| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 45 Milletvekilinin; İşsizsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 23 .10.2020 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şu anda, geldiğimiz nokta itibarıyla ve görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin ruhu itibarıyla ekonomide bir sıkışmışlık var ve bu sıkışmışlık da giderek artıyor. Ekonomik birimlerin mevcut durumunu düşündüğümüzde böyle bir kolaylaştırmaya ihtiyaç olduğu gibi görünüyor. Dolayısıyla geçmişte yapılanlara da baktığımızda yöntemler var, bu yöntemlerden biri işte yapılandırma, şu anda buna gerçekten ihtiyaç var. Diğer biri matrah artırımı yapılıyor yani matrah artırımı, doğru beyanda bulunmuyor, vergi kaçırıyor fakat bir şekilde üzerine gidiliyor, ondan sonra diyor ki: "Tamam, ben bu işi yaptım, ben bu suçu işledim. Beni inceleme, ben matrahımı artırayım, cezamı çekeyim." Bir diğeri de varlık barışı yani 1924'ten bu tarafa zannedersem 35 tane bu tür tedbirler alınmış, bu tür aflar ortaya çıkmış, şimdi de 36'ncısı gündeme getirilmiş vaziyette. Özellikle varlık affıyla ilgili olan kısma baktığımızda, şu anda Türkiye'nin dış borçlanmasına baktığımızda; bu, cari açıktan mı kaynaklanıyor yoksa dış borç ödemesinin finansmana olan ihtiyacından mı kaynaklanıyor? Bu konuda yapılan çok çalışma var. Şu anda Türkiye'nin yurt dışından aldığı her 100 birimlik borcun ancak yüzde 45'i carı açığa gidiyor, geriye kalan, önceki dönemlerde ortaya çıkan cari açığın finansmanı için alınan borçların tekrar finansmanı için borç alıyoruz; böyle bir kısır döngünün içerisine girdik. Peki "Bu konunun burayla ilgisi nedir?" dediğinizde, bunun ilgisi şu: Yani dışarıdan aldığımız borcun belli bir miktarı dışarıda balans oluşturuyor, dışarıya gidiyor ve dolayısıyla şu anda affetmeye çalıştığımız, "Ülkeye getirilsin, ilgililerin bilançolarına yazılsın." dediğimiz şey, önceki dönemlerde aldığımız ve yurt dışına çıkarılan borçlardır. Dolayısıyla böyle bir kısır döngünün içerisindeyiz; bu son derece önemli.
Ben şahsen, şu anda borçların yeniden yapılandırılmasına bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum fakat şunu biliyor muyuz; bu borçların yapılandırılması ne kadar süreyle olacak? Burada bir yıllık gibi bir süre var. Şu varsayımı mı sayıyor; önümüzdeki üç ayda, altı ayda veya neyse bir yılda ekonomi tekrar ivme kazanacak, yatırımlar tekrar hareketlenecek, dolayısıyla şirketlerin, dolayısıyla da o şirketlerin istihdam ettiği insanların, kesimlerin nakit akımlarında bir düzelme ortaya çıkacak ve dolayısıyla bu ortaya çıkan düzelmiş nakit akımlarıyla da bu borçlar peyderpey ödenecek. Bunun hesabı kitabı yapıldı mı, var mı böyle bir şey? Bilim Kurulu ne diyor? Yani önümüzdeki üç ayda, altı ayda bu pandemi olayı sona erecek ve ondan sonra ekonomi tamamen açılacak, dolayısıyla bütün sektörler faaliyete başlayacak ve peyderpey de nakit akımı başlayacak; böyle bir hesap kitap var mı, yapıldı mı böyle bir hesap kitap? Böyle bir şey yok. Yani Bilim Kurulu ne söyledi, oralarla görüşüldü mü ve oradan alınan bilgiye istinaden mi böyle bir yasal düzenleme getirildi? Bunu bilmiyoruz. Dolayısıyla şu anda -dün uzun müddet tartıştığımız gibi- belki 9-10 tane madde görüştük "sürenin uzatılması, süreninin uzatılması, sürenin uzatılması" ve orada da gördük ki uzattığımız bu süreler de bir işe yaramayacak. Belki tekrar süre uzatımına gideceğiz, burada da aynı şeyi yaşayacağız. Dolayısıyla yani gerçekçi bir şey yapabilmek için Bilim Kurulu bize ne söylüyor? Bilim Kurulunun söylediği çerçevede eğer bize deniliyorsa ki "Mevcut alınan tedbirler çerçevesinde ve bu tedbirlerin şu, şu kademede uygulanması çerçevesinde yıl sonuna kadar veya 2021 yılı Mart ayı 1'inci çeyreğinin sonuna kadar bu işler düzelebilecek." deniliyorsa ona göre bir düzenleme yapalım ve tekrar bunu uzatmak için buraya gelmeyelim. Fakat böyle bir şey söz konusu değil. Burada, yapılması gereken husus: Evet, borçların ertelenmesine gerçekten ihtiyaç var ama burada ihtiyaç sahibi dikkate alınmalı. Bütün bu düzenlemelerin sonucunda tuzu kuru olanlar buradan yararlanıyor asıl ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderilmiyor. O nedenle benim sorum şu: Gerçekten öngördüğünüz sürede ekonomide tekrar yatırımlar başlayacak, kapasite kullanım oranları artmaya başlayacak, bir ivmelenme başlayacak ve dolayısıyla gerek hane halkının gerekse şirketler kesiminin nakit akımlarında peyderpey iyileşme başlayacak ve bunlar da oradan elde ettikleri nakit akımlarıyla peyderpey bu borçlarını ödeyebilecekler mi? Böyle bir çalışma var mı bunu öğrenmek istiyorum?
Teşekkür ediyorum.