KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcılarım, teklif sahibi değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.

Ağırlıklı olarak işsizlik sigortası, sosyal yardım ve yine ağırlıklı olarak vergi konularında, ancak sosyal alandaki vergi konularında düzenlemeler yapan bir torba kanunla yine karşı karşıyayız ve -genel gerekçeden anladığımıza göre- genel gerekçede net olarak yazıyor: "Tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs (Covid-19) salgınının istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması, salgın nedeniyle işçi ve işverenler üzerinde oluşan yükün sosyal devlet ilkesi gereğince paylaşılması ve giderilmesi, normalleşme sürecinde hareketlenecek ekonomik aktivitenin istihdamla desteklenmesi, istihdamda devamlılığın sağlanabilmesi amacıyla destek tedbirleri düzenlenmektedir."

Şimdi, burada, öncelikle, bir yanlışlık var, buna işaret edeyim; "Sadece coronavirüs nedeniyle, pandemi nedeniyle istihdam üzerinde olumsuzluklar var, ekonomi üzerinde olumsuzluklar var." deniyor. Bu, yanlış bir teşhistir, eksik bir teşhistir; eksik ve yanlış bir teşhis, yanlış tedaviyigetirir. Türkiye ekonomisinde çarpık bir mimari olduğunu görmeden, bu çarpıklığı, yanlışlığı, eksikliği de ilave olarak görmeden, bir ekonomik kriz içerisinde olduğumuzu görmeden bununla ilgili çözüm bulmamız mümkün değil bir kere bu sorunla ilgili. Sadece bu işi pandemiye bağlıyorsak bu, geçici demektir, çok fazla uğraşmamıza gerek yok demektir. İstihdamla ilgili bazı sıkıntılar çıkardıysa onlara devlet yardımı yapılır, sorun da çözülmüş olur ama mevzu öyle değil ki. Ekonomik bir kriz var, sıkıntılar var. Bu, özellikle üretimin olmaması, yeni istihdamın yaratılamaması, pandemiden önce rekor düzeyde işsizlik olması bunun ispatıdır. Pandemiden önce Türkiye'de rekor düzeyde işsizlik yok muydu? Vardı. Bunu nasıl görmezden geliyoruz da bütün kabahat pandemiye yıkılıyor. Böyle bir teşhis olur mu, böyle bir tedavi de mümkün olabilir mi?

Ayrıca, biz mart ayında beri bu konuyla ilgili düzenlemeler yaptık, buradaki düzenlemelerin çoğu da pandemiden önce yapılan düzenlemeler. Hem Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili, Çalışma Bakanlığıyla ilgili hem de Maliye Bakanlığıyla ilgili düzenlemelerle ekonomik krizdeki sıkıntıları gidermeyi de amaçladık, söylenmese dahi. Peki, bunların ne tür etkileri oldu? Sayın teklif sahipleri, Sayın Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar; şimdi, burada oturduğunuza göre bunların rakamlarını biliyor olmanız lazım. Biz şimdiye kadar bunlar için ne kadar para harcadık karşılığında ne aldık? Kaç kişi bu yardımlardan istifade etti, kaç kişi edemedi? Bununla ilgili bir çalışma yapıldı mı? Yani etki analizi dışında böyle bir çalışma var mı? Bildiğimiz bir şey var mı? Bunların bir faydası oldu mu? "Uzatıyoruz." diyoruz; 7, 8 maddede uzatma söz konusu. Neden uzatıyoruz? Neden aynı şekilde uzatıyoruz? Eksikleri yok mu bunların? Böyle bir yasa yapma tekniği olmaz. Eğer bir ekonomik kriz içerisinde olduğumuzu kabul ediyorsak bir pandemi ortamı; en azından ekonomik krizi genel gerekçede olduğu gibi kabul etmiyoruz, sadece pandemi ortamı var diyorsanız bile oturup bunu sosyal kesimlerle birlikte geniş boyutuyla tüm makro resmi görmek, büyük resmi görmek, analiz etmek, ondan sonra da çözüm üretmek gerekirdi. Şimdiye kadar bu yapılmadı, yine bir bütçe öncesi alelacele getirilen bir kanun teklifiyle bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Bu şekilde çözüm üretmek mümkün müdür? Sorun nedir, sorunlar nelerdir, sıkıntılar nelerdir bunlar ortaya konulmamış, sosyal kesimlere sorulmamış, işverenlerin, işçinin, sendikaların, sosyal tarafların görüşleri alınmamış... Şimdi, burada, soracağız "Sizin görüşünüz nedir?" bir de sert bir üslupla soracağız "Sizin görüşünüz nedir çabuk söyleyin." diye. Onlar da "Tamam efendim, nasıl uygun görüyorsanız öyle olsun." diyecekler sonuç olarak. Ondan sonra da sosyal tarafların görüşlerini almış olacağız, kanun çıkaracağız. Bu, yararı, faydası olan bir kanun olmaz herhâlde.

