KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Efendim, şiddet sadece kadına değil, toplumda erkeğe de aynı şekilde uygulanmakta. Taciz, tecavüz sadece kadına değil, erkeklere de aynı şekilde yapılmakta. Yani, bunu insana yapılan şiddet, insana yapılan taciz, tecavüz olarak da değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum. Toplumumuzda ailede çocuk eğitimi konusunda çok ciddi bir eksiklik var. Eğer ailenin kültür yapısı yeterli düzeyde değilse, ona millî, dinî eğitimlerini aile verebiliyor ise, çocukla alakalı da çocukla ilgilenebiliyor, dadıların elinde eğer farklı bir yapıya gitmesine engel olabiliyor ise, çocuk ailenin nezaretinde toplumda sağlıklı bir seviyeye gelebiliyor ama her aile bu eğitimi çocuğuna veremiyor. Okulda böyle bir eğitim yok, eğitim sistemimizde çocukların, kızların, erkeklerin aile yapısı konusunda çocuk, ailede karı koca arasındaki ilişkiler, ailenin, karı kocanın çocuklarıyla ilişkileri, çocukların birbirleriyle, kardeşlerin ilişkileri, bu eğitimlerin verildiği, eğitim sistemi içerisinde bunların takip edildiği, gözlendiği, tespit edilip düzeltilmesi konusunda çaba gösterildiği hiçbir mekanizma yok. Okulların büyük çoğunluğunda zaten rehberlik uzmanları yoktur. Rehberlik uzmanı demek psikolog demek değil. Okullarda psikolog yok. Bu şekilde, insanlar sadece müspet ilimleri alarak, iyi yetiştikleri zannedilerek ve devletin seçme mekanizmaları da sadece bu bilimsel verileri göz önünde tutarak çocukların, gençlerin devlette, değişik kademelerde yerleşmelerini sağlamakta. Yetişkinler içerisine baktığımızda ruh sağlığı bozuk o kadar insan var ki bu insan öğretmen olmuş, memur olmuş, vekil olmuş, vali olmuş, hiç fark etmiyor. Gidin, şurada, parklarda o kadar sapık insanlar var ki küçük çocukları taciz eden. Cezaevlerimize girip bu suçlardan dolayı mahkûm olmuş, sonra afla çıkmış; cezasını doldurmuş, çıkmış, bu insanların hiçbiri takip edilmiyor. Suç işleyenleri bir takip ediniz, önceden bu suçu işlemiş, çıktıktan sonra bir daha işlemiş. Çünkü, cezaevleri ıslahevleri değil. Cezaevlerinde kapasitesinin üstünde mahkûmlar yatıyor. O mahkûmlar orada sadece barınabiliyorlar. Oradaki şikâyetleri devlet dinleyemiyor, dinlese çözemiyor ve bunlar topluma tekrar salındığında o suçları bir daha işlememesi konusunda takip, kontrol, böyle bir mekanizma da yok. Eşini dövmekten cezaevine girmiş, çıktıktan sonra gidiyor, bir daha dövüyor. Uzaklaştırma yani bunu zapturapt altına almak adına bu insanların mutlaka...

Eğitim fakülteleri hep öğretmen yetiştirir. Hangi öğretmenler? İşte, matematik öğretmeni, tarih öğretmeni, değişik branşlar. Psikolog yetiştirmeli, eğitimin planlaması olmalı. Ülkenin acilen psikologlara ihtiyacı var, hepimizin ihtiyacı var buna. Midesi ağrıyan gider, bir dahiliyeciye muayene olur ama senede bir defa dahi olsa kendisi bir psikiyatriste gidip, bir sohbet edip sorunlarını anlatan hiçbir ergin insan yoktur, çok nadirdir. Bu anlamda, eşler birbirleriyle gidip bir psikoloğa çıkmazlar, "Sen git." derler, hep birbirine atarlar topu ama evde bir huzursuzluk vardır. O huzursuz ortamda çocuk yetişmektedir. O yetişen çocuk da o virüsü kapmakta, babasını örnek almakta, annesini örnek almakta gerektiğinde, sonra, kurduğu yeni ailede bunları tekrarlamaktadır.

