KOMİSYON KONUŞMASI

VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Sayın Hocam, çok teşekkür ediyorum.

Konuşmanızdan çok yararlandığım kısımlar oldu, makalenizi de dikkatle okumaya çalışacağım çünkü sonuçta emek verilen çalışmaların da bir özeti.

Çok katıldığım yönler, özetle, medyanın şiddet dili, haber yöntemleri. Bununla ilişkili olan konularda gerçekten katılmamak mümkün değil.

Yalnız, tabii, ayrıştığımız noktalar da var. Aslında bunları karşılıklı olarak değil de biz de kendi bakış açımızı dile getirmek açısından... Ve bir şeyler de soracağım doğrusu. Bir kere, bu toplum değeri konusunda herhâlde bir ufak yanlış anlaşılma oldu. Benim özellikle sanal medyayı ve bugün getirdiği sorunları söylerken ki "Toplum değerlerinden ayrışıyor, toplum değerinden ayrıştırmayalım." söylemi bir tespitti. Yani, bugün Mardin'deki toplum değeri, Hakkâri'deki, İzmir'deki, Mersin'deki, Kütahya'daki elbette birbirinden çok farklı. Elbette dün farklıydı, bugün farklı, yarın farklı olacak. Elbette bunların içerisinde çok yanlış olanlar da var, doğru olan veyahut da bugün için doğru kabul ettiğimiz, gördüğümüz birtakım unsurlar da elbette var. Ama, benim bu savunduğum, toplum değerlerinin tümünü uygulamak anlamında değil, tespit anlamında. Bugün bu var, bu bir gerçeklik. Bunun içerisinde de kadına şiddetin nedenlerinden bir tanesi olarak da sonuçta bu tezahür ediyor. Biz bunu inceleyip bununla ilgili değerlendirmeler yapmak zorundayız, göz ardı edemeyiz.

Ben Kütahya Milletvekiliyim. Bugün Kütahya'ya gelmiş olsanız, ilçelerine, beldelerine ve köylerine, orada, o toplum değerlerinin o kişilerin yaşantısına ne kadar hâkim olduğunu ve önde olduğunu, baskın olduğunu göreceksiniz. Yani, bunları masa başında tartışırken doğru oturtmak lazım ki bir çözüm getirelim.

Gene, konuşmanızda mesela bakış açısı olarak biraz yadırgadığım konulardan bir tanesi Özgecan olayı ve gelişen tepkilerle ilişkiliydi. İşte, etek giymiş erkeklerin ve dolmuş şoförlerinin ilanlarının erkeklerin de bu noktaya tepki göstermesinin göstergesi olduğunu ve bundan mutluluk duyduğunuzu söylediniz. Aslında, mutluluk duymamız gereken konu, erkeklerin tepki göstermesi değil de toplumun tepki gösterme şekli olmalıydı diye düşünüyorum. Çünkü erkekler ve kadınları şahsen biz karşı taraf olarak da görmüyoruz. Yani, bu söylem, hani, karşıda iki futbol takımının diyelim ki birisinin bir slogan atması üzücü bir olay, diğer karşı tarafın da buna onların gözüyle bakıp, empati yapıp anlayabilmesi gibi, sanki buna benzeşti gibi. Yani, bu noktada Özgecan olayı bir toplumsal olay gibi, kadın cinayeti olsa da. Dolayısıyla, erkeklerin tepki göstermesinin yadırganacak bir tarafı yok, sevinecek bir tarafı da yok; toplumun bir tepki göstermesini değerlendirmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Gene en önemli çelişkilerden bir tanesi, geçmiş dönemde Sayın Bakanımızla çok çalışma yaptığınızı, hatta Adalet ve Kalkınma Partisinde de bu çalışmanızla komisyon olarak veya bilirkişi olarak katıldığınızdan bahsettiniz ve hayal kırıklığınızdan bahsettiniz, olmayanlardan. Ama, çelişki şudur ki: Aslında, konuştuğumuz sorunların ya da tespit ettiğiniz sorunların çözümünde siyasi iktidarı bir erk olarak da çok görmediğinizi, toplum ve sivil toplum kuruluşlarının önde olduğunu söylediniz. O zaman, siyasi erkten hangi beklentiniz vardı da, olmadı da hayal kırıklığıyla karşılaştığınız, onu çok algılayamadım oradan. Aslında, medyanın ve diğer unsurların yani otokontrol anlamındaki hadiselerde de şu anda işlemeyen birtakım kurullar var, şu anda onların da etik kurulları var, birtakım ortak birlikleri var. Yani, yeni bir danışma kurulu bir şeye çözüm getirecek mi, yeni bir sistem, yeni bir organizasyon kurmak, var olanlar işlemezken? Çünkü, buna karşı daha önce görüştüğümüz basın mensupları ciddi bir direnç gösterdi yani işleyemez, işletilemez, şu anda çalışmıyor olduğunu net olarak kendileri de itiraf ettiler.

Şimdi, aslında, bu konuşmalarınızın ve bu çok önemli tespitlerinizin, bilimsel çalışmalarınızın özellikle sivil toplum kuruluşlarında, kendilerinin düşünme anlamında çok önemi var yani onlarla yapacağınız toplantılar... Bize de bu konuda bilgi verdi ama benim birazcık hayal kırıklığı yaşadığım nokta, biz siyasi erk olarak burada kanun yaparız, yönetmelik, mevzuatları düzenlemekle bunlara yön veririz. Acaba bizim üstümüze düşen ne vardı? Yani, ben bu sunuşunuzdan siyasetçiler olarak bunu çıkaramadım çok fazla. Yani, önerilerinizin çoğu sivil toplum kuruluşlarına ve topluma yönelik olan öneriler ama bize ne pay düşüyor ya da sizin öneriniz nedir bununla ilişkili, bakış açınızı öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.