KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Öncelikle çok teşekkür ediyorum bütün arkadaşlara; yani, teklifi getiren arkadaşlarımıza, yapıcı bir şekilde eleştiren arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Bana karşı da eleştiriler vardı; doğrudur, onlara da saygı duyuyorum. Şöyle: Yerel seçimler öncesinde poşet yasasını çıkardık. O dönem içerisinde bu olaya nasıl tarafsız ve hesap yapmadan baktığımızı göstermek için bunları anlatmak istiyorum. Poşet yasasıyla birlikte poşet üretimindeki insanların işi yüzde 70, yüzde 80 azaldı, tüketim de azaldı ve bir sürü insan bu yüzden işsiz kaldı. Ben de yirmi altı yıllık bir poşet üreticisiyim, ilk defa burada söylüyorum, yirmi altı yıllık; 12 kişi çıkardık işten. Ve bunun da en büyük savunucularından birisi de biziz burada. Yani, şöyle algılandı; bazı arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız "tweet" attılar "Ancak böyle bir adama, AK PARTİ'li bir vekile yakışır." diye, bunu da attı hiç hesap yapmadan ama biz neyi düşündük? Milletimizin yararına, bu toplumun yararına ne faydalı gelirse, kendimiz dahi olsa zarar göreceksek tek kişi zarar göreceğiz, toplum kazanacak ve bunu en ciddi şekilde burada savunduk. Ve şu anda da, işte, o Bakanlık "yüzde 80" diyor; doğru, yüzde 80, uygulamada biz görüyoruz. 100 ton üreten 20 ton üretiyor şu anda, bu güzel bir uygulama. Ben bütün sizlere, destek veren arkadaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum.

Ben demek istemezdim ama olaya nasıl baktığımızı anlatmak için ilk defa söylüyorum. Bana basın mensupları geldi, ulusal basın mensupları geldi, "Bu tam haberliktir." dediler ama ben hiçbir zaman yaklaşmadım. Niye? Önemli olan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığıdır; önemli olan üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir. Yaklaşımımızın bu şekilde olduğunu ifade etmek için söylüyorum.

Seçim öncesiydi. Parti olarak da şunun hesabını yapmadık: Bunun merkezi İstanbul'du, yani plastik piyasasının merkezi İstanbul'du ve İstanbul'da binlerce insan çıktı ve binlerce insan bize tepki gösterdi ama biz bütün bunlara rağmen hesap yapmadan bunu çıkardık. Tabii, ondan öncesinde toplantı yapamadık. Tekrar seçim oldu, Komisyon seçimleri oldu. Komisyon seçimlerinden sonra da pandemi süreci geldi.

Bir örnek vermek istiyorum: Ekim ayında, kararlaştırdık, Samsun'a gidecektik. Çok değerli ağabeyimizle, Samsun eski Büyükşehir Belediye Başkanımız, şimdiki Milletvekilimiz Yusuf Ziya Yılmaz ağabeyimizle orada gezilere başlayacaktık. Kendisi, bütün arkadaşlarımız da bu pandemi sürecinde bu olayın uygun olmayacağını -savunmak için söylemiyorum, şuradan konuşuyorum ben de- doğru olmayacağını söyledi. Öncelikle insan sağlığıdır. Diyeceksiniz ki: "Burada çalışıyoruz." Ama burası çok daha farklı. En azından dışarıdan daha soyutlanmış bir şekilde, biz bize varız. Arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu test yaptırmış. Onun yüzünden bunu iptal ettik, yani bu gezilere pandemi sürecinde bir ara verdik. Ama arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin çevreye hassasiyetleri... Yani, bunun iktidarı-muhalefeti olmaz, tekrar buradan konuşuyoruz, bunu söylemek isterim.

Diğer konu: Ben şunu kabul etmiyorum... Ben Trabzonluyum. "Efendim, Karadeniz'de Yeşil Yol'u hiç görmeyenlerin, oraya hiç gitmeyenlerin, toplumdan haberi olmayanların, insanların isteklerinden bihaber olan insanların Karadeniz'de, özellikle yaşadığım bölgede "Yani, efendim, dereler şöyle oldu, ormanlar böyle kesildi..." Hatay'da binlerce dönüm alanı yakan ve bunu üstlenen terör örgütlerine de aynı hassasiyetle yaklaşılmasını ve kınanmasını isterdim. Ama orada Yeşil Yol'la alakalı Samsun'dan Artvin'e kadar milletimizin bizlerden istediği, yüzde 99'unun istediği... Burada siyasi parti ayrımı gözetmeksizin... "Efendim, Katarlılara peşkeş çekildi." falan, hiç alakası yok.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Başkanım, ben de biliyorum oraları. Ben de Rizeliyim. Oradan geliyorum.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Bir saniye, ben dinledim, lütfen sözümüzü kesmeyin.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Ama yanlış konuşuyorsunuz.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Yanlış değil, ben o yörenin evladıyım, Trabzon Milletvekiliyim.