Bu anlamda, toplumda iletişimsizlik had safhada. Bu iletişimsizlik eğer... Konu Parlamentodaki kavgadan açıldı. Bu, değişik dönemlerde hep burada oluyor ama son zamanlarda bence iktidar partisinin muhalefetin eleştirilerine dayanamamış veyahut da katlanma gibi o büyük gücünü, sayısal gücünü kendine güç olarak kabul ederek "Ben dediğimi yaptırırım." anlayışından da biraz, demokrasi anlayışından da -kusura bakmasınlar- kaynaklanıyor. Her farklı görüşe insanlar saygılı olmalı, tahammüllü olması gerekmektedir ama işte ailede de erkek kendini güçlü hissediyor, eşinin farklı görüşüne gücüyle karşı koymaya çalışıyor. Bilek gücünün, kas gücünün değil, beyin gücünün insanın toplumda yükselmesinde, huzur bulmasında, insanlar arasında diyalog kurmasında etkin olabileceği anlayışını eğitimle vermek zorundayız. Okullarda bu eğitimin verilmesi lazım, cezaevlerinde bu eğitimlerin verilmesi lazım, askerlikte bu eğitimin verilmesi lazım, sınavlarda bununla ilgili sorular sorulması lazım. Çocuklar, gençler, bu anlamda, bu konularda, insanlar arasındaki iletişimin sağlanması konusunda kendi değerlerinin, kendi birikimlerinin, kendi kültürel değerlerinin, inanç değerlerinin insan yetiştirmesinde bize has... Çünkü, bir başka ülkeyi örnek göstererek bizim sorunlarımızı çözmemiz mümkün değil. Biz, bize has insanlarız. Coğrafyamız, inancımız, kültürümüz bize, bizim bedenimize uygun. 54 beden giyiyorum ben. Bana siz eğer 60 beden elbise verirseniz karikatür gibi olurum, 40 beden verirseniz komik olurum. Yani, bu anlamda, bizim bedenimize, ruh sağlığımıza, yetişmemize uygun eğitim politikalarıyla, davranış politikalarıyla, iletişim politikalarıyla bunu eğitimin her kademesinde, okul öncesi eğitim başta olmak üzere, öğretmenlere bu eğitimin verilmesi lazım. Matematik öğretmeni girer, sadece matematiği anlatır. Kendisinden önce sınıftan çıkan öğretmenin o sınıfta bıraktığı kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz etkiyi düzeltmenin yollarını bilemez.

Televizyonlarda bu konuda filmler yapılması lazım. TRT'nin bu konuda görevli olması lazım. Kamu spotları olması lazım. Kamu spotlarıyla bunların verilmesi lazım. Filmler yaptırması lazım Kültür Bakanlığının. Güzel model, örnek aileler, bu anlamda iletişim... Bazı filmler seyrediyoruz, çok etkileniyoruz. Baba-oğul filmleri, karı-koca ilişkileri, aşk-sevgi ilişkileri, çok insanları etkiliyor, görsel, böyle, bu anlamdaki konular. İnternet'te, sanal alemde bununla ilgili çok güzel böyle hikâyeler oluyor. O hikâyeyi insanlar okuduğunda, öğretmen öğrencilerine bunu anlattığında, eve gittiğinde annesine sarılıyor çocuk. Çünkü, bunu Anneler Günü'nde, Babalar Günü'nde, Sevgililer Günü'nde değil, o sevgiyi herkese vermenin, her zaman vermenin... Onun zamanının olmadığını anlatan, o sevginin güzel kodlarını o çocuğa nakşedebilen o eğitim, o büyük, o yönetici o çocuğun hayatında yeni bir kapı, yeni bir pencere açıyor. Sayılara boğulmadan... İstatistikler, bize, tabii, yol gösterecek ama ben gördüğüm örneklerden çevremizde...

Ceza Kanunu'muzda eksiklikler var. Çünkü, hiçbir suçun o kişiyi caydıracak bir yaptırımının olmadığını insanlar görüyorlar. İki yıla kadar mahkûmiyet gerektiren suçlardan dolayı tutuklama ortadan kaldırıldı. Şimdi, ufak tefek suçlardan gelip kapısını taciz eden, rahatsız eden bir insanı şikâyet ettiğinizde sizden önce karakoldan çıkıp evine geliyor. Yani, cezalarda korkutucu bir şey yok. Bu uygulanmıyor da, olanlar da yeterince uygulanmıyor. Sık sık çıkarılan aflarla artık içeride yatan suçluları da bir beklenti içerisine sokuyor. Devletin, Hükûmetin, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin hepsinin durumlarını yeniden gözden geçirip fikir üretmesi, düşünce üretmesi, ideolojik, sapkın düşüncelerden öte... Bu ülke bizim, bu insanlar bizim. Sevgisizlikten çoraklaşan gönüllere sevgi tohumları ekebilecek, toplumda mutluluğun kodlarını yakalayabilecek bir çalışmanın, gayretin içerisinde olması gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.