| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Kültür ve Turizm Bakanlığı b) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e) Vakıflar Genel Müdürlüğü f) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h) Atatürk Araştırma Merkezi ı) Atatürk Kültür Merkezi i) Türk Dil Kurumu j) Türk Tarih Kurumu k) Kapadokya Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 02 .11.2020 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlarımız ve basın mensuplarımız; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuşmama geçmeden önce, İzmir'de yaşanan deprem felaketiyle ilgili olarak da hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Umarım, bu açılan yara en kısa sürede sarılır.
Şimdi, Sayın Bakanım, tabii, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz. Bu yıl tabii, bir pandemi sürecini yaşadık, zor bir süreçten geçiyoruz. Toplumun birçok kesimi ve birçok sektör bundan etkilendi. Sizin Bakanlığınız bünyesindeki faaliyetler de tabii ki çok etkilendi bu durumdan, özellikle turizm alanındaki faaliyetler. Ama buna geçmeden önce şunu, yine de belirtmek istiyorum başlangıçta: Karşımızda on sekiz yıllık bir iktidar var. Bu, çok uzun bir süre herkesin kabul edeceği gibi. Tabii ki, bu süre içerisinde temel, ideolojik, ekonomik ve toplumsal sorunlar çözülebilecekken tam tersi yaşandı, bu on sekiz yıl içerisinde. Bu sorunlar daha da çetrefilli bir hâle geldi. Artan sorunlar ve özellikle kriz döneminde patlayan krizlerle baş başa bir durumda biz, bu pandemi ve salgın dönemiyle karşılaştık.
Şimdi, öncelikle tabii, 2019 kesin hesaplarıyla ilgili konuşmak istiyorum. Biraz Sayıştay raporlarına değineceğim hızlı bir şekilde çünkü çok fazla bulgu var. Buradaki süremiz içerisinde hepsine değinmemiz mümkün değil ama şöyle önemli bulduğum, tespit ettiklerimin üzerinden hızlıca geçeceğim. Örneğin, 2019 yılı için Sayıştay Denetim Raporu incelendiğinde, idare personeline mevzuatın kapsamı dışında arazi tazminatı ödendiği, bazı ödemelerin kişilerin kadro unvanına göre değil, kariyer unvanları esas alınarak yapıldığı tespit edilmiş.
Şimdi, sormak istiyorum -bu arada konuşmam arasında sorularımı da soracağım için not alınmasını rica edeceğim, cevap bölümünde cevaplanabilmesi için- söz konusu usulsüz ödemeler kimlere, hangi görevlendirmeyle, ne kadar miktarda yapılmıştır? Yine, Sayıştay raporuna göre Bakanlığınızın elde ettiği gelirlerin DÖSİMM hesaplarına yatırıldığı ve genel müdürlüklerden alınan veriler ile DÖSİMM tahsilat tutarları arasında yapılan karşılaştırmada 905 bin TL'lik bir fark olduğu tespit edilmiş. Söz konusu bu fark neden kaynaklanmaktadır? 2019 faaliyet raporunuzda Bakanlığınız tarafından dernek, vakıf ve birliklere 212 milyon TL aktarıldığı belirtilmekte; bu dernek, vakıf ve birliklerin isimleri nelerdir? Söz konusu bu dernek, vakıf ve birlikler bu bütçeyi nasıl kullanmışlardır? Belediyelerce tahsil edilen katkı payının takip edilmemesi, yurt dışı teşkilatlarına gönderilen avans ve kredilerin gerekli sürede mahsup edilmemesi gibi bulgular da var. Özellikle yasal süresi içinde mahsup edilmeyen birikmiş 82 milyon TL gibi yüksek bir miktar var, neden böyle bir bedelden vazgeçiyorsunuz, takip etmiyorsunuz diye de sorma ihtiyacı duyuyorum.
Yine bir kamu zararından bahsetmek istiyorum: Sosyal Güvenlik Kurumuna idari para cezası, gecikme zammı ve takip masraflarının kurum bütçesinden ödendiği görülmüş. Sorumluluğu bulananlar hakkında rücu işlemi başlatılmalıdır, başlatıldı mı? Yatırım İşletme Genel Müdürlüğüne ait olan YİKOB ödeneğinden belirlenmiş usul ve esaslara aykırı olarak yine düzenlenen protokolle Ankara YİKOB'a 1 milyon 345 bin TL'lik bir para aktarılmış. Bu kaynağın yani usule uygun olmadan yapılmasının bir sebebi var mı, onu öğrenmek istiyorum. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yönetiminde bulunan galeriler ve sergi salonlarını tahsisle kullanan gerçek ve tüzel kişilerden herhangi bir ücret alınmamış. Bunlar hangi kurumlardır ve ne kadarlık gelirden vazgeçilmiştir?
