller, biliyorsunuz, yani her sene çeşitli değerlendirme oranlarıyla bu rakamlar güncelleniyor. Bu parantez içindeki güncel değeri, anlatabiliyor muyum, orada farklı bir şey yok. Yani kanuna konulduğu zaman o rakammış, şu andaki güncel değeri buymuş, onu ifade ediyor sadece.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - O zaman birini yazın, günceli yazın.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Hayır, ama şöyle, siz 6 bin diye baktınız mesela, siz onu 6 bin diye düşünüyorsunuz ama o 2020 şartlarında 20 bin dolayında bir cezaya tekabül ediyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - O zaman şöyle yapın...
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Bir de şöyle, sizin bahsettiğiniz maddenin o fıkrasında zaten değişiklik yok. Tek kelime değişiklik yok Mahmut Bey.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstadım, diğeri aynı şekilde.
Bakın, ben, orada şuradan şuraya kadar diyorum. Güncelleme ise güncellemeyi şöyle yapın, deyin ki: Bu konuda Bakanlığa yetki verin. O kadar.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Personel alımıyla ilgili, yine Mahmut Bey'in bazı çekinceleri vardı "İş Kanunu'yla niye alıyorsunuz, niye kamu personel alımı gibi almıyorsunuz?" diye.
Zaten burada, kıymetli vekillerim, benim en baştan beri anlatmaya çalıştığım şey bu: Şu anda, kamu eliyle, Bakanlık eliyle doğrudan bir depozito sistemi var ama bu çok işlevsel değil ve yeterince etkin depozito dönüşümü yapamıyoruz. Neden? Çünkü başarılı ülkelere bakıyorsunuz, yüzde 90-95 yapanların hepsi bu işi özel sektörle iş birliği hâlinde yapmış ama özel sektöre herhangi bir kâr zarar vererek değil, sadece onları sürecin içine dâhil etmiş. Sadece kamu kurumlarının yaptığı ülkelere bakıyorsunuz, Sırbistan, Hırvatistan, İzlanda gibi, buralarda da yüzde 10'larda, 12'lerde geri dönüşüm oranları. Başarısız olduğu oradan da belli yani dolayısıyla, biz, kamu personel kanunuyla Ajansa personel alabilecek olsak burada yine yeterince etkin bir çalışma yapamayacağız.
"Bisiklet yolları" dediniz, bisiklet yollarıyla alakalı yani zannediyorum gözden kaçmış olabilir ama maddelerin içeriğinde çok açık ve net bir şekilde yani Trafik Kanunu'nda dönüşler kısmında da açıkça belirtiliyor. Biz, burada normal bisiklet, elektrikli bisiklet, elektrikli "scooter", bütün bu bisiklet yolunu ve bisiklet şeridini kullanacak insanlarımıza dönüş önceliği veriyoruz dönüşlerde, ilk öncelik hakkı veriyoruz. Yani ben, burada tek tek, uzatmamak için maddeyi okumak istemiyorum ama detayına baktığınızda, biz bu kadar detaylı düşünmüş durumdayız. Bisiklet yollarında hem yayalara haklar var hem normal bisikletli, elektrikli bisikletli, elektrikli "scooter"lı bütün kullanıcılara da bu konuda geçiş üstünlüğü veriliyor.
