| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 25 .02.2015 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Efendim, ben de Hocama çok teşekkür ediyorum.
Sevgili Başkanımın sorduğu sorulardan zaten ben onlara ilişkin cevaplarımı da almış oldum. Ama, bana bu araştırmaların tamamı birbirinin kopyası olarak geliyor. Aşağı yukarı burada, biz şu kadar zamandır rapor dinliyoruz, izliyoruz yani üçüncü bir pencere açabilen bir araştırmayla şu ana kadar karşılaşmadık; istatistiki bilgiler, şunlar, bunlar falan farklı. "Birbirimizi dolduruşa mı getiriyoruz?" falan diye endişe etmeye başlıyorum doğrusu. Yani, şimdi kadına ya da erkeğe... Tabii, şiddet lanetli bir şey. Ben, belki sizden... Konumuz şu: Aile içi kadına karşı şiddet. Ama, belki sizden farkım bu ayrımı yapmaksızın insana şiddet olarak merkeze aldığım için... Bu bazen çocuk olur, bazen kadın olur, bazen erkek olur, bazen hayvan olur, çiçek olur, bitki olur, çevre olur ama bizim mevzileştirilmiş, merkeze aldığımız bir husus ve konu var. Şunun için söylüyorum "Birbirimizi dolduruşa mı getiriyoruz?" diye: Şimdi, biz, kadının haklarını kullanabileceği, son on yıl hariç -o konuda çok büyük gayret gösterdi hakikaten Hükûmet- kadının ya da erkeğin, insanın temel hak ve özgürlüklerini kullanabileceği altyapıyı oluşturmadan vaka üzerinden karşılıklı tahrik etmeye başlıyoruz. Doğru mu? Buna ilişkin, mesela, ben bilim insanlarımızdan veri beklerim yani şimdi psikolojik olarak bir altyapı oluşturmadan, sosyolojik olarak oluşturmadan, eğitim olarak oluşturmadan, ekonomik olarak oluşturmadan birbirimizi dolduruşa getiriyoruz.
Şimdi, mesela, nasıl oluyor da tarım toplumu gibi daha geri toplumlarda kadının -bir sözünüzün üzerinden hareketle bunu söylüyorum Hocam- iş hayatına katılmasının hiçbir mahzuru yok. Koyun sağıyor, tarlaya gidiyor, peynir yapıyor ve hiç eşiyle arasında böyle bir sorun olmuyor. Eşi de bu ya da bir başka işte çalışıyor. Bunu tasvip ettiğim için söylemiyorum. O günün konjonktüründe, o ortamda ve şartlarda, hiç dikkatinizi çekti mi, kadının işe gitmesi, iş hayatına katılması, hep iş hayatında zaten, üretmesi, hafta sonları pazara biriktirdiği tereyağını, yumurtayı götürüp satması...
DOÇ. DR. İLKNUR YÜKSEL KAPTANOĞLU - Evet ama dile getirdiğiniz işler hep sosyal güvenceden yoksun, ücretsiz, aile içi...
İSMET UÇMA (İstanbul) - O ayrı, sadece o değil, bu bir zihniyet sorunu. Hayır, sadece o değil Hocam. Bu altyapıyı oluşturmaya çalışırken... Onun için söylüyorum.
Şimdi, medyaya bir şey söylediğimizde medya kıyameti koparıyor, "Aa, Uçma yine dizilere faturayı çıkardı." diyor. Kardeşim, çok samimi kanaatim, medya ve sosyal medya mesela, niye erkek ya da kadın? İşini takip ediyor yani niye güvensizlik duyuyor? Bakınız, orada mesela sıraladınız, dediniz ki: "Sosyal medyayı kullanmayı yasaklama." Niye yasaklıyor?
DOÇ. DR. İLKNUR YÜKSEL KAPTANOĞLU - Kontrol etmek için.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Hayır efendim, kadın ya da erkek ya da çocuğa niye yasaklıyor? Bu bir boyut. Bir başkası: Kendi kültürel kodlarımızla, kendi toplumsal yapımıza uygun altyapı oluşturup çözüm önerilerini hayata geçirmedikçe, bu öykünmecilikten kurtulmadıkça bu sorunun çözümüne çok fazla katkı vermiş olamayız. Bizim bir aile yapımız var yani geleneksel, kalıp yargılarda kimi kere boğulmuş, kimi kere örselenmiş bu kalıp yargıların dışında, örnek aldığımız kalıp yargılara sonuna kadar karşıyız. Ama örnek aldığımız model bir başka kültürün modeli. Bütün araştırmalarda bu açık. Bizim cezai müeyyidelerimizde de böyle. Bunların çok ağırlaştırılması lazım, buna katılıyorum ama bak ne demiş: İşte savcıyı, burada şimdi, biraz sonra verecekler belki o bilgiyi... "Bilmem bir kimlik numaramdan hareketle yengemde öyle yapmıştı." falan... Ne yani o? O şu: Korkuyor savcıdan, polisten korkuyor. Yani insanlar bu anlamda iç içe birbirleriyle hemhâl olamıyorlar, birbirlerinin korku paradigmaları üzerine geliştiriliyor birtakım şeyler.