Bir de, Türk Tarih Kurumunun Sayıştay raporuna değineceğim: Atatürk'ün emriyle kurulan Türk Tarih Kurumunda maalesef Sayıştay raporuyla ulaştığımız usulsüzlükler ortaya çıkıyor. Kurum daha önce basımı yapılan eserleri yeni baskı gibi sunmuş, anma etkinliklerine, sergilere, konferanslara "araştırma-geliştirme" adıyla milyonlar aktarmış, 2019'da harcanan para kurum bütçesinin yarısı olan 22,9 milyon lirayı aşmış hâlde.
Şimdi, Sayıştay diyor ki: "Burada amacını aşan bir durum söz konusu, bu rakam Türk Tarih Kurumunda şeffaflık sarsılmasına yol açacak boyuttadır." Yine, Sayıştay, "Türk Tarih Kurumunun yapılan faaliyetlerinden bir kısmının araştırma-geliştirme faaliyeti kapsamında mal ve hizmet alımlarında istisna maddesi çerçevesinde alınmasının amacını aşan bir yaklaşım olduğu düşünülmektedir." diyor. Bu uygulamaların da tabii ki bir açıklaması olacaktır diye düşünüyorum. Yani bu, gerçekten tartışılması gereken çok önemli bir konu. Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan böylesi köklü bir kurumun bunları yaşaması da akıl alır gibi değil Sayın Bakan.
Devlet Opera ve Balesi Sayıştay raporundan da bir şeye değineceğim: "İhale yerine doğrudan temin yapılarak kamu zararına neden olunmuştur." diyor Sayıştay raporu. Normalde ihale konusu olacak bir işin kısımlara bölünerek istisnai bir yöntemle alınmasının mümkün olmayacağı açık bir şekilde ifade edilmiş ama yine de bu işlem yapılmış.
Şimdi, Sayın Bakan, umarım bu bulgulardaki birtakım aksaklıklar düzeltilmiştir ve bir dahaki seneye umarım bunları tekrar karşımızda görmeyiz.
Ben atamalarla ilgili de birkaç konuya değinmek istiyorum, dikkatimi çeken birkaç şey, örneğin, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi gibi kurumların başındaki yöneticiler vekâleten görevlerini sürdürüyor. Hatta Türk Tarih Kurumundaki yönetici de vekâleten sürdürürken daha yeni, zannederim temmuz ayında atama yapılmış. Neden vekâleten sürdürmeyi düşünüyorsunuz? Yani bu kurumların bünyesinde birçok aslında zimmetli olan mal varlıkları, para varlıkları, bir sürü şey varken, düşük kadrolar bulundurarak neden bu sorumlulukları bu kişilerin üstüne yüklüyorsunuz ve ne kadar sahip çıkacaklarını düşünüyorsunuz bu vekâleten yürüttükleri görevde bu kurumların sorumluluklarına ve mal varlıklarına? Açıkçası ben bu konuda çok da rahat değilim, ciddiye alınmadığını, bu kurumların ciddiye alınmadığını düşünüyorum. Aynı şekilde yine doluluk oranlarına baktığımızda, Türk Tarih Kurumunun kadroların yüzde 50 dolu olduğunu, Atatürk Kültür Merkezinin yüzde 53, Yazma Eserler Kurumunun da hemen hemen üçte 1'inin boş olduğunu görüyoruz. Türk Dil Kurumu Başkanlığı da aynı şekilde, 150 kişiden sadece 63 tanesi dolu, RTÜK'te de 104 tane boş kadro var. Açıkçası bunlar da bu kurumlarda işlerin yarım performansla yapıldığı, ciddi alınmadığı imajını yaratıyor; farklıysa lütfen bizi aydınlatın bu konuda.
