| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88 milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .10.2020 |
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkanım.
Ben de bütün katılımcı arkadaşları selamlıyorum.
Evet, şimdi, tabii önemli bir tartışma yapıyoruz yani Komisyonumuz da çok önemli bir Komisyon. En nihayetinde hem dünyada hem de Türkiye'de ekolojik denge, ekolojinin sağlığının çok yoğun tartışıldığı, iklim krizi tartışmalarının 2019 yılı başta olmak üzere çok yoğun tartışıldığı ve tartışılmaya devam ettiği günlerdeyiz. Sermaye ile doğanın, sermaye ile insan sağlığının en güçlü bir biçimde çelişik hâle geldiği bir dönemdeyiz. Yani kalkınmacılığın, büyümenin nasıl olması gerektiği, halka ve doğaya rağmen bir gelişme mantığının, bir kalkınmacılığın olabilir ya da olamazlığının tartışıldığı dönemlerdeyiz. Yine aynı zamanda küresel ısınmanın işte, yüzde 1,5-2 civarında tutulamazsa eğer 2030 yılına kadar fosil yakıt kullanımının sınırlandırılmasının, 2050 yılına kadar da tümüyle bitirilmesinin dünyanın hiç böyle abartısız geleceğiyle ilgili bir mesele olduğunun bilim insanları tarafından kabul edildiği günlerdeyiz. Yani bugün yaptığımız her işin, küçük büyük yaptığımız her işin çok yakın bir gelecek açısından dünyanın geleceğini bağladığı koşullardayız. Dolayısıyla bu koşullarda biz enerji tartışması yapıyoruz. İşte dün, Çevre Komisyonunda yine buna benzer tartışmalar yürüttük.
Şimdi, bir devlet nasıl ihtiyaçtan inşa edilmişse... Yani bir devlet organizasyonu bir ihtiyacın ürünü, yasalar da en nihayetinde bir ihtiyacın ürünüdür yani yaptığımız yasalar bir ihtiyaca yanıt olmak zorunda. Şimdi, biz enerji tartışması yapıyoruz, maden tartışması yapıyoruz. Fakat Türkiye'de bunun muhataplarının dâhil olmadığı yani bunun muhatapları kimdir? Bilim insanlarıdır, ekoloji ve çevre örgütleridir, halktır. Şimdi bunların dâhil olmadığı bir toplantı ve tartışmanın doğal olarak amacına uygun olması mümkün değildir. Bu nasıl olur, böyle olmazsa da nasıl olur? Olur, yani elbette olur, işte böyle olur. Yani olan şeyin de adını koyalım hiç eğip bükmeden. Şirketlerin yani sermaye şirketlerinin kârını artırmak için bir araya gelmiş insanlar topluluğuna dönüşürüz yani aslında onların belki kravatlı hâline dönüşürüz. Yani dolayısıyla burada, bu toplantıda TMMOB'dan, ekoloji örgütlerinden fikir almadan, bilim insanlarından fikir almadan bu toplantıyı yapmak bir kere amacına aykırıdır, bunu net olarak söylemek isterim. Bundan hızlıca dönmek zorundayız yani bunun anlamının ne olduğunu söyledim.
Şimdi, bir kere kötü örnek, örnek değildir yani örnek teşkil etmez. Dolayısıyla tüm dünya açısından... Şimdi fosil yakıt dediğimiz şey örneğin diyelim ki tabii ki Türkiye Amerika kadar, Almanya kadar fosil yakıt tüketmiyor. Doğrudur fakat Türkiye'nin sorumluluğu Amerika'dan daha az değil. Yani işte Çernobil faciasını biliyoruz yani Çernobil faciasını en çok bizim Karadeniz yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Yani dolayısıyla "Benim ülkemde değil, dolayısıyla onu bağlar." deme şansına sahip değiliz. Dolayısıyla baştan bunu söylüyorum çünkü birazdan anlatacaklarımdan kaynaklı yani iktidarın çok kullandığı bir argüman olduğu için bunu önceden söylemek istedim. Şimdi bakın, Sayıştayın 2019 denetim raporlarına göre 687 maden izni sahasından 497'sinde sınır aşımı olduğu ortaya çıkmış yani sınır aşımı 497'sinde. 49'unda Orman Genel Müdürlüğü izni olmayan yapılaşmanın olduğu, 31 sahada ise izin amacının dışında kullanım olduğu söylenmiş Sayıştay raporlarında Yani madenlerin yüzde 72'sinde sınır aşımı var.
