KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokrat arkadaşlarımız, çok değerli basın mensuplarımız; öncelikle herkesi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bu gelmiş olan kanun teklifinin torba yasa oluşu, etki analizinin hazırlanmamış ve bizlere sunulmamış oluşu artık teamül hâline geldiği için üzerinde çok fazla durmayacağım. Bu teamül hâline gelmiş durumun ayrıca tartışılması ve konuşulması gerekiyor.

Yaklaşık 19 ayrı kanunda değişiklik getiren 44 maddelik bir torba teklifle karşı karşıyayız. İçinde çok farklı konularda düzenlemeler var. Tabii, dikkat çeken diğer bir konu da daha önceki, bir önce görüştüğümüz torba tekliften çıkarılan maddelerin yeniden bu teklif metnine koyulmuş, dâhil edilmiş olmasıdır. Gönül isterdi ki o tekliften çıkarılan maddeler üzerinde biraz daha düşünülsün, çalışılsın, muhalefetin uyarıları dikkate alınsın, yeniden bir düzenleme yapılsın ve o şekilde getirilsindi ama maalesef, bu yapılmadı, tercih edilmedi.

Şimdi, bu kanun teklifinin ruhuna baktığımız zaman tabii, içinde birçok değişiklik içeriyor. Gerekçe olarak, Covid-19 salgının istihdam üzerindeki olumsuz etkisinin azaltılması, işte, normalleşme sürecinde hareketlenecek ekonomik aktivitenin istihdamla desteklenmesi, istihdam devamlılığının sağlanabilmesi adına istihdam alanında düzenlemeler, vergi alanında düzenlemeler, yatırım ve sermaye piyasalarında birtakım düzenlemeler içeriyor ve yine, daha önce verilmiş birtakım teşvik ve desteklerin sürelerinin uzatılması da var bu kanun teklifinin içerisinde.

Son söylediğim cümleden yola çıkarak devam edecek olursam, tabii, bugüne kadar uygulanmış olan bu teşvik ve desteklerin sürelerinin uzatılmasıyla ilgili bugüne kadarki getirmiş olduğu faydayla, kimlere hangi yararı sağlamış olduğuyla ilgili ümit ediyorum ki maddeler görüşülürken karşımıza birtakım veriler sunacaksınızdır çünkü paylaşılan rakamlara baktığımız zaman ve sahadan aldığımız verilerle karşılaştırdığımızda aslında başka pürüzler de yaşandığını görüyoruz bu alanda. Yani her şeyi rakamlarla açıklamak mümkün değil. Örneğin, Kredi Garanti Fonu destekleriyle ilgili sahaya çıktığımızda ve esnafa, sanayiciye "Yararlandınız mı bu desteklerden?" diye sorduğumuzda çok fazla da yararlanılmadığını ve özellikle "Hamilikart yakınımdır." şeklinde giden kişilerin bu kredilerden yararlandırıldığını paylaşıyorlar, "Bizler bu kredilerden yararlanamadık." diyorlar. Sizler bunlarla ilgili bir araştırma yaptınız mı? Evet, verilmiş, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı da dün konuşmasında söyledi, "306 milyar TL'lik kredi paketi oluşturduk. Bu kapsamda Eylül 2020 itibarıyla toplamda 267,4 milyar TL kredi ödemesi yapıldı." dedi. Rakamlar güzel görünse de amacına ne kadar ulaştı? Yine, diğer yardımlarla ilgili baktığımızda 6,2 milyar TL'lik Sosyal Destek Programı'ndan acaba kimler yararlandı? Yani sadece, kayıtlı olan, daha önce belirlenmiş, ihtiyaç sahiplerine verilmiş ödemeler. Esnafa ne destek verildi? Mesela, bu paketin içinde bu tür destekler olması gerekmez miydi?

Şimdi, okulların açılması döneminde özellikle okullardan ve öğrencilerden gelir elde eden esnaflarla görüşmelerimiz oldu ve o dönemde kırtasiye esnafının ne kadar perişan olduğunu biz gördük, siz mesela göremediniz mi? Siftah yapmadan dükkânını açıp kapatan kırtasiye esnafına sorduğumuz zaman "Hayır, hiçbir destek almadık." "Verilen desteklerden yararlanma fırsatımız da olmadı." "Farkına bile varmadık." gibi cevaplar aldık. Ve bu esnaf, kırtasiye esnafı bu süreçte bir de büyük market zincirlerine ezdirildi. Özellikle okul açılma dönemlerinde çok daha düşük fiyatlarla büyük market zincirlerinde -şimdi isimlerini telaffuz etmeyeceğim- bu ürünlerin satılması ve velilerin alışverişlerini yaparken "Bir de kırtasiye ihtiyacını göreyim." demesi dükkân açıp kapatan, ev geçindiren, evine ekmek götüren bu esnafı perişan etti. Mesela, siz bu esnaf için bir şey yaptınız mı? Hayır. Aslında, bu yapılmış olan destek paketlerinin belki de en büyük açıklarından bir tanesi, sektörel bazda bir inceleme yapılmadan hangi sektöre hangi zaman diliminde nasıl bir destek verilmeli, bunun analiz edilmeden yapılmış olmasıdır diyebiliriz.