Şimdi, Sayın Bakan, nasıl bir yıl geçirdik diye baktığımız zaman, zaten ekonomik zorluk yaşayan müzisyenlere değinmek istiyorum ben. Sinema, tiyatro desteklerinden bahsettiniz ama müzisyenler, emekçi müzik emekçileri pandemiyle gerçekten çıkmaza sürüklendiler; sigortasız, kayıt dışı ve güvencesiz bir şekilde çalışan bu müzisyenler, açlıkla ve yoklukla mücadele etmek zorunda kaldılar ve tek başlarına bu mücadeleyi yürüttüler, hiçbir destekten yararlanamıyorlar. Müzik aletlerini satarak karınlarını doyurmaya çalışan müzisyenler var. Sanatı ve sanatçıyı korumak Bakanlığınızın en önemli görevlerindenken, bu konuya sessiz kalamayız. Gereğinin acilen yapılması gerekiyor. Pandemide, bugüne kadar geçim sebebiyle kaç müzisyen intihar etmiştir diye de sormak istiyorum, elimizde bazı veriler var bu konuda.
Tiyatrolara baktığımızda, yine, sunumunuzda desteği 21,5 milyona çıkardığınızı söylediniz. Daha önceki açıklamanızda, özel tiyatrolara 12 milyon liralık bütçe ayrıldığını ve bunun 328 özel tiyatroya verildiği açıklanmıştı. Fakat vergi borcu olan özel tiyatrolar bu desteğe başvuramadılar. İsimleri açıklanmayan, destek almaya hak kazanmış tiyatroların bir kısmının da gıda ve turizm işletmeleriyle, spor şirketleri, mimarlık ve mühendislik gibi iş kollarında faaliyet gösteren şirketler olduğu iddia edildi. Şirket isimlerinin yanında tiyatroların isimlerinin de açıklanmaması, açıkçası bu kuşkumuzu arttırdı bizim. Yedi aydır perde açmayan, bunun yanında vergi ve SGK borcu olmayan özel tiyatronun da neredeyse hiç bulunmadığı göz önüne alınırsa, yani nasıl desteklendi, nereye gitti bu destekler? Mesleklerinden başka yapacak hiçbir şeyi olmayan tiyatrocular, evlerini boşaltıp başka illere göçüyorlar. Umarım ayırdığınız bu destekler bundan sonra daha iyi şekilde yerlerine ulaşır, amacına ulaşır.
Şimdi, pandemi döneminde dünyada neler olmuş, çok kısa bir şekilde ondan bahsetmek istiyorum: Örneğin, ABD Hükûmeti 307,5 milyon dolar ayırmış, Almanya 50 milyon avro, Fransa toplam 25,5 milyon avro sanatçılarına, yayıncılarına, görsel sanatlarına ayırmış, Hollanda aynı şekilde 300 milyon avroluk bir destek paketi açıklamış, Avrupa'da durum buyken bizde ise açlık, sefalet ve terkediliş var.
Sayın Bakanım, restorasyon çalışmalarıyla ilgili bugüne kadar hakikaten feci haberler hep alıyoruz, öncesinde de almıştık. Önceki Bakanlık görüşmelerinde de buna değinmiştik ama hep siz bu restorasyonların arkasında durmayı tercih ettiniz. Yani restorasyon çalışmaları uygun şirketlere mi verilmiyor, yoksa bunun arkasında art niyet mi var diye de sorma ihtiyacı duyuyoruz. Baktığımız da, örneğin, birkaç örnek vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biraz ek süre isteyeceğim.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - İlave süre veriyorum
Buyurun Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Antalya'nın simgesi olan bir Kesik Minare Camisi var biliyorsunuz, restorasyonun ardından bu minare resmen belleklerden silindi ve bu önemli tarihî yapıya -şöyle göstereyim, evet ekrana doğru da göstereyim- bir külah giydirdiniz ve kesik minare olmaktan çıktı. Bu önemli tarihî yapı bir külahla donatıldı. Benim çocukluğum bu minarenin altında o mahallelerde geçti. Hakikaten içim açıyor şu görüntüyü gördükçe ve anlam veremiyorum, inanamıyorum yapılan bu işleme.
Yine, Hatay'da dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanına sahip müzede taşınma sırasında yaşananlar ise maalesef bir skandal. Yani eski hâli ile yeni hâli arasına bakıldığında çok ciddi fark var.