Şimdi, Kaz Dağları'nda bir tane şirket var Alamos Gold diye. Bu Kanada şirketi, hepimiz biliyoruz, zaten maden deyince akla Kanadalı şirketler geliyor, bütün dünyayı parsellemişler. Şimdi, bu şirket biliyorsunuz orada yüz binlerce ağacı kesti hem Türkiye'nin hem de dünyanın akciğerleri olan Kaz Dağları'nı, antik adıyla İda Dağları'nı tarumar etti, etmeye devam ediyor. Tabii, sadece orada Alamos Gold yok, başka şirketler de var. Şimdi, bakın, bu şirketin izni bir yıldır durdurulmuş durumda. Kim tarafından? Bu devlet tarafından durdurulmuş durumda. Peki, bu şirket ne yapıyor, Alamos Gold şirketi? Kaz Dağları'nda durmaya devam ediyor. Şimdi ben buradan bu Komisyona soruyorum. Milletvekiliyiz biz, bu halkın oylarıyla geldik ve Anayasa'ya bağlılık yemini ettik. Şimdi, ya şurada, şu kapıda, kaldırımda bir tane simitçi olsa o simit tablasını başına geçiren bu devlet -başına geçiriyor, ceza veriyor, işgal cezası veriyor, vesaire vesaire, bunları hepimiz biliyoruz- peki, ya bir şirket bu devletin, bu ülkenin topraklarını işgal ediyor şu anda, işgalci durumda. Neredeyiz biz ya? Nerede bu devlet yani? Şimdi bu işgalciye biz nasıl bir senedir izin veriyoruz? Bakın, arkadaşlar yani bu korkunç bir durumdur, bunun açıklaması yoktur. Yani Anayasa'nın bir maddesinin yanlış telaffuzu olabilir, yanlış anlaşılması olabilir, yanlış yorumu olabilir; AKP başka yorumlar, CHP başka yorumlar, HDP başka yorumlayabilir, bunların hepsi mümkün fakat bunun açıklaması yoktur. Şimdi, dolayısıyla Uyar Madencilik diye bir firma var. Uyar Madencilik -anlattı arkadaşlar, tekrar kısaca altından geçiyorum- yani bu şirket işçilerin tazminatlarına el koymuş ya, hırsızlık yapmış, el koymuş. Yani 301 madenci ölmüş ve madencilerin tazminatlarına el koymuş. Şimdi eğer durum buysa bunun adı şudur: Bu yasa Alamos Gold yasasıdır. Bu yasa Uyar Madencilik yasasıdır. Onlar istedi biz tak diye yapmaya çalışıyoruz, bu kadar basit ve nettir. Şimdi, bu değilse nedir o zaman? Bu değilse bizim bu Komisyonumuz Alamos Gold firmasına eğer yeniden yetki vermek yetkisini uzatmak için yasa çıkartıyorsak biz burada; eğer vergi muafiyeti, KDV muafiyeti vermek için burada oturmuş mesai harcıyorsak; eğer ÇED raporuna aykırı yapılan iş ve işlemlerin meşrulaştırılması için burada bir yasa çıkartmak için uğraşıyorsak o zaman bizim yaptığımız şeyin adı -hiç lafı uzatmadan- Alamos Gold şirketine yani yabancı şirkete ve bunu da yerlilik, millîlik adına yapıyoruz ha, yani yanlış anlaşılmasın, yerlilik ve millîlik adına Kanadalı bir şirketin -ki bütün madenlerde yabancı ortaklığı çok fazla var- biz Alamos Gold'un istediğini yapıyoruz tıpkı şimdi Genel Kurulda tartışılan Tarım Kanunu'nda görüşülen şeker yasası gibi. Cargill, Cargill şirketi istedi, Amerikalı şirket istedi, şimdi biz ona yasa çıkartıyoruz şu anda Genel Kurulda.
Şimdi, bakın arkadaşlar, tabii, enerji tartışması hemen geliyor bunu peşine. "Enerji ihtiyacımız var." deniyor, dolayısıyla madenlere ve enerji yatırımlarına ihtiyaç var. Tabii, çok güzel yani enerji olmazsa yabancı emperyalist şirketlere, emperyalist ülkelere bağımlı olacağız, dolayısıyla enerji açısından bağımlı bir ülkenin bağımsız olma şansı yoktur, teorik olarak yüzde yüz katılıyorum fakat işte Alamos Gold gerçeği ortada duruyor. Alamos Gold gerçeği ortadayken işte bu yerli ve millîliğin aslında herhâlde hiçbir anlamının olmadığı görülüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ülkenin, Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı yok. Net söylüyorum, bu ülkenin enerjiye ihtiyacı yok. "Enerjiye ihtiyacımız var." söylemi abartıdır, yanlıştır, reddediyorum.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Sosyalist söylemler...