Yani o kadarda önemli şeyler var ki... Bir çalışanı bölüyoruz, onun aylık ücretini ikiye, "2 kişi çalışsın." diyoruz aynı işte. 2 kişiyi çalıştırıyoruz aynı ücretle, onu teşvik ediyoruz. Bu şekilde istihdamı 2 katına çıkarmayı amaçlıyoruz. Dolayısıyla TÜİK istatistiklerinde işsizlik de azalmış olacak diyoruz. Yani böyle yöntemler olmaz. Hakikaten,sosyal politika bir uzlaşı kültürü; bütün bunları farklı kesimlere, işçiye, işverene bir sormamız lazımdı, ondan sonra çıkarmamız lazımdı. En azından üniversitelere, akademisyenlere de sorulabilirdi, onların da görüşleri alınabilirdi, burada onları da dinleyebilirdik, bundan önce de dinleyebilirdik. Yapılan işler sonuç olarak günü kurtarmaya yönelik maalesef ama böyle birkriz döneminde çok daha kapsamlı ele alınması gerekirdi, bu net.

Sonuç olarak, değerli arkadaşlar, üretim yapılmadan, üretim artmadan istihdamda artış sağlanması da mümkün değil. Tabii ki kriz dönemlerinde bazı tedbirler alınır, bir şeyler yapılır, geçidir bunlar ama kalıcı bir sorun var, gittikçe artan kalıcı bir sorun var, rekor düzeye de çıkmış vaziyetteydi. Bu tür tedbirlerle bu işi çözemeyiz, kendimizi kandırıyoruz.

Şimdi, öyle şeyler var ki tek tek girmek istemiyorum. Mesela 1/1/2018'de yürürlüğe girmesi gerekiyordu Esnaf Ahilik Sandığının. Burada, Plan ve Bütçe Komisyonunda biz bu konuyu eleştirdik, dedik ki: Kriz döneminde bunu çıkarıyorsunuz ve esnafa ilave yük getiriyorsunuz, esnaftan kesinti yapılacak. İyi durumda olan esnaftan kesinti yapıldıktan sonra o esnaf kötü duruma düşerse ona ancak yardım edilebilecek. Kötü durumda olan, çalışamaz duruma gelmiş, sıkıntıda olan esnafı kavramıyorsunuz dedik, dinletemedik. Kanun çıktı. Bunu kaçıncı defadır erteliyoruz, şimdi de 2023'e kadar kanunun uygulanmasının, yürürlüğe girmesinin ertelenmesi getiriliyor. Bir anlamı yok bunun. Yani söylüyoruz, böyle alelacele yapılan kanunlar ya uygulanmaz ya da uygulaması sürekli olarak ertelenir. Bu da onlardan bir tanesi.

Cumhurbaşkanlığı raportörlüğüyle ilgili geçen hafta epey konuştuk, anlattık, Anayasa'ya aykırılığından başlayarak görev tanımının yapılmadığından bahsettik. Kanunun yarısı burada, Mecliste yapılıyor, yarısı Cumhurbaşkanlığına yetki olarak veriliyor. Bir kanunun iki tane yapıcısı olmaz dedik, bu yanlıştır dedik, yazıktır, günahtır dedik ama bir türlü anlatamıyoruz. Gelecekte bunlar görülecektir, kişiler bunları anlayacaktır gelecekte ve bugünlere bilmiyorum ne diyeceklerdir. Yani bunları nasıl birlikte düşünemiyoruz, değerlendiremiyoruz, anlamıyorum.

