KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti son dönemlerde sıklıkla yaptığı gibi işçilerin, emekçilerin yıllar içinde büyük mücadelelerle kazandıkları hakları bir torba yasa düzenlemesiyle ellerinden almaya çalışmaktadır. "Esnek çalışma" adı altında Türkiye'de hayatını emeğiyle kazanan milyonların haklarını gasbetme amacını güden bir taslak hazırlanmıştır.

Teklif bir bütün olarak incelendiğinde, pek çok maddesiyle odağında işverenin bulunduğu, işçinin yok sayıldığını görmekteyiz. Tecrübelerimiz gösteriyor ki işveren odaklı kurgulanan düzenlemelerin işçiler yönünden olumlu sonuçlar doğurmayacağı kesindir.

Kaldı ki işveren lehine yapılan tüm bu düzenlemeler için İşsizlik Sigortası Fonu kaynak olarak kullanılmaktadır. Fon'un kurulduğu günden bu yana Fon'dan işverene verilen destek işçiye verilen destekten çok çok fazladır. Hatta, bu destek son yıllarda bariz bir şekilde işveren lehine kullanılmıştır. Fon'un oluşturulma amacı işvereni desteklemek değildir, işsiz kalan işçiye bu süreç içinde hayatını idame ettirecek imkân sağlanmasıdır. İşçiler ekonomik hayatın kurucu unsurlarıdır. Sosyal dengeler bakımından işçinin zayıflatılması ve yoksul bırakılması çalışma barışını olumsuz etkileyen unsurların başında gelmektedir. İşvereni yaşatmak adına işçi kesinlikle korumasız bırakılmamalıdır ancak AKP Hükûmeti ve saray, son on sekiz yılda ülke tarihinin en büyük sömürü düzenini yaratmış, yılların kazanımlarını tek tek yok etmeye girişmiştir.

Hepimizin hafızalarındadır, kısaca "İş Güvencesi Yasası" olarak bilinen 4773 sayılı Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 9 Ağustos 2002 günü büyük mücadeleler sonucunda kabul edilmiştir. İşçiler açısından son derece önemli olan bu düzenleme, uzun yılların mücadeleleri sonucunda 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine girmiş ve sendikaların da büyük desteği ve çabaları sonucu kabul edilmiştir. Bu sonucun alınmasında on yıllardır süren bir mücadele, yüzlerce eylem, işçi sendikalarının bu konuda oluşturdukları ortak tavır, kamuoyunda sağlanan meşruluk belirleyici olmuştur. Bugün görüyoruz ki AKP Hükûmeti tüm bu kazanımları yok etmek peşindedir.

TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ'e bağlı sendikalarımızın 15 Haziran günü sendikal barajlar nedeniyle yetkileri düşmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilecek bir teklifle bu saydığım sendikalar tekrar yetki alamazlarsa sendikalarına bağlı olan 35 bine yakın işçi ve aileleriyle birlikte 100 bine yakın vatandaşımız mağdur olacaktır. Dolayısıyla, en kısa zamanda, geçmişte olduğu gibi, Meclisten üç yıllık toplu iş sözleşmesi yetkisinin derhâl verilmesi gerekmektedir. Mademki torba yasa düzenlemesi yapılmaktadır, hiç değilse işçilerin, emekçilerin lehine bir düzenleme yapın.

Değerli milletvekilleri, teklifte işçinin temel hakları sınırlandırılarak işverenin korunması hedeflenmektedir. Kanun teklifinin bütününe baktığımızda, işverenlere vergi ve prim teşvikleri artırılırken işçilerin kıdem tazminatlarının ve emeklilik haklarının adım adım kaldırılmasını içeren maddeler getirilmiş olduğu görülmektedir. AKP milyonlarca yoksula cennet vadederek iktidara gelmiştir, iktidar olduktan sonra yaptığı tek şey ise ülkemizi tamamen cehenneme çevirmek olmuştur. Yapılan şey işçiye cehennem azabında iş kolları ve işverene cennet sunmaktır. Getirilen bu teklifle belirli süreli iş sözleşmesinin önü açılmaktadır. Bu durumun iki önemli hukuki sonucu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Beko, lütfen tamamlayalım.

KANİ BEKO (İzmir) - Bitiriyorum, peki.

Birincisi: Belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışanlar İş Yasası'nın iş güvencesine ilişkin hükümlerinden yararlanamayacaklardır. İkinci önemli sonuç ise: Belirli süreli iş sözleşmesi süre bitimi nedeniyle sona erdiğinde işçi kıdem ve ihbar tazminatından yoksun kalacaktır. Madde hükmünün sonuçlarına bakacak olursak iş güvencesi hükümlerine tabi olmadan, kıdem, ihbar tazminatı ödemek zorunda kalmadan 25 yaş altı ile 50 yaş üstü yaş grubundaki işçileri çalıştırma olanağı elde edeceklerdir. Bu durum kıdem tazminatı hakkının adım adım yok edilmesidir. Kıdem tazminatı, işçinin ücretinin bir parçasıdır ve 13'üncü maaşıdır. Kıdem tazminatına el koymak, işçinin ücretine el koymaktır. Kıdem tazminatı her işçinin kazanılmış hakkıdır. Hükûmet ise taşeron işçiler ya da bundan sonraki işe girecekler için getirilmek istenen esnek çalışma modellerini önererek işçi sınıfını güvencesiz çalıştırmayı amaçlamaktadır. Kıdem tazminatı işten çıkarma durumunda ödenen bir tazminat olmalıdır. Ancak Hükûmet ile patronlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Teşekkür ediyorum Sayın Beko.

KANİ BEKO (İzmir) - Bitiriyorum, son cümlem, bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.

KANİ BEKO (İzmir) - Kıdem tazminatı işten çıkarma durumunda ödenen bir tazminat olmalıdır ancak Hükûmet ile patronlar kıdem tazminatını işten çıkarma sonrası derhâl ödenen bir tazminat olmaktan çıkarmak istemektedir. Kıdem tazminatı olmayan işçinin iş güvencesi olmaz. Kıdem tazminatı işçilerin kırmızı çizgisidir. Kesinlikle işçiler kıdem tazminatını leş kargalarına yedirmeyecektir.