Başka bir şey: İstanbul'da Üsküdar Belediyesi, birinci derece tarihî eser olan Bekir Efendi Çeşmesi'ni, Koruma Kurulu kararı olmadan, bir gecede sökmüş, götürmüş. Bir gecede Ayasofya'nın sökülüp götürülmesi gibi bir şey bu. Bunlara nasıl izin veriyorsunuz hakikaten anlaşılır gibi değil. Tarihî, kültürel varlıklarımıza, bu kadar güzel şeyler anlattınız sunumunuzda ama hakikaten sahip çıkamıyorsunuz, çıkmıyorsunuz. Gelen turistlerin önemli bir bölümü burada tarihî ve kültürel varlıklarımızı görmek için Türkiye'ye geliyorlar. Yani bunu düşündüğümüz zaman, betonlarla kaplanmış, bu şekilde restore edilmiş eserleri mi görmek için gelecekler. Yakında turizm gelirlerine de olumsuz yansıması olacaktır bu konunun.
Yine, milletvekili olduğum İstanbul'da önemli bir konu -sizinle bu konuyu daha önce de tartışmıştık- Galata Kulesi meselesi. İstanbul Beyoğlu ilçemizde bulunan Galata Kulesi, Bizans döneminde yapılmış bin beş yüz yıllık bir yapı. Yani öncelikle altını çizmek istiyorum cümleye devam etmeden önce. Yeni vakıf, yani vakıf yoluyla meydana gelmemiştir. Bin beş yüz yıl önce yapılmış, Fatih'ten bu yana da hep belediyeler tarafından kullanılmış. Fatih dönemi kadısı ilk belediye başkanı olarak da kabul edilir. Sizin iktidarınızda da işletmesinde hiçbir sorun yaşanmamış. O zaman hiçbir sorun olmamış belediyedeyken ama 6 Mayıs 1943 tarihinden beri İBB'de olan, İBB mülkiyetinde olan bu Galata Kulesi'ni, Cumhuriyet Halk Partisine geçtikten sonra 13 Mayıs 2019 tarihinde Vakıflar Kanunu'nun 30'uncu maddesini gerekçe göstererek Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetine aldınız. Bu kanunun 30'uncu maddesi şöyle başlıyor: "Vakıf yoluyla meydana gelip de..." Birincisi, biraz önce de belirttiğim gibi vakıf yoluyla meydan gelmiş bir eser değil, ikincisi, vakfa da dönüştürülmemiş, üçüncüsü de, birdenbire Osmanlı arşivlerinden, kayıtlardan kulenin Kule-i Zemin Vakfına ait olduğunu bir anda bir keşfettiniz, açıklamalar yaptınız ve harekete geçtiniz; bütün dayanağınız bu oldu. Halkın bütçe kullanımına ve tarihî eserlere saygı anlamında açıkçası bu davranışınızı kınıyorum. Kule, belediyenin elinden alınmış ve gasbedilmiştir. Özetle, bir Bizans eserini ele geçirmek için siz Bizans oyunları oynuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen tamamlayınız efendim.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayıştay raporlarıyla ilgili konuştuğum için süremi maalesef orada kullandım, ek süre istiyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun, lütfen tamamlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Şimdi, elbette çok büyük gelir elde ediyordu belediye, yani bu, sizi rahatsız etmiş olabilir ama hadi el koydunuz, -belediye, haksız el koyulan kendi malı için Vakıflar Genel Müdürlüğüne ecrimisil ödüyordu, ayda 220 bin TL, kendi kurumunuzun da gelirinden vazgeçmesine sebep oldunuz- hadi iki türlü de kamu malı diyelim, hadi oraya da gelelim. Şimdi, 22/06/2020 tarihinde davetiyeli ihaleye çıkıldığını öğrendik ve ihalenin 11 milyon lira bedelle E-S Yapı Şehircilik ve Mimarlık firmasının kazandığı bilgisi geldi. Firma yetkilisinin AKP İstanbul yöneticisi olması tabii tepki çekti bu dönemde -çok özetleyerek geçeceğim, aslında çok derin ve konuşulması gereken bir konu bu- 12/08/2020 tarihinde ihbarlar üzerine İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı orayı incelemeye geldiğinde orada faaliyet yürüten yüklenici firma onları içeri almadı ve o süreçte İBB Genel Sekreteri Mahir Polat'ın çektiği videoyla da oradaki yaşanan restorasyon rezaletini hep birlikte gördük.