Burada, Başkanım, son iki konu var: Bir tanesi İbrahim Hocamız yine dedi ki: "Çevre Kanunu'nda geriye gidişler olacak." Ya, Hocam, gerçekten ben size çok saygı duyan bir insanım. Neticede daha 30 yaşında, genç bir milletvekiliyim ama ciddi çaba sarf ediyorum ülkemizin bu konularda daha iyi, etkin mücadele edebilmesi için. Bakın, Çevre Kanunu'nda getirdiğimiz değişikliklerden bazılarını söyleyeyim yani çevre etiket sisteminin tanımlanması mı, yoksa atık yönetim firmalarının da atık yönetiminden, bundan müteselsilen sorumlu olması mı?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - ÇED, benim sorduğum sadece ÇED.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Ama ÇED'i de söyledim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Onları biz olumlu buluyoruz.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Tamam ama siz diyorsunuz ki: "Çevre Kanunu'nda geriye gidiş var." Biz burada 7-8 tane çevre izin ve lisansı olmayan faaliyetlerin süresiz durdurulmasını getiriyoruz, atık motor yağlarının toplanan miktarının artırılmasını getiriyoruz, idari para cezalarının caydırıcılığını artırmak için şeyini getiriyoruz ama ÇED'le alakalı da dediğim gibi, bence çok büyük bir yanlış anlaşılma varb Biz "ÇED gerekli değildir." ibaresini kaldırıp hepsinde ÇED olumlu kararını zorunlu kılıyoruz ve "ÇED olumlu kararı alınmayan hiçbir iş yapılamayacak." diye kanun teklifinde de açık açık yazıyor.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Yeni maddeyle ne oluyor?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Tamam, öyle oluyor işte. Başvuru dosyası geliyor, bu başvuru dosyası ve ÇED olumlu kararı almadan herhangi bir işlem yapmanız yasaklanıyor. Madde aynen böyle, okuyabilirsiniz.
OYA ERSOY (İstanbul) - "Başvuru dosyasıyla" dediğiniz ne?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Maddelerde tekrar görüşelim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Maden Yasası'nda tam tersine, ÇED olmamasına rağmen, ÇED kapsamı dışında da...
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Ama ben size...
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Sayın Özboyacı, maddeler üzerinde görüşülürken ayrıntılı olarak bilgi verirsiniz, lütfen toparlayalım.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Tamam, olur.
Son bir cümle kuracağım Başkanım: Ben, burada, gerçekten kendi teklifimle alakalı maddeleri, tek tek arka planlarının hikâyelerini çalışmış bir kardeşiniz olarak çok samimiyetle yani fikirlerinize önem verdiğimi ifade ediyorum ama burada bir art niyet olmadığını bilmenizi isterim. Yani "Kanun teklifini kim hazırladı?" sorusunu gerçekten çok üzüntüyle karşıladım. Yani bizim burada derdimiz, ne samimiymiş gibi görünüp de araya bir şeyler sıkıştırmak. Bizim burada amacımız, ne böyle çok hâkim olamadığımız şeyler için eveleyip gevelemek. Hayır, biz konumuza çok iyi çalıştık, ben bu işi sekiz aydır çalışıyorum ve bu kanun teklifini, evet, bu kardeşiniz, ben hazırladım. Dolayısıyla, bütün maddelerle alakalı da arka planı biliyorum, dilimin döndüğünce, belleğimde olduğu kadarıyla da sizlerle hepsini paylaşmaya çalışacağım.
Kıymetli milletvekillerim, şimdi, farklı farklı konular burada görüşülüyor, konuşuluyor Çevre Komisyonuyla alakalı, Türkiye'deki diğer çevre olaylarıyla alakalı ama benim sizlerden ricam, bakın, plastik poşet uygulamasıyla ilgili hepimiz samimiyetle kararlılık gösterdik ve yüzde 80 azalttık bu poşet kullanımını, çevreye çok ciddi katkı sağladık.
Bu Çevre Ajansının kurulması ya da bu 37 maddelik kanun teklifinde çevreye zararı olacak bir tane madde yok; hepsi, özellikle Depozito Yönetim Sistemi ve Çevre Kanunu'ndaki değişikliklerin hepsi gerçekten çevreyi korumayı önceleyen maddeler.
O yüzden, çok hassas bir şekilde hazırladığım bu kanun teklifimizin hepimizin katkısıyla, mutabakatla, oy birliğiyle geçmesi için sizlerden tekrar ricacı oluyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.