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Evet, bir sosyalistim doğrudur ama ondan ziyade söylediklerimi dinlerseniz, dinlerseniz belki...
ŞAHİN TİN (Denizli) - Ben bir şey söylemedim, buradaki vekil sordu, ona cevap verdim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Niye söylediğiniz anlaşılıyor az çok yani.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Ben size biraz sonra cevap vereceğim, siz devam edin.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Tamam, o zaman niye araya giriyorsunuz, bizim insicamımızı bozuyorsunuz yani.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Araya girmedim, yanımdaki vekille konuştum.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Ama ben duyuyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Suyunda, mayanda var, hemen bozma insicamını.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, kurulu gücümüz bizim 91.341 megavat. Fakat tüketimin en yüksek olduğu puant talebi 26 Ağustos 2019'da 45.325 megavat. Yani, tüketimden fazlasını üretme koşullarımız var.
Aynı zamanda, Hükûmet ısrarla bu tüketim ihtiyacını şişiriyor. Bunu niye yapıyor? İşte bu yatırımlara gerekçe oluşturmak için yapıyor. Bakın, TMMOB'nin raporuna göre... (Uğultular) Bakın, sizinki cehalet değil ihanet, eğer öyle derseniz ben de bunu söylerim.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Sayın milletvekilleri, karşılıklı tartışmayın.
NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) - Teknik izahınız o kadar bilgiden noksan ki, birazdan izah edeceğim ben size, buyurun.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Şimdi, bakın...
NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) - 92 bin megavat dediniz ya, 45 bin dediniz, ben size izah edeceğim daha sonra onu.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Bakın, TMMOB'nin raporuna göre sadece iletim hatlarının...
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - TMMOB 2010'daki değerleri gösteriyor, şu andaki değerler farklı.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Hayır, başka bir şey söylüyorum, bunu TMMOB söylemiyor, bunu devletin kendi şeyleri söylüyor.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Siz söylüyorsanız yanlış söylüyorsunuz. Bakın, bizim şu anda kurulu gücümüz 45 bin değil, kurulu gücümüz...
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - 91.341 dedim ben ama siz beni dinlememişsiniz Başkanım. Kurulu gücümüz...
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - E, 45 bin söylüyorsun.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Ama bakın dinlememişsiniz. Ama işte bakın, böyle oluyor işte bak, insicam böyle bir şey. 91.341 megavat kurulu güç var en yüksek tüketim 45.325.
Şimdi, bakın TMMOB'nin raporuna göre sadece iletim hatlarının tamirinden yüzde 15 fazla enerji elde edilebilir. Bu, neredeyse bütün HES'lerden elde edilen enerjiye eşit. Dolayısıyla, enerji ihtiyacı meselesi tam olarak enerji şirketlerinin ihtiyacı meselesidir, enerji şirketlerinin rantı meselesidir. Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının, bütün doğal varlıklarının enerji şirketlerine peşkeş çekilmesi meselesidir.
Şimdi, yeri gelmişken şunu söyleyeyim: HES meselesi, HES'ler, tabii söz konusu rant olduğunda, enerji şirketlerinin kârı olduğunda, örneğin Karadeniz mesela HES çöplüğüne dönüşmüştür, HES çöplüğüdür. Karadeniz'in suyu yok olmakla karşı karşıyadır, dereleri satılmıştır, peşkeş çekilmiştir. Şimdi, hiç kimse kalkıp Karadeniz'in derelerine kurulan HES'lere enerji ihtiyacı tarifi yapamaz. Hiçbir enerji ihtiyacı, hiçbir kalkınma tarifi, hiçbir gelişme tarifi halka, doğaya rağmen tarif edilemez. Halkın ihtiyaçlarını görmeyen, doğanın ölümünü öngören hiçbir gelişme ve kalkınma kabul edilemez. Bu ancak şirketleri... Yani, tabii AKP şöyle söylüyordu: "Biz bu ülkeyi bir şirket gibi yöneteceğiz." Doğal olarak şirketin mantığı nedir? Kârdır yani bir şirket kâr için kurulur. Yani şahsın ya da ailenin nesi ise kâr için kurulur. Şimdi, şirketin, şirket gibi yönetmenin mantığı doğal olarak böyle oluyor.
