KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, Sayın Şener'in belirttiği gibi bu metin geçen hafta cuma günü sabahın erken saatlerinde Genel Kurulda öneriden çıkarıldı. Tırnak içerisinde belirtiyorum, şöyle bir gerekçe kullanılıyor: "Söz konusu düzenlemenin daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmasını teminen teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır." Gerekçe bu fakat belirtildiği üzere Sayın Cemal Öztürk'ün bir başka adla sunduğu yasa önerisine bu ve diğer 3 madde daha aynen konulmuş, getirilmiş ve bu yapılırken herhangi bir biçimde daha önce bu Komisyonda konuşulduğu, görüşüldüğü, sayın teklif sahiplerinin imzalarının olduğu, onlar tarafından hazırlandığı, sonradan torbadan çıkarıldığına dair herhangi bir yollama yok, referans yok.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Komisyon kararlarına güveniyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Aydın, Cumhurbaşkanlığı raportörlerini açıklarken bir bellekten söz etmişti, "devlet hafızası" demişti. İyi de devlet hafızasını, Cumhurbaşkanlığı hafızasını raportörler üzerinden savunmaya çalışan yasama Meclisi üyelerinin yasama belleğini, yasama hafızasını daha bir hassasiyetle sahiplenme hak ve görevleri bulunmamakta mıdır?

Şimdi, ben bu soruyu sorarak konuya girmek istiyorum; bu, çok önemli bir konudur. Evet, bizim bir etkimiz olmuyor; doğru ama biz nitelikli bir muhalefetle, bilgi temelinde bir muhalefetle Parlamentonun hafızasının silinmesini önlemeye çalışıyoruz. Şimdi, o görüşmelerimizde, mesela saraydan gelen bir genel müdür vekili şöyle demişti: "Benzer düzenlemeyi Pasaport Kanunu'nda ek madde 7'de biz yaptık." Nitekim, şimdi biraz önce gelen Bakanlık yetkilileri -oh, geldiler akşamüzeri- virgülüne bile dokunulmayacağından emin oldukları için metinlerini sundular ve gittiler. Biz ise burada böldük torbayı.

Sayın Öztürk, eğer böyle bir sokuşturma olmasaydı ben aşureye benzetecektim bu torbayı ama bu yama gelince -öyle ya, aşurede bir eş zamanlılık var, konulan malzemelerde- bunun da olmadığını görüyoruz, bir aşure torbası da olamaz.

Şimdi, burada demek ki şöyle bir sorun var: Sayın Genel Müdür Vekilinin söylediği gibi, bu metinler önceden bu Meclis dışında hazırlanıyor. Esnasında ise burada virgülüne bile dokundurtmama iradesi, direnişi... Bu Komisyonu aslında ben kırk yıl süreyle yasama mutfağı olarak öğrencilerime okuttum ama şimdi kiler görevini bile görmediğini burada gözlüyorum. Esnası budur ve bu aslında sürdürülebilir değildir.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Kaboğlu, bu ifadelerinizi hiç tasvip etmiyorum. Siz burada sadece Divana hakaret etmiyorsunuz, tüm Komisyon üyelerine hakaret ediyorsunuz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır efendim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen, lütfen...

Burada, aynı zamanda, şu anda tüm partili milletvekillerimize yaptığınız bu yaklaşım tarzını kabul etmemiz mümkün değil.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben ağzımdan çıkan sözlerin hakaret olup olmadığını değerlendirebilecek kapasitedeyim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Ben o kapasitede değilim(!) Siz o kapasitedesiniz, ben değilim(!) Ne demek istiyorsunuz "kiler" diye ya! Ne demek istiyorsunuz!

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Asla ve kata, kesinlikle herhangi bir üyeye hakaret biçiminde bir şeyde bulunmadım.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, bu bir hakarettir.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Değildir efendim.

Ben burada gözlemlerimi...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Üslubu öyle zaten, "saray" diye başlıyor, Anayasa...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - "Külliye" diyebilirim efendim hoşunuza gidecekse.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Anayasa'yı Türkiye'de bir tek siz biliyorsunuz zaten(!)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - "Külliye" diyebilirim.

Şimdi, Sayın Başkan burada -tırnak içerisinde- çıkarılma gerekçesini okudum. Kuşkusuz bütün partiler arasında...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O geceki gerekçe öyle yazılmış yani.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben mi konuşuyorum, başkaları mı?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen arkadaşlar...

Sayın Kaboğlu, buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Vereceğim efendim, Sayın Kalaycı, size de söz vereceğim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım ama şöyle: Tek adamlıktan başlayarak ne Anayasa kaldı ne şu kaldı ne bu kaldı.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Aydemir Komisyon üyesi değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, müsaade edin, konuşmasını tamamlasın Sayın Kaboğlu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Böyle bir şey olabilir mi Sayın Hocam ya! Bakın, "Hocam." diyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Uğur Bey, ifadelerin nasıl kullanılması gerektiğine siz karar vermeyin.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet Sayın Kaboğlu, devam edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne tek adamlığımız kaldı, ne Anayasa kaldı. Şimdi ne Meclis kaldı ne Plan Bütçe kaldı ne mutfak kaldı ne kiler kaldı.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Doğru değil mi?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Anayasa'yı bir tek kendisi biliyor yani Anayasa'yı bilen başkası yok.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar lütfen...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hocamız olmasa Türkiye'de Anayasa dersi diye bir şey olmayacakmış demek, onu anlıyorum ben yani.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Kaboğlu, siz teklifi eleştirebilirsiniz, teklifle ilgili eleştiriler yapabilirsiniz; bu en doğal hakkınız ama burada sizin Plan ve Bütçe Komisyonunu eleştirmeye hakkınız yok. Lütfen haddinizi bilin!