Şimdi, yine bu kanun teklifine dönecek olursak, yapılan birçok düzenlemenin yanında düzenleme gelirken birçok sıkıntılı durumu da içerdiğini de görüyoruz. Bu teklifte yine, Cumhurbaşkanının yetki alanlarının yükseltildiğini görmekteyiz. Yine, istihdamla ilgili maddelere baktığımızda, mantığı anlaşılmayan bir şekilde etraflıca incelenmediği, analiz edilmediği, sorgulanmadığı ve taraflara da hiç sorulmadığı anlaşılan düzenlemeler olduğu görülüyor. Aslında, yükselen işsizlik rakamlarının makyajlanmasına yönelik, işsizliğin tek hanelere düşürülmesi hedeflenerek getirilmiş bazı düzenlemeler olduğunu görüyoruz.

Teklifin içinde olumlu bulduğumuz şeyler de elbette ki bu kadar maddenin içinde var, onları da süreç içerisinde konuşuruz. Ancak bu istihdam konusu çok önemli. Yani, şimdi, bu teklifte, üretim artırıcı bir düzenleme ben göremedim, yeniden üretimin başlamasını destekleyecek bir şey yok, sadece istihdamı artırmaya yani mevcutta üretim yapan firmaların üzerinden istihdam sayılarını artırmaya yönelik düzenleme. Örnek mi? Örneğe geçmeden önce şunu da belirtmek istiyorum. Bu düzenlemeler, çalışma hayatındaki düzenin bozulmasına, çalışma barışını bozmaya ve çalışanın kazanılmış haklarının da zaman içerisinde yok edilmesine neden olacaktır değerli arkadaşlar.

32'nci madde, 25 yaşın altındaki gençlerin on günden az çalıştırılmaları teşvik ediliyor bu maddede. Şimdi, ne diyor? "Yalnızca iş kazası ve meslek hastalığı primi ve genel sağlık sigortası primleri ödenir." Genel sağlık sigortası primi iyi, güzel, otuz güne tamamlanıyor. Ancak şimdi, İş Kanunu'nda ne diyor? Genç işçi, 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi; çocuk işçi, 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişiyi tanımlıyor. Şimdi, 25 yaş kategorisini neye göre belirlediniz? Madde üzerinde konuşulurken bunun cevabını duymak isteriz. 25 yaş dediğiniz zaman, 25 yaşına gelmiş birçok insan yetişkin olarak kabul edilir ve içinde, ev geçindiren, evlenmiş, çoluk çocuk sahibi insanlar var, gençler var. Şimdi, siz bunları öyle bir kategorize ediyorsunuz ki bunları ne diyorsunuz? Kısa çalışmayla aslında bir anlamda uzun vadeli sigorta kapsamından çıkarıyorsunuz, sigortasız çalışmalarına izin vermiş oluyorsunuz. bu hiç adil değil, böyle bir uygulama kesinlikle hayata geçmemeli, madde üzerine geçildiğinde konuşmamız gerekiyor uzun uzun bu konuyu. Bu, kesinlikle, iş barışını da bozacaktır, çalışanların kazanılmış haklarını da geriye götürecektir.

Yine bir madde, teklifin 16'ncı maddesi, beni şaşkınlığa uğratan maddelerden biri. Madde, kısmi çalışmayı teşvik ederek işverene diyor ki: "Sen aynı iş için on beş gün bir kişiyi çalıştır, on beş gün başka bir kişiyi çalıştır." Yani bir iş için 2 kişi istihdam edecek. İş yerinde, işte, 30 kişi çalıştırıyorsa onun yerine 60 kişiyi çalıştıracak. Şimdi, tesadüfen KOBİ'leri ve sanayicileri ziyaret ettiğim bir sürece denk geldi bu kanun teklifi. Ben de kendilerine sordum -ya, sizin sormadığınız ortaya çıkıyor zaten. Yani kanun teklifini getirirken kime sorduğunuzu da öğrenmek isteriz- "Sizler sanayici olarak bu teklifteki bu maddeye nasıl bakarsınız?" diye. Yani şöyle, tam cümleyi size daha sonra özelde söyleyeceğim, değerli arkadaşlarım, sizlere olan saygımdan. "Hangi akıl yapmış bu düzenlemeyi?" diye sordular. "Böyle bir şey hayata geçemez, uygulanamaz." diye söylediler. Ben onların da sözcüsü olarak buradan sizlere ileteyim. Zaten 1 işçiyi yetiştirmek için, 1 işçiye verilen emeğin 2 işçiye, bu süreçte, özellikle de bu kriz döneminde verilmesinin çok zor olacağını söylediler. Yani bu maddenin uygulanması çok zor. Yine sayısal veriler üzerinden işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik bir madde. Madde geldiğinde üzerinde yine konuşuruz.