Burada şimdi yenilenebilir enerji meselesi tartışması var. Şimdi, evet, yenilenebilir enerji meselesine yatırımlar söz konusu. Şimdi, burada tabii, biz meseleye yine aynı yerden bakıyoruz. Evet, fosil yakıt karşısında biz yenilenebilir enerjiyi savunuyoruz, sonuna kadar savunuyoruz ama yerinde ve yerelinde savunuyoruz ama kamusal enerjiyi savunuyoruz. Şimdi, burada düşünün HES'ler yenilenebilir enerjidir. Aydın'ı ölüme sürükleyen JES'ler de yenilenebilir enerjidir. Şimdi, düşünün yani en sağlıklı aracın kendisi bile eğer kârdan başka bir şey düşünmeyenlerin eline girdiğinde, eline düştüğünde orada ölüm makinesine dönüşebilir. İşte, bu sistemler böylesine ölüm makinesine dönüşüyorlar. Şimdi, şöyle düşünün: Şimdi, siz Aydın'a gidip JES'leri savunabilir misiniz? İnsanlar köyde nefes alamıyorlar. Karadeniz'e gidip HES'leri savunabilir misiniz? Bakın, Hasankeyf'te kurulan baraj Ilısu Barajı yenilenebilir enerjidir, HES, değil mi? HES'tir ama on iki bin yıllık tarihi yok etmiştir, suyun altında bırakmıştır. Şimdi, bunun adı yenilenebilir olarak savunulabilir mi? Savunulamaz. Dolayısıyla HES'lerin ve biyokütle enerji santrallerinin yenilenebilir enerji statüsünden çıkarılması gerekir.
Bitireceğim çok az kaldı.
Şimdi, bu yenilenebilir enerji meselesinde tabii ki Paris İklim Anlaşması'na bağlı olarak ne kadar çok yenilenebilir yatırım yaparsanız fosil yakıt emisyonu yakma hakkınız artıyor. Dolayısıyla aslında bu bir taraftan da Avrupa'dan kaçan fosil yakıt şirketlerinin Türkiye gibi ülkelere gelmesi, çağrılması anlamına da aynı zamanda geliyor yani bir dizi oyun aslında sürüyor. Bundan vazgeçmek lazım. Tüm dünya fosil yakıtlardan kurtulmaya çalışırken Türkiye de bundan kurtulmaya çalışmalıdır.
Sonuç olarak şöyle söyleyip bitireceğim: Bugün Maden Yasası'nı tartışırken maden işçileri şu anda eylemdeler. Ve ne için? Ekmek için, hakları olan ekmek parasını almak için. Kim buraya koymuş? Başta da söylediğim gibi bir tane şirket, kim olduğu belli değil. Yani kim olduğu belli olmayan bir şirket tazminatlara el koymuş, 301 insan ölmüş, hayatını kaybetmiş, Ermenek'te 18 maden işçisi hayatını kaybetmiş ve bunlar bugün eylemdeler. Ben buradan o direnen maden işçilerini selamlıyorum. Onların sayesinde aslında burada konuşuyoruz ama onlara rağmen burada onların ölümüne yasalar çıkarmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla, bizim bu Komisyonumuz aynı zamanda direnen maden işçilerini dinlemelidir, direnen maden işçilerini çağırmalı, konuşturmalıdır, onların taleplerini dinlemelidir. Ancak böyle, bir halkçı yasa açığa çıkarabiliriz.
Dolayısıyla, bu yasa teklifi toplamda içinde örneğin diyelim ki her yurttaşın yenilenebilir enerji tesisi kurma hakkını vererek doğru bir tespitte bulunuyor. Bunu mesela torba yasada bunların hepsi aynı anda geçtiği için tartışamıyoruz maalesef. Dolayısıyla yasa teklifinin toplamı bir sermaye ihtiyacına dönük bir yasa teklifidir, sipariş bir yasa teklifidir, Alamos Gold'un siparişidir. Tabii ki yani buradaki bürokrat arkadaşlarımızın herhâlde kendilerine dosya verilmemiştir, bunu kastetmiyorum, bürokratik işler böyle yürümüyor ama mantık olarak böyle bir yasa teklifidir. Dolayısıyla, buradan hızla uzaklaşmak lazım. Burada yaptığımız şey, bu ülkenin geleceğine, doğasına, doğal yaşamına çok net olarak ihanettir; bunun hesabını hiçbir zaman veremeyiz. Bakın, eğitimi düzeltebiliriz, sağlığı düzeltebiliriz, herhangi bir yasayı düzeltebiliriz fakat geleceğimize dönük yaptığımız bir hatayı düzeltme şansımız yoktur. Dolayısıyla, bu hatadan ısrarla, hızlıca dönmemizi umarım diyorum.
Teşekkür ediyorum.