Şöyle söylemek istiyorum: Katarlılara bir peşkeş çekme olayı yok, kesinlikle yok. Oraya gidip sorabilirsiniz, Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerimize sorabilirsiniz, Milliyetçi Hareket Partili kardeşlerimize sorabilirsiniz, oradaki insanların hepsine sorabilirsiniz; öyle bir şey yok.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Cumhurbaşkanı helikopterle dolaştı orada.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - HES'lerin de şu anda...

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Polemik yapıyorsunuz.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Polemik yapmıyorum.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Beş saattir dinliyoruz. Biz sizi dinledik.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Bir saniye...

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Saygısızlık yapma.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Sen yapıyorsun saygısızlığı.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Eyüp Bey, bir saniye.

Şimdi, polemik yapmıyorum asla, ben gerçekleri söylemek zorundayım.

HES'lerle alakalı son...

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Sayın Başkan...

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Ya, seni dinlemek zorunda değiliz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Sen karışma kardeşim.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Lütfen...

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Bu kadar saat seni dinlemek zorunda değiliz. Konuştun dinledik, Başkanı dinle.

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Eyüp Bey...

OYA ERSOY (İstanbul) - Başkanım, toparlayın...

BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Toparlıyorum.

Şunun altını çizmek istiyorum: "HES'ler sellere sebep oldu." Buna katılmıyorum, altını çizerek söylüyorum. Yani bilimsel verilerle beraber, orada, Karadeniz'deki sellerin nereden kaynaklandığını biliyoruz. HES'lere birileri karşı olabilir, farklı şeyler de olabilir ama bu anlayışlarla beraber eğer farklı engellemeler düşünülüyorsa ben bu düşünceye karşıyım. Yani belki 200 madde vardır, bunların içerisinde bazı yerlerde HES'ler sele sebep değil, sel olmasına engel olmuştur. Bunu burada altını çizerek söylemek istiyorum.

Diğer konuyla alakalı da, yerel yönetimlerle alakalı da, yerel yönetimlerin güçlenmesiyle alakalı da... Yerel yönetimleri güçlendiren ilk yasayı çıkaran da mensup olduğumuz siyasi partidir. Yani burada da eleştirilere baktığımız zaman, bir kardeşiniz olarak konuşuyorum "Efendim, yerel yönetimlerin eli kolu bağlanıyor..." Bakın size bir şey söylemek istiyorum, Sayın Bakan, kardeşim, ben daha önce il genel meclisi üyesiydim. 2002 öncesinde bir belediye başkanının "İLBANK'ın önünden geçmeye korkuyorum -İLBANK'a karşı, aynen onun ifadesi- Kara faizci İLBANK'tan daha insaflıdır." diye sözleri vardı. Burada büyükşehir belediye başkanlığı yapmış ağabeyimiz var. Bizim böyle bir düşüncemiz yok, onu net bir şekilde söyleyeyim: 2002'den sonra herkese kesintiler aynı; yüzde 60 ödenekler gidiyor, yüzde 40 kesiliyor. Yazın üç veya dört ay bütün belediyelere, hiç ayrım yapmadan kesinti yapılmıyorsa bütün belediyelere yapılmıyor; hiçbir ayrım yok.

Burada da bu yasayla alakalı da yani burada otoparklarla alakalı da şu anda baktığımız zaman bütün ilçe belediyelerinin ekonomik zorlukları var, biz de yaşıyoruz. Bu ilçe belediyelerinin asla ne İstanbul ne Ankara ne Trabzon ne Samsun ne bir tarafı düşünülecek böyle bir düşünce olmamış. Ben şahsi kanaatimi söylüyorum, herhangi bir şekilde sizi etkilemek için değil. Asla öyle bir şey gelmemiştir. Yani eşit ve adil bir şekilde, belediyelerin de esasında, ilçe belediyelerinin de bu kanuna maddi olarak destek verip bu otoparkları işleterek hem bisiklet yolları, hem "scooter" hem farklı sosyal donatı alanlarını yapması açısından bir finans kaynağı olarak düşünülüyor. Kaldı ki bu belediyeler hepimizin belediyesi yani Antalya da bizim belediyemiz, İstanbul da bizim belediyemiz, Ankara da, Trabzon da.

Ben tekrar söylemek istiyorum... Asla bir eleştiri değildir, söylenenlerle, bizim üzerimizde de bizi de ilgilendirenlerle alakalı ben kendi hakkımı kullandım. Ben arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Yarın, inşallah, maddelere geçeceğiz. Maddeler üzerinde de yine aynı, medeni bir şekilde burada her zaman olduğu gibi, bize yakışan bir şekilde konuşacağız. Siz eleştireceksiniz, diğerleri eleştirilere karşı cevap verecek; bunlar demokrasinin doğasında vardır. Hiç alınmıyorum, bütün arkadaşlarımı, bütün kardeşlerimi seviyorum; bunu da yürekten söylüyorum.

Şimdi burada bu yasa teklifinin tümü üzerindeki görüşmeleri sonlandırıyoruz.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yarın saat 11.00'de yine bu salonda toplanmak üzere toplantıyı kapatıyorum.

Teşekkür ediyorum.