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır Sayın Başkan, ben...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Plan ve Bütçe Komisyonunu eleştirmeye hakkınız yok. Lütfen haddinizi bilin!

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Çok ağır bir ifade.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben Komisyonda bazı Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden daha çok bulundum; bu benim anayasal ve İç Tüzük hakkım.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Size saygımız var, onda bir şey yok ama...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben tanık olduğumu burada ifade...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nereden biliyorsun noktasını değiştirtmeyeceğimizi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Beyefendi konuşacaksa ona söz verin, ben bekleyeyim. Ben dinlemesini bilen bir kişiyim.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, söz alsın konuşsun.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Kaboğlu, lütfen devam edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Noktasını değiştirtmeyeceğiz." diye nereden duydunuz? Niye bu ifadeyi kullanıyorsunuz ya!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir, size de söz vereceğim efendim.

Buyurun Sayın Kaboğlu, tamamlayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim söylemek isteğim, buradaki yasa çalışmasının, Plan ve Bütçe Komisyonunun ne kadar önemli bir komisyon olduğu, devletin beyni olduğu...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Ama biraz önce öyle demediniz, Komisyona yönelik söylediniz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır efendim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Kanun teklifine yönelik olabilir, maddeye yönelik olabilir, bu sizin en doğal hakkınız.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulda olduğu gibi, dün sabah nimet ve külfette eşitlik ilkesi gereği, Plan ve Bütçe Komisyonuna fazla yüklenildiğini, diğer komisyonların işsiz kaldığını -örneğin Anayasa Komisyonunda olduğu gibi- ve bunun sürdürülemez olduğunu belirttim. Herhâlde bunu belirtirken Plan ve Bütçe Komisyonunu eleştirmek için değil, onurlandırmak için ve bu yükü kaldırmasının zor olduğunu belirtmek için söyledim.

Ama şuna tanık oldum ki burada gelen teklifler üzerine herhangi bir değişiklik yapılmıyor. Nitekim adaşım Sayın Aydın'la -karşımda oturuyor- o zaman da bunu konuştuk, eleştirdik; herhangi bir değişiklik yapılmadı ama Genel Kurulda, az önce belirttiğim gerekçeyle geri çekildi ve şimdi buraya yeniden getirildi. Dolayısıyla biz Genel Kurulda bu teklifin yeniden geri çekilmeyeceği konusunda herhangi bir garantiye sahip değiliz. Zira oldu. Ben olanları dile getiriyorum, tanık olduğumu dile getiriyorum; yoksa tanık olmadığım, görmediğim, herhangi bir duyumla dile getirdiğim bir husus değil. Ben bunun yasama faaliyeti açısından olmaması gerektiğini, İç Tüzük'e uygun olmadığını, Anayasa'nın bize verdiği yasama göreviyle bağdaşmadığını ve bu yaptığımız faaliyetin yapılış şekli itibarıyla Parlamentoyu saygınsızlaştırmakta olduğunu, itibarsızlaştırmakta olduğunu söylüyorum. Burada kuşkusuz kendime de pay çıkabilir, Başkan olarak size de çıkabilir ama bu eleştiri, böyle, kötü amaçla yapılan bir eleştiri değil. "Anayasa'ya uygun ve İç Tüzük'e uygun olarak kamu yararına, toplumun beklentilerine uygun bir düzenleme yapalım." anlamında söylüyorum. Bu çerçevede, tabii, Anayasa'nın ihlal edilmesi veya İç Tüzük'ün yanında bunun getiriliş biçimi dikkate alındığı zaman, ben bunu yasama ahlakı ve yasama etiği açısından sorgularım; sorgulamak benim hakkım ve görevim aynı zamanda ama bunu sorguladığım zaman hemen haddimi aşmak biçiminde, hakaret biçiminde bunlar nitelendirilirse o zaman burada bir konuşma yapmanın da pek anlamı yok. Dolayısıyla biz bilgi temelinde muhalefet yapıyoruz; bu şekilde, kaptıkaçtı ve dayatmacı bir anlayışın bizim saygınlığımıza gölge düşürmekte olduğunu ifade ediyorum ve ben bunu ifade edeceğim. Yani evet, dediğim gibi ben kırk yıl "Yasa, genel iradenin ifadesidir." biçiminde anlattım ama burada iki buçuk yıldır "bir yasa nasıl yapılmaz" onu öğrendim, öğrenmeye çalışıyorum, ibretle öğrenmeye çalışıyorum ve ben bunu ifade ediyorum Sayın Başkan. Yoksa, ben buna "fırsatçı bir yasama" dediğim zaman, "istismarcı bir yasama" dediğim zaman bu hakaret değildir ama hakaret olarak algılayan varsa onun da hesabını vermeye hazırım ben.

Sonuç olarak bu şekil, bu yasama tarzı, Komisyon öncesi, esnası ve sonrası, Genel Kurula gidiş, tekrar Komisyona geliş tarzı bakımından Anayasa'ya ve İç Tüzük'e, yasama belleğine, yasama etiğine ve yasama ahlakına uygun değildir genel saptamamı yaparak izninizle maddeye geçmek istiyorum.