Şimdi, Sayın Bakan, bir restorasyonun yapılabilmesi için önce ne yapılır? Proje yapılır, sonra Bakanlığınıza bağlı Koruma Kurulu onaylar, ondan sonra çalışma başlatılır. Burada ne yapılmış? Burada, birinci etap projesi ihalesi yapılmışken Bölge Koruma Kurulu kararı olmadan ikinci etaba, yani yıkıma geçilmiş. Şimdi, sormak istiyorum: Önce, İBB denetim elemanları neden alınmadı? Bölge Koruma Kurulu kararı hangi tarihte çıktı? Bölge Koruma Kurulu kararı olmadan içeride ne yapıyordu bu arkadaşlar? Bu yapılan işlem suç olmasına rağmen neden sadece idari para cezası kesildi? Bir suç duyurusunda bulunma sözü vermiştiniz ama onun yerine yüklü hak edişleri ödemeye devam ettiniz. Suç değilse neden duvarı tekrar tamir ettirdiniz? Açıkçası bu soruların cevaplanması gerekiyor. Her aşaması usulsüzlük ve suç içeren Galata Kulesi operasyonu milletin bütçesini millet için kullanmadığınızın acı örneklerinden birisi maalesef.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Sayın Emecan lütfen tamamlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Çok kısa Başkanım, lütfen rica ediyorum, RTÜK'le ilgili; çok önemli çünkü bunlar.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen, tamamlayın, bir cümleyle tamamlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bunları konuşmamız lazım. Evet, süremiz az ama bunlar önemli şeyler; burada sadece dakikalar içerisine sığdırmaya çalışıyoruz, biraz anlayış gösterin lütfen.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Şimdi, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kanun hükmünde kararnameyle aslında Bakanlığınıza devredilerek tamamen özerkliğini ve bağımsızlığını yitirmiş bir kurum ve içeride de hiç hoş olmayan şeyler var. Bütçe konusuna girmeyeceğim, diğer arkadaşlarım konuşacaklar bütçesini. Şimdi, RTÜK'ün kuruluşundan beri İzleme ve Değerlendirme Dairesinde çalışmış yaklaşık 100 kişinin, yani personelin neredeyse tamamının "TOBB İkiz Kuleleri'ndeki ek binaya sürgüne gönderildiği, bu personelin kullanılmadığı, yaklaşık bir yıldır atıl bir şekilde tutuldukları." söyleniyor, tabii, açıklama bekliyoruz sizden. Bunun yanında, son İzleme Dairesi Başkanlıklarından verilen talimatlara göre ısmarlama raporlar yazıldığını da duyuyoruz. Son bir yıl içerisinde muhalif kanallara 36 kez ceza kesilirken yandaşlaraysa sadece 1 kez para cezası kesilmiş. Sürgüne gönderilen yetişmiş personelin yerine ise RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından kurum dışından eş dost, gelinler, damatlar, akrabalar liyakatsiz biçimde görevlere atanmışlar.
Şimdi, denetleyici bir kurum olarak ifade ve haber alma özgürlüğünü sağlamakla, geliştirmekle görevli RTÜK, bugün tamamen siyasallaşmış, yayın kuruluşlarını denetlemekten çok saray televizyonlarını kollama görevi üstlenmiştir. Damadın kardeşinin yönettiği ATV'yle ilgili bugüne kadar hiçbir rapor üst kurul gündemine de getirilmemiş; bu da çok dikkat çekici bir konu. Yani aslında RTÜK'ün içinde de şunu da duyuyoruz: Yandaş medya korkusu RTÜK'ün elini kolunu bağlamış ve görev yapamaz hâle getirmiş. O yüzden, hakikaten, RTÜK'le ilgili bütçesinin, bütçe rakamlarının yanında bunların, bu usulsüzlüklerin, bu yönetim şeklinin de tartışılması gerekiyor.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Emecan, çok teşekkür ediyorum.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Başkanım, çok teşekkür ederim anlayışınız için.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Soru-cevap kısmında...
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Evet, kalanları da orada değerlendiririm.
Umarım bu yılın bütçesi yine de Bakanlığınıza, ülkemize hayırlı olur ama umarım daha hakkaniyetli bir şekilde bu bütçeyi kullanırsınız.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.