| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 26 .02.2015 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.
İlk defa tezlerimle örtüşen bir sunum almanın büyük bir mutluluğunu yaşıyorum. Değil mi Hocam çok büyük bir mutluluk?
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Bence de, ben de dinlerken aynı cümleleri sarf ettim.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Demek ki yani merkezde insanı bulundurmak, kategorize etmemek, kimden ve nereden gelirse gelsin lanetli şiddeti ortadan kaldırmak... Dün de ifade ettim, böceklere, çiçeklere, doğaya... İnsan doğayla barışık yaşamadığında da oraya zulmetmektedir, şiddet uygulamaktadır. Özellikle şiddet kategorilerinin tasnif edilmesi konusundaki verdiğiniz katkıları fevkalade önemsiyorum. Çevre düzenlemesini fevkalade önemsiyorum ve şiddetin insanlığın biraz da yaratılış serüveniyle alakalı olduğu vurgusunu çok işlemeye çalıştım ama basından da hep korktum. Şimdi, bunu, bugün kutsal metinlerden bir atıf yaparak ifade etmek istiyorum. Metinlerde şöyle ifade edilir ama bütün kutsal vahiylerde yani bir tanesini... Nihayet vahiy tektir yani bir zincirin halkası gibidir. Şimdi, bir diyalog geçer insanın yaratılış serüveninde. "Ben yeryüzüne sahip çıkacak birisini yaratacağım." Cevap verir diğer, önceden yaratılmış olanlar: "Biz şunları şunları yaparken yeryüzünde kan dökecek, fesat yayacak birisini mi yaratacaksın?" Şimdi buradan çıkarmamız gereken sonuç şu: Daha önce sorulan taife insanın yeryüzünde bu eylemlerini görüyor ama eşya isimlerinin öğretilmesinin ne kadar önem arz ettiğini görmemiz gerekiyor. Buradan hareketle eşyanın diline, künhüne vâkıf olmamız gerektiği sonucu çıkıyor. Yani barışık olmanın yolu eşyanın dilini öğrenmekten geçiyor.
Peki, bunu söylüyor, sonra ne yapıyor? Serüveni devam ettiriyor, bunun önleyici tedbirlerini koyuyor. Belki biraz da bunun üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Bu önleyici tedbirlere rağmen, bu çizgiyi aşanlarla ilgili müeyyideler koyuyor, bunları modernize etmek gerekiyor.
Mesela benim doktora tezim ahilik. Ahiliğin insanları kabiliyet, cibilliyet ve moduna göre kategorize etmesini çok vurguladım, burada aynı şeyleri görüyorum. Yani hangi insanın temayül olarak fıtratı neye yatkınsa onun üzerinde çalışma yaparak, onu o alanlarda istihdam etmek ve eğitmek gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi sormak istediğim soru şu: Sevgili Hocamız bir psikiyatr ayrıca. Yeryüzünde güvenliği sağlamış ve aynı anda özgürlüğü güvenlik oranında verebilmiş bir deneyim bilmiyoruz. Yani o zaman toplumların psikiyatral açıdan bir veri haritası elinizde var mı? En azından Türkiye toplumu için söylüyorum. Başka alanlarda başka ülkelerde yapılmış bu tür psikiyatral veriler varsa, bunlardan da yararlanılabilir. Böyle bir veri haritası elimizde olursa, bölgelere göre uygulayacağımız yöntemleri biraz farklılaştırabiliriz, çünkü insan kişiliğinin oluşmasında çevre şartlarının, doğa şartlarının çok büyük etken olduğunu düşünüyorum. Yani doğaya konan yasalar ile insana konan yasalar bire bir örtüşmektedir. Yani doğanın baharı var -insan da böyle- yazı var, kışı var, tsunamisi var, fırtınası var. Yani dingin, engin olduğu anlar var, sert ve kabarık olduğu anlar var. Doğa yasalarının nasıl yönetildiğinden hareketle, bire bir insana uyan doğa yasalarını nasıl adapte edebileceğimiz konusunda elinizde bir çalışma olup olmadığını tabii bilmiyorum, dünyada yapılmış çalışma var mı, onu da bilmiyorum. Doğrusu, ben çok teşekkür ediyorum, benim mahalleden kastım buydu.
Tabii, din adamlarıyla ilgili o yaptığım değerlendirme paralel imamlara yönelikti, din adamı falan değildi o, saptırıldı sonradan, siz de 2 sefer "paralel" tabirini kullandınız, onu "koşut"la değiştirelim isterseniz.
KASAV TEMSİLCİSİ UZM. DR. MEHTAP ARSLAN DELİCE - Farkında değilim.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Espri olsun diye söylüyorum.
Yani örnek aile modeli, örnek çevre... Yani bireyin yetişmesinde, çocuklarımız bize ve topluma emanet, dünyaya emanet, her birey çok kutsal, eşref-i mahluk. Diğer varlıklar da çok değerli, ama bileşenler olarak birbirine katkı sağlayan unsurlar; hiçbirini dışlamadan, çevreyle, doğayla, tarihiyle, değerleriyle, dünyayla, insanlıkla, cinsiyetiyle barışık yaşamak... Sevgili vekilim de hatırlayacak, ben atomize edilerek kadın ve erkeğin birbirine rakip kılındığını iddia ediyorum. Kadın derneklerimizin çoklukla yaptığı atomizasyonu yükseltmek ve bir tarafın mağduriyetini gidereyim derken, başka mağdurlar ordusu yaratmak.
Şu hâlde, önce "İnsan nedir?"i merkeze alacağız, şiddet lanetlidir, hep birlikte ona karşı koyacağız, ama ayrımcılık yaparak bu sorunun altından kalkamayacağımızı ben de tekrar ifade ediyorum ve katılıyorum.
Benim için çok doyurucu oldu, bu tezlerimi desteklediği için de ayrıca teşekkür ediyorum, ama salt onun için değil, bir hakikate tekabül ettiğine inandığım için böyle söylüyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Yüreğinize sağlık, sağ olun.