Tabii, yani, bugün işsizliğin bu kadar yükselmesinin sebebini de sadece Covid-19'a bağlamak büyük bir yanlışlık, bu yanlıştan da dönmek gerekiyor. On sekiz yıldır yürütülen, daha doğrusu yürütülemeyen yanlış ekonomi politikaları, yanlış istihdam politikaları ve yanlış eğitim politikalarını da buna eklersek hepsine topyekûn baktığımızda, aslında bu sonuçların ortaya çıkması çok normal. Özellikle eğitim alanında bugüne kadar yanlış politikalar, plansız bir şekilde üniversitelerin açılması, meslek liseleri planlamasının yapılmaması ve bunların hiç önemsenmemesi, geri plana atılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, Sayın Emecan, ek süre veriyorum.

Buyurun, tamamlayın lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sokak arası üniversitelerin açılarak birçok dört yıllık üniversite mezununun sayısının artırılması, firmaların, sahada çalışan işletmelerin özellikle üretimde kullanabilecekleri ara elemanları bugün bulamamalarına da yol açmakta. Ne okuyan memnun ne işveren memnun bu durumdan.

Şimdi yine bir sanayicinin söylediği bir şeyi sizlerle burada paylaşmak istiyorum. "Bünyemde 8 tane endüstri mühendisi var; 4'ü mühendis olarak çalışıyor, 4'ü de montajda, montajcının işini yapıyor, montaj elemanının işini yapıyor." diyor. Bu içler acısı durumlar bu düzenlemelerle, bu maddelerle değiştirilmez değerli arkadaşlar. Acilen bu anlamda istihdamı destekleyecek, bu maddeleri değil, eğitim planlamasını da içeren düzenlemeleri konuşmamız gerekiyor burada.

Yine bir maddeye daha değineyim, sürem bittiği için... 17'nci madde de 193 sayılı Kanun'a geçici bir madde eklenerek yurtdışında bulunan varlıkların vergisiz Türkiye'ye getirilmesi öngörülüyor. Zaten bununla ilgili daha önce "varlık barışı" adı altında yurda getirilmesi konusunda belli periyotlarla düzenlemeler yapılmıştı. Bu varlıkların neden beklenen düzeyde gelmediğini aslında konuşmamız gerekiyor, Gelmediğini zaten biliyoruz. Şimdi bu varlıklar gelsin diye sürekli sürekli bir uzatma içerisindeyiz. 30/6/2021'e kadar uzatılıyor, yine daha serbest bir getirme olanağı sağlanıyor. Beklenti nedir bu varlık barışı düzenlemesinden? Yine, aslında içinde bir sürü sıkıntıyı da barındırıyor.

Onun yanında, özellikle Türkiye'de bulunan ancak işletmelerin kayıtları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla ilgili taşınmazların kanuni defterlere kaydedilmesi imkânı getiriliyor. Evet, belki yastık altındaki birtakım gelirlerin kazandırılması şeklinde görülebilir ama diğer taraftan da kaynağı belirsiz, kara para aklama niteliğinde varlıkların getirilmesinin de önünü açacaktır. Bu tür yaklaşımları önleyici bir düzenleme bu metinde yok, içermiyor bu metin. Bunu da konuşmamız lazım yani kara para aklamak üzere getirilecek olan destek yani her şeye açık mıyız, bunu da konuşalım. Bunu önlemek için nasıl bir düzenleme getirmeyi düşünüyorsunuz?

Lüks konut vergisi, değerli konut vergisi şubat ayında getirilmişti, uygulanamayacağını o zaman da söylemiştik. İşte sürekli uzatıyoruz bunun süresini. Ahilik Sandığı uygulaması aynı şekilde.

Yani Komisyonumuzda birçok kanun yapıyoruz, geçiriyoruz, Genel Kuruldan da geçiriyoruz hâliyle ama uygulanamaz şeyler yapıyoruz arkadaşlar. Yani geçen bir kanun teklifinin uygulanabilir olması lazım. Bizlerin de burada harcadığımız bu enerji, verdiğimiz emek, dişe, göze dokunur emekler olsun, ihtiyaç sahiplerinin yaralarına pansuman olalım. Hem işçi alanında hem işveren alanında yani ekonomik düzenlemeler alanında, aslında getirilen kanun tekliflerinin bu anlamda da değerlendirilmesi gerekiyor. Yaptığımız çalışmanın verimsizliğini de konuşmamız gerekiyor. Çok verimsiz bir çalışma yapıyoruz burada. Mehter takımı gibiyiz, iki ileri, bir geri gidiyoruz. Bunun da artık önüne geçmemiz gerekiyor.

Tüm Komisyonu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.