"Varlık barışı" gibi çok önemli bir konu var. Haziran sonuna kadar yine, varlıkların Türkiye'ye getirilmesi isteniyor. Biz, zaten, yıllardan beri bu kanun yürürlükte ve bununla uğraşıyoruz. Peki, ne getirdi şimdiye kadar? Şimdiye kadar kim, ne kadar getirdi, bunu bir görelim. Bir rakam şimdiye kadar verilmedi. Ne faydası oldu, görmemiz lazım. Türklerin yurt dışında en az 200 milyar dolar parası var diye biliyoruz, en az 200 milyar dolar. Neden getirilmiyor, bunun sebebini analiz ettik mi hiç? Neden getirilmiyor? Bakın, getirilmesi hâlinde vergi alınmıyor, niye getirmiyor insanlar peki? Bunlar Türklerin parası, neden getirmiyorlar? Şimdiye kadar da hep teşvik edildi. Yüzde 20-30 gelir ve kurumlar vergisi varken getiriliyordu geçmişte, on sene, on beş sene önce. Yüzde 20-30 vergi varken getiriliyordu, şimdi sıfır vergiyle getirilmiyor. Neden getirilmiyor, hiç bunun üzerinde düşünüldü mü acaba? Çok önemli konular bunlar, çok önemli düzenlemeler bunlar ama hiçbir şekilde üzerinde tartışılmamış, konuşulmamış, ilgililer ve ilgili kurumlar üzerinde görüş sağlamamış. Getirilecek, burada yine en geç yarın akşama kadar biz bunları yalapşap çıkarmış olacağız güya, ondan sonra da uygulamada bir yığın sıkıntı, sorun, Erteleme, vatandaşı, sıkıntıda olan gerçek kişileri kavrayamama, gerçek kişilerin sorununu çözememe... Ve bilmiyorum rakamları, Sayın Başkan teklif sahiplerinin vereceğini söyledi ama şimdiye kadar verilmedi.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Maddeler üzerinde isteyeceğiz Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İnşallah.

Bizim bildiğimiz kadarıyla büyük, milyarlar söz konusu oldu istihdam teşvikleri için ama sonuç nedir bilmiyoruz maalesef. İnşallah verilir o rakamlar da Sayın Başkanım.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Katırcıoğlu, buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir şey daha söyleyeyim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Pardon, buyurun lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Daha, tabii gecikmeli olarak yeni ekonomi programı (YEP) ya da orta vadeli program -yeni isimler kullanmayı seviyor bizim yürütme erki- "Büyüme ve istihdam" başlığında şöyle diyor bakın: "Bu programla yenilikçi ve yüksek katma değerli üretim ve ihracat odaklı yeni büyüme modeli güçlendirilecektir." Şimdi, üretim ve ihracat odaklı yeni büyüme modeli nedir, onu da bilmiyorum ama. Ben şimdiye kadar göremedim. "Programın ekonomik büyüme yaklaşımının temelinde kapsayıcılık, teknoloji odaklılık ve sürdürülebilirlik kavramları bulunmaktadır. Büyümenin istihdam artışıyla birlikte refah artışını bütün vatandaşlara yayması, teknoloji yoğunluğu giderek artan yatırımlara ve ihracata dayanması, çevre dostu olması ve makroekonomik dengelerle uyumlu olması hedeflenmektedir." diyor. Daha başlangıçta, sonradan da buna benzer cümleler var orta vadeli planda. Peki, bununla bu getirilenler uyumlu mu? Aynı ay içerisinde getirilmiş. Ne ilgisi var? Bakın, burada biraz önce benim söylediğim gibi bir üretim ve ihracat odaklı büyümeden bahsediyor. Bu getirilenlerle, uzatılanlarla bunun bir ilgisi var mı? Üretim ve ihracata ne faydaları oldu şimdiye kadar bu getirilenlerin ve neden uzatıyoruz? Bunlara bir cevabınız var mı acaba? Yani bu kadar uyumsuz iş... Laf olsun diye... Herhâlde bu orta vadeli planı bir başkası yapmış, bürokrasinin bir kesimi; bu getirilen, uzatılan kanun maddelerini de bir başka kesim yapmış, birbirlerinden de haberleri olmamış herhâlde. Belki burada haberleri olur.

Tekrar teşekkür ediyorum Sayın Başkan.