Şimdi, bu araştırmalardan hareketle biz bir sonuç almaya çalışırsak biz kadın ve erkeği birbirine rakip hâle getiriyoruz ve şunu bekliyoruz, diyoruz ki... Çocukları birbirine rakip hâle getiriyoruz. Yani "Herhangi bir hanımefendiyle muhatap olduğunuzda tarzınız ne ise eşinize karşı da ya da beyinize karşı da tarzınız o olsun." diyorsunuz. Bak, onunla ayda yılda bir kere görüşüyorsunuz ama diğeriyle bir hayatı paylaşıyorsunuz.
İmam nikâhına değinmek isterim. Bu suçtur Hocam. Bunu nereden buldun bilmiyorum, o oranın o kadar olduğu kanaatinde değilim. Suçtur bu.
DOÇ. DR. İLKNUR YÜKSEL KAPTANOĞLU - Bilimsel araştırma sonuçlarını sunuyorum ben size burada.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Yani bu sosyal olaylarda bilimsel araştırmalar çok kesinlik kabul etmez, matematiksel değildir biliyorsunuz.
BAŞKAN - Usule dair hatırlatmak isterim.
Değerli Vekilim, Hacettepe Üniversitesi durum tespiti yapıyor yani bir alan, saha çalışması yapıyor. Yani o anlamda, olan ya da olmayanlardan sorumlu tutmak, bilmiyorum, pek doğru olmuyor.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Yo, hayır, hayır, şu açıdan söylüyorum...
BAŞKAN - Sadece, 2008'deki durumumuzdan bugüne geldik, bir sürü faaliyet yaptık, hangi noktaya geldik, onu saptamak için yapılan bir araştırma.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Mesela bir soru şöyle sorulabilirdi: İmam nikâhlı olmanız size teklif edildiğinde karakola ya da savcıya gitmek hiç aklınıza geldi mi? Bu bilinçlendirir çünkü bunlar suçtur, böyle bir şey yapılamaz. Böyle bir şey toplumda yaygın olarak yapılıyorsa gizlenen birtakım şeyler var demektir. Bunları ortaya çıkarabilmek de gene bizim sorularımızla mümkündür.
Büyük bölgelerde ve küçük bölgelerde, doğu Marmara'da, batı Marmara'daki farklılıklar göç nedeniyle olsa gerektir. Göç tehlikeli bir husustur arkadaşlar. Göçle katıldığı bölgede insanlar... Hırsızlıkların olması, bu tür kapkaçların olması, yaralamaların, soygunların olması, cinsel tacizlerin olması, bunların tamamına büyük katkı veren şey göçlerdir. Göç sosyolojisini iyi irdelemek lazım, onları dikkatle takip etmek lazım. Kuşkusuz ki bu, ekonomik sorunları, yoksulluk sorunlarını beraberinde getiriyor. Bu da suça açık hâle getirmiş oluyor.
Başkanım da sordu, ben de diğer arkadaşlara sormuştum. Türkiye'nin risk haritasını çıkarmak lazım ve bu olaylar vuku bulurken iki tarafı da dinleyerek karşılıklı psikolojilere ulaşabilmek lazım daha sağlıklı sonuçlar almak bakımından ama benim hep vurgu yaptığım şey şu: Onu bu çalışmada da göremedim, "şiddet" dediğimiz lanetli olay meydana gelmeden önce nasıl bir tedbir alınabilir? Yani şiddetin hiç vuku bulmaması için, olmaması için... Bu ayrılmaksa ayrılmaktır, uzaklaştırmaksa uzaklaştırmaktır ama biz haklı olarak sonuçlarda kalıyoruz, araştırmalarımız ona göre, yargımız ona göre, karakolumuz ona göre, olan olayların sonuçlarını konuşuyoruz. Ben hep örnek veriyorum, her konuşmamda da söylüyorum: Araba devrilmeden önce ne yapabiliriz? Devrildikten sonra yol gösteren çok olur adama. Yani buna ilişkin kapsamlı bir çalışma yok. Eğer bu sizin de gündeminizde olursa çok memnun oluruz. Belki var, biz görmedik.
Peki Hocam, teşekkür ediyorum. Sağ olun.